neredeyiz, bir bilsek
neredeydin bu saate kadar dedi, kaybolmuştum dedim. saat kaç dedi, on bir, ama saatim durdu dedim. yani on birde durdu saat, benim saatim on bir, gerçekte kaç bilmiyorum dedim. neredeydin bu saate kadar dedi,...
Sanat, sinema, edebiyat, felsefe ve hukuk ders notları
neredeydin bu saate kadar dedi, kaybolmuştum dedim. saat kaç dedi, on bir, ama saatim durdu dedim. yani on birde durdu saat, benim saatim on bir, gerçekte kaç bilmiyorum dedim. neredeydin bu saate kadar dedi,...
ve yine başlıyor bilinci uyuşturma saatleri önce bir anda nükseder akla sonrasındaysa yavaşlar sis perdesi aralandıkça gözlerinin önündeki anılar akmaya başlar, üç film arka arkaya hadi yaslan arkana, bir film izlermiş gibi değil de...
dün ağlarken gördüm seni, çok bilmediğim bir şehirde, bir sokağın köşesinde, yıllar sonra. içim sızladı, tam gelir gibi oldum sonra durdum -bir an düşündüm yapabilir miyim diye-. sanki birlikte geçen yıllar bir anda, birkaç...
geceler boyu düşündüm, sokaklara taşındım içinden çıkamadım sensizliğinin, arkasından bakındım bir dostumun da dediği gibi, yıllar ve yollar kavuşamaz geceler sabaha, düşünceler derinse şayet bir sigaranın dumanında kaybolmak kadar naif aklımın derinlerinde bulma ihtimalim...
bu sabah yine seni rüyamda görmüş, tekrar deli dehşet aşık olmuş bir şekilde uyandım, sana. sanki yanımda yatıyormuşsun gibi gözlerimi açmadan kolumla yokladım seni, dokundum. dokundum sandım, yanılmışım. ne güzel yanılgı, yanılgının böylesi.
“korkunun sebebi, insanın elindekilerden olma ihtimalinin mevcudiyetidir. ama elinde hiç bir şeyin kalmadıysa, yine de korkabilir misin? elinde olma potansiyeline sahip olan şeylerin hayalinin elinden alınmasından korkabilirsin gayet tabii. o zaman hayaller bir noktada...
merhaba dedi önce, sonra tutuldum bir anda, cevap veremedim. elim ayağım uyuştu sanki. cevap veremedim. ya kalbimdi düşen, ya da bendim yere. ayırdına varamadan cevap vermeye çalıştım. cevap veremedim. zaman durdu gitti sanki, zamanı...
açtı telefonu, kulağını dayadı ahizeye; “bir insan başka bir insanı sevemez, anlaman lazım bunu. insan saf kötülükten oluşur. bir insan başka bir insanı sevdiğini zannederken aslında her zaman kafasında kurduğu o imgeyi sever, ha...
“Yolun sonuna geldik sanırım” diye haykırdı bir anda, esasında haykırmadı, sesi de oldukça kısıktı bunu söylerken -aslında biraz da mahcuptu sanki, beni üzüyor olduğunu düşünüyordu herhalde, gerçi o kadar değer veriyor muydu bana emin...
Canınızı sıkmak için anlatmıyorum, ama anlatmazsam bu derdimi, canım daha fena sıkılacak. İnsan da böyle değil midir işte? Benim canım sıkılmasın diye sizin canınızı sıkacağım. Şimdi şöyle ki, ben geceleri çalışan bir insanım, haliyle...
iskemlenin altından çıkardı hiç çalmayı beceremediği mızıkasını ve ağzına götürdü sonra yağmur yağmaya başladı ansızın herhangi bir şeyi ardında bırakmadığından emin olmaya çalıştı bundan emin olmaya çalışmak, denizdeki tüm kum tanelerini temizlemeye çalışmak gibiydi...
tüm yenebileceklerler tükendiğinde tercih etti pizzayı ve o günden sonra pizzadan başka bir şey de yemedi sadece yiyebileceği şeyler değil, tüketebileceği şeylerin de sonuna gelmişti o günün ardında bunu anladığında oldukça üzgündü üzgünden...
Her gün yürüdüğü yol bugün biraz daha farklı görünüyordu sanki. Hayır, her zamanki gibi görünüyordu, ona daha farklı geliyordu. İnsan genellikle niye yürüdüğünü, neden yürüdüğünü bilir. Her zaman yürüdüğü yoldan yürüyordu ama her zaman...