Jean Tardieu – Apollon Derneği ya da Sanattan Nasıl Söz Edilir?

APOLLON DERNEĞİ YA DA SANATTAN NASIL SÖZ EDİLİR?

KİŞİLER

MATMAZAEL: Apollon derneğinin konferans gezintiler düzenleyicisi, kesin konuşan kuru bir genç kız.

DADAIS: İddialı ve aptal bir genç. (1)

NANINE: Dadais’nin kız kardeşi, Alphonse’a aşık, güzel bir genç kız. (2)

BAYAN UÇURUM: İyi niyetli ama gülünç şişman bir kadın.

BAY KİMOLA: Göğsünde pek çok nişan taşıyan, ağırbaşlı bir ihtiyar.

SEVİMLİ KÜÇÜK AİLE: Anlamsız ve sevimli iki kişi.

ALPHONSE: Nanine’e aşık cana yakın genç öğrenci. (Hepsi “Apollon Derneği” üyesidir.)

HİZMETÇİ: Kaba ve ters köylü kadın.

ÜSTAT: Saçları dökük, huzursuz, aklı havada, iddialı, konuşkan ve oldukça basit.

  1. Alık, bön anlamına gelir.
  2. Cüce anlamına gelir.

BİRİNCİ TABLO

Montmarte’da bir yerde küçük bir meydan. Bu sahne perdenin önüne geçmesi de olasıdır. Matmazel yalnız başına bir bankta oturmuştur. Dadais ile kız kardeşi gelirler.

Dadais – (çekingen matmazele) “Apollon Derneği” burası mı?

Matmazel – (kesin) Apollon derneği benim.

Dadais – Öyle mi? İyi. Madam… Sizi tanıdığıma sevindim madam. Saygılarımı sunarım madam.

Matmazel – (düzelterek) Matmazel. Bana matmazel deyin.

Dadais – Özür dilerim amdam! Pardon, matmazel. Matmazel nasıl?

Matmazel – (önemsemeden) Ne önemi var.

Dadais – matmazel – ne önemi – var. Tamam. Sizi kız kardeşime tanıtayım. Matmazel sizi kız kardeşime tanıtayım. Adı Nanine.

Nanine – Saygıları sunarım matmazel!

Dadais – İşte görüyorsun ya Nanine. Bu matmazel, matmazel ne – önemi – var. Bugün “Apollon Derneği”nin konferans-gezisini yönetecek. Özür dilerim matmazel; biraz geç kaldık matmazel.

Matmazel – herhalde sizden daha geç kalanlardan daha az geç kalmış durumdasınız. Neyse derneğimizin birkaç üyesi daha geliyor. (Koşarak gelenler: Şişman bayan uçurum, başında gülünç bir şapka ile; Bay Kimola, yaşlı, emekli, subay türünden, yakasında, “Legion d’honneur” nişanı ile; sonra Sevimli Küçük Aile, sıradan ve neşeli, yanakları kırmızı, karı koca, birbirlerinin ellerini tutarak ve aynı zamanda aynı şeyleri söyleyerek.) Bayan Uçurum, günaydın Bay Kimola… Bunlarda Sevimli Küçük Aile… Mademki bu değin koştunuz, gecikmeniz affedildi.

Bayan Uçurum – (nefes nefese) Matmazel… sizin Pazar gezintilerinizi… kaçıracağımı… ummuyorsunuz herhalde. Bunları… Bunları… kaçırmaktansa… kaçırmaktansa…

Bay Kimola – (nazik ve ağırbaşlı) Ölmek daha iyi… belki!

Bayan Uçurum – Evet, öyle. Bu gezintilerimi kaçıracağıma öleyim daha iyi! Düşünü bir kez, bütün bu müzeler… sizin… sizin…

Bay Kimola – (aynı oyun!) … Yönetiminizde…

Matmazel – (karşı koyar) Aramızda yönetim yok.

Bayan Uçurum – Tabii. Tabii. Yani demek istiyorum ki sizin yol göstermeniz sayesinde, evet yol göstermeniz sayesinde, neler neler öğreniyorum.

Matmazel – Kendinizi küçük görüyorsunuz Bayan Uçurum; göründüğünüzden çok daha fazla şey biliyorsunuz aslında!

Sevimli Küçük Aile – (birlikte) Bizim en çok hoşumuza giden sabahleyin erkenden kalkıp müzelerin koridorlarında saatlerce yürümek oluyor.

Dadais – (Masum ama iddialı.) O zaman bu sanat değil, spor oluyor.

Bak Kimola – (Gene ağırbaşlı) Sporla sanat hep birleşmiştir. Örnek: Yunanlılar.

Bayan Uçurum – Doğru. Hem sonra biz “Apollon Derneği” değil miyiz?

Matmazel – Öyle olsun. Ama bugün hepinizi biraz düş kırıklığına uğratacağım. Bugün müze yok.

Daddis – Nasıl, tatilde miyiz?

Bay Kimola – Delikanlı, böyle bir söz size yakışmaz.

Matmazel – Demek istiyorum ki bugünkü konferans gezintimiz müzede değil, atölyede olacak.

Bayan Uçurum – (Umudu kırılmış) Ya? Terzi atölyesi mi?

Matmazel – Hayır Bayan Uçurum tamamen değişik: sanat atölyesi.

Sevimli Küçük Aile – (ellerini çırparak) Bir atölye! Bir atölye! Kim bilir ne eğlencelidir!

Matmazel – Evet, bir yontu atölyesi. Modern bir yontucunun.

Bay Kimola – (Boğuk bir sesle.) Yazık! Modernleri hiç sevmem.

Nanine – Siz bilirsiniz. Ben de yalnız modernleri severim.

Dadais – Nanine rica ederim, böyle hafiften alma.

Matmazel – Bazı açıklamalardan sonra Nanine ile aynı görüşte olacağınıza eminim; Bay Kimola’nın bile!

Küçük Sevimli Aile – Öyle ise hadi. Yontu atölyesine gidelim.

Nanine – (acele acele) Bekleyin. Bekleyin. Galiba birisi eksik.

Dadais – Nanine, dikkatli ol.

(Nanine kızarır ve susar. Genç Alphonse girer.)

Bayan Uçurum – İnsan sözü üzerine gelirmiş.

Alphonse – (selam verir.) Özür dilerim matmazel… Uzakta oturmadığım için yetişirim dedim de…

Matmazel – Biz de sizi bekliyorduk. Mahalleyi iyi tanıdığınız için gelmenizi bekliyorduk; bugün yolumuzu bulmakta siz bize yardımcı olacaksınız.

Alphonse – (Herkesi sıra ile selamlayarak.) Memnuniyetle! Bayan! Bay! Bay ve Bayan… Günaydın Nanie.

Nanine – (Alçak sesle.) Alphonse iyi davranmıyorsunuz herkesi beklettiniz.

Alphonse – (alçak sesle Nanine’e) Herkes için değil ben sizin için geliyorum. (yüksek sesle ve ters Dadais’ye) Günaydın. İyi misin?

Dadais – (Ters.) Günaydın Alphonse.

Matmazel – Genç öğrenci için tekrarlıyorum. “Apollon Derneği” bu sabah bir yontu atölyesini ziyaret edecektir. Belki de içinizden bazıları bu sanatçının özgün çalışma biçimi karşısında hayrete düşecektir. Bu sanatçı “çıkartma” okulundandır. Evet, “gerçekten çıkartma.” Geçen gün “biçim” üzerine söylediklerimi herhalde unutmamışsınızdır.

Dadais – (çabuk çabuk ezberden okuyormuş gibi) Biçim konu değildir.

Matmazel – Tamam. Sanatta bir konu bahane, biçimin bir desteğidir. Günümüzde bütün sanatçılar konuyu yadsımıştır. Bilinçli olarak. Konuların dile getirilmesi onları ilgilendirmiyor artık.

(Herkes ikinci planda konuşmasını sürdüren matmazelin çevresinde toplanmıştır. Sadece Nanine ile Alphonse gruptan ayrılarak sahnenin önüne gelirler.)

Nanine – Gene de gelmekle incelik gösterdiniz.

Alphonse – Şu iyi niyetli matmazelin dersini dinlemek için değil. Bütün bunları ben ondan daha iyi biliyorum!

Nanine – Elbette. İnsan çalışmadan estetikten diploma alabilir mi?

Aphonse – (sevecenlikle) En güzel estetik dersini bana veren sizsiniz Nanine. Ne hoş bir giysiniz var.

Nanine – (sevinçli.) Sahi mi? Hadi bırakın şimdi, diğerlerine katılalım.

(Elinden tutar ve ötekilerine katılırlar.)

Matmazel – (açıklamasını sürdürerek.) Artık insan yüzü yok. İnsan vücudu yok. Tanınabilir hiçbir eşya yok. Bunu içinde bu sanatçılara, ister ressam ister yontucu olsunlar, “korporatif dışı” sanatçılar deniliyor.

Bayan Uçurum – Yüzü olmayan bir heykel… Müthiş olsa gerek!

Bay Kimola – (ağırbaşlı) Müthiş… gerçekten müthiş!

Sevimli Küçük Aile – Olsun. Bakalım nasıl? Korkmuyoruz. Sorun alışmakta, değil mi ama?

Matmazel – Göreceksiniz sizi inandıracağım. Bu taraftan yürüyelim sayın bayanlar ve baylar. Şuradaki birbirine benzeyen bahçelerin çevrelediği alçak evleri görüyorsunuz ya, üstadın atölyesi de bu evlerden birinde.

Dadais – (çocukça) Bu evlerden her birinde bir yontucumu var yani?

Alphonse – (Omuzlarını silkerek) Yok canım hepsinde yontucu yok. Yontucular, ressamlar, bazılarında mühendisler, mucitler ve müzikçiler de orada oturuyor. Yarın pencereler açık olduğu zaman bazen müzik sesi duyuyorum.

Matmazel – Tamam. Tamam. Şimdi önemli olan duymak değil görmek. (Alphonse’a) öyleyse genç dostum mademki bu sanatçılar mahallesini tanıyorsunuz, sizden rica ediyorum bize yol gösterin. Yoksa kaybolabiliriz. Bayanlar baylar gidelim. Üstat bizi bekliyor.

İKİNCİ TABLO

Bir atölye. Dipte giriş kapısı. Sağda göze çarpacak biçimde küçük bir kaide üzerine yerleştirilmiş, demirden, geometrik, şekli belirsiz, çizgisel bir yapım: dikine duran bir dal ve dalın ortasında, üç kol mesafesinde bir çark. Bir ressam sehpası, tabureler, oraya buraya dağılmış gereçler. Duvarlarda anlamı belli belirsiz büyük boy resimler. Kapı çalınır. Sağ taraftan hizmetçi girer, atölyeyi geçer. Kapıyı açar. Matmazel, arkasında bütün grup olduğu halde içeri girer.

Matmazel – Üstat evde mi?

Hizmetçi – (gayet hırçın) Hayır, burada değil.

Matmazel – Nasıl? Ah, bu çok aksi. Oysa geleceğimizden haberi vardı. Biz “Apollon Derneği”yiz.

Hizmetçi – Ne bileyim ben. Biraz önce çıktı. Bir şey söylemedi.

Matmazel – Herhalde birazdan dönecektir.

Hizmetçi – Bilmiyorum.

Matmazel – Bekleyebilir miyiz biraz?

Hizmetçi – İsterseniz bekleyin.

Matmazel – İyi öyleyse. Teşekkür ederim. (Hizmetçi çıkar. Alphonse’a) Bize bu sanat labirentlerinin karışık yollarında öncü olan genç dostumuza da teşekkür edelim. (Gruba döner.) Bayanlar ve baylar demek üstat dışarı çıkmıştır, ama biraz sonra dönecektir. Onu beklerken atölyesini gezmeye başlayabiliriz. Büyük bir yaratıcının yapıtları kendi kendilerinden yeterince söz eder. (Atölyeye bir göz atar, küçük kaide üzerindeki yapıt dikkati çeker. Çok heyecan duymuşa benzer.) Bakın. Şansımız var. İşte hemen dikkatimizi çekmesi gereken bir yapıt. Üstadın tarzını çok iyi gösteriyor; çok özel bir çalışma. Evet, bakın. Şurada, kaidenin üzerinde.

Bayan Uçurum – Ah, ne garip şey!

Matmazel – (Çok katı.) Hayır bayan. “Garip” değil, güzel. Çok güzel.

Dadais – (Kaideye yaklaşır.) Bu bir… şekil mi?

Matmazel – Elbette ki şekil. Ama ne şekil! Bu, bütün görkemi içinde şekil. Saf şekil!

Bay Kimola – Vallahi bana sorarsanız ben sadece bir yığın hurda, derim.

Matmazel – Bu bir sanat mucizesi sayın bay. Biraz boyadınız mı… Resim olur.

Küçük Sevimli Aile – (Bağlantı kurarak) Biraz ses koyarsanız… Müzik olur.

Matmazel – (Sürdürür.) Biraz toprak, biraz hırda da.. heykel olur. Size söylediğimi unutmayın. Korporatif dışı bir sanatçı, bir insan vücudunu, bir konuyu örneğin bir erkeği örnek almak zorunda değildir.

Bay Kimola – (Katı bir şekilde eğilir ama nezaketle) …ne de bir kadını!

Matmazel – (Duymamış görünerek sürdürür.) Burada hatta hacim bile yok. Sanat en sonunda kendi deyimlenmesinin özüne ulaşıyor. Çizgiler olduğuna göre hacmin ne önemi var? Çizgi hacimden önce gelir. Eflatun’un mutlak gerçekçiliğinde hat, imgeden daha fazla, mucizesel bir imgedir… Yaratıcılıkta devinim ve biçimlerin sonsuz olanaklarını, deyim yerinde ise “negatif” yönlerini ortaya çıkarır.

(Ne söylediği anlaşılmadan konuşmasını sürdürür; Nanine ile Alphonse gruptan ayrılır.)

Alphonse – (Garip ve acı bir sevinçle) Dinleyin bakın. Sevinçten deli olacağım.

Nanine – Ne demek istiyorsunuz? Alphonse haksız olmayın. Matmazel çok bilgili.

Alphonse –Konuşuyor ama hiçbir şey söylemiyor. Çok fena duruma düşecek, eğer…

Dadais – (Sert bir şekilde kız kardeşinin çağırır.) Nanine, ne yapıyorsun? Gel de dinle, olur mu öyle şey?

(Nanine ve Alphonse tekrar gruba katılır.)

Matmazel – (Sürdürerek) Bütün incelik, belli bir çizgiden başlayarak hacim ne olabileceğini anlaşılır duruma getirmektedir.

Bay Kimola – Öyleyse bu sadece bir çizgi resim, basit bir çizgi.

Matmazel – (Kaideyi işaret eder, küçümseyerek) Siz hiç böyle boşlukta ayakta duran bir çizgi gördünüz mü?

Bay Kimola – (şaşırmış) Gene de ben haklıyım.

Matmazel – Evet, çizgi, tamam. Ama çevresinde dolaşılabilen bir çizgi, oysa kağıt üzerine çizilen bir çizginin sadece bir yönü görülür.

Dadais – (Buluşundan çok gururlu) Aynada bakarsanız tersinden de!

Alphonse – (Alçak sesle Nanine’ye) Bu da amma aptal!

Nanine – (Alçak sesle sinirli.) Susun, ne de olsa kardeşim.

Matmazel – Şimdi sizi, başyapıt olarak nitelendirmekten çekinmeyeceğim bu çalışmanın çevresinde bir tur yapmaya davet ediyorum. Ama dikkat; yavaş yavaş yürüyün, hiçbir ayrıntı gözden kaybolmasın.

(Kaideye doğru yürür ve yavaş yavaş çevresinde dolanır, arkasından birbiri ardınca sıralanmış olarak grubun öteki üyeleri gelir. Sadece Nanine ile Alphonse yerlerinde kalır ve alçak sesle konuşurlar.)

Sevimli Küçük Aile – Özür dileriz matmazel, dalmıştık.

Bayan Uçurum – (Ayak parmaklarının üzerinde ve nefesini keserek yürür) Ne garip değil mi? Sanki biz çevresinde döndükçe, bu şey de… dönüyor.

Matmazel – İşte doğru bir söz. Bu duyguyu vermek yontu sanatının özelliğidir. İyi bir yontu, çağdaş olsun olmasın, çevresinde dönenle birlikte dönüyormuş gibi görünür.

Bay Kimola – (derin) Ya da aksi yönde!

Matmazel – Ya da aksi yönde. Duruma göre. Doğru.

(Bir süre sessizlik içinde “yontu”nun çevresinde dönerler.)

Dadais – Bir gözlem belirtebilir miyim?

Matmazel – Buyurun.

Dadais – Bence yontuda daha ilgi çekici bir şey var; demek istiyorum ki, arkasından öteki tarafı görmek mümkün.

Matmazel – Doğru. Gerçeklerden dikkat ederseniz sıradan bir yontunun en büyük eksikliği saydam olmasıdır. Bu ise aksine, inceliği nedeni ile şeklin özüne ulaşmak olanağı veriyor. Bu öz, görebilen eşyaların üç boyutu ile kıyaslandığında dördüncü boyutun örneksel bir deyimlenmesini oluşturuyor.

Bay Kimola – Dördüncü boyutun. Müthiş. Müthiş dedim ya.

Sevimli Küçük Aile – (Saygı ile) Dördüncü boyut vay anasını!

Alphonse – (Aptal gibi yaparak tuzağa düşürmek amacı ile matmazele) Şimdi beşinci boyuttan da çok söz ediliyor değil mi matmazel?

Matmazel – Kuşkusuz. Kuşkusuz. Ama daha çok iyi bilinmiyor.

Alphonse – (Alçak sesle Nanine’e) Her tuzağa düşüyor.

Nanine – (Aynı oyun, sevecenlikle dolu bir kınama içinde) Alphonse! Nefret ediyorum sizden!

(O sırada kapı açılır. Hizmetçi elinde bir tencere ile içeri girer ve pattadak…)

Hizmetçi – İşte evin beyi! (çevreye) Atölyemizi ziyaret etmek isteyen bir dernek bunlar!

(Üstat girer. Gösteriş için şapkasını ve paltosunu hizmetçiye verir. Şaşıran hizmetçi tencereyi düşürür.)

Üstat – (Zoraki bir azarlama ile) Anne- Marie dikkatli olun biraz! (Gruba doğru ilerler.) Ziyaretinizden gurur duydum, bayanlar ve baylar. Kimlerle tanışıyorum.

Matmazel – Üstat, izin verirseniz size yönetici olduğum Apollon grubunu tanıtayım. Burada son yarattığınız yapıtları seyrederken çok mutluyuz ve bizleri bu değin sıcak karşıladığınız için teşekkür ediyoruz.

Üstat – Rica ederim. Rica ederim. Bundan doğal ne olabilir? Buyurun gezin. Kendi evinizmiş gibi davranın.

Alphonse – (Alçak sesle Nanine’e) Şimdi neler olacağına dikkat edin.

Matmazel – Üstat, mademki sizinle karşılaşma şansını elde ettik, acaba bazı açıklamalarda bulunmanızı istesek… çok şey mi istemiş oluruz?

Üstat – Açıklamalar? Elbette. Hangi konuda?

Matmazel – (Kaide üzerindeki eşyayı korku ve saygı ile karşılık göstererek) Bu… Konuda.

Üstat – Madem istiyorsunuz.

(Kaide yaklaşır, seyirciye dönük olarak yanında durur.)

Matmazel – Yaklaşın bayanlar ve baylar ve dikkatle dinleyin. Üstadın sözlerinin belleklerimizde yer edeceğini umarım.

(Başta matmazel olduğu halde grup saygı ile yaklaşır ve bekler. Alphonse ile Nanine diğerlerinin arkasına gizlenir.)

Üstat – (Gösterişli bir poz alır ve iddialı bir biçimde konuşur.) Burada gördüğünüzü kafamda canlandırıncaya değin uzun uzun düşündüm. Çeşitli kaygılar çalışmamı geciktirdi. Daha önemlisi düşüncelerimin olgunluğuna eriştiği kanısında değildim. Düşüncelerimin olgunlaşması: işte bütün sorun burada. Kafamıza bir düşünce yerleşir: ama bir şey çıkacak mı, çıkmayacak mı? Bu, bir yanı ile size bağlıdır, öte yanı ile düşüncemize yabancı koşullara: sağlığınıza, havanın nasıl olduğuna, aşk yaşamınıza, parasal zorluklara, ne bileyim… (Matmazel ve Bayan Uçurum not alırlar.) Not almayın lütfen. Bunların hepsi sırdaş itiraflardır… (İç çeker.) bilseniz! Bu nazik yapıtı düşüncemde canlandırıncaya değin ne tür işkenceler içinde yaşadığımı bir bilseniz… (İçten.) Önce karşıma denge sorunları çıktı. Ağırlıkların her iki yönde ortadaki eksene göre aynı oranda olması gerekiyordu. (Eşyanın çeşitli parçalarını işaret ederek açıklayıcı devinimlerde bulunur.) Uyumlu bir dengenin sağlanabilmesi için…

Nanine – (Alçak sesle Aplhonse’a) Ne güzel konuşuyor!

Alphonse – (Aynı oyun, alaylı.) Arkasını bekle!

Üstat – Ne değin mütevazı olursa olsun, bir eşyanın yaratılması gerçekten, hiç aklınıza gelmeyen sorunlar çıkarıyor ortaya. Hele bu eşya her gün kullanılacak türdense!

(Bütün yüzlerde yavaş yavaş bir hayret belirir. Alphonse sevincinin doruğunda Nanine bir dirsek vurur.)

Matmazel – (Sanki aklından geçen ters bir düşünceyi atmak ister gibi hızlı hızlı ve aşırı bir hayranlıkla) Üstadın alçak gönüllülüğünü görüyorsunuz; günlük bir eşya!

Üstat – (Önce yavaş yavaş, sonra sözcüklerini aralayarak konuşmasını sürdürür.) Neyse, binlerce denemeden binlerce sonuçsuz çalışmadan… anlatması uzun sürer… sonra, burada gördüğünüz model ortaya çıktı. Henüz sanayileşmemiş bir hammadde bu. (Buradan sonra konuşması hızlanır ve panayır çığırtkanının konuşmasına benzer.) kapakları değişken bir el değirmeni. Anında, evet anında, ister zengin ister fakir olsun. Bütün mutfaklarda, en sert havuçları, en inatçı şalgamları ve dokunmaktan korkulan sert patatesleri, tel ya da bükümlü köftelik, pürelik, kızartmalık, hale getirir; ister çorbalara koku vermekte, ister her koşuldaki pişmiş et ve tavukları süzmekte kullanılsın, diğer bütün yenilebilecek ıvır zıvıra da aynı işlemi uygular. Sayın bayanlar ve baylar (gösterisine uygun devinimlerde bulunur) ortadaki dayanağın sıkı sıkı elinizde tutmanız ve cesurca inatçı sebzeleri içeriye tıkmanız “rotasyon” , devretme adı verilen bir hareketle şu çarkı bir ileri bir geri hareket ettirmeniz kişisel iştahınız ve ailesel oburluğunuzun nefes yiyeceklerinin gözünün önünde belirmesi için yeterlidir. ( selam verir.) Bayanlar ve baylar, teşekkür ederim. Bu ilk örneğin sanayileşmiş, olanlarını önümüzdeki kentsel mutfak gereçleri salonunda, gene bana ait olan galvanizli kauçuktan pirzola muhafazası, aşınmaz şişe ve köpekler için kulak temizleme gereçleri ile birlikte, kuşkusuz hayranlıkla, seyredebileceksiniz.

Sessiz sahne: Matmazel bayılmak üzeredir. Bay Kimola’nın onuruna dokunmuştur. Bayan Uçurum kollarını havaya kaldırır. Sevimli Küçük Aile dehşet çığlıkları atar. Alphonse ile Nanine gülerek kaçarlar. Üstat, anlaşılabilir sözleri pek az olan karmakarışık bir konuşmada heceleri birbiri ardınca çabuk çabuk sıralamayı ve selamlamasını sürdürürken diğerleri de Alphonse ile Nanine’i izler.

PERDE

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir