yeraltı

bir yastığın kenarına sinmiş saatlerdir aynı noktaya bakan iki göz bebeği,

yatağın kenarından yavaşça yuvarlanıp aşağı düşmüş bir kırık şarap şişesi,

ölümü beklemek mi güneşi doğurmak mı daha uzun sürer saat 04:00’ten sonra

 

çaydanlığı tazelemeden yak altını, balkonun köşesinde yumurtalar olacaktı

onlar da benim gibi bir köşede çürümeyi bekliyorlardı, az önceye değin

neyse ki karnımız da doydu bir gün daha, ahlak yasalarına takılmadan

 

akıllı bir adam kendine karşı acımasız değilse, gururlu da olamaz

bense sınırsız gururum yüzünden kendime hiç acımıyorum

nefret edercesine küçümsüyorum, herkesin de bana aynı gözle baktığını düşünüyorum

 

sigaramı yakıp ışıkları izliyorum gecenin bitimine yakın bir saatte, köyün en işlek caddesinde

ardından demir parmaklıklara benzeyen dış kapıyı paslanmaya yüz tutan anahtarla açıyorum

gereksiz bir iş peşinde olduğumu bilerek çatı katına doğru çıkıyorum, oysa ben zemin katta oturuyorum

 

sonra apartman boşluğundan bırakıyorum kendimi

 

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir