efkar-ı kayboluş
Koca bir çınarın devrilişini izleyerek çıldırıyorum
Haykırarak ağlıyorum, sesimi duyuramıyorum ona
Duymuyor beni, kelimelerim boşluğa savruk
Yapraklar hüzünlü bekleyişteler, damla damla birikiyor kederleri
Akıp gitmese bari bu çamurlu dar sokaklardan efkar-ı kayboluş
Koca bir çınarın devrilişini izleyerek çıldırıyorum
Gözlerim bir noktaya kilitlenmiş, anlatamıyorum derdimi ona
Ağzım tutuk, kelimelerim boşluğa savruk
Yapraklar iç geçiriyorlar, bir yandan da içlerini döküyorlar
Sisli toprağına bu çamurlu dar sokakların
Koca bir çınarın devrilişini izleyerek çıldırıyorum
Dokunuyorum -artık yaşamayan- gövdesine, okşamaya çalışıyorum
O güne kadar hiç düşünmemiştim bir cansızı okşamanın sevmek ol(a)mayacağını
Hissetmiyor beni, dokunuşlarım boşluğa savruk, parmaklarımsa kırılmak üzereler
İçimden geçen raylar bir yerde kesişiyorlar ve bir tek treni yok içimdeki güzergahın
Bir anda bir bütün halinde büsbütün çarpışıyorlar
Yok oluyorlar hepsi birden, benimle birlikte
Koca bir çınarın devrilişini izleyerek çıldırıyorum
Öldüğünü görüyorum boşluğun savruk boşluğunda
Dirseklerimden başlayan bir titreme alıyor tüm vücudumu
Kendimi bırakmaya çok korkuyorum boşluğa, ne olduğunu bildiğim halde
Geldiğim yere döndüğümü bildiğim halde, çok korkuyorum
Sisli toprağında bu çamurlu dar sokağın, bir yerine gömüleceğimi biliyorum
Kendimi kaybediyorum yavaş yavaş, önce bedenimin kontrolünü yitiriyorum
Sonra da yere yıkılıyorum birdenbire, belki de birdenbire değil, bana öyle geliyor
Koca bir çınarın devrilişini izleyerek çıldırıyorum
Haykırarak ağlayanlar var etrafımda duyuyorum
Duyuyorum, kelimeler en içime değin işliyorlar
Bu kadar sevildiğimi yaşarken değil de ölürken bilmek çok dokunuyor
Efkar-ı kayboluş akıp gidiyor bu dar, çamurlu sokaklardan
Allah’a ısmarladık