zug-zwang

bir metrobüs kalkıyor şafak vakti, denizin kıyısından, gökyüzüne doğru

bir teremine dokunuyor parmaklarım, önce bir anlık huzursuzluk

sonra huzura kavuşuyor boş rüzgarda salınan hava, notalarla doluyor

nedir bu böyle burnuma gelen koku, sen misin, yoksa ardında bıraktığın rüzgar mı

 

emin olamıyorum

 

sen, rüzgarın fısıltısını takip etmekle kalmayıp bir de kulaklarıma fısıldıyorsun onu

kendimi çok yüksek bir binanın en tepesinden bırakmış gibiyim sanki

rüzgar alıp götürüyor beni fısıltılarınla, fısıltısıyla

yürüyorum metrobüsün içinde, gökyüzüne doğru, şafak vakti

 

ayakta duramıyorum

 

kelimeler çok da kifayet içermiyorlar çoğu zaman, yaşanılan önemlidir her zaman

anlatılandan ziyade, yaşanılan

 

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir