Taraflar / Taraf Ehliyeti / Dava Ehliyeti
Bir davada davacı ve davalı olmak üzere iki taraf vardır. Davacı veya davalı tarafta birden fazla kişi bulunabilirse de (m. 57), davada ikiden fazla tarafın bulunması söz konusu olamaz.
*Hiç kimse kendine karşı dava açamaz.
Dava sırasında taraflar aynı kişi haline gelirse dava sona erer (örneğin dava sırasında davacı ölür ve ve tek mirasçı olarak davalıyı bırakırsa veya davacı ve davalı şirketler birleşerek yeni bir ticaret şirketi kurulursa dava son bulur.
*Davacı ve davalı davada eşit hak ve yetki sahibidir. Bu eşitlik usule ilişkin anlamda bir eşitliktir.
*Taraflar kendi davalarında taraf ya da bilirkişi olamazlar.
*Bir davada birbiri ile uyuşmazlık içinde olan iki taraf yoksa, o zaman dava değil, çekişmesiz yargı işi söz konusu olur.
*Bir davanın taraflarının kimler olduğu, davacı tarafından dava dilekçesinde gösterilir.
Bir davada taraflarla ilgili olarak aşağıdaki soruların cevabının bilinmesi
gerekir;
Kim taraf ehliyetine sahiptir?
Kimin dava ehliyeti vardır?
Kimin dava takip yetkisi vardır?
Sıfat, husumet doğru yöneltilmiş midir?
Taraf Ehliyeti
Taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneğidir. Taraf ehliyeti, medeni
hukuktaki hak ehliyetinin medeni usul hukukunda büründüğü şekildir (m. 50).
Kimlerin taraf ehliyetine sahip bulunduğu TMK’ya göre belirlenir (TMK m. 8 ve
48). HMK m. 50’ye göre, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan,
davada taraf ehliyetine de sahiptir.
Buna göre, hak ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişi, davada taraf
olabilmek ehliyetine de sahiptir. (Sadece gerçek ve tüzel kişilerin taraf
ehliyeti vardır.)
1) Gerçek Kişilerin Taraf Ehliyeti
Her
gerçek kişi, yaşadığı sürece taraf ehliyetine sahiptir. Taraf ehliyeti çocuğun
sağ olarak bütünüyle doğduğu anda başlar (HMK m. 50; TMK m. 8 ve 28). Cenin,
sağ doğmak şartıyla ana rahmine düştüğü andan başlayarak taraf ehliyetine
sahiptir (HMK m. 50; TMK m. 28/2).
Ölüm ile taraf ehliyeti son bulur: Gerçek kişilerin kişiliği ve bununla hak ehliyeti ölümle sona erer (TMK m. 28/1). Bu nedenle, ölmüş olan kişinin taraf ehliyeti yoktur. Dolayısıyla, dava tarihinden önce ölmüş olan kişiye karşı dava açılamaz.
HMK m. 124/2 hükmüne göre, dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayanması halinde, hakimin, karşı tarafın onayı alınmaksızın taraf değişikliği talebinin kabul edilebileceğini düzenlemiştir.
Dava tarihinden önce ölen kişinin taraf ehliyetini yitireceğine kuşku yoktur. Bu nedenle, davanın usulden reddedilmesi gerekir ise de, HMK m. 124 gereğince, davanın reddedilmeyip mirasçıların davaya katılmalarının sağlanmasıyla yargılama yapılması olanağı getirilmiştir.
Ölmüş kişinin taraf ehliyeti olmadığından, dava tarihinden önce ölmüş olan kişi adına dava açılamaz. Dolayısıyla ilke olarak vekil müvekkilinin öldüğünü bilmeden müvekkil adına dava açmış olsa bile, davanın taraf ehliyeti yokluğu nedeniyle reddi gerekir; mirasçılar bu davaya devam edemezler; mirasçıların ayrı bir dava açması gerekir. Ancak HMK m. 124/4 hükmü gereğince kabul edilebilir bir yanılgı varsa hakim taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Kanımızca bu konuda usul ekonomisine uygun olan, mirasçıların bu davaya icazet vermeleriyle davaya devam edilmesidir.
Dava açıldıktan sonra ölen tarafın taraf ehliyeti kalmaz: Dava devam ederken taraflardan birinin ölmesi halinde, ölen kişinin taraf ehliyeti son bulur (HMK m. 50; TMK m. 28/1). Bu nedenle, davaya ölen tarafa karşı veya onun tarafından devam edilmesine imkan yoktur, ancak açılmış bir dava bulunduğu için, davanın bir kararla sona ermesi gerekir.
Taraflardan birinin ölümü halinde, mirasçılar mirası reddetmemişse (TMK m. 605 vd.), bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Bununla beraber hakim, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebilir (HMK m. 55).
Yalnız öleni ilgilendiren, yani mirasçılara geçmeyen haklara ilişkin davalar, tarafın ölümü ile konusuz kalır; bu davalara ölen tarafın mirasçılarına karşı devam edilmesine olanak yoktur. Örneğin, boşanma davası devam ederken eşlerden biri ölürse, kural olarak, boşanma davası konusuz kalır; ancak, ölen eşin mirasçılarının, kanunun öngördüğü durumda, davayı devam ettirebilme hakları vardır (TMK m. 181/2).
Yalnız ölen tarafı ilgilendirmeyen, yani mirasçıları da ilgilendiren, mirasçıların malvarlığı haklarını etkileyen davalar, tarafın ölümü ile konusuz kalmaz. Bu davalara, ölen tarafın mirasçılarına karşı devam edilir. Mirasçıları da ilgilendiren davalar, ölen tarafın mirasçılarına geçen alacakları, hakları ve mallarına ilişkin davalardır. Bunlar malvarlığı haklarına ilişkin davalardır.
Bu halde, ölen tarafın mirasçıları, davayı zorunlu dava arkadaşı olarak hep
birlikte takip ederler; Dava devam ederken davacı ölürse, davacının mirasçıları
davayı zorunlu dava arkadaşı olarak hep birlikte takip edebilirler.
Ölen taraf davalı ise, davacı, davayı, kural olarak, davalının mirasçılarının
hepsine karşı birlikte devam ettirebilir; mirasçıların bazılarına tebligat
yaptırarak onlara karşı yürütemez.
2) Tüzel Kişilerin Taraf Ehliyeti
Tüzel
kişiler hak ehliyetine sahiptir (TMK m. 48); bu nedenle taraf ehliyetine de
sahiptir (HMK m. 50). Konuyu ikiye ayırarak incelemek gerekir;
1) Özel Hukuk Tüzel Kişileri
Dava,
tüzel kişinin organı tarafından tüzel kişi adına veya tüzel kişiye karşı
açılır. Tüzel kişinin üyeleri veya ortakları, tüzel kişi adına dava açamazlar.
Bunun gibi, dava tüzel kişiye karşı açılır. Tüzel kişinin üyelerine,
ortaklarına veya tüzel kişinin organı olan kişilere karşı açılan dava tüzel
kişiye karşı açılmış sayılamaz.
Tüzel kişiliğin son bulması ile, artık tüzel kişinin taraf ehliyeti de son
bulur. Malvarlığına ilişkin davalar, son bulan tüzel kişinin yasal halefi olan
tüzel kişiye karşı veya onun adına açılır.
2) Kamu Tüzel Kişilerinin Taraf
Ehliyeti
Kamu
tüzel kişileri, görevleri bakımından kamu otoritesini temsil eden tüzel
kişilerdir. Kamu tüzel kişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği
yetkiye dayanılarak kurulur (Anayasa m. 123/3; TMK m. 55).
Kamu tüzel kişileri taraf ehliyetine sahiptir.
Kamu tüzel kişilerinin başında devlet bulunur.
Bakanlıkların devletten ayrı bir tüzel kişiliği yoktur, taraf ehliyetine
sahiptirler.
Bakanlıklara bağlı bazı genel müdürlüklerin ayrı bir tüzel kişiliği vardır.
Ayrı tüzel kişiliği bulunan genel müdürlüklerle ilgili davalar, bu genel
müdürlükler tarafından veya onlara karşı açılır.
İl özel idareleri, köyler ve belediyeler kamu tüzel kişiliğine sahip olup, bu
nedenle taraf ehliyetine de sahiptirler.
KİTler ve bunlara bağlı kurumlar tüzel kişiliğe ve bu nedenle taraf ehliyetine
sahiptir.
3) Tüzel Kişiliği Bulunmayan
Toplulukların Taraf Ehliyeti de Yoktur
Tüzel
kişiliği bulunmayan toplulukların ve ortaklıklarının taraf ehliyeti de yoktur;
buna göre;
a) Adi ortaklığın taraf ehliyeti yoktur: Adi ortaklık tarafından açılacak davaların bütün ortaklar tarafından birlikte açılması gerekir (zorunlu dava arkadaşlığı).
Adi ortaklığa karşı alacak davalarda ise; Davanın konusu paradan başka bir şey ise, davanın bütün ortaklara karşı birlikte açılması gerekir. Davanın konusu para alacağı ise, davacı bir ortağa veya ortaklarına tümüne veya bazılarına karşı alacak davası açabilir (ortaklar bu borçtan müteselsilen sorumludurlar).
b) Miras ortaklığının taraf
ehliyeti yoktur: Birden çok mirasçı bulunması halinde, mirasın geçmesiyle birlikte
paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan
bir ortaklık meydana gelir. İkiye ayırarak incelemek gerekir;
Elbirliği mülkiyetinde miras
ortaklığının tümüne ilişkin davaların zorunlu dava arkadaşı olarak, bütün
mirasçılar tarafından birlikte açılması gerekir. Bir mirasçı, özellikle acele
hallerde, bütün mirasçılar adına, yalnız başına dava açabilir[1].
Mirasçılara karşı dava açılması konusunu
ikiye ayırarak incelemek gerekir; Tereke ile ilgili olup, konusu paradan
başka bir şey olan davaların, bütün mirasçılara karşı açılması gerekir. Tereke
ile ilgili olup, konusu para alacağı olan davaların bütün mirasçılara karşı
açılması zorunlu değildir; bir mirasçıya karşı da alacak davası açılabilir.
Çünkü, mirasçılar murisin borçlarından müteselsilen sorumludur.
Terekeye bir temsilci atanmış ise, terekeye ilişkin davaları takip yetkisi
tereke temsilcisine aittir.
Mirasın taksiminden sonra, her mirasçı, taksimde kendine düşen alacak veya mal
için yalnız başına dava açabilir ve ona karşı dava açılabilir.
4) Bir Davada Tarafların Taraf
Ehliyetine Sahip Olmaları Dava Şartlarındandır
Davada
tarafların taraf ehliyetine sahip bulunması dava şartıdır (m. 114/1/d). Bu nedenle,
davanın taraflarından birinin taraf ehliyetine sahip olup olmadığı mahkemece
kendiliğinden gözetilir ve dava şartı eksikliği sonucuna varılırsa dava esasa
girilmeden reddedilir.
Dava Ehliyeti
Dava
ehliyeti, kişinin kendisinin veya yetkili kılacağı bir temsilci (vekil)
aracılığı ile bir davayı takip etme ve usul işlemlerini yapabilme yeteneğidir
(HMK m. 71; AK m. 36/3).
Dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir. Yani fiil
(medeni hakları kullanma) ehliyetine sahip olan bütün gerçek ve tüzel kişiler,
dava ehliyetine de sahiptir (m. 51).
1) Gerçek Kişilerin Dava Ehliyeti
Gerçek
kişilerin dava ehliyetini incelerken, medeni hakları kullanma ehliyetine uygun
olarak bir ayrım yapmak gerekir;
a) Tam dava ehliyetine sahip olanlar: Ayırt
etme gücüne sahip, ergin olan ve kısıtlı bulunmayan her gerçek kişi tam dava
ehliyetine sahiptir[2]. Tam
dava ehliyetine sahip olanlar bizzat dava açabilir ve açtığı davayı
yürütebilir, kendilerine karşı açılan davayı takip edebilir.
b) Sınırlı dava ehliyetine sahip
olanlar: Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar kural olarak fiil
ehliyetine ve dolayısıyla dava ehliyetine sahip değildir. Bu nedenle, ayırt
etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar davada yasal temsilcileri tarafından
temsil edilir.
Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, bazı hallerde dava ehliyetine
sahiptirler. Bu haller şunlardır;
ba) Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve
kısıtlılar, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarını kullanmak bakımından dava
ehliyetine sahiptirler.
bb) Kendisine sulh mahkemesi tarafından bir meslek veya sanatla uğraşma izni
verilen vesayet altındaki kimse (meslek veya sanat gereği yaptığı işlemleri ile
ilgili alacak ve borçları ile ilgili davalarda) dava ehliyetine sahiptir.
c) Dava ehliyeti olmayanlar
Ayırt
etme gücünden yoksun olan kişilerin fiil ehliyeti yoktur ve bunun sonucu olarak
dava ehliyeti yoktur. Ayırt etme gücü olmayan kişiler, taraf oldukları
davalarda yasal temsilcileri tarafından temsil edilir.
Yasal Temsilcisinin Dava Ehliyeti
Olmayan Tarafı Davada Temsil Etmesi
Dava
ehliyeti bulunmayan kişiler, taraf oldukları davalarda yasal temsilcileri
tarafından temsil edilirler. Başka bir anlatımla; dava ehliyeti olmayan kişi
adına yasal temsilcisi tarafından dava açılır.
Yasal temsilcileri ayrı ayrı incelemek gerekir;
a) Veli: Küçük çocuklar üzerinde
velayet hakkına sahip olan kişiye veli denir.
b) Vasi: Vasi, vesayeti altındaki kişinin taraf bulunduğu davalarda onu
temsil eder.
c) Kayyım: Kendisine kayyım tayin edilen kişi, kayyım tayinini gerektirmiş
olan işte (davada), kayyım tarafından temsil edilir.
2) Gerçek Kişinin Dava Ehliyetine Sahip Olması Dava
Şartıdır
Dava
ehliyeti, dava şartlarındandır (m. 114/1/d). Bu nedenle mahkeme, tarafların
dava ehliyetine sahip olup olmadıklarını kendiliğinden gözetmek zorundadır.
Konuyu, davacı ve davalı bakımından ikiye ayırarak incelemek gerekir;
Dava ehliyeti olmayan kişi adına, yasal
temsilcisi tarafından dava açılması gerektiğini yukarıda belirttik. Mahkemenin
dava ehliyeti olmadığı halde kendisi dava açmış olan davacının yasal
temsilcisine, davaya icazet verebilmesi
için uygun bir süre vermesi gerekir. Yasal temsilci, kendisine verilen süre
içinde davacının yalnız başına açmış olduğu davaya icazet verirse, dava artık
reddedilemez.
Dava ehliyeti olmayan kişiye karşı dava
açılması halinde, dava dilekçesi, davalının yasal temsilcisine tebliğ
edilir; davalının yasal temsilcisi yok ise, önce davalıya bir yasal temsilci
atanması yoluna başvurulur.
Temsilci niteliği taşımayan kişi huzurunda davanın görülmüş ve karara bağlanmış
olması yargılamanın iadesi sebebidir (m. 375/1/c).
3) Tüzel Kişilerin Dava Ehliyeti
ve Davada Temsili
Tüzel
kişilerin fiil ehliyeti vardır (TMK m. 49). Bu nedenle tüzel kişiler dava
ehliyetine de sahiptir. Tüzel kişiler, davayı yetkili organları aracılığıyla
takip ederler (m. 52; TMK m. 50). Tüzel kişilerin organları davada yasal
temsilci durumundadır.
a) Özel Hukuk Tüzel Kişilerinin
Dava Ehliyeti ve Temsili
Özel
hukuk tüzel kişileri, fiil ehliyetine sahip oldukları için, dava ehliyetine de
sahiptirler. Tüzel kişilerin dava ehliyeti, kanuna ve kuruluş belgelerine göre
bunun için gerekli organlara sahip olmaları ile başlar. Özel hukuk tüzel
kişileri, taraf bulundukları davaları organları aracılığı ile takip ederler (m.
52).
Kanuna ve kuruluş ve belgesine göre, organ durumunda olmayan kişiler, tüzel
kişinin taraf olduğu bir davayı takip edemez; vekil (avukat) tayin edemez.
b) Kamu Tüzel Kişilerinin Dava
Ehliyeti ve Temsili
Kamu
tüzel kişileri, fiil ehliyetine sahip olduklarından, bunların dava ehliyeti de
vardır. Kamu tüzel kişileri de, taraf bulundukları davaları yetkili organları
aracılığıyla takip ederler (m. 52).
4) Tüzel Kişinin Dava Ehliyetine
Sahip Olması Dava Şartıdır
Tüzel
kişilerin dava ehliyeti de taraflara ilişkin dava şartlarındandır (m. 114/1/d).
Bu nedenle, mahkemenin, tüzel kişilerin taraf bulunduğu davalarda, tüzel
kişinin yetkili organı veya temsilcisi tarafından temsil edilip edilmediğini
kendiliğinden gözetmesi gerekir.
Tüzel kişinin organları temsil belgelerini, dava veya cevap dilekçesiyle
mahkemeye vermek zorundadırlar; aksi takdirde dava açamaz ve yargılamayla
ilgili hiçbir işlem yapamazlar.
[1] Ancak davacı mirasçı açtığı böyle bir davayı yalnız başına yürütemez. Davayı bütün mirasçıların birlikte yürütmesi gerekir.
[2] Ek olarak; Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, eşlerden her biri diğeri ve üçüncü kişilerle her türlü hukuki işlemi yapabildiği için, dava ehliyetine sahiptir. Yani karı ve koca, evlilik süresi içinde birbirlerine veya üçüncü kişilere karşı dava açabilirler ve birbirlerine karşı cebri icraya başvurabilirler.