Mum’un kısa öyküsü

Sessizce uyandı.

Parmaklarının üstüne basarak salona doğru ilerledi.

Masada hala yanmakta olan mumu gördü.

Estetik adımlarla muma doğru ilerledi.

İlerledikçe vücudundaki büyük sızı artıyordu.

Muma yaklaştı. Odadaki tek ışık kaynağına gitgide daha yakındı şimdi.

Mumun çevresi dışında her yer zifiri karanlıkla kaplıydı.

Karanlıkların ortasındaki aydınlık onun canını yakıyordu.

Daha fazla ilerleyemedi. Ayakları onu daha fazla taşımıyordu.

Gitmek istiyor ama gidemiyordu.

 

Olduğu yerde duruyordu. Şaşkın ve acı doluydu.

Uzaktan, ama çok uzaktan bir müzik sesi işitmeye başladı.

Bu çalan Chopin olmalıydı. Nocturne no 2.

Piyano dersleri almayı bırakalı tam tamına iki ay olmuştu.

Bu iki ayda parmaklarının arasındaki kavisler gitgide kapanmış, piyano çalmaya elverişsiz parmaklar haline geri dönmüştü.

Piyano çalmayı ne kadar özlediğini düşündü. Yıllarca dokunduğu tuşlara artık dokunamazmış gibi hissediyordu.

Muma doğru bir adım daha attı. Bu adım diğerleri arasında en zor olanıydı.

Çok yaklaşmıştı. Elini uzatsa söndürecek kadar yakındı artık.

Ama bir güç onu tutuyordu. Söndürmesine engel oluyordu.

Bu da sönerse artık her şey bitmiş olacaktı. Çektiği tüm acılar, tüm ızdıraplar, tüm yaşanmışlıklar…

Bir anda son bulacaktı.

Müzik ansızın kesildi. Omuzlarından dirseğine kadar dehşet bir karıncalanma yaşıyordu. Sanki yavaş yavaş bütün vücuduna felç iniyormuş gibi hissediyordu. Ne yapacağını bilemeyerek şaşkınca kalakaldı.

İstediği de bu değil miydi zaten? Yalnızca omuzlarından dirseklerine kadar olan bir felç değil, bütün vücudunu sarması gereken bir felçti, onun istediği. Ve bir daha asla hareket edememek, konuşamamak, hatta susmamak da.

Bir an büyük bir kararsızlığa düştü. Ne yapmak üzereydi? Farkında mıydı? Bu son mumu da söndürdüğünde bütün acıları ve ızdıraplarıyla birlikte yeşeren umutları da yok olacaktı.

Ama onca zamandır istediği şeye bu kadar yaklaşmışken vazgeçebilir miydi? Eylemsizliğe bu kadar yakınken…

Müzik birdenbire tekrar başladı. Ama bu sefer duyduğu Beethoven’dı. Ay ışığı sonatı. Sonu kötü biten filmlerin müziği. Küçüklüğünden beridir ne zaman bunu çalsa hüzne boğulurdu.

Ne kadar keder dolu notalar olsa da ufak bir ümit kıvılcımı da taşımaktaydı. Özellikle de karanlığın içinde parlayan aydınlığa benzetirdi müziğin tam ortasındaki notaları.

Vazgeçecek miydi?

İşaret ve orta parmağı mumun etrafında dolanıyordu. Son defa kendini sorguluyordu. Bunu yapabilecek miydi? Yeteri kadar cesur muydu?

İşaret parmağıyla yavaşça ateşe değdi. Ateş artık canını acıtmıyordu. Ama ateşi söndürmek canını acıtacak mıydı? Bunca yaşanmışlığa, mutluluğa, sevince, hatta ve hatta çabaya saygısızlık olacak mıydı?

Saygıdan uzaklaşalı çok olmuştu. Boş düşüncelerdi bunlar. Her avcının avlanmadan önceki son düşüncelerini uzun uzadıya yaşıyordu o an. Her katilin pişmanlığını, henüz katil olmadan hissediyordu damarlarında.

Elveda demek için çok gençti. Fakat biliyordu ki ait olduğu yere çok geç kalmıştı zaten. Fakat elveda demek için çok yorgundu da.

Belki de uyuyor olmalıydı tam o an. Belki de ayrılık vakti gelmişti.

Ateşe değen işaret parmağı hala ateşin üzerindeydi. Artık acıyı hissetmiyordu. Tekrardan başlama imkanı var mıydı acaba? Çok da merak etmiyordu. Tekrardan başlasa bile muhtemelen hatırlayamacaktı, neden gitmek istediğini.

 

Oysa kendisine son aylarda birçok cevap bulabilmişti. Yarını da yaşamak için birçok cevabı vardı. Bugüne kadar.

Mum elbette eriyip bir gün sönecekti. Ama görünürde kendi kendine eriyip bitmesine daha çok zaman vardı. En zor intihar doksan sene yaşayıp ecelin gelmesini beklemektir diye düşündü kendi kendine. Onun yaptığıysa mumun erimesini beklemeden, birden bire söndürmekti. Onunkisi oldukça kolay bir intihardı.

Fakat insanlar beklenmeyen bir ölümle yüzleşmekten korkmaz. Bir anda belki yatağında, belki bir depremde, belki bir puşt namludan fırlayan mermide, belki saatte 128 km/s hızla çarpan arabada ölmek elbette daha kolaydır. Çünkü sorgulayacak fazla zamanın olmaz. Ama eğer sen kendi ölümünü belirliyorsan; bu yüzleşme demektir. Bu cesaret demektir. Bu, gerçek anlamda bir sorgulama demektir. Hayatın muhasebesini iyi yapmak demektir. Fakat bunların hepsi bir anda olmaz. Mumu söndürmeden hemen önce de olmaz hepsi. Tek bir mumun kaldığını, ve o mumu da söndürmek istediğini anladığında sorgular insan bunları. Muma her adımda daha da yaklaştığını anladıkça sorgular. İşaret parmağını ateşe değdirdikten sonra sorgulamaz. Muma adım atmaya başladığın andan itibaren sorgulamalısın. Fakat elin ateşe değdiği anda hala aklında soru işaretleri varsa, eylemsizliğe geçişin o kadar da zor olur.

Belki de pişman olmuştur şimdilerde, eğer hala hissedebiliyorsa;

İşaret parmağının başladığı işi orta parmağıyla sonlandırdığı için.

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir