bir minik kutu
nefesimden daha yakın
vücudumdan bu kadar uzak olman
düşünülenlerden daha farklı, daha başka bir boyuta taşımak bu işi
hem de inanç yokken kanda
ufak bir ışık yüzünün sağına yansıyan duvardan
gördüğüm en parlak şey belki de
bütün yaşantım bu kutunun içindedir işte
ve onu sana verdim
ne tuhaf şey
metroda giderken kirli camdan yansıyan görüntünü izlemeye çalışmak
ellerini tutmak bir lütufmuş gibi ellerini koklamak sürekli
bitmeyen, bitmeyecek bir şeyi bilmek
yakalamak zamanı fotoğraflarda, anılarda saklamak
yanan bir ateşte kavrulmak gibi acı verici görünür kimi zaman
ama oysa kavrulan sever o ateşi, dışarıdan bakan anlamaz
nefesimden daha yakın
vücudumdan bu kadar uzak olman
ne tuhaf şey
yollar kısa gelir yeter ki omzun omzuma değsin
gözlerim kör karanlıkta, kör kuyunda bulunsa da
aslında yollar hiç bitmez, sonuna da varmaz
hem varsan da fark etmezsin
paramparça olan sırçaları bile birleştirmek bu kadar güçken
senle ben nasıl da bir olduk, inanabiliyor musun
düşünülenlerden daha farklı, daha başka bir boyuta taşıyaraktan
bu kutunun içinde yaşayan sen ve beniz
ne tuhaf şey