bedbinin hayat rehberi
“…kendimi ifade ve eşya ile münasebetimi tayin ve kainattaki yerimi tespit gibi hususlarda yetersiz hissediyorum…”
bak şehla parmaklarımın arasında
bitiveriyor gene duman düdüğü
boğazımdan dökülen gece sözcükleri
yine canını acıtıyor birilerinin, senin gibi birilerinin
yüzümdeki erozyondan mı kaynaklı bilinmez,
silip götürmüş bütün gülümsemelerimi
bak gökyüzü ne acı çalıyor da akıtıyor gözyaşlarını üstümüze
dönüveriyor gene gün, gündüzden geceye
ama nabzım atıyor, ölmeyeceğim ben bugün de
gene de ancak yeni bilenmiş bir bıçak
kesip ayırabilir bizi birbirimizden
dilin yüzüstü yatan bedenime çevrilmiş bir namlu sanki
ve ansızın yakından açılan
ve suratımda patlayan bir ateş misali
ölümün dokunuşunu hissettim ama hala sağım
dokunmadım geceyarısının karanlığına
kara bir giysi var üstümde, ama saklanmak için değil,
soyutlayabilmek için benden başka herkesi
kendimi korumak için kendimden
tutsağı olduğum sözcükleri
salıverilen kuşlar gibi çevreme dağıtırken
bak senin hayali kolların arasında
akşamdan kalma küfürler boyu yürüdüm sahilin yalnız yollarında
boğazımdan dökülen tükürükler kadar acı değil aslında
sonra girip de bir iplikçiye
bir takım ilmiklerin ne kadar dayanacağını sordum
oysa ki içimdeki ölmek hissi, refleksten ibaret
“…yüzü bütün ölülerde olduğu gibi güzel, daha da önemlisi yaşarken olduğundan daha anlamlıydı.”