yarınlar için yarıda kalanlar veya yarıda bırakılanlar

“Yolun sonuna geldik sanırım” diye haykırdı bir anda, esasında haykırmadı, sesi de oldukça kısıktı bunu söylerken -aslında biraz da mahcuptu sanki, beni üzüyor olduğunu düşünüyordu herhalde, gerçi o kadar değer veriyor muydu bana emin değilim- fakat yarattığı etki resmen bir haykırıştı.

“Başı var mıydı peki bu yolun?” dedim,

Bir saniye bile düşünmeden dedi ki; “Bir şeyin sonunun olması için başının olması gerekir mi?”

Cevap veremedim, onun simultane verdiği cevaplara karşın benim böylesine düşünmeden konuşamıyor olmam beni çok rahatsız ediyordu. Çok aptal hissediyordum.

“Bilmiyorum” dedim. Belki de evet ya da hayır dersem hemen bir soru daha soracak ve yine uzun uzun düşünmek zorunda kalacak ve kendimi gitgide daha aptal hissedecektim. Bundan kaçınmak için belki de, bilmiyorum dedim. Ama aslında cevabı biliyorum, her sonun bir başı vardır. Fakat başı olan her şeyin bir sonu yoktur. Mesela dün sabah yarım bırakıp evden çıktığım kahvem, bu sabah kahvaltıda iki lokması tabakta kalan beyaz peynir, dün gece şişenin tamamını bitiremeden sızıp kaldığım, birkaç yudumunu dibinde bıraktığım şarap kadehi, yatak odasının duvarlarını açık maviye boyarken yarıda kalan boya işi, üçüncü senesinde hala birinci sınıfta olduğum için bıraktığım felsefe tahsilim. Daha birçoğunu sayabilirim ama onunla bu tartışmaya girmek istemedim. Çünkü bizim yolumuzun bir başı vardı, ama sonu bu değildi, bundan emindim. Bu da yarıda bıraktığım binlerce şeyden birisiydi. Ya da beni yarıda bırakan binlerce şeyden biri. Onunla bunu tartışmak bir şeyin çözümü değildi, eminim ki tartışsaydık bu da yarıda kalacaktı, ya kendimi daha aptal hissedecektim, ya da boşu boşuna onu sinirlendirecektim ve sinirlendiğinde de yine tartışma yarıda kalacaktı. Yarıda kalanlara bir tane daha eklemeyi neden seçseydim ki. Zaten yeterince yarıda kaldım.

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir