Vergi Borcu İlişkisinin Tarafları
- Vergi Alacaklısı: Alacaklı Kamu İdaresi
Vergileme yetkisinin asıl sahibi devlettir. Devlet tüzel kişiliğinin bu yetkisi merkezi idarece kullanabileceği gibi anayasada çizilmiş sınırlar içinde, kısmen mahalli idarelere ya da bağımsız kamu tüzel kişileri ile meslek kuruluşlarına da devredebilir.
- Alacaklı Kamu İdaresini Temsil Eden Daire: Vergi Dairesi
Vergi dairesi; vergi alacaklısı olan Devlet ya da mahalli idareler tüzel kişiliği adına mükellefi tespit ve mükellefiyetini tesis eder vergiyi doğuran olay ve bu olaya bağlı vergi ödevlerini tespit ve takip eder, vergi, resim ve harcı tarh ve tahakkuk ettirir. Vergi dairesi aynı zamanda bir tahsil dairesidir.
- Vergi Mevzuatının Hazırlanması, Uygulanması ve Vergi Denetimi ile Görevli İdari Birimler ile Görev ve Yetkileri
Öteden beri Devletin vergi gelirlerini tahakkuk ve tahsil ile Hazine ve Maliye Bakanlığı görevlendirilmiştir. Bakanlık merkez teşkilatında yer alan Gelirler Genel Müdürlüğü yerine, 2005 yılında 5345 sayılı Kanunla Gelir idaresi Başkanlığı adıyla Bakanlığa bağlı başka bir idare kurulmuştur.
- Vergi Politikasının Oluşturulması ve Vergi Kanun ve Kararnamelerinin Hazırlanmasının Koordinasyonu
Bu görev Gelir Düzenlemeleri Genel Müdürlüğü tarafından yerine getirilmektedir.
- Vergi Kanunlarının Uygulanması
Devlet gelirleri politikasını uygulamak, vergi kanunlarının uygulanması mükelleflerin vergiye uyumunu kolaylaştırmak ve hizmetlerini yerine getirmek, devlet alacaklarının tahsilini sağlamak, vergi kayıp ve kaçağının önlenmesi konusunda gerekli tedbirleri almak görevi Gelir İdaresi Başkanlığına verilmiştir.
Ayrıca il ve ilçelerde kurulan takdir komisyonları da vergilendirme ile ilgili olarak görev yapmaktadır. Takdir komisyonları; vergi idareleri başta olmak üzere yetkili makamlar tarafından istenilen matrah ve servet takdirlerini yapar, arsa ve araziler için emlak vergisi matrahına esas teşkil edecek asgari arsa ve arazi birim değerlerini tespit eder. (VUK m. 72-74)
- Vergi Denetiminin Yapısı
Veri Denetimi esas itibariyle Hazine ve Maliye Bakanlığı merkez teşkilatında yer alan Vergi Denetim Kurulu Başkanlığında görevli vergi müfettişleri ve yardımcıları tarafından yapılmaktadır.
- Mahalli İdarelerin Vergi İle Görevli Birimleri ile Görev ve Yetkileri
Geliri kanunlarla mahalli idarelere bırakılmış olan vergiler bu idareler tarafından tahsil edilir. İl Özel İdareleri ile belediyeler kendilerine ait vergi gelirlerini mali işler, hesap işleri, mali hizmetler müdürlüğü gibi adlarla oluşturulmuş olan birimleri vasıtasıyla tarh ve tahakkuk ettirerek tahsil ederler.
- Vergi Borçlusu:Vergi Mükellefi
Madde 8 – Mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettübeden gerçek veya tüzel kişidir |
- Her verginin bir mükellefi vardır. Mükellef vergi kanunlarının kendisine ödevler yüklediği kişidir. Kimin vergi mükellefi olacağı vergi kanunları ile belirlenir. Her vergi kanununda vergiyi ödemek zorunda olan kişi yazılıdır. Vergi mükellefi sadece gerçek kişiler olabileceği gibi hem gerçek hem tüzel kişiler de olabilir.
- Mükellefin ödevi, bir vergi borcunun, yani belli bir miktar paranın alacaklı kamu idaresine ödenmesidir.
Vergiyi doğuran olayın gerçekleşmesiyle kişiler mükellef sıfatını kazanır ve alacaklı kamu idaresine karşı borçlu duruma girerler. Mükellefler doğan vergi borcundan tüm malvarlıkları ile sorumludur.
