İsticvap (Tarafın sorguya çekilmesi)
İsticvap, bir tarafın kendi aleyhine olan belli bir vakıa veya vakıalar
hakkında sorguya çekilmesi demektir. Bu anlamda isticvap, teknik bir terim
olup, bir tarafın ancak m. 169-175’te düzenlenen usule göre sorguya çekilmesine
(dinlenilmesine) verilen bir isimdir[1].
Öğreti ve Yargıtay uygulamasına göre isticvabın amaçlarından birisi hakimin
vakıalar ve deliller hakkında bilgi edinmesi ve kanaat oluşturması olduğu kabul
edilmektedir (m. 140; 144).
Hakim davanın her halinde, tarafları (veya vekillerini) çağırarak dava konusu
vakıalar hakkında tarafları dinleyebilir (m. 140; 144). Böylece, davacının
davasının veya davalının savunmasının açıklanmasına çalışılır.
Bunun gibi, hakim, aydınlatma ödevi gereğince, belirsiz veya çelişik gördüğü
iddia ve sebepler hakkında taraflardan açıklama isteyebilir (m. 31); yani
tarafları dinleyebilir.
İsticvap, taraflarca getirilme ilkesine (m. 25) tabi olan davalarda uygulanır.
Buna karşılık, kendiliğinden araştırma ilkesine tabi olan davalarda, isticvap
hükümleri uygulanmaz; çünkü tarafların ikrarı hakimi bağlamaz.
Dava ile ilgili vakıaları en iyi taraflar bileceklerinden, isticvabın davanın
aydınlanması için iyi bir usul olduğu söylenebilir. Buna karşılık taraflar
kendi davalarında en şüpheli tanık durumunda olduklarından, isticvap başlı
başına bir ispat aracı olarak kabul edilmemiştir. Ancak, isticvap ile delil
elde edilebilir ve bazı hallerde isticvap davanın aydınlanmasına hizmet
edebilir.
İsticvabın konusu: İsticvabın konusu, dava ile ilgili belli vakıalar ve onunla ilişkisi bulunan hususlardır (m. 169/2). Mahkeme, gerçeğe ulaşmak için kendiliğinden veya talep üzerine tarafların her ikisinin veya birinin isticvabına karar verebilir (m. 169/1). Bir taraf, ancak kendi aleyhine olan vakıalar hakkında isticvap edilebilir; kendi lehine olan vakıalar için isticvap edilemez.
İsticvap usulü: Hakim, bir tarafın
isticvabına kendiliğinden karar verebilir (m. 169/1). Taraflardan biri de,
diğer tarafın isticvap edilmesini isteyebilir (m. 169/1). Fakat hakim, bir
tarafın isticvap talebini kabul etmek zorunda değildir; gerekli görürse
isticvap kararı verir.
İsticvap edilecek kişi, isticvap konusu vakıa aleyhine olan ve bu nedenle
isticvabına karar verilmiş olan tarafın bizzat kendisidir (m. 171/1/c/1; 172).
Bu nedenle tarafın vekili taraf adına isticvap edilemez. Taraf davayı
vekil aracılığı ile takip etse bile, isticvap davetiyesinin tarafın kendisine
tebliğ edilmesi gerekir.
İsticvabına karar verilen taraf, bizzat kendisine gönderilen (Teb. K. m. 11)
davetiye ile belirlenen gün ve saatte isticvap olunmak üzere mahkemeye çağrılır
(m. 171). Buna isticvap davetiyesi denir. Bu davetiyede, isticvabına karar
verilen tarafa geçerli özrü olmaksızın gelmediği veya gelip de sorulan sorulara
cevap vermediği takdirde sorulan soruları ikrar etmiş sayılacağı uyarısı
yapılır (m. 171/1/c/2). Çağrılan taraf gelmez veya gelip de sorulara cevap
vermezse, mahkeme, sorulan vakıaları ikrar (m. 188) edilmiş sayar (m. 171/2)[2].
İsticvabına karar verilen taraf, aynı mahkemede isticvap olunur[3].
İsticvap sırasında tanıklar hazır bulunmaz. Mahkeme, gerekirse tarafı
isticvaptan sonra tanıklarla yüzleştirebilir. İsticvap olunan tarafın vekili
ile diğer taraf ve vekili isticvap sırasında hazır bulunabilir (m. 173/3).
Zabıt katibinin ise isticvap sırasında bulunması zorunludur (m. 157/1).
Hakim isticvaba başlamadan önce, isticvap olunan tarafa gerçeği (m. 29)
söylemesi gerektiği hususunu hatırlatır (m. 174/2).
İsticvap olunan taraf, mahkemenin izni olmadıkça, yazılı notlar kullanamaz (m.
173/4).
İsticvap bitince bir tutanak düzenlenir. İsticvap olunan tarafça yapılan
açıklamalar, sorulan sorular ve verilen cevaplar tutanağa yazılır.
Taraf isticvabı sırasında bir ikrarda bulunursa, hakim bu ikrar ile bağlıdır
(m. 236). Bunun dışında hakim, isticvap olunan tarafın beyanlarını serbestçe
takdir eder.
[1] Bununla, tarafların hakim tarafından her dinlenilmesinin teknik anlamda bir isticvap olmadığını belirtmek gerekir.
[2] Örneğin, davacının dayandığı senet altındaki imzanın davalıya ait olup olmadığını bildirmesi için hakim davalının isticvabına karar verir. Davalı, bunun üzerine geçerli bir özrü olmaksızın oturuma gelmezse veya gelip de imzanın kendisine ait olup olmadığı hakkındaki soruya cevap vermezse, davacının dayandığı senet altındaki imzanın kendisine ait olduğunu ikrar etmiş sayılır (m. 171).
[3] Fakat istinabe yolu ile isticvap da mümkündür (m. 172/1/c/2).