Gelir Vergisinde Mükellefiyet
1.2 Gelir Vergisinde Mükellefiyet
Mükellefiyet, verginin konusu ile mükellefi arasında vergiyi doğuran olayın doğması sonucu meydana gelen ilişkiyi ifade etmek için kullanılan bir kavramdır. Yani mükellefiyet bir üst kavram olup, bu kavramın altında; verginin konusu, mükellefi ve vergiyi doğuran olay, alt kavramlar olarak yer alır.
1.2.1 Gelir Vergisinin Konusu
1.2.1.1 Gelir Vergisi Kanunu’nun Geliri Kabul Ediş Şekli
1961 yılında yürürlüğe giren ve o tarihten bu yana dar veya kapsamlı olarak birçok değişikliğe uğrayan 193 sayılı GVK., yapılan değişikliklerle birlikte halen yürürlükte bulunmaktadır.
GVK’nın 1. maddesinde gelirin konusu, “Gelir bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarıdır.” şeklinde tanımlanmış ve 2. maddesinde de gelirin unsurları, yedi başlık altında sıralanmıştır. Bunlardan ilki altı sırada yer alan gelir unsurları, yedi başlık altında sıralanmıştır.
1.2.1.2 Gelir Vergisi Kanunu’na Göre Gelirin Özellikleri
*Gelir kişiseldir.
*Gelir yıllıktır.
*Gelir gerçektir.
*Gelir safidir.
1.2.1.3 Geliri Oluşturan Unsurlar
Geliri oluşturan unsurların belirlenmesinde üç kavram üzerinde durmak gerekir;
*Kazanç: Ekonomik faktörlerden sermaye ve emeğin organizasyonu sonucu ortaya çıkan gelirdir.
*Ücret: Ekonomik faktörlerden olan emeğin getirisidir.
*İrat: Sadece sermaye faktörünün getirisidir. İrat gelirinin elde edilmesinde emek faktörünün etkisi bulunmamaktadır. GVK, irat olarak gayrimenkul sermaye iradı ile menkul sermaye iradına gelir unsurları arasında yer vermiştir.
1.2.2 Gelir Vergisinin Mükellefi
1.2.2.1 Mükellef Kavramı
Gelir vergisinin mükellefi gerçek kişilerdir. Tüzel kişilerin gelirleri, istisnai durumlar dışında kurumlar vergisine tabidir.
1.2.2.2 Mükellef Türleri
Yukarıda değinildiği üzere gelir vergisinin mükellefi, gerçek kişilerdir. Bu kişilerin mükellef olma bakımından Türk vatandaşı olup olmamasının önemi yoktur. Ancak, kanun koyucu, ilke olarak Türkiye’de yerleşip yerleşmemeyi esas alarak gelir vergisi mükelleflerini, tam ve dar mükellef olmak üzere iki gruba ayırmıştır.
1.2.2.2.1 Tam Mükellefler
Tam mükellefler, Türkiye içinde ve dışında elde ettikleri kazanç ve iratların tamamı üzerinden vergilendirilir.
Tam mükellefleri, Türkiye’de yerleşmiş olan veya yerleşmiş sayılanlar ile Türkiye sınırları dışında bulunan şeklinde ikiye ayırarak belirtmek gerekir.
*Türkiye’de Yerleşmiş Olan veya Yerleşmiş Sayılanlar: GVK’nın 3. maddesi, Türkiye’de yerleşmiş olanları tam mükellef saymıştır. Kanun bir sonraki maddesinde de, Türkiye’de yerleşmenin iki durumda gerçekleşebileceğini belirtmiştir. Bunlardan birincisi, ikametgahı Türkiye’de bulunanlardır. Kanun ikametgahı Türkiye’de bulunanları Türkiye’de yerleşmiş kabul etmekle ve bunları tam mükellef grubuna sokmaktadır. İkincisi ise, yerleşme niyetinin objektif bir esasa bağlanmasıdır. Takdir edileceği üzere, kişinin bir yerde sürekli kalma isteyip istememesi tamamen sübjektiftir. Sübjektif bir durumu, yani sürekli kalma niyetinin tespitini kesin şekilde tespit edebilmek son derece güçtür. Bu nedenle kanun koyucu, sübjektif nitelik gösteren bu durumu, objektif hale getirebilecek bir hükümle kesinleştirmek istemiştir. Getirilmiş hükme göre, geçici ayrılmaların süreyi kesmemesi şartıyla, bir takvim yılı içinde sürekli olarak altı aydan fazla oturanlar Türkiye’de yerleşmiş sayılır.
*Türkiye Dışında Bulunanlar: Türkiye dışında bulunan bir kimsenin tam mükellef olabilmesi için ön şart, o kişinin Türk vatandaşı olmasıdır. İkinci olarak da onun, “resmi daire ve müesseselere veya merkezi Türkiye’de bulunan teşekkül ve teşebbüslere bağlı olup adı geçen daire, müessese, teşekkül ve teşebbüslerin işleri dolayısıyla yabancı memleketlerde oturması” gerekir. Ancak, sayılan kurumlarda çalışan Türk uyruklu kimseler, bulundukları ülkelerde elde ettikleri kazanç ve iratlar için gelir vergisi veya benzeri bir vergiye tabi tutulmuşlar ise, Türkiye’de o kazanç ve iratları üzerinden ayrıca gelir vergisi ödemezler (GVK. mad. 3). Yabancı ülkelerden elde ettikleri gelirler dolayısıyla bu gibi kimselerin o ülke kanunlarına göre vergilendirilip vergilendirilmemesi, uluslararası vergi anlaşmalarıyla belirlenmektedir. Burada şunu da belirtmek gerekir ki, genellikle bu kimseler, karşılıklı olmak şartıyla diplomatik veya benzeri vergi muaflığından yararlandırılmaktadır.
1.2.2.2.2 Dar Mükellefler
Yukarıdaki açıklamalar göz önüne alındığında, Türkiye’de ikametgahı olmayan veya yerleşmiş sayılmayan kimseler dar mükelleftir. Pek tabii ki, bu kişilerin dar mükellef olabilmeleri için ön şart, Türkiye’de kazanç ve irat sahibi olmalarıdır. Dar mükellefler, sadece Türkiye’de elde etmiş oldukları gelirlerin vergisini ödemekle yükümlüdür. Dar mükellefiyete tabi kişiler bakımından, kazanç ve iratların Türkiye’de elde edilme şartları GVK’nın 7. maddesinde gelir unsurları itibariyle belirlenmiştir.
1.2.2.2.3 Tam ve Dar Mükellef Olmanın Sonuçları
Tam ve dar mükellefiyetin doğurduğu sonuçları, esas sonuç ve diğer sonuçlar olarak ikiye ayırarak belirlemek, konunun daha aydınlatıcı olabilmesi bakımından gereklidir.
1.2.2.2.3.1 Tam ve Dar Mükellef Olmanın Getirdiği Esas Sonuç
Bilindiği üzere hukuk alanında, şahsilik ve mülkilik olmak üzere iki ilke mevcuttur. Şahsilik ilkesinde kişi hangi ülkede bulunursa bulunsun o kişiye tabiiyetinde olduğu ülkenin yasalarının uygulanması esastır. Buna karşılık mülkilik ilkesinde ise, kişinin Türk veya yabancı olmasından bağımsız olarak hukuki olayın meydana geldiği ülkenin kanunları uygulanır. Bazı istisnai durumlar bir yana bırakıldığında, tam mükellefiyette, mükelleflere şahsilik ilkesi uygulanarak kişinin hem Türkiye içinden hem de yabancı ülkelerden elde ettiği kazanç ve iratların tümü vergilendirilir.
Tam mükelleflerin aksine, dar mükelleflere ise; ilke olarak Türk vergi kanunları uygulanır. Yani bu kişilere, esas olarak mülkilik kuralının uygulandığı görülür.
1.2.2.2.3.2 Diğer Sonuçlar
Tam mükellef ve dar mükellef olmanın, yukarıda belirtilenin dışında başka sonuçları da vardır. (Kısaca geçilmiştir) Bu sonuçlar için kanun maddelerine ulaşabilirsiniz; GVK. mad. 7, 30, 15, 16, 86…
1.2.3 Gelir Vergisinde Vergiyi Doğuran Olay
Mükellefiyet, verginin konusu ile mükellefi arasında vergiyi doğuran olayın meydana gelmesi sonucu ortaya çıkar.
1.2.3.1 Genel Olarak Vergiyi Doğuran Olay
VUK 19. maddesi vergiyi doğuran olayı “Vergi alacağı, vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları olayın vukuu veya hukuki durumun tekemmülü ile doğar.” şeklinde ifade etmiştir. Bu ifadeye göre; vergi idaresi tarafından ayrıca tarh, tebliğ ve tahakkuka gerek kalmaksızın vergiyi dpğuran olayın meydana gelmesiyle, idare için vergi alacağı doğmuş olur.
1.2.3.2 Gelir Vergisinde Vergiyi Doğuran Olayın Gerçekleşmesi
Gelir vergisinde vergiyi doğuran olay, kazanç ve iratların elde edilmiş olmasıyla gerçekleşir. Vergi hukukunda vergiyi doğuran olay ile elde etme arasında fark olup olmadığı konusunda iki görüş mevcuttur. Bunlardan birincisi, bu iki kavramın birbiriyle eş değer olmadıkları yönündedir. İkinci görüşe göre, vergiyi doğuran olay ile elde etme eş anlamlı olarak kabul edilmektedir.
Gelir vergisinde vergiyi doğuran olayla ilgili olarak üzerinde durulması gereken diğer önemli bir konu ise, elde etmenin tahakkuk ile mi yoksa tahsil ile mi gerçekleşeceği konusudur;
Ticari kazançlarda; tahakkuk etmesi yeterlidir.
Zirai kazançlarda; tahakkuk etmesi yeterlidir.
Serbest meslek kazançlarında; tahsil esasına bağlanmıştır.
Ücretlerde; tahsil ile gerçekleşir.
Gayrimenkul sermaye iratlarında; tahsil esası geçerlidir.
Menkul sermaye iratlarında; tahakkuk esasına göre meydana gelir.
Diğer kazanç ve iratlarda; tahsil esasına bağlanmıştır.