- Vergi mükellefi olabilmek için kanuni ehliyet(fiil ehliyeti) şart değildir sadece hak ehliyeti yeterlidir. Herhangi bir kişinin yaşının küçük olduğu veya kısıtlı bulunduğu ifade edilerek mükellef veya vergi sorumlusu olamayacağı ileri sürülemez. Ancak mükellef ve sorumlu sıfatıyla bu kişilere düşen ödevler, onların nam ve hesabına kanuni temsilcileri tarafından yerine getirilir. Vergi kanunlarına göre mükellef veya sorumlu olabilmeyi ifade eden “vergi ehliyeti” gerçek kişilerde doğumla başlar ölümle sona erer, tüzel kişilerde ise tüzel kişiliğin kazanılması ile başlayıp tüzel kişiliğin sona ermesiyle biter.
- Vergi ehliyetinde olduğu gibi, vergiyi doğuran olaylar bakımından da geniş bir esas kabul edilmiştir. Buna göre, vergiyi doğuran olayın kanunlar ile yasaklanmış olması kişilerin mükellef olmasına engel değildir.
- Vergi mükellefiyeti kanundan doğar ve sözleşme ile başkasına devredilemez.
Vergi hukukunda kural olarak vergi borcu mükellefe aittir, başkasına devredilemez. Bir kişi, başka bir kişinin ödemesi gereken vergileri ve yapması gereken diğer ödevleri sözleşme ile kabul edebilir. Ancak bu sözleşmeler mükellefler tarafından vergi dairesine karşı ileri sürülemez, sadece tarafları bağlar. Vergi idaresi vergilendirme işlemlerinde asıl mükellef veya sorumluyu muhatap alır. Özel sözleşmelerin mükelleflik ve sorumlulukta vergi dairelerimi bağlamayacağı hükmü, vergi alacağının tahsili imkansız hale getirmeye yönelik muvazaaları önlemek için getirilmiştir.
Ölüm ve kurumların devir ve birleşmesi gibi vergi kanunlarıyla kabul edilmiş olan iki özel durumda ise, vergi borcu mirası reddetmemiş olan mirasçılara ya da devralan kuruma geçebilmekte böylece istisnai olarak vergi borçlusu değişebilmektedir.
- Vergi Sorumlusu
- Vergi Sorumluluğunun Niteliği
Vergi sorumluluğu, esas itibariyle, başkasının borcundan doğan sorumluluktur. Vergi alacağını güvence altına almak, daha az harcama ile ve daha kolay toplamak gibi nedenlerle, asıl borçlu olan vergi mükelleflerinin yanı sıra, bir de vergi sorumlusu müessesesi getirilmiştir.
Vergi Usul Kanunu, vergi sorumlusunu “verginin ödenmesi bakımından alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişi” olarak tanımlamıştır. Vergi sorumlusunun mükellef gibi maddi bir borcu yoktur. Fakat sorumlu asıl borçlu mükellefin borcu ile yakın bir ilgi ve ilişkisi bulunan kişi olması nedeniyle, vergi kanunlarıyla konulmuş olan formalite esaslarına uyma külfeti altındadır. Verginin ödenmesine kadar geçen tarh, tebliğ ve tahakkuk gibi her türlü idari işlemlerde vergi sorumlusu vergi dairelerine karşı sorumludur. Sorumluluk verginin süresinde ve noksansız olarak ödenmesiyle son bulur.
Veri sorumluluğu mükellefiyette olduğu gibi kanundan doğar ve özel hukuk sözleşmeleri ile başkalarına devredilemez.
Vergi sorumluluğu için medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olmak gerekli değildir.
Vergi sorumlusu;
- Mükellef adına kesilen verginin vergi dairesine yatırılmasından sorumlu tutulan kişi (vergi kesenlerin sorumluluğu)
- Vergi mükellefi ile birlikte veya onun yerine geçerek vergiyi kendi malvarlığından ödemek durumunda olan kişi (kanuni temsilciler ve mirasçıların sorumluluğu)
- Vergileme ile ilgili ödevlerin doğru bir şekilde yerine getirilmesinden sorumlu tutulan kişi(müteselsil sorumluluk)
- Vergi Kesenlerin Sorumluluğu
aa. Genel olarak
En yaygın sorumluluk şekli budur. Vergi kesmekle sorumlu olan gerçek ve tüzel kişi, vergi mükellefi ile vergi dairesi arasında bulunan üçüncü bir kişidir. Ödevi, asıl mükellefe yapacağı ödemelerden vergiyi kesip vergi dairesine yatırmak ve bunlarla ilgili işlemleri yapmaktır. Bu niteliği ile vergi sorumluları bir bakıma, alacaklı kamu idaresinin tahsildarı gibidir.
Verginin kaynakta kesilmesi suretiyle tahsili usulü uygulanmaktadır. Bu usulle vergi kesintisi, gelir ya da mal bedeli mükellefin eline geçmeden önce yapılmakta, böylece vergi idaresi daha az harcama ile ve daha kolay ve hızlı olarak mükelleflerin vergisini tahsil edebilmektedir. Verginin kaynakta kesilmesine vergi tevkifatı veya stopaj denir.
Dolaylı vergilerin tahakkuku vergiyi doğuran olayın meydana geldiği anda yapılır. Buna karşılık, dolaysız vergilerde tahakkuk süreci daha sonra gerçekleşir. Vergi idareleri başta gelir vergisi olmak üzere dolaysız vergilerin tahsili için beyan esasının yanı sıra kaynakta kesinti esasını da imkân olduğu ölçüde kullanma yoluna gitmektedir. Böylece gelirin doğumu ile vergilendirme arasındaki zaman kısaltılmış olmaktadır. Ancak kaynakta kesme usulü mükellefin ödemesi gereken vergi tutarının belirlenmesinde rol oynayan kişisel durumların göz önüne alınmasına ve artan oranlılık ilkesinin uygulanmasına imkân vermemektedir.
Vergi kanunları ile;
- Mükellefler başkalarına yaptıkları bir kısım ödemelerden vergi kesmekle sorumlu tutulmakta;
- Aynı şekilde, kendilerine yapılan bazı ödemelerden de vergi kesintisi yapılmaktadır.
Bundan da anlaşılacağı üzere, çoğu defa vergi mükellefleri aynı zamanda vergi sorumlusudur. Bu çerçevede, kurumlar vergisi mükellefleri ile ticari, zirai ve mesleki kazancı gerçek usulde tespit edilen gelir vergisi mükelleflerinin önemli bir kısmı hem mükellef hem vergi sorumlusu olarak her iki ödevi de yerine getirmek durumundadır. Vergi sorumlusu ile mükellefi birbirinden ayıran en önemli özellik, vergi sorumlusunun verginin asıl borçlusu olmamasıdır.
bb.Vergi Kesenlerin Ödevleri ve Sorumlulukları
- Vergi kesintisinde vergi idaresi, vergi sorumlusu ve mükellef olmak üzere üç ayrı kişi vardır. Vergi sorumlusu mükellefe yaptığı ödemelerden vergiyi kesmek, yapılan kesintiyi süresi içinde vergi dairesine yatırmak ve kesinti ile ilgili bildirim ve diğer ödevleri yerine getirmek zorundadır.
- Vergi sorumlusu vergi kesintisini yapmadığı takdirde, adına vergi dairesi tarafından cezalı vergi tarh edilir.
- Vergi sorumlusu vergiyi kesip vergi idaresine bildirmiş ancak süresinde vergi dairesine yatırmamışsa, kendisinden vergi aslı ile birlikte ödemede geciktiği süre için gecikme zammı tahsil edilir.
- Vergiye tabi kişilere ödeme yapan tüm gerçek ve tüzel kişiler yaptıkları ödemelerden vergi kesmekle ödevli değildir. Sorumlu tanımı dışında kalan kişiler vergiye tabi mükelleflere yaptıkları ödemelerden herhangi bir kesinti yapmalar.
Vergi sorumlusu, kesinti yapmaması nedeniyle daha sonra ödediği vergi için mükellefe rücu edebilir. Ancak gecikme zam ve faizleri ile kesilen cezaları mükelleften geri isteyemez.
- Kanuni Temsilcilerin Sorumluluğu
aa. Temsilcinin Tanımı
Vergi ile ilgili ödevlerin yerine getirilmesi bakımından kanuni temsil ve iradi temsil türü de geçerlidir. Medeni hakları kullanma ehliyetine sahip bulunanlar bu ödevlerin bizzat yerine getirebilecekleri gibi, bu konuda iradi temsilcilerin hizmetinden de yararlanabilirler. Buna karşılık;
- Medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olmayanlar,
- Bu hakları kısıtlı olanlar ve
- Tüzel kişilerin,
Vergi ile ilgili ödevlerinin yerine getirilmesinde ise kanuni temsil esastır. Vergi hukukunda ise temsilciler vergi mükellefi ve sorumlusu için yaptıkları ya da yapmayı ihmal ettikleri vergi ödevleri nedeniyle vergi dairesine karşı kişisel olarak sorumludurlar.
bb. Kanuni Temsilcinin Mükellef ve Vergi Sorumlusundan Farkı
Kanuni temsilci, temsil ettiği mükellef veya vergi sorumlusunun yani asıl borçlunun kanuni ödevlerini onların nam ve hesabına yerine getirir. Kanuni temsilcilerin ödevleri, mükellef veya vergi sorumlusunun ödevlerinden başka bir şey değildir. Bu nedenle, tüzel kişiler ile küçük ve kısıtlıların, vakıf ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin ve Türkiye’de bulunmayan mükelleflerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde, bunlar adına ödevler kanuni temsilcileri tarafından yerine getirilir. (VUK m.10/1)
Mükellef veya vergi sorumlusu gerçek veya tüzel kişi olabilir. Ancak kanuni temsilcinin gerçek kişi olması şarttır. Tüzel kişiler kanuni temsilci olamaz.
cc.Gerçek Kişilerin Kanuni Temsilcilerinin Ödevleri ve Sorumluluğu
Medeni kanuna göre fiil ehliyeti olmayan kişilerin vergi ehliyeti vardır. Yani bunlar vergi mükellefi ve vergi sorumlusu olabilirler. Ancak küçüklerin ve kısıtlıların vergi mükellefi veya vergi sorumlusu olmaları halinde, bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri tarafından yerine getirilir. Vergi de küçük ve kısıtlının mal varlığından ödenir.
Kanuni temsilci küçük ya da kısıtlının vergi borcundan şahsen sorumlu olur. VUK’un 10ç maddesi ile getirilmiş olan sorumluluk kusura dayalı ir sorumluluktur. Kanuni temsilci kendi mal varlığından ödediği vergi asıllarını asıl borçlu olan küçük ve kısıtlıdan daha sonra geri isteyebilir. (VUK 10/3)
dd.Tüzel Kişilerin Kanuni Temsilcilerinin Ödevleri ve Sorumluluğu
Kanuni temsilcilerin tüzel kişilerin ödenmeyen ve tüzel kişiden de tahsil edilemeyen vergi borçlarından sorumlulukları fer’i sorumluluktur. Tüzel kişilerin vergi mükellefi veya sorumlusu olmaları halinde, bunların vergi ile ilgili ödevleri kanuni temsilci tarafından yerine getirilir. Ödenmesi gereken vergiler vergi dairesine, tüzel kişilerin malvarlığından ödenir. Ancak kanuni temsilcilerin tüzel kişiye ait ödevleri gereği gibi yerine getirmemesi nedeniyle ödenmeyen vergiler, vergi dairesi tarafından ödeme emri düzenlenerek önce tüzel kişiden istenir. Yapılan icrai takibata rağmen tüzel kişiden alınamaz ise, tüzel kişinin mal varlığından alınamayan vergiler buna bağlı alacaklar, herhangi bir yargı kararına gerek olmaksızın, alacaklı vergi dairesi tarafından kanuni temsilci adına ödeme emri düzenlenerek, şahsi mal varlığından takip veya tahsil edilir. Kanuni temsilciler bu şekilde ödedikleri vergiler için asıl borçlu olan tüzel kişiye rücu edebilir. (VUK m.10)
Vergi cezalarına gelince, tüzel kişilerin idare ve tasfiyesinde vergi kanunlarına aykırı davranışlardan kaynaklanan cezalar, küçük ve kısıtlılardan farklı olarak kanuni temsilci adına değil, tüzel kişi adına kesilir. (VUK m.333/1) Ancak kesilen cezalar tüzel kişiden alınamazsa kanuni temsilciler şahsen sorumlu olur. Kasta dayanan cezai fiillerin işlenmesi halinde tüzel kişilerin kanuni temsilcileri değil bu fiilleri işleyenler cezalandırılır. (VUK m.333/son)
Sonuç olarak, gerek VUK’un 10. Maddesi gerek AATHUK’nun mük. 35. Maddesi kapsamına giren ve asıl borçludan tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen kamu alacaklarından kanuni temsilciler şahsi varlıkları ile sorumlu bulunmaktadır. Her iki sorumluluk türünde de kanuni temsilci, ödediği miktar için asıl borçluya rücu edebilir. Ancak rücu imkanı, VUK’un 10.maddesinde vergi borcu ile sınırlıdır; kanuni temsilcinin vergiye bağlı gecikme faizi ve zammı ile vergi cezaları gibi diğer borçlar için rücu imkanı yoktur. Buna karşılık AATUHK’nun mükerrer 35. Maddesi kanuni temsilciye kendisinden tahsil edilen asli ve fer’i tüm kamu alacakları için rücu imkanı tanımaktadır.
- Mirasçıların Ödev ve Sorumluluğu
aa. Mirasçıların Terekenin Borçlarından Sorumluluğu
Ölenin alacaklı kamu idarelerine olan borçları vergi ve gecikme faizi gibi Vergi Usul Kanunu kapsamında olan borçlar, mirası reddetmemiş kanuni ve atanmış mirasçıların her birinin bu borçlardan miras hisseleri oranında sorumlu olması esası benimsenmiştir. (VUK m.12) Mirasçıların mirası reddetmemeleri halinde miras bırakanın vergi borçlarından sorumlu olmaları, vergi borçlarının şahsiliği ve devredilemezliği ilkesine getirilen bir istisnadır. Böylece ölümle birlikte asıl borçlu olan miras bırakanın yerine, birinci derecede fer’i borçlu ve son yüklenici olarak mirası reddetmemiş mirasçılar geçmektedir. Mirasçılara intikal eden vergi borcuna, vergi aslı ile birlikte, bir ceza niteliğinde olmaması nedeniyle gecikme faizi ve gecikme zamanları da dahildir.
Mirasçıların sorumluluğu kuralının tek istisnası, ölüm halinde cezaların düşeceği hakkında konulmuş olan hükümdür. (VUK m.372) Bu hükme göre mirasçılar, ölen adına kesilmiş olan usulsüzlük ve vergi ziyaı gibi vergi cezalarından sorumlu değildir. Bu husus, cezaların kişiselliği ilkesinin de bir gereğidir. Aynı ilkenin sonucu olarak, muris hakkında verilen idari para cezaları ile adli para cezaları da mirasçılardan tahsil edilemez.
bb.Mirasçılara İntikal Eden Şekli Ödevler
Ölümle birlikte ölenin vergi ile ilgili şekli ödevleri de kanuni ve atanmış mirasçılarına geçer. Şekli ödevlerin miras hisseleri oranında mirasçılara dağıtılması mümkün olmadığından bu ödevlerde müteselsil sorumluluk söz konusudur.
- Vergi Hukukunda Müteselsil Sorumluluk
Vergi hukukunda esas olan adi müşterek sorumluluk olmakla beraber, vergi güvenliği sağlamak amacıyla, çeşitli vergi kanunları ile kamu görevlileri, meslek mensupları ya da diğer kişilere mükellefler ile birlikte müteselsil sorumluluk yüklenmiştir.
- Tasfiye Memurlarının Sorumluluğu
- Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ve Yeminli Mali Müşavirlerin Sorumluluğu
- Katma Değer Vergisinde Alım-Satıma Taraf Olanların Sorumluluğu
- Özel Tüketim Vergisinde Sicil ve Gümrük Memurları ile Noterlerin Sorumluluğu
- Emlak Vergisinde Devralanların Sorumluluğu
- Motorlu Taşıtlar Vergisinde Sicil Memurları ve Noterlerin Sorumluluğu
- Harca Konu İşlemleri Yapan Memurların Sorumluluğu
- Damga Vergisinde Sorumluluk
- Vergi Hukukunda İradi Temsil ve Vekâlet
Mükellef veya vergi sorumlusu da vergi idaresi ile ilişkilerinde Borçlar kanununa göre tayin edilen vergi mükellef veya vergi sorumlusu adına vergi işlerini görmekle beraber vergi ve cezalarla ilgili bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Vekilin yaptığı işlemlerden doğan hak ve borçlar mükellef veya vergi sorumlusuna intikal eder. Vekil, kendisini tayin eden mükellef veya vergi sorumlusuna karşı özel hukuk hükümlerine göre sorumlu olup kendisine vergi mükellefiyeti düşmez. Sözleşmeden doğan Sorumluluğu kanuni temsilcisinin VUK ve AATUHK’dan doğan sorumluluğuyla ilgisi yoktur. Bu nedenle vekalet yoluyla temsil(iradi temsil) ve kanuni temsilci yoluyla temsil karıştırılmamalıdır.