Dava Şartları

Dava şartları, bir davanın esası hakkında incelemeye geçilebilmesi için gerekli olan şartlardır. Dava şartlarının önceden belirlenmesi, davaların daha çabuk, basit ve ekonomik bir şekilde sonuçlanmasına yardımcı olur. HMK m. 114, dava şartlarının neler olduğunu belirtmiş; m. 115’te dava şartlarının davanın hangi aşamasında ve nasıl inceleneceği düzenlenmiştir.

Mahkemenin, davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi için varlığı veya yokluğu gerekli olan hallere dava şartları denir. Davanın esası hakkında inceleme yapabilmesi için varlığı gerekli hallere olumlu dava şartları denir. Davanın esası hakkında inceleme yapılması için yokluğu aranan şartlara ise olumsuz dava şartları denir.

Dava şartları, dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esası hakkında inceleme yapabilmesi için gerekli olan şartlardır.

Dava şartlarından biri olmadan açılan dava da açılmış sayılır; yani dava derdesttir. Ancak mahkeme, dava şartlarından birinin bulunmadığını tespit edince, davanın esası hakkında inceleme yapamaz; davayı dava şartı yokluğundan reddetmekle yükümlüdür.

Mahkeme, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilememişse, davayı dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddeder (m. 115/2).

Bir hususun dava şartı olup olmadığı, onun niteliğinden anlaşılır. Kanun, bir hususun varlığını veya yokluğunu, mahkemenin davayı esastan inceleyip karara bağlamasına engel görmüş ve hakimi o hususu kendiliğinden gözetmekle yükümlü kılmış ise, o husus bir dava şartıdır.

Dava şartları, mahkemeye, taraflara ve dava konusuna ilişkin olmak üzere üçe ayrılarak incelenebilir;
1) Mahkemeye İlişkin Dava Şartları
a) Türk Mahkemelerinin Yargı Hakkının Bulunması
Mahkemenin, açılan dava bakımından yargı hakkına sahip olması gerekir (m. 114/1/a). Türk mahkemelerinin yargı hakkı, ülke ve kişi yönünden olmak üzere iki bakımdan sınırlıdır;
aa) Yargı Hakkının Ülke Yönünden Sınırları

Türk mahkemelerinin yargı hakkı, Türkiye Cumhuriyeti’nin coğrafi sınırları ile sınırlıdır. Türk Mahkemeleri, Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışında yargı hakkına sahip değildir; yargı yetkisini kullanamaz.

Türk mahkemeleri ile yabancı mahkemeler, yargı hakları dışında kalan hususlarda, karşılıklı olarak birbirlerine hukuki yardımda bulunurlar; yani birbirlerini istinabe ederler. Bu konuyu yukarıda incelemiştik.
ab) Yargı Hakkının Kişi Yönünden Sınırları
Kural olarak, bütün gerçek ve tüzel kişiler, Türk yargısına tabidir. Ancak bu kuralın bazı istisnaları vardır; yani, Türk Mahkemeleri bazı kişilere karşı açılan davalara bakamazlar;
Yabancı Devletlerin Yargı Muaflığı: Bir devlet, başka bir devletin mahkemeleri önünde yargılanamaz. Bu nedenle, yabancı bir devlete karşı Türk mhakemelerinde dava açılamaz.Diplomatik Temsilcilerin Yargı Muafiyeti: Diplomatik İlişkiler Hakkında Viyana Sözleşmesi uyarınca; yabancı diplomatik temsilciler, Türkiye’de ceza yargısından tam (mutlak) olarak muaftır (Viyana Söz. m. 31/1). Ancak sözleşmenin ilgili maddesinde belirtilen durumlarda diplomatik temsilci muafiyete sahip değildir[1].

b) Yargı Yolunun Caiz Olması
Adli yargı yolunun caiz olması, dava şartıdır (m. 114/1/b). Yani, davanın adli yargı koluna ait bir dava olması gerekir.

c) Mahkemenin Görevli Olması
Görev (m.1-4) dava şartıdır. Yani, davanın açıldığı (özel veya genel) hukuk mahkemesinin, o davaya bakmaya görevli olması gerekir (m. 114/1/c).

d) Kesin Yetki Hallerinde Mahkemenin Yetkili Olması
Kesin yetki hallerini yukarıda incelemiştik. Bunlardan, kesin yetki kurallarının mahkemece kendiliğinden gözetileceği ve bu nedenle dava şartı olduğuna kuşku yoktur (m. 114/1/ç).

2) Taraflara İlişkin Dava Şartları
a) Davada İki Tarafın Bulunması
Her davada, davacı ve davalı olmak üzere daima iki taraf vardır. Davada iki tarafın bulunması dava şartıdır.

b) Taraf Ehliyeti
Her iki tarafın da taraf ehliyetine sahip olması gerekir; taraf ehliyeti dava şartıdır (m. 114/1/d).

c) Dava Ehliyeti
Her iki tarafın da dava ehliyetine sahip olması gerekir. Dava ehliyetine sahip olmayan tarafın davada yasal temsilcisi tarafından temsil edilmesi gerekir. Dava ehliyeti, dava şartıdır (m. 114/1/d).

d) Dava Takip Yetkisi
Her iki tarafın da dava takip yetkisine sahip olması gerekir; dava takip yetkisi bulunmayan taraf, tasarruf yetkisinin bulunmaması sebebiyle dava açamaz ve usul işlemleri yapamaz. Dava takip yetkisi dava şartıdır (m. 114/1/e).

e) Yasal Temsilcinin Gerekli Niteliğe Sahip Olması
Davada tarafların yasal temsilcisi ile temsil edilmesi hallerinde, temsilci olarak hareket eden kişinin gerekli niteliklere sahip olması bir dava şartıdır (m. 54) (m. 114/1/d).

f) Davaya Vekalet Ehliyeti ve Geçerli Vekaletname
Vekil veya temsilci aracılığı ile takip edilen davalarda, vekilin davaya vekalet ehliyetine sahip olması ve geçerli bir vekaletnamesinin bulunması gerekir (m. 114/1/f). Vekilin davaya vekalet ehliyetine ve geçerli bir vekaletnameye sahip olması dava şartıdır.

g) Teminat Gösterilmesine İlişkin Kararın Gereğinin Yerine Getirilmesi
Kanunların öngördüğü bazı hallerde Türkiye’de mutad meskeni olmayan Türk vatandaşı davacının veya davacı yanında davaya müdahale edenin, davalı tarafın muhtemel yargılama giderlerini karşılayacak uygun bir teminat yatırması gerekmektedir. Hakim tarafından verilen kesin süre içinde teminat gösterilmezse, dava usulden reddedilir.

3) Dava Konusuna İlişkin Dava Şartları
a) Davacının Yatırması Gerekli Gider Avansının Yatırılmış Olması
Davacı dava açarken, Gider Avansı Tarifesi’nde belirlenen tutarı mahkeme veznesine yatırmak zorundadır (m. 120). Gider avansının yatırılmış olması dava şartıdır.

b) Davacının, Dava Açmakta Hukuki Yararının Bulunması
Davacının, bir davayı açmakta hukuki yararı bulunmalıdır. Yani davacının mahkemeden hukuki korunma istemesinde (dava açmasında), korunmaya değer bir yararı olmalıdır (m. 114/1/h).
Dava hakkı hukuki yarar ile sınırlıdır.
Davacının dava açmaktaki yararı hukuki olmalıdır; ideal veya ekonomik yarar yalnız başına yeterli değildir.
Davacının dava açmaktaki hukuki yararının, korunmaya değer bir yarar olması gerekir.
Hukuki yarar dava açıldığı anda var olmalıdır; gelecekteki bir yarar yeterli değildir.
ba) Eda davalarında hukuki yarar
Eda davalarında hukuki yararın varlığı asıldır. Davacı, mahkemeye başvurup bir ilam almadan, başka bir yol ile de hakkına aynı güvenle kavuşabilecek ise, artık eda davası açmakta hukuki yararı yoktur.

bb) Tespit davalarında hukuki yarar
Tespit davası açılmasında hukuki yararın varlığı, davacı tarafından özellikle bildirilmeli ve ispat edilmelidir. Davacı tespit davası açmakta hukuki yararı olduğunu ispat edemezse, tespit davası dava şartı yokluğundan reddedilir.

bc) Belirsiz alacak ve tespit davalarında hukuki yarar
HMK m. 107 hükmü ile, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarının yahut değerinin tam ve kesin olarak belirlenmesinin davacıdan beklenemeyeceği veya bunun olanaksız bulunduğu hallerde, alacaklının (davacının) hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktarı belirterek belirsiz alacak davası ve tespit davası da açılabileceğini kabul etmiş ve bu durumda hukuki yararın olduğu var sayılmıştır.

bd) İnşai davalarda hukuki yarar
İnşai davalar, kural olarak, kanunun açıkça öngördüğü hallerde açılabilir. Bu nedenle, kanunun inşai dava açılabileceğini öngördüğü hallerde, inşai dava açılmasında hukuki yararın var olduğu kabul edilir.

be) Her talep için hukuki yarar şarttır
Dava açılmasında olduğu gibi, mahkemeye yapılan her başvuru için talepte bulunanın hukuki yararının varlığı şarttır. Kanun yoluna başvurmada, kanun yoluna başvuran tarafın, aleyhine kanun yoluna başvurulan kararın kaldırılması veya bozulmasında hukuki yararı bulunmalıdır. Feri müdahalede, bir hukuk davasına müdahale etmek isteyen üçüncü kişinin, lehine müdahale etmek istediği tarafın davayı kazanmasında hukuki yararı bulunmalıdır (m. 66). Delil tespitinde, delil tespiti talebinde bulunabilmek için, delilin önceden tespit edilmesinde hukuki yarar olmalıdır (m. 400).

c) Aynı Davanın, Daha Önceden Açılmış ve Halen Görülmekte (derdest) Olmaması
Davanın açılmasının usul hukuku bakımından ortaya çıkardığı sonuçlardan birisi de derdestliktir. Aynı konuda, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak daha önce açılmış ve bu dava görülmekte (derdest) ise, aynı konunun aynı taraflar arasında ve aynı dava sebebine dayanarak yeni bir dava konusu yapılması münkün değildir (olumsuz dava şartı).

d) Kesin Hüküm Bulunmaması
Dava konusu uyuşmazlığın, daha önce bir kesin hüküm ile çözümlenmemiş olması dava şartıdır (olumsuz dava şartı).

4) Özel Kanunlardaki Özel Dava Şartları
Buraya kadar incelenen dava şartları, genel dava şartlarıdır. Bundan başka, kanun hükümleri ile bazı davalar için ek dava şartları öngörülmüş olabilir.

Dava Şartlarının İncelenmesi
Dava şartları, dava açılmasından hükmün verilmesine kadar var olmalıdır. Davanın açıldığı anda var olan bir dava şartı sonradan ortadan kalkarsa, o zaman dava, dava şartı yokluğundan reddedilir. Mahkeme, davanın  başında dava şartlarının bulunup bulunmadığını kendiliğinden araştırmak ve incelemekle yükümlüdür (m. 115). Bu nedenle davanın başında bir dava şartının noksan olduğu tespit edilirse, dava esasa girilmeden (usulden) reddedilir.

Ancak bu ihmal edilmiş olup da, bir dava şartı noksan olmasına rağmen esasa girilmiş ve dava sırasında o dava şartı noksanlığı ortadan kalkmış ise, hüküm anında bütün dava şartları tamam olduğundan, davanın esası hakkında karar verilir; yani dava, dava şartlarının başlangıçta noksan olduğu gerekçesiyle usulden reddedilemez (m. 115/3). Çünkü hüküm anında bütün dava şartları tamamdır.

Mahkeme, dava şartlarının tamam olup olmadığını kendiliğinden gözetir; yani araştırıp inceler; bu konuda tarafların talepleri ve beyanları ile bağlı değildir (m. 115/1).

Mahkeme, ön inceleme aşamasında dava şartlarını inceler (m. 137/1) ve dava şartlarının bulunmaması halinde, tamamlanabilecek olanlar hakkında bunların tamamlanmasını teminen gerekli kararları alır; tamamlanması olanağı bulunmayan dava şartı varsa, davayı usulden reddeder (m. 115/2).

Ön inceleme aşaması ve dava şartları tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan mahkeme tahkikata geçemez, tahkikat için duruşma günü tayin edemez (m. 137/2).

Dava şartlarının (kendi içinde) hangi sıra ile inceleneceği hakkında, tam bir görüş birliği yoktur.

Mahkeme, gerek kendiliğinden gerek tarafların itirazı üzerine yapacağı inceleme sonucunda, bir dava şartının noksan olduğu kanısına varırsa, davanın esasına girmeden davayı dava şartı yokluğundan (usulden) reddetmekle yükümlüdür.

Dava şartı yokluğundan reddedilen dava, noksan dava şartı tamamlandıktan sonra yeniden açılabilir ve davalı bu yeni davaya karşı kesin hüküm (m. 303) itirazında bulunamaz.


[1] Viyana Sözleşmesi m. 31’de teker teker sayılmıştır.

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir