Davaya Vekalet / Vekaletin Verilmesi / Vekaletname

Davada tarafların temsili iki şekilde olur;
1) Yasal temsil: Dava ehliyeti olmayanların davada yasal temsilcileri tarafından temsil edileceğini yukarıda inceledik. Yasal temsilin ne zaman söz konusu olacağı, içeriği, nasıl ve ne zaman sona ereceği kanunla belirlenir (m. 54).

2) İradi temsil: Tarafların iradelerine dayanan temsildir. Dava ehliyeti olan kişi (taraf), davasını kendisi açıp takip edebileceği gibi, atadığı bir temsilci aracılığı ile de açabilir ve takip edebilir (m. 71; AK m. 35/3).

Yasal temsil, yalnız dava ehliyeti bulunmayanlar için söz konusu olduğu halde; iradi temsil, yasal temsil hallerinde de mümkündür; Yukarıda görüşdüğü gibi, yasal temsilci, temsilcisi olduğu kişinin taraf bulunduğu bir davayı kendisi takip edebileceği gibi, davanın takibi için bir vekil de atayabilir (m. 71). Vekille takip edilen davalarda bile bazı usul işlemleri, bizzat tarafın bulunması ile yapılabilir.

Burada iradi temsili inceleyeceğiz. Kanun buna, davaya vekalet demektedir (m. 71 vd.). Ancak, davaya vekalet ile TBK’da düzenlenen vekalet sözleşmesi bütünüyle aynı değildir. Vekil ve müvekkili arasındaki hukuki ilişki, vekalet sözleşmesi olabileceği gibi, başka bir ilişki de olabilir. Bunun gibi, vekaletname ile vekalet sözleşmesi aynı şeyler değildir.

Davaya vekalet HMK’da m. 71-83 arasında düzenlenmiştir. Bu hükümlerde açıklık olmayan hallerde TBK’nın vekalet ve temsile ilişkin hükümleri davaya vekalet hakkında da uygulanır (m. 72).

DAVADA VEKİLLE (AVUKATLA) TEMSİL ZORUNLULUĞU YOKTUR. Türk hukukunda, bir davanın takibi için vekil (avukat) tayin etme zorunluluğu yoktur. Bu nednele dava ehliyeti olan herkes, davayı kendisi açabilir ve takip edebilir (m. 71; AK m. 35/3).

Ancak HMK, iki durumda vekille temsil zorunluluğu öngörmektedir; 1) tarafın davasını takip edecek yeterlilikte olmadığını gören hakim, o tarafın davasını vekil aracılığı ile takip etmesine karar verebilir (m. 80) 2) davasını bizzat takip eden tarafın, duruşma disiplinini bozması ve hakimin uyarısına rağmen bu durumun devam etmesi halinde, hakimin tarafı, duruşma salonunda çıkarması yanında, onun davada vekille temsiline de karar vermesidir (m. 79/2). Bu özel durumlar dışında, avukatla temsil zorunluluğu bulunmamaktadır.
Bir tarafın vekil tayin etmek istemesi nedeniyle, yargılama başka bir güne bırakılamaz[1] (m. 77/3).

Davada Vekil Olabilecek Kişiler (Davaya Vekalet Ehliyeti)
Türk hukukunda davada vekille temsil zorunlu değildir; taraflar davalarını kendileri takip edebilirler. Ancak, taraflardan biri davayı vekil aracılığı ile takip etmek isterse, yalnız belirli kişileri (kural olarak avukatları) vekil tayin edebilirler.

1) En az üç avukat bulunan yerler
En az üç avukat bulunan yerlerde (il ve ilçelerde), ancak baroda yazılı avukatlar vekil olarak dava takip edebilirler.

2) Üç avukat bulunmayan yerler

En az üç avukat bulunmayan yerlerde, avukatlardan başka, ancak o yerin bağlı bulunduğu baroda tutulan özel listeye yazılmış olan dava takipçileri vekil olarak dava takip edebilirler (AK geçici m. 17; AK Yönetmeliği m. 74-75).

Davaya Vekalet Ehliyeti Olmayan Kişiler Dava Takip Edemez

Davaya vekalet üstlenmelerine kanunen imkan bulunmayan kişilerin davaya vekalet ehliyeti oktur. Davaya vekalet dava şartıdır (m. 114/1/f). Bu nedenle mahkemenin, davayı vekil olarak takip eden kişinin davaya vekalet ehliyetinin bulunup bulunmadığını kendiliğinden gözetmesi gerekir. Konuyu ikiye ayırıp incelemek gerekir;
1) Davaya vekalet ehliyeti olmayan kişinin açması
Davaya vekalet ehliyeti olmayan bir kişi vekil sıfatıyla dava açarsa, o kişinin davaya vekalet ehliyeti olmadığından mahkeme, davayı esasa girmeden reddetmekle yükümlüdür. Ancak mahkemenin, davayı reddetmeden önce, davaya vekalet ehliyeti olmayan kişi tarafından adına dava açılmış olan davacıya, bu davaya icazet verip vermeyeceğini bildirmesi için uygun bir süre vermesi gerekir (m. 115/2);
a) Davacı davaya icazet verirse; davaya devam edilir.
b) Davacı davaya icazet vermezse; mahkeme, davayı esasa girmeden dava şartı yokluğundan reddeder.

2) Davaya vekalet ehliyeti olmayan kişinin açılmış bir davayı takip etmesi
Dava asıl (davacı) veya avukat (davaya vekalet ehliyeti) olan vekili tarafından açılmasından sonra, yargılama sırasında taraflardan birinin avukat (davaya vekalet ehliyeti) olmayan bir vekil tarafından temsil edilmesinin yaptırımı davanın reddi değildir. Bu halde, davaya vekalet ehliyeti olmayan vekil mahkemeye kabul olunmaz. Davaya vekalet ehliyeti olmayan bir kişinin, davayı vekil sıfatıyla yürütmüş olması ve bu eksikliğin daha önce fark edilmeyerek kararın bu şekilde kesinleşmiş olması, bir yargılamanın iadesi sebebi oluşturur (m. 375/1/c).

Vekaletin Verilmesi

Temsil yetkisi (vekalet) veren kişiye müvekkil; kendisine temsil yetkisi (vekalet) verilen kişiye de vekil denir.

Vekaletname: Davaya vekalet verilmesi, tek taraflı bir hukuki işlemdir ve vekalet verenin tek taraflı bir irade beyanı ile olur. Vekaletname verilmesi, müvekkilin tek taraflı bir işlemi olup, vekilin müvekkilini temsil etmeye yetkili olduğunu gösterir. Avukatın onayı alınmadan, adına vekaletname düzenlenebilir, ancak avukat, vekaletnameyi kabul etmek zorunda değildir.

Genel vekaletname, vekile dava açma veya müvekkiline karşı açılmış olan davada savunmada bulunma, yani dava takip etme yetkisini vermez. Vekilin müvekkil adına dava açabilmesi veya mahkemede savunmada bulunabilmesi için, ya genel vekaletnamede özel bir dava takip etme yetkisi bulunmalı veya vekile ayrı bir dava vekaletnamesi verilmelidir (TBK m. 504).
Dava vekaletnamesi, özel veya genel verilebilir;
Özel dava vekaletnamesi: Yalnız belli bir davanın takibi için verilen vekaletnamedir. Vekil, özel dava vekaletnamesi ile müvekkilini başka davalarda temsil edemez.
Genel dava vekaletnamesi: Müvekkilin açmış olduğu ve açacağı ve müvekkile karşı açılmış ve açılacak bütün davaları takip etmek için verilen vekaletnamedir. Vekil, genel vekaletnamesi ile müvekkilini başka davalarda da temsil edebilir.

Vekaletnamenin Şekli
Kanun, vekaletnameyi onaylayacak veya düzenleyecek organı belirtmektedir; yani vekaletname için belli bir şekil öngörülmüştür. Bu şeklin, bir geçerlilik şartı olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır (m. 76). Buna göre;
Noterin onayladığı veya düzenlediği vekaletnameler bütün mahkemelerdeki davalar için geçerlidir. Vekaletnamenin noter tarafından onaylanmış olması yeterlidir (m. 76). Kadastro işlerinde, (noterden başka), sulh hakimi veya kadastro hakimi tarafından onaylanmış vekaletnameler de geçerlidir (Kadastro K. m. 31/1).
Kamu kurum ve kuruluşlarının avukatlarına yetkili amirleri tarafından usulüne uygun olarak vekaletname verilir; bunların geçerliği için ayrıca onaya gerek yoktur (m. 76/2).
Yabancı ülkelerdeki Türk konsolosluğu tarafından onaylı vekaletnameler noter tarafından onaylı vekaletnameler gibi geçerlidir (NK m. 191).

Vekaletnamenin Mahkemeye Verilmesi

1) Vekil, vekaletnameyi mahkemeye vermekle yükümlüdür
Vekil, vekaletnamenin aslını veya kendisi tarafından onaylanmış örneğini, dava dosyasına konulmak üzere, mahkemeye vermekle yükümlüdür (m. 76/1 ve 77/1).
Vekaletname aslının veya onanmış örneğinin her dosya için ayrı ayrı verilmesi zorunludur.

Vekil aracılığı ile takip edilen davalarda, geçerli bir vekaletname bulunması ve bunun mahkemeye verilmesi dava şartıdır (m. 114/1/f).

2) Vekaletnamenin mahkemeye verilmemesi halinde yapılacak işlemler
Vekil sıfatıyla hareket eden kişinin vekaletnamesini veya örneğini mahkemeye vermemesinin sonuçları kanunda m. 77’de düzenlenmiştir. Bu düzenleme konuyu ikiye ayırmaktadır;
a) Açılmış bir davayı vekil sıfatıyla takip etmek isteyen kişinin vekaletnamesini vermemesi: Açılmış bir davayı vekil sıfatıyla takip etmek isteyen kişi, vekaletnamesinin var olduğunu bildirse bile, vekaletnamesinin aslını veya onanmış örneğini mahkemeye vermeden, yargılama ile ilgili hiçbir görev yapamaz (m. 77/1/c/1). Böyle bir kişi, vekil sıfatıyla oturuma da kabul olunmaz. İstisnası vardır[2].
b) Vekaletnamesiz dava açılması: Vekaletnamenin aslını veya onaylanmış örneğini mahkemeye vermeyen vekil, dava açamaz (m. 77/1/c/1). Mahkeme, vekaletnamesiz dava açan vekilin imzasını taşıyan dava dilekçesini reddetmek zorundadır. Mahkeme, vekaletnamesiz dava açan vekilin imzasını taşıyan dava dilekçesini reddetmek zorundadır. İstisnası vardır[3].

Davaya Vekaletin Kapsamı
Davaya vekaletin kapsamı, vekilin hangi işlemleri yapmaya yetkili olduğunu gösterir.

1) Davaya Vekaletin Kanuni Kapsamı (Vekile özel yetki verilmesini gerektirmeyen işlemler): Özel veya genel dava vekaletnamesinde açıkça sayılmış olmasa bile, vekil, böyle bir vekaletname ile HMK m. 73’teki işlemleri yapabilir. Vekilin m. 73’teki işlemleri yapabilmesi veya vekile karşı bu işlemlerin yapılabilmesi için, dava vekaletnamesinde bu hususta özel bir yetkinin bulunmasına gerek yoktur. Buna davaya vekaletin kanuni kapsamı denir.
Vekil, hüküm kesinleşinceye kadar davanın takibi için gerekli bütün işlemleri yapabilir.

2) Vekile Özel Yetki Verilmesini Gerektiren Haller: Vekiin bazı işlemleri yapabilmesi için, kendisine verilmiş olan dava vekaletnamesinde bu konuda özel bir yetkinin bulunması gerekir. Vekile özel yetki verilmesini gerektiren işlemlerin önemli bir kısmı m. 74’te sayılmıştır. Bunun dışında, bazı özel kanun hükümlerinde vekile özel yetki verilmesi gerektiği düzenlenmiştir.

Davanın Birden Fazla Vekil ile Takibi
Müvekkil, bir davanın takibi için birden fazla vekil (avukat) görevlendirmiş olabilir (m. 75). Müvekkil davanın başında birden fazla avukata vekalet vermiş ise, bu vekillerden her biri davayı yalnız başına takip edebilir. Yani, vekillerden her biri, vekaletten kaynaklanan yetkileri, diğerlerinden bağımsız olarak kullanabilir.

Buna karşılık, başlangıçta davayı yalnız bir avukata vermiş olan müvekkilin, o davada başka bir avukata da vekalet verebilmesi için, vekili olan (ilk) avukatın yazılı muvafakatini alması gerekir. Muvafakat verilmezse, ilk avukatın vekaleti kendiliğinden sona erer. Müvekkil, ikinci avukata vekalet verilmesine muvafakat etmeyen birinci avukata ücretin tamamını ödemekle yükümlüdür (AK m. 172).

Gerek başlangıçta gerek sonradan bir davanın takibi için birden fazla avukata vekalet verilmiş ise, bu vekillerden her biri, davayı yalnız başına takip edebilir (m. 75).

Mahkeme ve diğer taraf, davaya ilişkin bütün usul işlemlerini vekillerden yalnız birine karşı yapabilirler. Bunun gibi, bir tarafın birden fazla vekili varsa, tebligat bunlardan yalnız birine yapılır; diğer vekillere tebligat yapılsa bile, süreler ilk vekile yapılan tebliğ tarihinden itibaren işlemeye başlar (Teb. K. m. 11/1).

Davaya Vekaletin Sona Ermesi
Vekil, üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile, sonuna kadar takip eder (AK m. 171/1). Başka bir deyişle, davaya vekalet, davanın sonuçlanması ve hükmün icra edilmesi ile son bulur. Bu davaya vekaletin normal sona erişidir.

Bundan başka davaya vekalet, bazı nedenlerle, dava devam ederken de sona erebilir. İşte burada, dava devam ederken davaya vekaletin sona ermesi hallerini ve bunun görülmekte olan davaya etkilerini inceleyeceğiz;
1) Vekilin İstifası: Vekilin, vekaletten istifa etmesi ile, davadaki vekalet görevi son bulur; vekilin istifası ile vekalet görevi sona erer. Belli bir işi takipten veya savunmadan isteği ile çekilen avukatın, o işe ait vekalet görevi, durumun müvekkiline tebliğinden itibaren iki hafta süre ile devam eder (m. 82). Vekilin istifa etmesi sebebiyle yargılama başka bir güne bırakılamaz (m. 77/4/c/1).Vekil, duruşmada vekaletten istifa ettiğini bildirirse, mahkeme oturumu başka bir güne bırakmayacak, istifa eden vekilin huzuru ile yargılama devam edecektir. Mahkeme, istifa eden vekilin müvekkilini ancak bundan sonraki duruşmaya çağıracaktır.
Vekil, duruşmadan önce vekaletten istifa etitğini mahkemeye yazılı olarak bildirirse, mahkeme, bu istifa nedeniyle yargılamayı başka bir güne bırakamaz (m. 77/4/c/1). İstifa eden vekilin ya kendisinin veya müvekkilinin duruşmaya gelmesi gerekir. Her ikisi de duruşmaya gelmezse, mahkeme, karşı tarafın talebi üzerine tahkikata gelmeyen tarafın yokluğunda devam eder (m. 186).
Bir tarafın vekili istifa etmiş ve bunu müvekkiline tebliğ etmiş olsa bile, istifa, mahkemeye ulaşıp karşı tarafa bildirilmedikçe, karşı taraf ve mahkeme için hüküm ifade etmez.

2) Vekilin Azli ve Diğer Sona Erme Halleri: Vekilin müvekkil tarafından azledilmesi ile, davadaki vekalet görevi son bulur. Bir tarafın vekilini azletmesi sebebiyle yargılama başka bir güne bırakılamaz (m. 77/4/c/1). Bu hükme göre; vekilini azletmiş olan müvekkil, ondan sonraki duruşma gününü öğrenip, o gün duruşmaya gelmek zorundadır.
Vekilin azledildiğinin mahkemeye bildirilmesinden sonra, azledilen vekil duruşmaya alınmaz.
Bir tarafın vekilini azlettiği mahkemeye ve karşı tarafa bildirilmedikçe, azil mahkeme ve karşı taraf hakkında hüküm ifade etmez; yani hukuki sonuç doğurmaz (m. 81).

Vekilin (avukatın) ölümü, meslekten veya işten çıkarılması, işten yasaklanması veya geçici olarak iş yapamaz duruma gelmesi hallerinde de vekalet görevi son bulur.

Müvekkilin ölümü ile de vekalet son bulur. Ancak, vekaletin sona ermesi vekalet verenin menfaatlerini tehlikeye düşürüyorsa, vekalet veren veya mirasçı ya da temsilcisi, işleri kendi başına görebilecek duruma gelinceye kadar, vekil veya mirasçı ya da temsilcisi, vekaleti ifaya devam etmekle yükümlüdür (TBK m. 513/2).

Vekilin veya müvekkilin iflası ile, vekalet (kural olarak) son bulur.

Vekilin veya müvekkilin medeni hakları kullanma (fiil) ehliyetini kaybetmesi ile de vekalet son bulur.

Vekil ile Takip Edilen Davalarda Müvekkilin Durumu
Vekil ile takip edilen davalarda, müvekkil, vekil tarafından temsil edilir. Kural olarak, bütün usul işlemleri vekil tarafından yapılır (AK m. 171). Yalnız, müvekkilin şahsına sıkı sıkıya bağlı olan işlemler, vekil tarafından yapılamaz; sadece müvekkil tarafından yapılabilir.
Bundan başka, vekaletnamesinde özel yetkisi olmayan vekil, özel yetki verilmesini gerektiren işlemleri (m. 74) de yapamaz.

Müvekkil, vekil ile birlikte duruşmada hazır bulunmak zorunda değildir; ancak isterse hazır bulunabilir. Bu durumda, vekilin duruşmada yaptığı beyanlar hazır olan müvekkil tarafından derhal tekzip edilmez (yalanlanmaz) ise bu beyanlar müvekkil tarafından yapılmış sayılır (m. 78).

Davanın asıl sahibi (tarafı) müvekkildir; bu nedenle;
Vekil, kural olarak müvekkilin talimatına uymakla yükümlüdür. Müvekkil, kendisi davadan feragat edebilir. Müvekkil, dava dosyasının işlemden kaldırılmasını isteyebilir. Müvekkil, vekilin davayı takip şeklini beğenmezse, vekilini her zaman azledebilir, yerine başka bir vekil tayin edebilir veya davayı kendisi takip edebilir.

Avukatlık (Vekalet) Ücreti
Vekil (avukat), davadaki vekalet hizmetine karşılık müvekkilinden bir vekalet ücreti isteyebilir. Bu vekalet ücretinin miktarı, vekil ile müvekkil arasında bir ücret sözleşmesi ile serbestçe kararlaştırılır.


[1] Aynı şekilde avukatın istifa etmesi, azledilmesi veya dosyayı incelememiş olması sebebiyle yargılama başka bir güne bırakılamaz.

[2] Mahkeme, gecikmesinde zarar doğabilecek hallerde (örneğin davalının cevap süresini kaçırması ihtimali varsa), vereceği kesin bir süre içinde vekaletnamesini mahkemeye vermek koşuluyla, vekilin usul işlemleri yapmasına izin verebilir (m. 77/1/c/2). Vekil, kendisine verilen kesin süre içinde vekaletnamesini mahkemeye vermezse ve aynı süre içinde müvekkil de yapılan işlemleri kabul ettiğini dilekçe ile mahkemeye bildirmezse, vekaletnamesiz vekil tarafından yapılmış olan işlemler hükümsüz kalır (m. 77/1/c/3).

[3] Mahkeme, gecikmesinde zarar doğabilecek hallerde, vereceği kesin bir süre içinde vekaletnamesini getirmek şartıyla vekilin vekaletnamesiz dava açmasına izin verebilir. Vekil, kendisine verilen kesin süre içinde vekaletnamesini mahkemeye sunmazsa ve aynı süre içinde müvekkil de, bu konuda yapılan tebligata rapmen, kendi adına dava açılmış olmasını kabul ettiğini dilekçe ile mahkemeye bildirmezse, vekaletnamesiz vekil tarafından açılmış olan dava açılmamış sayılır (m. 77/1/c/3).

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir