Taraf Sıfatı (Husumet)
Sıfat, dava konusu yapılan, maddi hukuktan doğan hak ile taraflar arasındaki ilişkidir.
Dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilen kişiler, şeklen o davanın taraflarıdır. Ancak mahkemenin, bu taraflar arasında dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatına sahip olmaları gerekir.
Bir sübjektif hakkı dava etme yetkisi, kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı (aktif husumet ehliyeti) da o hakkın sahibine aittir.
Bir sübjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kişi, o hakka uymakla yükümlü olan kişidir.
Bir sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu tamamen maddi hukuka göre belirlenir.
Sıfatın usul hukuku bakımından önemi şudur; bir davanın tarafları o davada taraf sıfatına sahip değilse, mahkeme, dava konusu hakkın esası hakkında inceleme yapıp karar veremez. Mahkeme, davanın sıfat yokluğundan reddine karar verir.
Bir davanın tarafları o davada gerçekten taraf sıfatına sahip ise ve davanın esastan görülmesi koşulları varsa, o zaman, mahkeme dava konusu hakkın esası hakkında inceleme yapar ve karar verir.
Davanın taraflarının taraf sıfatına sahip olmalarının dava şartı olduğu görüşünde olanlar mevcut ise de, biz sıfatın dava şartı olmadığı kanısındayız (m. 114).
Yargıtaya göre, mahkemenin sıfat yokluğunu kendiliğinden gözetmesi gerekir. Yargıtay, sıfatın, maddi hukuk anlamında bir def’i değil, itiraz olduğunu belirtmek istemiştir, ki doğrudur. Çünkü sıfat yokluğu, bir def’i değil, davada taraf olarak görünen kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olan bir itirazdır.
Sıfat yokluğu, bir davada dava şartlarından (m. 114) sonra, yani tahkikat aşamasında incelenir. Sıfat yokluğunun, mümkünse diğer itirazlardan önce incelenmesi gerekir. Çünkü taraflardan birinin taraf sıfatı yoksa, diğer itiraz ve def’ilerin incelenmesine gerek kalmaz (m. 143).