Kurumlar Vergisi

KURUMLAR VERGİSİ

Kurumlar vergisi tüzel kişilerin geliri üzerinden alınan vergidir. Nitelikleri ve vergileme ilkeleri birbirinden farklı iki yükümlü grubu olan gerçek ve tüzel kişileri bir arada vergilendirmenin güçlüğü karşısında, yasa koyucu, tüzel kişilerle ilgili esasları ayrı bir kanun çerçevesinde düzenlemeyi uygun görmüştür. Aslında, kurumlar gerçek kişi olan ortaklardan oluştuğuna göre, kişisel gelirler dışında, ayrıca kurum gelirlerini vergilendirmenin vergi mükerrerliğine yol açacağı düşünülebilir. Ancak, küçük sermayelerin birleşmesi ile ortaya çıkan kurumların, ortakların kişiliği dışında ayrı bir şahsiyete, daha büyük ödeme gücüne sahip oldukları, bu bakımdan ayrıca vergilendirilmeleri gereği ileri sürülmüştür. Kurum şeklinde örgütlenmenin sağladığı faydalar, özellikle sermayenin hisse senedi ve tahvil ihracı yoluyla kolayca genişletilebilmesi ve sorumluluğun sermaye ile sınırlı oluşu gibi konularda belirgindir. Bu gerçekler karşısında kurumlar vergisi, günümüzün hemen bütün vergi sistemlerinde yer almış bulunmaktadır.

Konu ve Yükümlüler (Mükellefler)

Kurumlar vergisinin konusu (mevzuu) kurum geliridir. Kurum geliri, gelir vergisinin konusuna giren unsurlardan, yani ticari ve zirai kazançlar, ücretler, serbest meslek kazançları, menkul ve gayrimenkul sermaye iratları, diğer kazanç ve iratlardan oluşur. Bu kazanç ve iratların tespitinde, gelir vergisinin ticari kazançların tespiti ile ilgili hükümleri uygulanır.

Kurumlar vergisinin yükümlüleri:

  • Sermaye şirketleri,
  • Kooperatifler,
  • İktisadî kamu kuruluşları,
  • Dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler,
  • İş ortaklıklarıdır.

Sermaye şirketleri Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulmuş olan anonim, limitet ve paylı komandit şirketler ile aynı nitelikteki yabancı kurumlardır. Bu gruba giren ortaklıkların en önemli ortak özellikleri sorumluluğun şirkete konulan sermaye ile sınırlı oluşudur. Paylı komandit ortaklıklarda kurumlar vergisine tabi olan kazanç komanditer, yani sorumluluğu sınırlı olan ortaklara düşen kazançtır; komandite ortakların kazancı ise gelir vergisine tabidir.

Kooperatifler 1163 sayılı Kooperatifler Kanununa ya da özel kanunlarına göre kurulan, ortakların ekonomik menfaatlerini, özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını karşılıklı dayanışma ve işbirliğiyle sağlayıp korumak amacı güden kuruluşlardır.

İktisadî kamu kuruluşları, devlete, özel idarelere, belediyelere, diğer kamu idare ve müesseselerine ait veya tabi olup faaliyetleri sürekli bulunan, sermaye şirketleri ve kooperatifler dışında kalan ticari, sınai, zirai işletmelerdir. Bunlar tıpkı özel teşebbüsler gibi, karlılık ve verimlilik esasına göre kurulan ve faaliyet gösteren işletmelerdir. Örn. Ziraat Bankası, Halkbank, Vakıflar Bankası gibi. Devletin kendi teşebbüslerinden vergi almasının nedeni, özel teşebbüslerle devlet teşebbüsleri arasında rekabet eşitliğini sağlamaktır. Çünkü özel teşebbüsleri vergilendirirken aynı alanda üretim yapan devlet teşebbüslerini vergi dışı bırakmak, bunların üretimlerini daha ucuza mal etmelerini sağlayarak rekabet eşitliğini bozar.

Dernek ve vakıflar vergi yükümlüsü değildirler. Ancak, bunlara bağlı olarak kurulan iktisadi işletmeler kurumlar vergisine tabidir.

İktisadî kamu kuruluşları ile dernek veya vakıflara ait iktisadî işletmelerin kazanç amacı gütmemeleri, faaliyetlerinin kanunla verilmiş görevler arasında bulunması, tüzel kişiliklerinin olmaması, bağımsız muhasebelerinin ve kendilerine ayrılmış sermayelerinin veya iş yerlerinin bulunmaması mükellefiyetlerini etkilemez. Mal veya hizmet bedelinin sadece maliyeti karşılayacak kadar olması, kâr edilmemesi veya kârın kuruluş amaçlarına tahsis edilmesi bunların iktisadî niteliğini değiştirmez

İş ortaklıkları ise kurumlar vergisine tabi kurumların kendi aralarında, şahıs şirketleri ile ya da gerçek kişilerle belli bir işin birlikte yapılmasını müştereken taahhüt etmek ve kazancını paylaşmak amacıyla kurdukları ortaklıklardan vergi idaresinden bu şekilde yükümlülük kurulmasını isteyen organizasyonlardır.

Kurumlar Vergisinde Yükümlülük (Mükellefiyet) Şekilleri

Gelir vergisinde olduğu gibi, kurumlar vergisinde de dar ve tam yükümlülük şekilleri kabul edilmiştir. Dar mükellefiyette yükümlü, yalnız Türkiye’de elde ettiği gelirler üzerinden, tam mükellefiyette ise hem Türkiye’de hem de Türkiye dışında elde ettiği kazançlar üzerinden vergilendirilir. Tam yükümlülüğe tabi kurumlar, kanuni veya iş merkezi Türkiye’de bulunanlardır. Kanuni merkez, kurumların esas nizamname veya sözleşmelerinde veya teşkilat kanunlarında gösterilen yerdir. İş merkezi ise kurumların iş bakımından muamelelerinin bilfiil toplandığı ve idare edildiği yerdir.

Dar yükümlüler Türkiye’de faaliyette bulunarak kazanç sağlayan fakat kanuni ve iş merkezleri Türkiye dışında bulunan yabancı kurumlar olup, bunlar yalnız Türkiye’de elde ettikleri kazançlar üzerinden vergi öderler.

Kurumlar Vergisinde Muafiyet ve İstisnalar

Çeşitli nedenlerle kurumlar vergisinde de muafiyet ve istisnalara yer verilmiştir. Kanunun verdiği yükümlü tanımına girmekle beraber, gene yasa hükmü gereği vergi dışı bırakılan kurumlar yedinci maddede 25 grup içinde sayılmıştır. Bunlar, darphane, damga matbaası, milli piyango idaresi, askeri fabrika ve atölyeler, yasa ile kurulan emekli, yardım sandıkları, yaptıkları hizmet karşılığında resim veya harç alan kamu müesseseleri, il özel idareleri, belediyeler, köyler tarafından işletilen elektrik, su, havagazı işletmeleri, mezbahalar, belediye sınırları içinde yolcu taşıma işletmeleri gibi teşebbüslerdir.

Kurumlar Vergisinin Matrahı, Oranları, Beyannameler ve Ödeme

Verginin Matrahı

Kurumlar vergisi, yükümlülerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanır. Safi kazancın saptanmasında Gelir Vergisi Kanununun ticari kazançlar hakkındaki hükümleri uygulanır. Safi kazanca ulaşmak üzere gayrisafi kazançtan Gelir Vergisi Kanunu’nda 40 ıncı maddede belirtilen giderler indirilir. Ayrıca yükümlüler ilk kuruluş ve örgütlenme giderlerini, hisse senedi ve tahvil ihracı giderlerini, birleşme, fesih ve tasfiye giderlerini, sigorta şirketlerinde ayrılan teknik ihtiyatları, makbuz karşılığı yapılan bir kısım hibe ve yardımları ve geçmiş yıllar zararlarını da hasılattan indirebilirler.

Öz sermayeye yürütülen faizler, örtülü sermaye üzerinden hesaplanan faizler ve dağıtılan örtülü kazançlar ve kurumlar vergisi ile her türlü para cezaları, vergi cezaları, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre ödenen cezalar, gecikme zamları ve faizler ile Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ödenen gecikme faizlerinin gider olarak matrahtan indirilmesine izin verilmemiştir.

Örtülü sermaye, kurumların, ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin ederek işletmede kullandıkları borçların, hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşan kısmı örtülü sermaye sayılmaktadır. Başka bir ifadeyle, gerçekte şirket sermayesi olmakla birlikte muvazaalı olarak dışarıdan borç alınmış gibi gösterilmesi halinde borç faizlerinin matrahtan gider olarak indirilmesine izin verilmemktedir. Dışarıdan yapılan borçlanmaların hangi durumlarda örtülü sermaye sayılacağı 12. maddede açıklanmıştır.

Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı ise, kurumların, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunmaları halinde, kazanç tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılmaktadır. Alım, satım, imalat ve inşaat işlemleri, kiralama ve kiraya verme işlemleri, ödünç para alınması ve verilmesi, ikramiye, ücret ve benzeri ödemeleri gerektiren işlemler her hal ve şartta mal veya hizmet alım ya da satımı olarak değerlendirilir. kurumun kendi ortakları veya nüfuzu altında bulundurduğu gerçek veya tüzel kişilerle bedelsiz olarak yahut çok yüksek veya çok düşük fiyatlarla alım, satım, kiraya verme, kiralama, imalat, inşaat işlemleri yapması; ortaklardan bunların eşleri ile usul ve füruundan idare meclisi başkanı, üyesi, müdürü veya yüksek memuru durumunda olanlara çok yüksek ücret, aylık ödemeleri yapılması gibi yollarla, bir kısım kazançların gider gibi gösterilerek matrahtan indirilmesini, böylece vergiden kaçırılmalarını sağlayan işlemdir.

Oran

Kurumlar vergisi, Kurumlar Vergisi Kanununa göre saptanan kazançtan % 22 oranında alınır. Kurumlar vergisi mükellefleri, cari vergilendirme döneminin kurumlar vergisine mahsup edilmek üzere, Gelir Vergisi Kanunu’nda belirtilen esaslara göre Üçer aylık kazançları üzerinden geçici vergi öderler.

Beyannameler

Kurumlar vergisi de, gelir vergisi gibi, vergi yükümlüsü veya vergi sorumlusunun beyanı üzerine tarh olunur. Her yükümlü vergiye tabi kazancın tamamı için bir yıllık beyanname verir. Kurumlar vergisi beyannamesinin verilme zamanı nisan ayıdır.

Kurumlar tarafından yapılan vergi tevkifatı muhtasar beyanname ile vergi dairesine bildirilir. Bir de dar yükümlülüğe tabi kurumların bir kısım kazançlarını iktisap tarihinden itibaren 15 gün içinde bildirmeye yarayan özel beyanname vardır.

Ödeme

Kurumlar vergisi beyanname verme süresi içinde ödenir.

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir