Ceza Hukuku Ders Notu 20 Haziran 2017

Ceza Hukuku Genel Hükümler 1 – 20 Haziran 2017

Kanunilik ilkesi Anayasa 38 ve TCK 2’de düzenlenmiştir. Kanunilik ilkesinin sonucu olarak üç ilkeden bahsedebiliriz;

Kanunun tekelciliği

Kanunun açıklığı

Kanunun geçmişe uygulanamazlığı

Örf ve adetten kaynaklanan bir suçtan veya cezadan bahsedemeyiz. Fakat belirli kavramların içeriğinin doldurulmasında ister istemez örf ve adetten yararlanmak mümkündür veya gerekir.

Ülkemizde mahkeme kararıyla suç yaratılamaz. Mahkeme kararlarının bağlayıcılığı yoktur. Tek bir istisnası vardır; Yargıtay’ın içtihadı birleştirme kararları. İçtihadı birleştirme kararları, bir suç yaratabilecek kararlar değildir. Kanunun yeknesak biçimde uygulanabilmesini temin etmek amacıyla oluşturulur.

Kanunun açıklığı ilkesi: Normun açık olması, neyin gayrimeşru, neyin meşru olduğunun muhattapları tarafından anlaşılabilmesi için önemlidir. Kişi neyin gayrimeşru olduğunu bilmeli ki o fiili işlemekten imtina etsin. Bu işin özünde bu var fakat günümüzde sayısız kanunun ve düzenlemenin olduğu bu sistemde ne kadar anlam ifade edeceği tartışılır. Dolayısıyla bireye başka bir garanti sağlaması ön plana çıkıyor; yargının keyfi biçimde hareket etmesinin önüne geçmek. Eşit uygulamanın sağlanması için yardımcı olan bir ilkedir. Yargının sınırlandırılması açısından çok önemlidir. Hakim tarafsız ve bağımsız fakat bu dilediği gibi asıp kesebileceği anlamına gelmez, kanunla sınırlı olarak insanları mahkum edebilir.

İsnadın öğrenilebilmesi açısından: Bir kişiye yöneltilen bir isnadın iki yönü var; kanundaki tipik bir fiile uygun olması gerek. Kanunun düzenlemesi kişiye yöneltilen suçlamanın bir parçası. Dolayısıyla kişi kanunu doğru anlayamıyorsa (doğru anlaması mümkün değilse), kişi neyle suçlandığını anlaması mümkün değildir, bu durumda da kişinin kendisini savunması mümkün değildir. Burdan yola çıkarak kanunun açıklığı ilkesi kişinin savunma hakkını koruyan bir ilke olarak karşımıza çıkar.

Kanunun ne kadar açık olması gerek? Veya kanun ne kadar açık olabilir?

Bir hukuki uyuşmazlığın çözümünde hukuk normunu nazara almak suretiyle göz önüne alınması gereken şey nedir; bu somut olay, bu soyut norma uygun mudur? Kişinin önüne bir uyuşmazlık geldikten sonra yapması gereken ilk şey; normun anlamını tespit etmektir. Bir kanun normu ne kadar açık olursa olsun, o normu uygulayacak kişinin yorumlaması gerekmektedir. Uygulayan mutlaka bir anlam vermek zorundadır. Hukuken geçerli bir yorum yapmakla yetkili olan kimdir? Yargı organı. Yorumun genel anlamda kaçınılmaz olduğunu söyleyebiliriz. Bunun dışında bazen kanun koyucu yorumla içinin doldurulması için “görece muğlak” kavramlar kullanıyor. Tipik bir örneği; TCK 232/1; “Aynı konutta birlikte yaşadığı kişilerden birine karşı kötü muamelede bulunan kimse, iki aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Kötü muamele kavramının kullanılmasının sebebi şudur; hakim somut olaya göre kötü muamelenin mevcut olup olmadığını tespit edebilsin diye. Yorum yapan kişi ne yapacak? Normun kapsamını tespit edecek. Sadece kanunun düzenlediği norma anlam verecek;

Lafzi yorum: Kanunun lafzının nazara alınması suretiyle ve gramere ilişkin kurallarla o norma anlam vermek suretiyle yapılan bir yorumdur.

Mantıki yorum: Normun anlamının araştırılmasıyla ilgili birşeydir. Yazılı metnin amacını ortaya çıkarmak.

Netice itibariyle; bir sürü yorum yönteminin olduğunu Hukuka giriş derslerinden gördük. Yorum bir bütündür ve hakim bu yorum araçlarından birini veya tamamını kullanmak suretiyle bir sonuca varır. Bu sonuç mantıklı ve tutarlı olmakla birlikte genel yorum ilkelerine sadık kalması gerekir. Yorumu yapan kişi; hukukun temel ilkelerine, hazırlık çalışmalarına, komisyon kararlarına, uygulamadan vs. hareketle bir değerlendirme yapabilir. Yorum yaparken kanun koyucunun bu normu neden koyduğuna dikkat etmek gerekir. Hangi ihtiyaca cevap vermek için bu normun konulduğunu anlamaya çalışmak gerekir. Bir kuralın neden konulduğunu anlamak için gerekçesi incelenebilir, komisyon tutanakları vs. incelenebilir.

Genişletici ve daraltıcı yorumdan bahsedebiliriz;

Genişletici yorum nedir? Eğer görünüşteki anlam dar, gerçek anlamı daha geniş bir kapsama sahipse, bu genişletici yorumdur. Daraltıcı yorum nedir? Siz o görünüşteki anlamın kapsamını, yaptığınız yorumla daraltıyorsanız daraltıcı yorum olur.

TCK 207; “Bir özel belgeyi sahte olarak düzenleyen veya gerçek bir özel belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren ve kullanan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Burada anlamlandırmamız gereken şey; belge nedir? Bir fotoğraf da belgedir. Bir fotoğraf üzerinde değişiklik yapmak da suç olur. Kanun koyucu bu hükmü neden getiriyor? Burada korunmak istenen şey “kamu güveni”. Belgenin kamu güvenini sağlayacak şekilde olması gerek, ve bir hukuki sonuç doğuracak şekilde bir belge olması lazım. Tarihi bir vesikanın ya da bir fotoğrafın değiştirilmesinin “belgede sahtecilik suçu” anlamında “belge” olarak kabul edilemeyeceği açıktır.

Ceza kanunu, TCK 2/3’de kıyas yasağı getirmiştir. Kıyas hiçbir şekilde yapılamaz mı yoksa bazı durumlarda yapılabilir mi? Konu tartışmalıdır fakat birçok yazar ceza hukuku alanında da kıyasa başvurulabileceğini kabul eder. TCK 2/3; “Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz.” Doktrindeki hakim görüş; buradaki kıyas yasağı, kanunun suç ve ceza içeren hükümlerine ilişkindir. Dolayısıyla bunların haricindeki normlar açısından suç ve ceza içermeyen hükümler açısından, failin aleyhine sonuç doğurmamak koşuluyla, failin lehine olmak koşuluyla kıyas yapılabilir deniyor. Lehe kıyas yapılması genellikle kabul ediliyor fakat yanlış anlaşılmamalı ki, her türlü lehe olan kıyas yapılamaz. İstisnai düzenlemelerde ve numerus clausus (sınırlı sayıdalık) normlarda kıyas uygulanması mümkün değildir. Suç ve ceza içermeyen normlarla ilgili olarak kıyas yapılabileceği kabul edilir fakat çok fazla uygulaması yoktur.

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir