Post Danmark Karar Özeti

Rekabet Hukuku çalışmalarında yardımcı olması amacıyla özeti çıkarılmıştır, kararın tamamının okunması ve incelenmesi elbette daha faydalı olacaktır.

 

Post Danmark, Danimarka Devleti tarafından kontrol edilen ve 50 gram’a kadar olan tüm postalar için tekel olan bir posta şirketidir. Danimarka pazarında, tüm postaların %70’ine sahipti. Post Danmark% 95 pazar payına, önemli yapısal avantajlara ve ülke çapında bir dağıtım ağına sahipken, pazarın karakteristiği, giriş bariyerlerinin yüksekliği ve ekonomi ölçeğidir. 2007 yılında, Bring Citymail toplu posta pazarına girdi, ancak ağır kayıplar yaşadıktan sonra 2010 yılında geri çekildi. Bring Citymail tarafından yapılan bir şikayetin ardından NCA, Post Danmark’ın 2007 ve 2008 yıllarında Danimarka toplu posta pazarındaki baskın konumunu doğrudan reklam postaları için bir indirim planı kullanarak kötüye kullandığını belirten bir karar yayınladı. Dava daha sonra Mahkemeye ön atıfta bulunulmasına karar veren Deniz ve Ticaret Mahkemesi önüne çıkarıldı. Post Danmark tarafından uygulanan indirimler aşağıdaki özelliklere sahipti: i) indirim ölçeği% 6’dan% 16’ya kadar standartlaştırıldı; ii) bir yıllık sürelere uygulanan indirimler; iii) koşulluydılar; ve iv) geriye dönük idi.

Mahkeme’ye iletilen sorular, 102. TFEU (paragraf 20) uyarınca, iadeler hakkındaki kanun için genel öneme sahiptir. Birincisi, Mahkeme’den, bu davada söz konusu olan bir indirim planının kötüye kullanılması düşünüldüğü için uygulanacak kriterleri aydınlatması istenmiştir. İkincisi, indirimlerin değerlendirilmesi için “etkin-verimli-rakip” testine (“AECT”) eklenecek olan ilgiyi açıklığa kavuşturması istenmiştir. Üçüncü olarak, başvurulan mahkeme, bir indirim planının Madde 102 TFEU’nun kapsamına girmesi için olası ve / veya kayda değer bir dışlayıcı etki yaratması gerekip gerekmediğini sormuştur.

Mahkeme, söz konusu indirim planının ne bir sadakat indirimi ne de saf miktar indirimi olduğunu düşünmüştür (para 28). Daha ziyade, onu geri kalan üçüncü kategoriye ait iadelere ait olarak muamele etmiştir. Bu nedenle Mahkeme, bu özel indirim planının hukuka aykırı görülmesi için, “tüm şartları göz önünde bulundurmak” gerekliliğine karar vermiştir (29. paragraf). Bu koşullar, programın işleyiş biçimini, Post Danmark’ın baskın konumunun kapsamını ve ilgili piyasada geçerli olan belirli rekabet koşullarını içerir.

Mahkeme, iadelerin hükmünü düzenleyen kriterler ve kurallarla ilgili olarak, göreceli olarak uzun bir referans dönemi olarak kabul edilen yıllık referans periyodu ile bağlantılı olarak planın geriye dönük yapısının, sözde ’emme etkisi’ üretebildiğine karar vermiştir. ‘(paras 32-35). Mahkeme ayrıca, ilgili pazarda hakim olan ve rekabetin zaten çok sınırlı olduğu ve Post Danmark’ın kaçınılmaz bir iş ortağı olduğu sonucuna açıkça işaret eden çok özel koşulları vurgulamıştır (para 39-42). Ayrıca, Mahkeme, indirimlerin yaygın etkisinin, rekabete aykırı etkilerin olasılığına dair yararlı bir gösterge olarak kabul edilebileceğini belirtmiştir (para 46). Son olarak, Mahkeme, hakim bir firmanın prensip olarak, davranışı için bir gerekçe sağladığını teyit etmiştir (paragraf 47-49).

Eş Etkin Rakip testinin bağlayıcını ilgilendiren konuyla ilgili olarak, Mahkeme, bu ekonomik testin, Madde 102 TFEU (para 56) uyarınca suistimal edilen bir indirim planı bulmak için yasal bir ön şart olmadığı konusunda açık bir şekilde söz etmiştir. Ayrıca, davanın özellikleri göz önünde bulundurulduğunda, Eş Etkin Rakip Testinin hiçbir alakası olmadığını belirtmiştir. Bu ifadeyi haklı göstermek için Mahkeme tarafından birbiriyle ilişkili iki sebep ileri sürülmüştür. Birincisi, verimli bir rakibin ortaya çıkması, ilgili pazarın yapısından dolayı tüm pratik yollarla imkansızdı; ikincisi ise, bu durumda bir piyasada, daha az verimli bir rakibin varlığı, rekabet baskısının yoğunlaşmasına katkıda bulunabilirdi (paragraf 59-60;). Bununla birlikte, ilginç bir şekilde, Mahkeme, Eş Etkin Rakip Testi’nin, iadelerin değerlendirilmesi için bir vekalet olarak tümüyle hariç tutulmaması gerektiğini açıkça belirtmiştir (para 58). Aksine, “diğerleri arasında bir araç” olarak görülmelidir (para 61).

Mahkeme, dışlayıcı etkilerin olasılığını ve takdir edilebilirliği konusuna gelince, rekabete aykırı bir etkinin ortaya çıkma olasılığının gösterilmesinin bir ön koşulu olmasına rağmen, bu etkilerin ciddi ya da kayda değer doğasını göstermeye gerek olmadığını belirtmiştir. Diğer bir ifadeyle, Mahkeme, bir hakim durumun kötüye kullanılmasının olup olmadığının belirlenmesi amacıyla takdir edilebilirlik eşiğini düzeltmeyi reddetmiştir.

 

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir