Davaya Cevap

Dava dilekçesi kendisine tebliğ edilen (m. 122) davalı, bununla kendisine karşı dava açılmış olduğunu öğrenir.

Bunun üzerine davalı, Anayasa ile güvence altına alınmış olan savunma hakkını kullanabilir. Çünkü davalı, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davalı olarak, savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir (Anayasa m. 36).

Kendisine dava dilekçesi tebliğ edilen ve bununla savunma hakkını kullanma imkanı verilen davalı, savunma hakkını kullanmak, yani davaya cevap vermek zorunda değildir. Süresi içinde cevap vermeyen davalı, bununla davadaki hukuki durumunu zorlaştırmış olur.

Davalı, kendisine karşı açılan davanın haksız olduğu kanısında ise, mahkemeye başvurarak mahkemeden kendisi için hukuki korunma ister. Bu hukuki korunma talebi, davaya cevap vermek suretiyle olur. Davalı karşı dava açmak isterse, bunu cevap dilekçesi ile yapabilir (m. 132).

Davalı davaya cevap vermek isterse, bunu yazılı olarak yapmalıdır. Çünkü, bütün yargılama usullerinde dilekçeler aşaması yazılıdır. Davalının cevaplarını içeren dilekçeye cevap dilekçesi denir.

Davalının Cevapları
Davaya cevap vermek isteyen davalı, üç şekilde hareket edebilir;
1) Davalının Davayı Kabul Etmesi
Davalı, davayı haklı buluyorsa, onu kabul edebilir (m. 308); davalı, davacının talep sonucuna kısmen veya tamamen muvafakat ettiğini cevap dilekçesi ile açıklayabileceği gibi, daha sonra da yapabilir. Ancak, davalı, hal ve davranışı ile kendisine karşı dava açılmasına sebebiyet vermemiş ise, dilekçesinde (en geç ilk oturumda) davayı kabul etmekle yargılama giderlerine mahkum edilmekten kurtulabilir (m. 312/2).

Davanın tamamen kabul edilmesi ile, dava son bulur (m. 308).

Davalı, davayı kısmen kabul ederse, davalının kabul etmediği bölüm için davaya devam edilir. Davalı, davanın kabul etmediği bu bölümüne karşı az sonra görülecek şekillerde savunmada bulunabilir.

2) Davalının Dava Dilekçesindeki Vakıalara Karşı Koyması
Davalının, davacının dava dilekçesinde bildirmiş olduğu vakıalara karşı koyması da iki şekilde olabilir;
a) Davalı dava dilekçesindeki vakıaları inkar edebilir
Davalı, davacının dava dilekçesinde bildirmiş olduğu vakıaları inkar edebilir. Örneğin davalı, davacının dayandığı sözleşmenin varlığını inkar edebilir. Bu inkar da, tamamen veya kısmen olabilir.
Vakıaların tamamen inkarı halinde, başkaca savunmaya gerek kalmadan, davanın reddi istenir.
Davalı, dava dilekçesindeki vakıaları kısmen inkar ederse, inkar etmediği vakıalarında davacıyı talep sonucunda haklı gösterecek nitelikte olmadığını savunur.

b) Davalı dava dilekçesindeki vakıaların davayı haklı gösterecek nitelikte olmadığını bildirebilir
Davalı, dava dilekçesindeki vakıaları inkar etmemekle beraber, bu vakıaların davacının talep sonucunu haklı gösterecek nitelikte olmadığını iddia edebilir. Bu halde davalı, davacının dava dilekçesinde yer verdiği vakıaların (m. 118/1/e) her biri hakkında açıklamada bulunur ve bunların hangi nedenlerle davacının talep sonucunu haklı gösterecek nitelikte olmadığını ileri sürer.
Davalı, cevap dilekçesinde hukuki sebeplere itiraz edebilir. Ancak davalının hukuki sebeplere itiraz etmemesi tek başına davalı aleyhine sonuç doğurmaz. Çünkü hakim, tarafların bildirdikleri hukuki sebeplerle bağlı olmayıp, tarafların dilekçelerinde dayandıkları vakıaların hukuki sebebini kendiliğinden araştırıp bulmakla yükümlüdür (m. 33).

3) Davalının Kendi Lehine Karşı Vakıalar İleri Sürmesi
Davalı, lehine olan, davacının dava dilekçesinde bildirmediği vakıalara dayanarak, davanın reddini isteyebilir. Bu halde davalı, dava dilekçesinde davacı tarafından ileri sürülmüş olan vakıaları tartışma konusu yapmadan, aksine karşı vakıalara dayanarak davacının iddia ettiği hakkın mevcut olmadığını veya davanın haksız olduğunu ileri sürer. Örneğin davalı dava konusu alacağın ödendiğini veya zamanaşımına uğradığını savunur.
Davalının ileri sürdüğü karşı vakıalara davalının savunma araçları denir. Bu savunma vasıtaları da maddi hukuka ve usul hukukuna dayanan savunma vasıtaları olmak üzere ikiye ayrılır;
a) Maddi hukuka dayanan savunma araçları
Maddi hukuka dayanan savunma araçları def’iler ve itirazlar olmak üzere ikiye ayrılır;
1) Def’iler
Def’i, davalının borçlu olduğu bir edimi özel bir nedenle yerine getirmekten kaçınmasına imkan veren bir haktır. Burada davalı aslında borçludur; ancak, davalının özel bir nedenle o borcu yerine getirmekten kaçınma hakkı vardır.
Def’iler ile itirazlar arasında önemli nitelik farkı vardır; itirazda hak ya hiç doğmamıştır veya sözleşme ilişkisi son bulmuştur. Yani ileri sürülen vakıa nedeni ile, dava konusu hakkın mevcut olmadığı veya ortadan kalktığı bildirilir. Buna karşılık, def’ide hak vardır; ancak davalı, özel bir nedenle o hakkı yerine getirmekten kaçınabilir.
Davalının def’iyi açıkça öne sürmesi gerekir. Davalı def’iyi açıkça ileri sürmemişse, hakim taraflardan birinin bildirdiği vakıalardan def’inin varlığını öğrense bile, bunu kendiliğinden gözetemez. Örneğin, davalı zamanaşımını ileri sürmezse, hakim, dava dosyasından borcun zamanaşımına uğramış olduğunu anlasa bile, bunu kendiliğinden gözetemez ve bu hususta davalıya bir hatırlatmada bulunamaz (m. 25/1; TBK m. 161).

2) İtirazlar
İtirazlar, bir hakkın doğumuna engel olan veya o hakkı sona erdiren vakıalardır. Buna göre, iki türlü itiraz vardır;
Bir hakkın doğumuna engel olan itirazlar: Örneğin, sözleşmenin taraflarından birinin fiil ehliyetinin bulunmaması; sözleşmenin geçerlilik şekline uygun yapılmamış olması gibi. Bu halde, davacının iddia ettiği hakkın hiç doğmadığı ileri sürülür.
Bir hakkı sona erdiren itirazlar: Örneğin, borcun ödenmiş olduğu itirazı gibi. Burada, davacının iddia ettiği hak geçerli olarak doğmuştur; ancak, davalının ileri sürdüğü vakıa nedeniyle hak sona ermiştir.

Hakim, kendisine sunulan dava malzemesinden bir itirazın varlığını öğrenirse, bunu kendiliğinden gözetir.

b) Usul hukukuna dayanan savunma araçları
Maddi hukuk gibi usul hukuku da, davalıya bazı savunma imkanları tanımıştır. Kanun bu savunma imkanlarına da itiraz demektedir. HMK’daki itirazlara usuli itiraz denilmesi uygun olur. Usuli itirazlar ikiye ayrılır;
1) İlk İtirazlar
Mahkemenin yetkili olmaması ve tahkim itirazlarıdır. Davanın esasına girilmesini önleyen bu durumlara Kanun, ilk itiraz demektedir (m. 116). Bu maddede sayılanlar, dava şartı değildir, çünkü hakim tarafından kendiliğinden gözetilmez. Davalı bu konuda bir ilk itirazda bulunursa, hakim, bu ilk itirazı inceler, yerinde görürse ilk itirazın çeşidine göre gerekli kararı verir.
Davalı, ilk itirazlarını ancak davanın başında cevap dilekçesinde yapabilir (m. 117; 129; 317); yapmazsa, bundan sonra karşı tarafın rızası ile de ileri süremez; ilk itirazda bulunulmazsa mahkeme, davanın esasına girerek esas hakkında karar vermekle yükümlüdür.

Görüldüğü gibi, dava şartları ile ilk itirazlar arasında başlıca şu iki fark vardır; 1) Hakim, dava şartlarını kendiliğinden gözetmekle yükümlü olduğu halde, ilk itirazları kendiliğinden gözetemez; bunları ancak davalının ilk itirazı üzerine inceleyebilir. 2) Davalı, dava şartlarının eksik olduğunu yargılamanın her aşamasında ileri sürebildiği halde, ilk itirazlarını, ancak cevap dilekçesinde yapabilir; yapmazsa, bundan sonra ilk itirazda bulunma hakkını kaybeder (m. 131).

İlk itirazlar da, mahkemenin davayı esastan incelemesine engel olur; ancak, bunun için ilk itirazların cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. İleri sürülmezse, mahkeme davanın esasını incelemeye geçer ve artık tarafların ilk itirazları ileri sürmesine imkan kalmaz.

İlk itirazlar ön inceleme aşamasında incelenir (m. 138).

İlk itirazlar, ön sorunlar gibi incelenir ve karara bağlanır (m. 117/3). Yetki ilk itirazı yukarıda incelendi. Tahkim ilk itirazı aşağıda incelenecektir.

2) Diğer Usuli İtirazlar

Bunlar dava şartlarının (m. 114) bulunmadığına ilişkin itirazlar olup, davalı tarafından yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir ve mahkemece de kendiliğinden gözetilir.

Cevap Dilekçesi
Davalının davalıya verdiği cevapları içeren yazıya cevap dilekçesi denir[1]

Cevap Dilekçesinin İçeriği
Cevap dilekçesinde bulunması gereken kayıtlar m. 129’da gösterilmiştir. Buna göre, cevap dilekçesine şunlar yazılır;
1) Mahkemenin Adı

2) Davacı ile Davalının Adı ve Soyadı ve Adresleri

3) Davalının T.C Kimlik Numarası

4) Varsa Tarafların Yasal Temsilcileri ve Vekillerinin Ad ve Soyadları ile Adresleri

5) Davalının Savunmasının Dayanağı Olan Bütün Vakıaların Sıra Numarası Altında Açık Özetleri

6) Savunmanın Dayanağı Olarak İleri Sürülen Her Bir Vakıanın Hangi Delillerle İspat Edileceği

7) Dayanılan Hukuki Sebepler

8) Açık Bir Şekilde Talep Sonucu

9) Davalının veya Varsa Yasal Temsilcisinin Yahut Vekilinin İmzası

Cevap Dilekçesinde Eksiklik Bulunması

Kanun, cevap dilekçesinin içeriğindeki eksiklikler bakımından bir ayırım yapmaktadır;

Yukarıda numaralandırdığımız içeriklerden 1,2,3,4 ve 9’da bir eksiklik olması durumunda, hakim eksikliği tamamlaması için davalıya bir haftalık süre verir. Davalı süresi içinde eksikliği tamamlarsa herhangi bir sorun kalmaz; aksi takdirde, cevap dilekçesi verilmemiş sayılır (m. 130). Bu durumda davalının, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkar ettiği varsayılır (m. 128/1).

Diğer eksiklik hallerinde ise m. 128/1 hükmü ne yapılacağını açıkça düzenlememiştir. Kanımızca, bunların eksik kalması halinde mahkeme, davayı görmeye devam edecek ve cevap dilekçesini davalı bakımından mevcut haliyle değerlendirecektir.

Cevap Dilekçesinin Mahkemeye Verilmesi
Cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesi (m. 126), kural olarak dava dilekçesinin mahkemeye verilmesi gibidir. Bu nedenle, burada cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesine ilişkin özellikler üzerinde durulacak, bunun dışındaki hallerde dava dilekçesi bölümüne yollama yapılmakla yetinilecektir.

Cevap dilekçesine, davacı sayısı kadar örnek eklenir. Buna göre, davacı bir kişi ise, cevap dilekçesi iki nüsha olarak verilir (m. 126/2).

Cevap dilekçesi, başvurma harcına ve başka bir harca tabi değildir; yani cevap dilekçesini verirken davalıdan harç alınmaz.

Davalı, adli tatil sırasında da cevap dilekçesi verebilir (m. 103/3).

Cevap dilekçesi hakim veya yazı işleri müdürüne havale ettirilir (m. 159/1). Cevap dilekçesi mahkeme kaleminde, esas defterine kaydedilir.

Cevap dilekçesi hakim veya yazı işleri müdürü tarafından havale edildikten sonra bir mahkeme görevlisi ile mahkeme kalemine gönderilirse bu halde, cevap dilekçesi, hakimin havale ettiği tarihte verilmiş sayılır (m. 126/3).

Davalı, karşı dava açmak istiyorsa, karşı davasını cevap dilekçesinde açmak zorunda değildir; esasa cevap süresi içinde ayrı bir dilekçe ile de açabilir (m. 133/1).

Davalı, cevap dilekçesinde (ilk itirazlar dahil) bütün iddia ve savunmasını bildirir.

Cevap Süresi
Davaya cevap bir süreye tabidir. Davalı bu süre içinde cevap dilekçesini vermelidir; aksi halde kendisi bazı yaptırımlarla karşılaşır.

Yazılı yargılama usulünde, cevap süresi kural olarak iki hafta olup, kanun tarafından belirlenmiştir (m. 127/1/c/1). Cevap süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliği (m. 122/1) tarihinden başlar. İki haftalık cevap süresi, tebliğ edildiği güne iki hafta sonra karşılık gelen günün çalışma saatinin sonunda sona erer (m. 92/2). Örneğin, 15 Aralık Perşembe günü başlayan iki haftalık cevap süresi, 29 Aralık Perşembe günü çalışma saati bitiminde sona erer.

Cevap Süresinin Uzatılması

Bazı durumlarda cevap dilekçesinin iki haftalık süre içinde hazırlanması çok zor veya olanaksız olabilir. Bu gibi hallerde, davalı, iki haftalık cevap süresi içinde mahkemeye başvurarak ek cevap süresi isteyebilir. Mahkeme, iki haftalık süre içinde başvurulmuş olması kaydıyla, ileri sürülen gerekçeleri uygun görürse, davalıya, bir defaya özgü olmak üzere, bir ayı geçmemek üzere ek bir süre verebilir. Ek süre talebi hakkında verilen karar, taraflara derhal bildirilir (m. 127/1/c/2-3).

Cevap Dilekçesi Verilmesinin Sonucu

Davalının süresinde usulüne göre hazırlanmış cevap dilekçesini mahkemeye vermesinin usuli sonucu, cevap süresi henüz geçmemiş olsa bile, cevap dilekçesi vermiş olan davalının, cevap süresi içinde vereceği ikinci bir dilekçe ile ilk itirazda bulunamamasıdır (m. 131); çünkü cevap dilekçesi ile esasa girilmiştir ve esasa girişildikten sonra yapılan ilk itirazlar dinlenmez (m. 117). Bu vesile ile tekrar belirtelim ki, davalı, davacının açık muvafakati veya ıslahı ile de ilk itirazda bulunamaz.

Süresinde Cevap Dilekçesi Verilmemesinin Sonuçları

Davalının cevap süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş olmasının da bazı sonuçları vardır;

Cevap süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalı, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını (davayı) inkar etmiş sayılır (m. 128).

Süresinde cevap dilekçesi vermediği için davayı inkar etmiş sayılan davalı, davacının dava dilekçesinde bildirdiği vakıaların doğru olmadığını, m. 191 uyarınca ispat etmeye ve bunun için karşı ispat faaliyetinde bulunmaya ve delil göstermeye yetkilidir ve bu karşı delillerle davacının iddiasının doğru olmadığını ispat edebilir. Yani davalı, sadece davacının dava dilekçesinde bildirdiği vakıaların doğru olmadığını (inkar) ispat için karşı delil gösterebilir; vakıalar (örneğin zamanşımını) ileri süremez.C


[1] Davalı, def’ileri, itiraz sebeplerini ve ilk itiraz süresinde vereceği bu cevap dilekçesinde bildirir (m. 141).

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir