Sigortanın Ortaya Çıkışı ve Gelişimi

Bugünkü anlamda sabit primli sigorta, ilk kez 14. yüzyılda denizcilik rizikolarına karşı sigortalar şeklinde İtalya’da ortaya çıkmış ve gelişmiştir. Sigortanın ilk kez denizcilik rizikolarına karşı sigorta şeklinde ortaya çıkmasının nedeni, deniz ticaretinin son derece riskli olmasıdır. Bu durum, ilk çağlardan itibaren denizcilik rizikolarının sebebiyet verebileceği zararlara karşı teminat arayışına neden olmuştur. Bunun sonucunda denizcilik rizikolarından kaynaklanan zararların, bu rizikolara birlikte maruz bulunanlar arasında paylaşılmasını öngören akdî ve kanunî tehlike birliktelikleri ortaya çıkmıştır. Sigortanın kökeninin bu tehlike birlikteliklerine dayandığı kabul edilmektedir.

Sigortanın tam olarak ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı konusunda farklı görüşler ileri sürülmüş olmakla birlikte, 14. yüzyıl sonlarında görülen ve denizcilik rizikolarının sebebiyet verebileceği zararlara karşı teminat elde etmek amacıyla akdedilen sözleşmelerin, şekil ve içerik itibariyle sigorta sözleşmesi olduğu tartışmasızdır. Söz konusu sözleşmelerde denizcilik rizikolarından kaynaklanan zararları tazmin etme taahhüdünde bulunan taraf (sigortacı), sözleşme konusu yük veya gemi ile doğrudan ilgisi bulunmayan üçüncü şahıs veya şahıslardır. Bu dönemde sigorta sözleşmeleri için (Türkçeye “sigorta” olarak geçen) İtalyanca “assigurare” (teminat altına almak) teriminden gelen “assecuratio” terimi kullanılmaya başlanmıştır. Başlangıçta sigorta sözleşmeleri yaygın olarak noterler tarafından belgelendirilmişse de, daha sonra ticari hayatın gereklerine uygun olmayan bu yöntemin yerini, sigortacının sözleşme şartlarının yer aldığı bir belge (poliçe) düzenleyerek sigorta ettirene vermesi yöntemi almıştır.

Deniz sigortalarının yeni bir sözleşme olarak ortaya çıkması ve yaygınlaşması ile birlikte, bu sözleşmelerin kilisenin faiz yasağı sebebiyle geçerli olup olmadığı, özellikle denizcilik rizikoları sonucu sözleşme konusu yük veya gemide meydana gelecek zararın tazmin edileceği taahhüdünün (denizcilik tehlikelerinin üstlenilmesinin), karşılığında bedel (prim) talep edilebilecek bir edim olup olmadığı tartışılmışsa da, genel olarak olumlu sonuçlara varılmıştır.

15. ve 16. yüzyıllarda gerçek sigorta sözleşmesi (assecuratio) – bahis nitelikli sigorta sözleşmesi (sponsio) ayırımı yapılmasına rağmen, bu dönemde (Barselona Kararnameleri dışında) zararın giderilmesi amacı bulunmayan bahis niteliğindeki sigorta sözleşmelerini geçersiz sayan ya da yasaklayan açık bir düzenleme mevcut olmadığı gibi, gerçek sigorta sözleşmesini bahisten ayıran unsurlar da belirgin değildir. İlk kez 16. yüzyılın ikinci yarısında sigortalının sigorta tazminatını talep edebilmesi için bir menfaatinin bulunduğunu ispat etmesi gerektiğinden söz edilmiş; daha sonra sigortalanabilir menfaat, sigortayı bahisten ayıran temel unsur ve sigorta sözleşmesinin geçerlilik şartı olarak kabul edilmiştir.

Deniz sigortaları, 15. ve 16. yüzyıllarda İtalyan tüccarlar vasıtasıyla İspanya, Fransa, Portekiz, Hollanda, İngiltere ve kuzey Almanya’ya yayılmış; kısa bir süre sonra da deniz sigortaları hakkında ayrıntılı düzenlemeler getirilmeye başlanmıştır. İlk yasal düzenlemelerde ağırlıklı olarak mevcut ticari teamüller esas alınmıştır. Dolayısıyla deniz sigortalarının temel ilkeleri esas itibariyle uygulama tarafından belirlenmiştir. İngiltere’de deniz sigortalarına ilişkin ilk kanun 1601 tarihlidir. Almanya’da deniz sigortaları hakkında ilk düzenleme 1731 tarihli Hamburg Sigorta ve Avarya Kanunu ile getirilmiştir.

Denizcilik rizikolarına karşı teminat arayışı ile başlayıp gelişen sigortacılık alanında, zamanla gemi ve yükü dışında kaptan, gemi adamları ve yolcuların hayatlarının da sigorta edilebileceği kabul edilmiş ve bunun sonucunda hayat sigortaları doğmuştur. 17. yüzyılda İtalyan banker Tonti, belirli kişilerin bir araya gelerek, belirlenen bir süre için ortaya belirli bir para koymasına, süre sonunda hayatta kalanların toplanan parayı aralarında paylaşmasına dayanan ve “Tontines” denilen bir sistem oluşturmuştur. İnsanların çoğu, kendilerinin başkalarından daha çok yaşayacaklarına inandıklarından bu sistem büyük rağbet görmüştür. Ancak bu sistemde belirlenen süreden önce ölenlerin maddi kayba uğradıkları düşünülerek, ölüm rizikosu da kapsama alınmıştır.

17.yüzyılın ikinci yarısında sigortacılığın gelişmesine yol açan iki önemli olaydan ilki sigortacılıkta istatistik metot ve tekniğinin uygulanmaya başlaması, ikincisi ise 2.9.1666 tarihinde Londra’da meydana gelen ve dört gün sürerek 13.000 evle 100 kilisenin kül olmasına yol açan büyük yangındır. Bu tür felaketlerin sonuçlarına karşı önlem alma düşüncesi yaratan söz konusu yangın, kara sigortalarının doğmasında önemli bir etken olmuş; 1667 yılında “Fire Office” kurulmuş; daha sonra 1684 yılında buna rakip bir ortaklık şeklinde ortaya çıkan ilk yangın sigorta şirketi “Friendly Society” faaliyete geçmiştir. 1688 yılında İngiltere’de Lloyd’s’un temellerinin atılmasıyla sigortacılıkta yeni bir dönem başlamıştır. Edward Lloyd isimli bir şahsın işlettiği Londra’daki bir kahvehane, gemi sahipleri, iş adamları ve tüccarların deniz ticaretine ilişkin bilgi alışverişinde bulundukları mekân olmuştur. Burada sefere çıkan bir gemi veya geminin yükü için teminat veren kişiler, Underwriter sıfatıyla belgeler düzenleyerek faaliyette bulunmaya başlamış ve Edward Lloyd’un ölümünden sonra kendi aralarında Lloyd’s adında bir topluluk kurmuşlardır. Lloyd’s 1871 yılında çıkarılan bir kanunla Birlik haline getirilmiştir. İlk yıllarında sadece deniz sigortaları alanında faaliyet gösteren Lloyd’s, daha sonra kara sigortaları alanında da çalışmaya başlamış; günümüzde her tür sigortanın yapılabildiği bir kuruluş haline gelmiştir. Kendine özgü bir sigorta kuruluşu olan Lloyd’s bir sigorta şirketi değildir; sigorta teminatı veren şahısların oluşturduğu bir birliktir. Lloyd’s’un en belirgin özelliği Lloyd’s üyelerinin bütün varlıklarıyla sorumluluk taşımaları ve hiçbir zaman sigortalı ile doğrudan ilişki kurmamaları, ilişkinin “broker” denilen aracı kişi veya şirketler vasıtasıyla kurulmasıdır. Brokerlar, Lloyd’s ile çalışabilmek için buraya kaydolmakta ve sigorta sözleşmesi akdetme ve tazminat alma işlerini takip etmektedirler.

Modern sigortacılığın doğuşuna deniz sigortaları, kara sigortacılığına yangın sigortası, kaza sigortalarına tren kazaları ile bireysel kaza sigortaları öncülük ederken, sanayinin gelişmesiyle ortaya çıkan büyük zararlar, mühendislik sigortalarının gelişimine yol açmıştır.

Türkiye’de sigortacılık 19. yüzyıl sonlarında başlamış; 1864 tarihli Ticaret-i Bahriye Kanunu’nun 11. faslında yer alan hükümlerle ilk kez deniz sigortaları düzenlenmiştir.

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir