Medeni Usul Hukuku Usul İşlemleri, Tebligat, Taraf
USUL İŞLEMLERİ
Usul işlemleri davanın başından sonuna kadar hem taraflarca hem de mahkemelerce yapılan davayı ilerletmeye ve sonuçlandırmaya yönelik işlemlerdir. Usul işleminin varlığından bahsedebilmek için doğrudan ve birincil etkilerini dava içeresinde doğurmalıdır. Usul işlemler taraf usul işlemler ve mahkeme usul işlemleri olarak iki şekilde karşımıza çıkar.
1) taraf usul işlemleri : Bir dava içerisinde davayı ilerletmeye veya sonuçlandırmaya yönelik olarak bizzat taraflarca yapılan işlemlerdir. Örneğin ikrar, ıslah. Bu işlemler tek taraflı da olabilir iki taraflı da olabilir. Eğer bir usul işleminin yapılabilmesi için tek tarafın irade açıklaması yeterli ise tek taraflı usul işlemidir. Eğer usul işleminin etki doğurabilmesi için her iki tarafın da iradesine ihtiyaç duyuyorsa bu çok taraflı usul işlemidir. Örneğin yetki sözleşmesi, mahkeme içi sulh vb. usul sözleşmeleri genellikle çok taraflı usul işlemidir.
Usul işlem sayılan işlemlerin geçerliliği, ortadan kaldırılması usul hukuku kurallarına tabidir. Maddi hukuk kurallarına göre belirlenmez. Örneğin taraf usul işleminde bir hata hile ikrah durumu ortaya çıkarsa TBK daki irade fesatı hallerinden faydalanamayız çünkü onlar maddi hukuk kuralıdır. Usul işlemlerini kaldırmak usul hukuku prensipleri çevresinde mahkeme tarafından yapılır. Maddi hukuk sözleşmesi geçersiz olursa doğrudan usul sözleşmesi geçersiz olmaz onun ayrıca değerlendirilmesi gerekir.
2)Mahkeme usul işlemleri: Mahkemeler tarafından davayı ilerletmek veya sonuçlandırmak amacıyla yapılan işlemlerdir. Mahkeme usul işlemleri karar ve hüküm olarak karşımıza çıkar.
Hüküm mahkemenin işi esasından çözdüğü kararlardır.
Karar mahkemenin yargılamayı devam ettirmek için yaptığı her işlem sonundaki irade açıklamasıdır. Hüküm de bir karardır. Kararlar nihai karar ve ara karar olarak ikiye ayrılır. Nihai karar yargılamayı sonlandıran karardır. Ara karar ise yargılamayı ilerleten karardır.
Usuli işlemler şekle tabidir. Mutlaka kanunda öngörülen şekle uygun olarak yapılmaları gerekir. Kararın nasıl verileceği, yetki sözleşmesinin nasıl yapılacağı kanunda belirlenmiştir.
TEBLİGAT
Tebligat hukuki dinlenme hakkının olmazsa olmaz unsurudur. Tebliğ, tebligat yapılan evrakın muhatabına iletilmesi demektir. Savunma yapılabilmesi için tebliğ şarttır. Kanunda aksi belirtilmediği sürece yargılama ile ilgili süreler tebliğ ile başlar.
Tebligat posta işletmesi genel müdürlüğü tarafından yapılır. Kanunda açıkça yetki verildiği hallerde memur vasıtasıyla da tebliğ yapılabilir. Noter de posta yoluyla tebligat çıkarabilir.
*Tebligat muhataba bilinen en son adresinde yapılır.
*Muhatap kabul ederse başka bir yerde de tebligat yapılabilir.
*Aynı konutta yaşayanlar 18 yaşını doldurmuş olmak ve görünüşü itibariyle ayırt etme gücüne sahip olduğu anlaşılması şartıyla muhatap evde yoksa tebligatı alabilirler.
*Konutta kimse yoksa alamıyorsa tebligat muhtara yapılır ve o gün tebliğ edilmiş sayılır. Kapıya muhtara tebligat yapıldığına ilişkin yazı bırakılır, yöneticiye veya görevliye haber verilebilir.
*Muhtarda kaydı yok ise MERNİS e kayıtlı adrese tebligat yapılır. Adres ona rağmen bulunamaz ise Tebligat Kanunu madde 35 e göre tebligat yapılır. Adres hiçbir şekilde bilinemiyor olması gerekir.
Madde 35 – Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır.
Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır. Bundan sonra eski adrese çıkarılan tebliğler muhataba yapılmış sayılır.
*Eski adresin muhatabın imzasıyla ikrar ettiği bir sözleşmeden veya resmi kurumdan öğrenilmesi veya aynı davada önceden tebligat adresi olarak kullanılan yer kabul edilir.
Hiçbir şekilde adres yoksa adres meçhul sayılır ve tebligat İLANEN yapılır. Son ilan tarihinden itibaren 7gün sonra yapılmış sayılır.
***Bu usullere uyulmadan yapılan tebligat USULSÜZ TEBLİGATTIR. Usulsüz tebligat geçersiz değildir. Muhatap tebligatı ne zaman öğrendiğini beyan ederse o zaman tebligat yapılmış sayılır. Yargıtay yazılı olarak aksinin ispatlanabileceğini söyler.
Tebligatın ana unsurlarında veya içeriğinde bir problem varsa tebligat geçersiz olur ve usulüne uygun yapılsa dahi hüküm ve sonuç doğurmaz.
SÜRE
Süre taraflar için öngörülen süre ve mahkeme için öngörülen süre olarak ikiye ayrılır.
1) Taraflar için Öngörülen Süre
Taraflar için kanun tarafından öngörülen süreler hak düşürücü mahiyettedir. Bu sürenin geçirilmesiyle tarafın o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.
Mahkemelerin taraflar için yargılama sırasında verdiği süreler vardır.
-Eğer mahkeme bir tarafa bu süreyi verirken sürenin kesin olduğunu belirtirse tıpkı kanunun verdiği süreler gibi hak düşürücü nitelikte olur. O sürenin geçmesiyle o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.
-Eğer mahkeme süreyi verirken kesin olduğunu belirtmez ise ikinci defa süre verebilir. İkinci verilen süre için hakimin kesin olduğunu belirtmesine gerek yoktur ikinci süre kanundan dolayı kesin kabul edilir ve hak düşürücü nitelikte olur.
2) Mahkeme için Öngörülen Süre
Mahkemeler için öngörülen süreler taraflar için verilen süreler gibi kesin mahiyette değildir. Süre geçirilmiş olsa bile mahkeme o işlemi yapabilir çünkü mahkemeler için öngörülen süreler daha çok düzenleyici mahiyettedir. Fakat işlemin geç yapılması dolayısıyla taraflar zarara veya hak kaybına uğrarsa hakimin disiplin sorumluluğuna veya hukuki sorumluluğuna gidilebilir.
***Taraflar mahkeme kararlarına karşı
İSTİNAF YOLUNA OLAĞAN SÜRE 2 HAFTA
İTİRAZ YOLUNA KISA SÜRE 1 HAFTA
TEMYİZ YOLUNA UZUN SÜRE 1 AY’ da başvurmalıdır.
ESKİ HALE GETİRME
Kanunda öngörülen süreleri ELDE OLMAYAN bir sebeple kaçırılması halinde o işlemin tekrar yapılabilmesine imkan veren müesseseye eski hale getirme denir.
1-Eski hale getirme için kanunda yer alan usul hukukuna ilişkin sürelerin geçilmiş olması gerekir. Taraf usul işlemlerine ilişkin olabilir, kanundaki veya hakim tarafından verilen kesin süreler için olabilir.
2-Kaçırılan süreyi telafi edebileceğimiz başka bir hukuksal imkan olmamalıdır.
3-Gecikme kişinin kendi kusurundan kaynaklanmamalıdır.
Eski hale getirme süresi o engelin ortadan kalktığı tarihten itibaren 2 haftadır. Bir davada birden fazla eski haline getirmeye başvurulabilir. Hangi makam o işlemi inceleyecek ise o makama başvurulmalıdır.
**Eski hale getirme yoluna başvuran taraf eski hale getirme nedenini delilleri ekleyerek dilekçe ile başvurusunu yapmalıdır. Süreyi kaçırdığı için yapamadığı işleme ait dilekçeyi de ekler.
Eski hale getirme incelemesi ilk derece ve bölge adliye mahkemelerinde ön sorunlara ilişkin hükümler çerçevesinde yargıtayda ise temyiz hükümlerine göre yapılır.
DAVA
Kendisinden haksız bir talepte bulunulan veya sübjektif bir hakkı ihlal edilen veya hakkın ihlal edilme tehlikesi bulunan kişinin mahkemeden hukuki himaye istemesi davadır.
Davanın olmazsa olmaz koşulu çift taraf sistemidir. Bir yanda davacı bir yanda ise davalı bulunur bu bir dava şartıdır. Dava arkadaşlığı olsa dahi her zaman iki taraf bulunur. Davacı aktif taraftadır, mahkemeden hukuki himaye isteyendir. Davalı ise pasif taraftadır henüz harekete geçmemiştir.
** Dava konusu hak üzerinde tasarrufta bulunma hak ve yetkisi kime ait ise dava hakkı ona aittir. O şey devredilirse dava hakkı da devredilir.
1)Taraf Ehliyeti
Medeni hukuktaki hak ehliyetinin medeni usuldeki görünümü taraf ehliyetidir. Hak ehliyetine sahip olanlar taraf ehliyetine de sahiptir.(Sağ ve tam doğan herkes)
2)Dava Ehliyeti
Fiil ehliyetinin medeni usuldeki yansıması dava ehliyetidir. (Ayırt etme gücüne sahip olmak, kısıtlı olmamak, ergin olmak)
Davaya Müdahale: Taraflardan birinin davayı kaybetmesi bazen üçüncü kişiler tarafından büyük zarara neden olabilir. Bu nedenle o üçüncü kişiler davaya dahil olabilir veya taraf üçüncü kişiyi çağırabilir.
TARAF KAVRAMI
Dava çift taraflı sistem üzerine kurulmuştur bu bir dava şartıdır. Dava açarak mahkemeden koruma talep eden kişi davacı, kendisine karşı koruma talep edinen kişi ise davalıdır. Bu taraflar farklı kişiler olmalıdır. Davacı ve davalı sıfatı aynı kişide birleşirse dava sona erer. Taraflar açıkça kimliği yazılmak suretiyle gösterilir.
Dava arkadaşları, davaya müdahil olanlar üçüncü bir taraf değildir.
—Feri müdahil taraflardan birinin yanında yer alır ve ona yardım eder.
—Asli müdahil ise davanın taraflarına karşı yeni bir dava açar ve bu davanın davacı tarafı kendisi davalı taraf ise ilk davanın tarafları olur.
…………………………………………………………………………………………………………………………………………………………
Üç sorun karşımıza çıkar.
1)Görülmekte olan davanın tarafları kimlerdir?
2)Bu kişiler taraf ve dava ehliyetine sahip midir?
3)Bu kişinin talebi hakkında karar verilebilir mi?
*Dava dilekçesinde taraflar açıkça gösterilmelidir. Bir kimse dava dilekçesi verirse davacı, davalı olarak gösterilip kendisine dava dilekçesi tebliğ edilirse davalı olur.
TARAF EHLİYETİ
Davada davacı/davalı olabilme ehliyetidir. Tüm insanlar taraf ve hak ehliyetine sahiptir. Taraf ehliyeti bir dava şartıdır, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebilir ve hakim tarafından resen incelenebilir.
Taraf ehliyeti geçerlilik koşuludur. Fakat bu geçersizlik iyileştirilebilir. Davalı ölmüşse taraf ehliyeti yoksa hüküm verilmiş ise bozulmalıdır. Davacı bu kişinin öldüğünü bilmiyor ise taraf ehliyetinin yokluğu nedeniyle reddedilmeden mirasçılara karşı ileri sürülebilir.
Taraf ehliyeti dava başında mevcut iken daha sonra ortadan kalkmışsa tarafın mirasçılara karşı devam edebilmesi için süre verilmelidir. Süre içinde davaya devam edilmez ise dava taraf ehliyetinin sona ermesi nedeniyle reddedilir. (Her dava mirasçılara karşı ileri sürülmeye elverişli değildir.)
-Taraf ehliyeti olmamasına rağmen hüküm verilmiş ise kanun yoluna başvurularak iptal edilebilir. Hüküm kesinleşmişse hüküm olarak mevcuttur anca muhatabı olmadığından eksik hüküm niteliğindedir.
DAVA EHLİYETİ
Davanın açılması ve incelenebilmesi için dava takip yetkisi olmalıdır.
Dava Takip Yetkisi davacı kendi adına bir dava açtığında her zaman dava takip yetkisine sahiptir. Dava takip yetkisi dava konusu hak ya da hukuki ilişkinin tarafı olunduğunu iddia etmekle doğar.
*Davacı hakkın bir başkasına ait olduğunu iddia edip onun adına hüküm kurulmasını isterse dava takip yetkisi doğmaz, dava usule ilişkin bir kararla reddedilmelidir. Ancak istisnai olarak dava takip yetkisi başkası adına kullanılabilir. Kanun koyucu hukuki ilişkinin tarafı olmayan üçüncü kişilere dava takip yetkisi tanımıştır. Dava takip yetkisinin üçüncü kişilerce kullanılması davanın taraflarını değiştirmez.
-Dava konusu devredilirse devralana karşı dava devam ettirilebilir veya devredene karşı tazminat davası olarak devam edilebilir. Taraf ile talep arasında sıkı bir ilişki vardır devredenin hak sahipliği sona erse dahi taraf olarak yürütmeye devam edebilir, hüküm asıl taraf hakkında verilir dava takip yetkisine sahip kişi adına değil.
*Dava takip yetkisi dava şartıdır, mahkeme dava takip yetkisinin bulunmadığını tespit ederse reddeder, taraflarca her aşamada ileri sürülebilir.
*Sıfat ve dava takip yetkisi birbirinden farklıdır.
Taraf Sıfatı : Davacı aktif, davalı ise pasif taraf sıfatına sahiptir. Davacı olarak taraf sıfatına sahip olabilmek için dava konusu hakkın sahibi olmak gerekir. Kamu yararı sebebiyle bazı hallerde taraf sıfatı olmadan da dava açılabilir. Davalı sıfatına sahip olabilmek için dava konusu hakkın süjesi olmayı gerektirir.
Taraf sıfatı dava şartı değildir. Bir kimsenin gerçekten hak sahibi olup olmadığı davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir. Dava şartı işin esasına girilmesini engelleyen itirazlar olduğundan taraf sıfatı yalnızca bir itirazdır.
TARAFLARIN DEĞİŞMESİ
Taraflardan birinin yanına yeni kişiler katılabilir. Davaya bu kişilerle birlikte/ bu kişilere karşı dava arkadaşlığı şeklinde devam edilir.
Asıl taraf değişikliği davacı veya davalının yerine yeni bir veya birkaç kişinin geçerek davaya bu kişiler tarafından devam edilmesi şeklinde gerçekleşir. Değişiklik kanunen veya iradi olarak tarafların anlaşması şeklinde olabilir.
1) Kanunen Taraf Değişikliği
Kanunen taraf değişikliği kanunen düzenlenmiş olan hallerde ıslaha veya karşı tarafın veya hakimin iznine gerek olmaksızın kendiliğinden gerçekleşir.
Örneğin dava açıldıktan sonra davanın taraflarından birinin ölmesi üzerine mirasçılar yerine geçer kendiliğinden eski tarafın kaldığı yerden devam ederler. Ancak mirasçılar henüz mirası kabul veya reddetmemişse ve gecikmesinde sakınca bulunan bir hal söz konusuysa hakim kayyım atayabilir. Ölenin yerine kayyımın geçmesi kanunen taraf değişikliğidir.
2) İradi Taraf Değişikliği
Görülmekte olan bir davada asıl tarafın davadan çıkarak yerine üçüncü bir kişinin yeni bir taraf olarak katılmasıdır, hükmün bu taraf hakkında verilmesidir. Hem davacı hem davalı tarafta değişiklik olabilir. Eğer yanında katılırsa taraf genişletilmesi yani dava arkadaşlığı söz konusu olur.