Eşya Hukuku 25 Eylül 2017 Ders Notu

Sahipli eşya – Sahipsiz eşya

Tapuda kayıtlı olmayan veya tapusuz dediğimiz taşınmazlar, ancak olağanüstü zamanaşımıyla kazanılır.

Sahipli eşya devren

Sahipsiz eşya aslen

kazanma yollarıyla kazanılırken tapuda kayıtlı olmayan tapusuz taşınmazlar ancak olağanüstü zamanaşımıyla kazanılır.

Sahipsiz eşya

Hava, hareket halinde su gibi sınırlanamayan hukuki anlamda eşya sayılamayan şeyler.

Doğal niteliği gereği herkesin kullanımına açık olan şeyler.

Özel mülkiyete elverişli olmakla beraber üzerinde hiçbir mülkiyet hakkı bulunmayan şeyler.

Kamu malları: Devletin, kamu hizmetlerini görürken kullandığı mallara en geniş anlamda kamu malları denir. Kamu mallarıyla ilgili TMK 715’te; “Sahipsiz mallar ile yararı kamuya ait mallar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.” hükmü getirilmiştir. “Yararı kamuya ait mallar” ve “sahipsiz mallar” derken, bunların kamu mallarını tam olarak karşıladığını söylemek mümkün değildir. Bunların dışında da kamu malları tabii ki bulunmaktadır. 715. madde taşınmazlarla ilgilidir, oysa ki kamu malları taşınırlar da olabilir. Örneğin devlet hastanesindeki karyola kamu malıdır. Yani pekala taşınırlar da kamu malı olabilir. Bu bakımdan 715. madde kamu mallarıyla ilgili kapsamlı bir madde değildir ama bize bu konuda yol göstermektedir. Kamu malları, devletle bağlantılı mallardır. Kamu malları, en geniş anlamda, özel mallar; ve dar anlamda kamu malları olmak üzere ikili bir ayrıma tabii tutulur.

Kamu malları

Özel mallar

Dar anlamda kamu malları

Özel mallar, kapital değerleri ve verimleri ile kamu hizmetlerinin görülmesinde dolaylı olarak yararlanılan mallardır. Örneğin devletin arsaları. Özel mallar aslında özel mülkiyete tabiidir. Ama takdir edersiniz ki devletin bu özel mallardaki özel mülkiyeti, bizim mallarımızın üzerindeki özel mülkiyetimizden biraz farklıdır. Biz çok özgürüz fakat devlet o malları kullanırken o kadar özgür değil. Örneğin devlet o mallar üzerinde karşılıksız kazandırmalar yapamaz. Ve o mallarla ilgili, üçüncü kişilere kişisel haklar tanınması, o malların elden çıkarılması, satın alınması vs. özel iki kanuna tabiidir; kamu mali yönetim ve kontrol kanunu ve devlet …. kanunu.

Dar anlamda kamu malları da kendi içerisinde ikiye ayrılır;

Hizmet malları

Herkesin kullanmasına açık olan mallar

Hizmet malları: Kullanım değerleriyle kamu hizmetlerinin görülmesinde doğrudan doğruya yararlanılan mallardır. Örneğin hükümet binaları, devlet okulları vs. devlete ait kamu hizmetlerinin görüldüğü bütün taşınmazlar hizmet mallarıdır, bunların içindekiler de gayet tabii hizmet mallarıdır; mesela okullarda bulunan a4 kağıtlar. TMK 715/1’deki “yararı kamuya ait mallar” hizmet mallarına dahil midir sorusu oldukça tartışmalıdır. Bizim açımızdan Kadastro Kanunu 16. maddesinde bir hüküm vardır; “Kamunun ortak kullanılmasına veya bir kamu hizmetinin görülmesine ayrılan yerlerle Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan sahipsiz yerlerden:…”

Herkesin kullanmasına açık olan mallar da ikiye ayrılır;

Orta malları

Sahipsiz mallar (sahipsiz yerler)

Bunlardan orta malları, en dar anlamda kamu malı olarak da ifade edilir. Orta malları; idarenin bir tahsis işlemi sonucu kamunun ortak kullanımına açılmış bulunan mallardır. Köprüler, meydanlar, parklar, otoyollar, yaylaklar, meralar vs… hepsi orta mallarıdır. Burada bir tahsis işlemi söz konusudur. Bir malın “hizmet malı” haline getirilmesinde de tahsis söz konusudur. Burada bir sorun var; Kadastro Kanunu 16. maddede “…namazgah, cami genel mezarlık, çeşme, kuyular, yunak ile kapanmış olan yollar, meydanlar, pazar yerleri, parklar ve bahçeler ve boşluklar ve benzeri hizmet malları…” derken burada sayılanlardan bir çoğu hizmet malları değil orta mallarıdır. Büyük ihtimalle burada kastedilen şey; bir kanun hükmüyle ilgili kamu tüzel kişisinin denetimine verilmiş (mesela belediyeye). Aynı fıkranın B bendinde; “…Yol, meydan, köprü gibi orta malları ise…” diyerek meseleyi çözüme kavuşturuyor?

Sahipsiz mallarda ise tahsis işlemi yok. Sahipsiz mallar, doğal niteliği gereği kamunun ortak yararına bırakılmış.

(TMK 715/2) “Özel mülkiyetin kazanıldığı yollardan bunlar üzerinde özel mülkiyet kazanılamaz” demek istiyor kanun. Bunlar, özel mülkiyete konu olabilir ama özel mülkiyete konu olurken, özel mülkiyetin kazanılma yollarından yararlanılarak olmaz demek istiyor. Demek ki özel bir kanunla olacak, demek istiyor. (TMK 715/2)

Bataklıkları kurutanlara, onların mülkiyetini kazanma imkanı tanınmış bu maddelerde. Hatta tapu kanununda denizlerden kıyıların doldurulması halinde doldurana o toprak verilmiş. Sonradan fark edilmiş ki kıyılar çok önemli. Bugün hala kullanılan önemli bir hüküm var. Kadastro kanunu 17. madde; “Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edilir. (2) İl, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hüküm uygulanmaz.”

Ancak kamu yararı olan özel yerlerin özel mülkiyete açılması gerekir diyoruz. Ancak bu durumlarda özel mülkiyete açılma imkanı kabul edilmelidir, yoksa her kıymetli sahipsiz yerin özel mülkiyete açılması mümkün değildir.

Hizmet malları ve orta mallarının temelinde özel mallar var. Bunlar tahsis işlemiyle kamu malı oluyor. Devlet nasıl bunları elde etmiş? Ya kamulaştırmış almış, ya satın almış, ya da doğal yoldan (mesela arazi oluşumu – alüvyonlarla vadinin dolması gibi). Tarıma elverişli yerler özel mülkiyete tabiidir, oluştuğunda devletin mülkiyetine girer. Tarıma elverişli olmayan yerler sahipsiz mal olarak kalır. Bunlar tahsis işlemiyle kamu malı haline getirildiği anda TMK 999. maddesi gereğince tapu kütüğünden silinmesi lazım.

Kamu malı olduğu sürece iyiniyetle kazanılamaz (sicile güven ilkesinden yararlanılamaz) + zamanaşımıyla bunların kazanılması da mümkün değildir.

Basit eşya – Bileşik eşya

Eşya yapısı itibariyle ya basit eşyadır ya da bileşik eşyadır.

Basit eşya, yalın, tek başına var olan, ayırt edilmez bir bütünlük taşıyan eşyadır. Doğal veya yapay olarak meydana getirilebilir. Hayvan, doğal basit eşyadır.

Bileşik eşya, birden çok yalın eşyadan meydana gelmiş ancak kendisini meydana getiren yalın eşyadan ayrı bir varlığı olan eşyadır. Örneğin gözlük, bina, otomobil bileşik eşyadır. Bileşik eşyayı meydana getiren her bir yalın parçaya da bütünleyici parça diyoruz. Bunlar fiziki varlıklarını korurlar ancak artık eşya olma niteliğini-vasfını kaybetmişlerdir.

Bazen bileşik eşyalarda bir üst-alt ilişkisi söz konusu olur. Eğer bütünleyici parçalar arasında üst-alt ilişkisi varsa birinci (asli) bütünleyici parça bileşik eşyanın da niteliğini belirler. Örneğin; bir taşınır bir taşınmazla onun bütünleyici parçası olmak üzere birleşmişse, taşınmaz daima asli bütünleyici parçadır. Taşınır ise onun ikincil bütünleyici parçası olur. Asıl eşyanın niteliğini taşınmaz belirler. Taşınmazın bütünleyici parçası olan taşınır da artık taşınmaz eşya hükümlerine tabii olur. ü

Eşya birliği – Hak birliği

Eşya birliğinde birden çok eşya, bağımsızlıklarını kaybetmeksizin ortak bir amaç için bir araya gelir ve ekonomik bir birlik arz eder. Eşya birliğinde, eşya birliğini meydana getiren bağımsız eşya bakımından bir alt-üst ilişkisi yoktur. Bir eşya topluluğudur. Mesela hayvan sürüsü, pul koleksiyonu, kütüphanedeki kitaplar, bir depoda saklanan emtia, bir evin mobilyaları… Eşya birliğindeki her eşya ayrıdır, bağımsızlıklarını kaybetmemişlerdir. Bunlar üzerinde tek bir hak konusu olabilir. Bu nedenle bunlar üzerinde ayni hak kurarken, her biri üzerinde tasarruf işlemini ayrı ayrı yapmak gerekir. Bununla beraber, kanun koyucu buradaki ekonomik amaç birliğini gözeterek, bunların tek bir işlemle satılabileceğini kabul etmektedir. Ama eğer tasarruf işlemi yapılacaksa, her biri üzerinde ayrı ayrı tasarruf işlemini yapmak gerekir.

Bazen de hak konuları bir amaç doğrultusunda bir arada bulunur. Bu taktirde de biz bunlara hak birliği deriz. Mesela bir ticari işletme hak birliğidir.

Ticari işletmenin tamamı üzerinde rehin kurulduğu taktirde, rehnin kuruluşu anında ticari işletmenin faaliyetine özgülenmiş tüm varlıkları kapsar. Taşınmaz varsa onu da kapsıyor. (Facia bir durum!)

Birbirinden bağımsız, birden çok eşya belli bir ekonomik amaç için bir araya gelmiş ve bunların arasında bir eşitlik ilkesi var ise bir eşya birliği söz konusu olur. Örneğin yemek takımı (yemek takımında üst alt ilişkisi yoktur). Eğer bir üst-alt ilişkisi varsa “asıl şey” ve “eklentisi” söz konusudur. Bunlar da bağımsız iki eşyadır fakat işlev bakımından biri, diğerine tabii olmuştur. Anahtar-ev, ayakkabı-bağ… Bağ olmasa da ayakkabı giyilebilir, anahtar olmasa da eve girilebilir. Eğer olmazsa olmaz olsaydı bütünleyici parçalar olurdu. Fakat düğme olmadan da gömlek giyilebilir, bu sebepten dolayı bunlar eklentidir. Eklenti ve asıl şey birbirlerinden bağımsız eşyadır. Fakat hukuk düzeni bu amaç birliğini dikkate alarak, eklentiyi de diğerine tabii kılmıştır. Demiş ki; “eklenti ile asıl şey arasındaki ilişkiyi dikkate alarak şöyle demiştir; asıl şey üzerindeki tasarruf işlemleri, aksi kararlaştırılmadıkça eklentiyi de kapsar.” Bu da belirlilik ilkesine bir istisna teşkil etmektedir. Ayni hak eşya üzerine kurulur dediğimiz birinci unsurunu tamamlamış olduk. Şimdi ikincisine geldik; ayni hak eşya üzerinde doğrudan hakimiyet sağlar. Bu ne demektir? Yani, ayni hak sahibi, ayni hakkına tabii olarak bir başkasının katkısına ihtiyaç duymaz. Doğrudan doğruya eşyadan yararlanabilmektedir. Bunun için bir başkasının araya girmesine, aracı olmasına ihtiyaç bulunmamaktadır. Alacak haklarında mutlaka; alacak haklarına kavuşabilmemiz için borçlunun katkısına, aracılığına ihtiyacımız var. Borçludan talep edeceğiz ve borçlu onu yerine getirecek. Mesela alacak hakkımızın konusu bir eşya diyelim, satıcı bize eşyanın teslimi ve mülkiyetini geçirme borcu altına girdi. Bizim eşya üzerinde bir hakimiyetimiz var ama doğrudan değil. Bir aracıyla hakimiyetimiz var (satıcı). Biz o eşyaya ancak onun katkısıyla-aracılığıyla kavuşacağız. Halbuki ayni hakkımız olduğu zaman eşya üzerinde doğrudan yetki sahibi olmaktayız. Nitekim TMK 683. maddesi; “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir.” Aslında bu bize dolaysız-doğrudan bir hakimiyeti ifade ediyor. Yani biz, bu yetkilere dayanarak o eşyayı elimizde tutuyoruz, kullanıyoruz, kullandırıyoruz, başkasına devredebiliyoruz, tüketebiliyoruz, eşya üzerinde sınırlı ayni haklar kurma yetkisine haiz oluyoruz ve bunun için de bir başkasının aracılığına, katkısına ihtiyaç duymuyoruz. Ayni hak kavramının üçüncü unsuru; “Ayni hak, herkese karşı ileri sürülebilir bir haktır.” Neden herkese karşı ileri sürülebilir? Eşya üzerinde doğrudan bir hakimiyet sağladığı için herkese karşı ileri sürülebiliyor.

Ayni hak herkese karşı ileri sürülebildiğine göre mutlak bir hak. Alacak hakkı ise sadece borçluya karşı ileri sürülebildiği için nısbi bir hak. Alacak hakkının demek ki mutlak etkileri var. Bir tanesi; “kim ayni hak konusu eşyaya el koyarsa, ona karşı istihkak davası açılır, her kim el atarsa; el atmaya karşı dava açılır.”

Sınırlı ayni hak sahipleri, ayni haklarını herkese karşı ileri sürebilir. Her yeni malik de sınırlı ayni hak sahibinin bu durumuna riayet etmek durumundadır. Alacak haklarında böyle birşey söz konusu olmaz? Niye böyle olmaz? Ben intifa hakkı sahibiyim, malik bana bunu tanımış. Hakkın ayniliğinde sınırlılık yok, yetkide bir sınır var. Ancak alacak hakkında böyle bir durum yok.

Ayrıca icra hukukunda kendisini gösteriyor. İcra takibine konu olmuşsa, siz eğer mülkiyet hakkınız varsa o mal üzerinde, onu takipten çıkarır alırsınız (istihkak davası açmak suretiyle), eğer sınırlı ayni hakkınız varsa, sınırlı ayni hakkınıza tabii olarak icra takibine konu olur. Rehinde çok özel bir etki söz konusu; rehinli alacaklı mevcutsa, borçluya karşı yapılan haciz ve iflas takiplerinde rehin konusu mal haczedilebilir ama satıldığı zaman ilk önce rehin hakkını alma hakkı var(?).

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir