Category: Şiir

hasrette kalakalanlar 0

hasrette kalakalanlar

sanki geçmemiş zaman da hasrette kalakalmışız adım attıkça yeni dudaklara hasretle savrulmuşuz   hiç doğmamış da güneş yalnızlığımızın orta yerine karanlıkta oturmuşuz arandıkça daha da kaybolmuşsun   seni yaşatmak demek, arttırmak acıları kimseler görmeden...

kaybolmuş çölün ortasında 0

kaybolmuş çölün ortasında

kaybolmuş çölün ortasında yapayalnız ve bir soluktan vareste hasretinle kavrulmadan ben, ben olmaktan çıkmadan geliyor musun? yağmurlara karışıyor anılarımız zaman akar durmaz yağmur akar durur zaman aktıkça yıllardan başka bir göl var oluşan, akanlardan...

bir sonbahar akşamı gibiyim 0

bir sonbahar akşamı gibiyim

şiirlerin nerede durduğunu hatırlayamayacak kadar uzaklaştım kitaplığımdan koyversem kendimi kadehlere, belki çok şeyler söylerim kendime yeni şairler arıyorum şimdi, bir sonbahar akşamı gibiyim dökülmeye hazır lakin çiçekler açmaya namüsait

akıp giden 0

akıp giden

sanki henüz daha yer yar(ad)ılmadan soğuğu bulmuş gibi yüzün ve saçların öyle ki kadife penceremin önünden akıp gidiyor tüy gibi hafif sularında yıkanmak da yıkılmak da hoşuma gidiyor

bunca yeryüzünün altında ne var? 0

bunca yeryüzünün altında ne var?

sararıp da yere düştüyse tüm yapraklar işte tam vaktidir hasatı ruhumun bir salıncakta geçen tüm geceler gibi kalbimin gümrüksüz hudutlarına giriş ve tarifi imkansız acılarıyla oldukça dokunaklı bir fırının içerisine hapsedilmiş yapraklarıyla sarılı yüreğim...

aynadaki izmaritler 0

aynadaki izmaritler

keşke aynaya üfleyebilsem içimdeki ruhun soluğunu, derinden esen çığlıklarıyla öyle ki hangi tarafında çıkarsa buğusu o tarafında yaşarım aynanın   zamanın bu tarafında mı öte tarafında mı olduğumun farkına keşke varabilsem de gökyüzünden hakiki...

kül rengi bir karanlık 0

kül rengi bir karanlık

bu sefer öncekiler gibi değil yaşadım gördüm, çınladı duydum kırıldım, nahiftim, çöle döndüm güzel filmdi hayat, izlemekle tükendim   seni hayal ediyorum, göklere yükseliyorum ama bu naçiz, toprağa bağlı hızla çakılıyorum kül rengi bir...

sakladım 0

sakladım

sakladım bütün sırlarımı bir alizenin şiddetinde zikzak çizen merdivenlerinde yoruldum da sakladım gül yüzünü bir sigaranın dumanında kırılan bir şeylerin çatırtısında kendimi buldum

acıma bankası’nın karşılıksız kredileri 0

acıma bankası’nın karşılıksız kredileri

çürük çiçekler ve taze güller toprakla dolu pencere araları bunca insanı yaşatamıyorum bir anda hepsi birbirine karışıyor sanki sana yazılmış tüm romanlar ne okusam sen, vicdan azabı ya da belki de yalnızca vicdan azabı...

yaprakların hışırtısı rüzgarla 0

yaprakların hışırtısı rüzgarla

olası depremlerden korkan ruhum seni arar ellerim geceler boyu yalnızlığı tutmaktan çürür ellerim çığlıklar böler rüyaları   yaprakların hışırtısı rüzgarla seni hatırlatır güz akşamları ve bir tını kulaklarımda sanki ala kahkahan salonda, koridorda  ...

sırılsıklam 0

sırılsıklam

yine aynı gökyüzü seni ilk gördüğümdekinde de olan ve yine aynı yağmur seninle ilk ağladığımızda da var olan   şimdi yine aynı gökyüzünün altında belki farklı kadehler, ama içki aynı ve şimdi yine aynı...

olmamış şimdilerden olma tarihimiz 0

olmamış şimdilerden olma tarihimiz

olmamış şimdilerden olma tarihimiz ve sen, avuçlarından akan benim kanım dört duvar arasında tanımıştım seni gökyüzünün altındaysa sevmiştim ama tarih yazmalı bunu! şimdiyse tegafüllerinin içinde yitiyorum  

yanan yorganlar 0

yanan yorganlar

pirenin her zaman olduğundan büyük filin ise küçük çizildiği şövalenden kafanı kaldırıp da baktığın zaman gökyüzüne yıldızların görkemi altında, bir de kendini gör olduğun kadar mı görüyorsun kendini yoksa olmak istediğin kadar mı  ...

başka yerde nefes alıp, aynı yerde solumak 0

başka yerde nefes alıp, aynı yerde solumak

göz yaşlarım ıslatıyor yerde buzları göklerin solgun aydınlığı, o hep bildiğim sokakların ilkyazında duvarlarda fotoğraflar, yatağımda tırnaklarının izleri aydınlık çevreyi karartacak gölge, daha ilk adımda büyür birden titrek mumlar dibinde birikmiş gölgelerimiz usumda ben...

kül rengi bir masal 0

kül rengi bir masal

vücudunda eski mahlep dövmeleri gelir bir dalgın cambaz ve çocukluk zamanı uyuklamalarıyla ve ankara’da bir sürü sözlerimiz kaldı kumsalda kocaman izlerini siliyor deniz   masada eski bir şişe şarap gelir şu derin taçlı şiir...

belki yağmur, belki de sen 0

belki yağmur, belki de sen

ben uykudayken başlamış yağmur trabzanları ıslak apartmanın onarılmayan çatısından sızmış içeri ruhum gibi   mutad meskeni yokluktu onun kimi zaman gider kimi zaman giderdi yokluğun içerisine doğru bir yokuşu tırmanırdı, yorulurdu   ağaç dallarından...