belki yağmur, belki de sen
ben uykudayken başlamış yağmur
trabzanları ıslak apartmanın
onarılmayan çatısından sızmış içeri
ruhum gibi
mutad meskeni yokluktu onun
kimi zaman gider
kimi zaman giderdi
yokluğun içerisine doğru bir yokuşu tırmanırdı, yorulurdu
ağaç dallarından kopan sonbahar yapraklarının yerini
ilkbaharda açan taze ve genç olanları aldı
onarılmayan çatının yeriniyse
neyse işte
sarı duvarlara kafayı dayayıp da
öyle dinlemek isterdi kuşların sessizliğini
görmeyi zifiri karanlığı gözlerin tam ortasına doğan
ve tatmayı acıyı, en içten ve en yoğun
ben uykudayken başlamış yağmur
ve ben uykudayken bitmiş
geçip giden yalnızca saatler sanırken
bir ömrün sonuna gelindi vakitsiz
kaçırmışız gerçekliği hem de uykunun en tatlı yerindeyken
belki yağmur, belki de sen