Eşya Hukuku 27 Eylül 2017 Ders Notu
Alacak hakkı – Ayni hak karşılaştırması
Ayni hak herkesi, alacak hakkı sadece karşı tarafını ilgilendirir. Nispi bir haktır alacak hakkı. Ayni hak ancak mevcut ve ferden belirli bir şey üzerinde kurulabilirken alacak hakkında böyle bir gerçeklik bulunmamaktadır. Belirlenebilir olması yeterlidir. Alacak hakkının muhattabı borçludur. Alacak hakkınızın konusuna ne zaman kavuşabiliyorsunuz? Ancak borçlunun katkısıyla, onun aracılığıyla kavuşabiliyorsunuz. Bu nedenle sizin alacak hakkınız sadece borçlu tarafından ihlal edilebilirken, ayni hak doğrudan doğruya eşya üzerinden hakimiyet sağladığından herkese karşı ileri sürülebilir ve herkes tarafından ihlal edilebilir.
Ayni hak herkese karşı ileri sürülebildiğinden, bunun açıklanmasına ihtiyaç vardır. Oysa alacak hakları yalnızca borçluya karşı ileri sürülebildiğinden, açıklık ilkesine tabii olmamaktadır.
Bir kimse, bir ayni hak üzerinde ancak o ayni hakkın sahibi tasavvufta bulunabilir ya da onun kanuni temsilcisinindir. Bir kimse, bir başkasına ait eşya üzerinde alacak hakkı tanıyabilir. Benim mülkiyetimdeki eşyayı, bir başkası (temsil yetkisi olmaksızın) bir başkasına devrederse iyiniyetin korunduğu durumlar dışında, devredilen ayni hak geçerli olarak bir başkasına geçmez. Oysa ben, bir başkasına ait eşyayı kendi adıma kiraya verebilirim, satabilirim.
Bir sınırlı ayni hak sahibi, bu hakkını her yeni malike karşı ileri sürülebilir.
Ayni haklar sınırlı sayı ilkesine tabidir (numerus clausus), ayni hakkın içeriğini belirleme şansları kısıtlıdır. Halbuki istenen tipte sözleşme yapılarak alacak hakkı kurulabilir. Alacak hakkı zamanaşımı rejimine tabidir, ayni haklar değildir.
Bir alacak hakkından tek taraflı olarak vazgeçmek mümkün değildir, ibra etmek gerekmektedir. Fakat bir kimse ayni hakkından tek taraflı olarak vazgeçebilir. Buna ayni hakkın terki adı verilir.
Ayni hak – Eşyaya bağlı borç karşılaştırması
Eşyaya bağlı borç; bir kimse, sırf bir eşya üzerinde ayni hak sahibi olması ya da zilyet olması nedeniyle, bu konuda iradesini beyan etmeksizin bir borç ilişkisinin tarafı olmaktadır. Borç altına giren kişiler, aralarında borç ilişkileri kurarlar ve sürdürürler ve diğer kişiler bu ilişkinin dışındadılar. Ama burada bir borç ilişkisi kurulmuş ve sırf bir kimse ayni hak sahibi olduğu için ya da zilyet olduğu için bu borç ilişkisinin tarafı oluyor. Ve olumlu edim yükümüyle borçlanıyor. Yani burada, bir kimse borçlanma yolunda herhangi bir irade beyanında bulunmadığı halde, sırf bir ayni haka ya da zilyete sahip olduğu için olumlu bir edim yükümüyle borç altına girmiş oluyor. Örneğin; Mesela ben Doruk’a taşınmazımın üzerinde bir alım hakkı tanıdım. Malik ve alım hakkı sahibi arasında bir satım ilişkisi doğar. Bu ilişki nısbi bir ilişki. Ama alım hakkını, kanun, tapu kütüğüne şerh ettirme imkanı tanımıştır. Bu hak, tapu kütüğüne şerh edildiği taktirde, alım hakkı sahibi, bu hakkını kullandığı sırada malik her kimse, A bu hakkını ona karşı kullanabilecektir. Yeni malik, sırf bu taşınmazın maliki olma nedeniyle bu borç altına giriyor ve alım hakkı sahibine de taşınmazın mülkiyetini devretmeyi borçlanıyor.
Zilyet için örneğin; haksız zilyet, elde ettiği yararlardan ve verdiği zararlardan sorumlu oluyor.
Eşyaya bağlı borçta, bu borcun alacaklısının alacağını, taşınmazın her malikine karşı ileri sürülebilmesi bakımından bazıları burada alacak hakkının ayni hak durumuna geldiğini ileri sürerler. Aslında buradaki hak bildiğimiz nısbi haktır. Çünkü alacaklı, alacağını gene borçluya karşı ileri sürebiliyor. Önemli olan borçlunun belirleniş biçimidir. Ortada bir alacak var, ilişki bir anlamda nısbi, sadece kendi borçlusuna karşı ileri sürülebiliyor. Dikkat ederseniz, sadece borçluya karşı ileri sürülebiliyor, bu bakımdan burada sadece hakkın biçiminde belki aynilik var fakat hakkın niteliğinde bir değişiklik söz konusu değil. Her borçlu, kendi ayni hak sahipliği ya da zilyetliği süresince doğan borçlardan sorumludur.
Numerus clausus ilkesi, eşyaya bağlı borçlarda da söz konusudur. Kat mülkiyetindeki genel giderlere katılma borcu, kanundan doğan bir eşyaya bağlı borçtur. Buna karşılık kişisel hakların tapu kütüğüne şerh verilmesine ilişkin eşyaya bağlı borçlar, hukuki işlemle yaratılan eşyaya bağlı borçlara örnek teşkil eder.
Ayni Hakların Çeşitleri
Ayni hakların çeşitli bakımından ayrımları söz konusu olabilir fakat eşya üzerinden sağladığı yetkiler bakımından ayrımı önemlidir;
Mülkiyet Hakkı
Sınırlı Ayni Haklar
a) İrtifak hakları
b) Taşınmaz yükü
c) Rehin hakkı
Mülkiyet, hukuk düzeninin çizdiği sınırlar içerisinde tanıdığı en büyük yetkiye sahip haktır. Bunun yanında sınırlı ayni haklarda durum biraz daha farklıdır. Sınırlı ayni haklarda; mülkiyetten bazı yetkiler alınmış, bağımsızlaştırılmış ve kişilere tanınmıştır. Bu yüzden sınırlı ayni haklarda yetkiler mülkiyet hakkına göre daha sınırlıdır. Fakat ayniliğinde bir sınır söz konusu değildir. Ve sınırlı ayni haklar; istihkak ve el atma davası ile korunur. Sınırlı ayni haklarla mülkiyet hakkı sınırlanmaktadır.
İrtifak hakları nedir? Mülkiyetin içeriğindeki kullanma ve yararlanmaya ilişkin hakların bir kısmı veya tamamının kullanılmasını içermesi veya engellemesidir. Aktif kullanım varsa olumlu irtifak, pasif kullanım varsa olumsuz irtifaktır.
Rehin hakları nedir? Ayni teminattır. Bir alacağı temin etmek üzere eşya veya hak üzerine kurulur. Alacak ödenmediği taktirde alacaklı rehnin paraya çevrilmesini ister ve rehin paraya çevrilir, getirisinden alacaklı tatmin edilir, alacaklı alacağını alır. Doğrudan yetki abusus yetkisinde söz konusu olmaktadır. Rehin hakkı, eşyanın değerine ilişkin bir ayni haktır. Kullanamazsınız, yararlanamazsınız, ancak değerinden alacağınızı elde edebilirsiniz.
Taşınmaz yükü nedir? Taşınmaz yükünün Türk hukukunda hiç uygulaması olmamıştır. Eşyaya bağlı bir borç niteliğindedir. Büyük bir bostanınız var, bir domates fabrikasıyla iş yapıyorsunuz. Domates fabrikası, domateslerinizi almak istiyor. Diyor ki her sene bana şu kadar domates teslim edeceksin diyor. Rehin hakkına benzer bir teminat söz konusu. Eğer edimlerinizi yerine getirmezseniz, doğrudan doğruya sizin eşyanızı paraya çeviriyor alacaklı (veya taşınmaz yükü sahibi de diyebiliriz).
Kişiye bağlı ayni hak – Eşyaya bağlı ayni hak
Ayni hak sahibinin belirleniş şekline göre bir ayırım yapılmaktadır. Bir ayni hak belirli bir kişiye de tanınmış olabilir, ya da bir taşınmazın maliki kim olursa olsun onun lehine tanınmış olabilir. Mülkiyet hakkı da bu şekilde olabilir, irtifak hakları da bu şekilde olabilir, yani bunlar bir kişiye tanınabilir. İrtifak haklarından intifa ve oturma hakkı kişiye bağlı tanınır. Diğer irtifak hakları eşyaya bağlı da, kişiye bağlı da tanınabilir. Eğer herhangi bir kişiye tanınmış ise kişiye bağlı ayni hak deriz. Eğer belli bir malın sahibine tanınmış ise (maliki kim olursa olsun ona tanınmış ise) eşyaya bağlı ayni hak deriz. Öğretide, kişisel irtifak, arzi irtifak terimleri de kullanılıyor. Hoca, kişisel irtifak kullanımına karşı. Neden? Çünkü kişisel irtifak denilince, kişiye bağlı irtifakların sanki kişisel bir hakmış (ayni hak değilmiş de) gibi izlenim yaratmasından ötürü hoca, kişisel lafını irtifaklarla, ayni haklarla bir araya getirilmesine karşı. TMK 779’da eşyaya bağlı ayni hak değil de “taşınmaz lehine irtifak hakkı” ifadesi kullanılıyor. Eşyaya bağlı ayni haklarda durum şöyle; eğer bir ayni hak; mülkiyet ya da irtifak hakkı; kim olursa olsun bir taşınmazın malikine tanınmış ise, bu taktirde mülkiyetine bağlı olduğu eşyadan ayrı olarak devredilemiyor, ayrı olarak tasarruf edilemiyor, ancak bağlı olduğu eşya devredilirse onunla birlikte devrediliyor. Eğer eşya rehnediliyorsa, rehnin de kapsamına giriyor.
Ayni Haklara Hakim Olan İlkeler
1) Belirlilik ilkesi
Bir eşya, tüm olarak bir ayni hak konusu. Mesela bir hayvan gövdesi; kulakları Ece’ye, bacakları bana, gözleri Doruk’a ait olması mümkün değil. Bu nedenle bir eşya bütün bütünleyici parçaları ve tümüyle ayni hak konusu olur deriz. Bunun bir istisnası kat mülkiyetidir. Belirlilik ilkesi bakımından 854. maddede önemli bir kuralımız var. (TMK 854/2; Bölünen taşınmazın parselleri tapu kütüğüne ayrı ayrı kaydedilmedikçe rehne konu olamaz.) Belirlilik ilkesini ortaya koyan kural budur. Bir taşınmaz tapu kütüğüne kaydedilmiş. Çok büyük bir taşınmazınız var, gelip de yarısını rehnediyorum diyemezsiniz. Toprak ve imar ile ilgili mevzuata göre bölünebiliyorsa olur fakat olmuyorsa olmaz.
2) Açıklık ilkesi
Hak güvenliği; Bir kimsenin malvarlığında elverişsiz bir değişikliğin onun rızası olmadan meydana gelmemesini ifade eder. İşlem güvenliği ise, bir kimsenin malvarlığında beklediği elverişli bir değişikliğin, onun bilmediği nedenlerle meydana gelmemesini ifade eder. Hak güvenliği, eşya hukukunda malik açısından büyük önem taşıyor. İşlem güvenliği ise malikle ilişkiye girecek kişiler bakımından büyük önem taşıyor. Ayni haklar, herkese karşı ileri sürülebilen haklardır, aynı zamanda devredilebildiği için işlem güvenliği çok önemlidir.
3) Güvenin korunması ilkesi
Taşınırlarda zilyetlik, taşınmazlarda tapu sicili ile ayni hak dışa açıklanır. Bazen gerçek hak durumu ile dışa akseden hak durumu farklı olabilir. Bu durumda hukuk düzeni bu açıklanan duruma güveni koruma yoluna gidilmiştir. Taşınmazlarda bu güven mutlaktır, taşınırlarda sınırlandırılmıştır. Kanun koyucu, çatışan bu iki çıkar arasında bir seçim yapmak zorundadır. Ve bu seçimde, tescile ve zilyetliğe güvenenlerin edinimlerini, kazanımlarını kural olarak koruma yoluna gitmiştir. Bu koruma, taşınırlarda daha sınırlı, fakat taşınmazlarda çok geniş kapsamlıdır. Böylelikle işlem güvenliğini de korumuş olmaktadır. Peki hak güvenliği ne olacak bu durumda? Devlet, yanlış sicil tutmadan dolayı sorumlu oluyor, yolsuz tescilden ötürü devlet de onlara karşı tazminatla yükümlü oluyor.
4) Sınırlı sayı ve tipe bağlılık ilkesi
Ayni haklarda istediğiniz ayni hakkı yaratamazsınız. Hangi ayni haklar yaratılabilinir? Ancak kanunda öngörülmüş ayni haklar yaratılabilinir. Aynı zamanda bu ayni hakların içeriğini belirleme konusunda da tarafların fazla bir özgürlükleri yoktur. Mülkiyette birkaç noktada, rehinde ondan da az noktada içerik belirleme özgürlüğü vardır. Bir tek irtifak haklarında biraz daha geniş olmak suretiyle içerik belirleme özgürlüğü vardır.
5) Ayni hakkın hak düşürücü süreye ve zamanaşımına tabi olmaması ilkesi
Kural olarak yenilik doğuran haklar hak düşürücü süreye tabidir. Re’sen dikkate alınır. Alacak haklarındaki zamanaşımı defidir. Ayni haklarda hak düşürücü bir süre söz konusu olmaz. Kadastro kanununda bir 12. madde vardır, kara bir leke. Kadastro tutanakları kesinleştikten sonra önceki haklara dayanarak dava açma hakkı 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi tutulmuştur.