Mahagonny Kenti – Bertolt Brecht

Mahagonny Kenti

KİŞİLER:

PAUL

HEINRICH

JAKOB Ağaçyarıcılar

JOSEPH

LEOKADJA BEGBICK

ALLAHSIZ MOSES

KİTAPSIZ WILLY

JENNY

MAHAGONNY’Lİ KADIN VE ERKEKLER,

Mahagonny’nin ilk uygulamasında, oyun kişilerinin adları, «Amerikancılığa uygun olarak Amerikalı adlarından oluşuyordu: Jimmy, Fatty, Jack, Billy, Joe, vb. Ancak, Weill, «Amerikan adlarının kullanılmasının, «Amerikancılık» ve «Vahşi Batı» gibi, yanlış bir düşüncenin doğması tehlikesine yol açabileceği» sonucuna varıyor, Brecht’in de onayıyla, şu nota yer veriliyordu: «Parayla sağlanan eğlence her yerde aynı olduğundan, ayrıca, eğlence kenti Mahagonny, en geniş anlamda, uluslararası olduğundan, başlıca oyun kişilerinin adları alışıldık (yani yerel) adlara her zaman çevrilebilir. Alman uygulamaları için şu adlar salık verilebilir: (Fatty/Şişko yerine) Willy, (Jim/Jimmy Mahoney yerine) Johann Ackermann, (Brecht’in 1927’de kendisi için bir şiir yazdığı, dünya ağır sıklet dünya şampiyonu Jack O’Brein yerine) Jakob Schmidt, (Bill yerine) Tasarrufçu Heinrich, (Joe yerine) Joseph Lettner.»*

Çeviride biz de Weill-Brecht’in bu notuna göre, adların Türkçeye uygulanıp uygulanamayacağını düşündük. Hatta, adların Türkçe karşılıkları olduğunu da gördük; örneğin (Jakob yerine) Yakub, (Joseph yerine) Yusuf, (Moses yerine) Musa, vb. Ama ancak oyunun tüm bir «yeniden uyarlama» sonunda Türkçe adların kullanılmasının doğru olacağı düşüncesiyle, oyunun son biçiminde yer alan adları olduğu gibi kullandık.

Adların önünde yer alan sıfatları ise şöyle çevirdik: «Dreieinigkeits Moses» – «Allahsız Moses». Oyunun ingilizce çevirisinde de Almancadakine tam karşılık verecek biçimde «Trinity Moses» olarak geçen ve Türkçede (Tanrı, Oğul ve Kutsal Ruh’un birlikteliği olarak) «Teslis» anlamına gelen bu sıfatlı özel adı, Türkçedeki yabancılığını düşünerek ve kişinin oyunda sabıkalı bir kişi olarak yer aldığını, ayrıca, boksta adam öldürdüğünü, oyunun baş kişisini ölüme gönderdiğini ve oyunun sonunda «Allah» rolünü oynadığını gözönünde tutarak, tersinlemeli bir biçimde, «Allahsız Moses» olarak çevirmeyi uygun gördük. Yine bu doğrultuda, «Willy der Prokurist» adını da «Kitapsız Wil-

* İngilizce çeviriye yayımcıların notundan.

ly» olarak çevirdik, ilk uygulamada «Fatty, the Bookkeeper», İngilizce çevirisinde «Fatty the Bookie» olarak geçen (ve «Muhasebeci», «Kayıt kâtibi», «Vekilharç», «Dava vekili», «Maslahatgüzar», vb. anlamına gelen) bu adı, yine kişinin sabıkalı bir kişi olduğunu, ayrıca Moses ile birlikte bir birlik oluşturduklarını düşünerek, yine tersinlemeli biçimde, «Kitapsız Willy» olarak çevirmeyi uygun gördük.

A. Ç.

1.

MAHAGONNY KENTİNİN KURULUŞU

(Büyük bir külüstür kamyon ıssız bir yerde durur.)

KİTAPSIZ WILLY : Hop dedik, devam edelim!

ALLAHSIZ MOSES : İyi ama, araba stop etti.

KİTAPSIZ WILLY : Ya, devam edemeyiz, o halde. (Duraksama.)

ALLAHSIZ MOSES : İyi ama, etmemiz lâzım.

KİTAPSIZ WILLY : İyi ama, önümüz çöl.

ALLAHSIZ MOSES : İyi ama, aynasızlar arkamızda, suratımızdan tanırlar.

KİTAPSIZ WILLY : Ya, geri dönemeyiz, o halde.

(Kamyon basamağının üstüne oturup, siga ra içerler.)

ALLAHSIZ MOSES : Yukarki sahillerde altın bulurduk.

KİTAPSIZ WILLY : Ya, koca sahil.

ALLAHSIZ MOSES : Ya, gidemiyoruz ama.

KİTAPSIZ WILLY : İyi ama, altın bulurduk.

ALLAHSIZ MOSES : Ya, ama, koca sahil.

(BAYAN LEOKADJA BEGBICK kamyondan görünür.) Ne, o gitmiyor mu?

ALLAHSIZ MOSES : Gitmiyor.

BEGBICK : İyi, biz de burda kalırız, o halde. Ne de-

mişler, erişemeyeceğin yere uzanma. Bakın, ordan gelenler söylüyor, ırmaklardan altın sızmazmış kolay kolay. Zahmetli iş, bize göre değil. Şöyle baktım adamların suratına, benden söylemesi, altın akıyor! insanlardan altın sızdırmak çok daha kolay!

İyisi burda bir kent kuralım

Adı olsun Mahagonny

Yani: Tuzakkent!

Dörtdörtlük bir tuzak

Yağlı müşteri düşürmek için tam.

Heryerde çalış dur, sıkıntı çek

Burdaysa eğlence.

Ne ister bu dünyada

Dert etme hiç, yaşamaya bak sen

İşte sırrı altının.

Cinle viski.

Kızlar, oğlanlar.

Tam bir hafta sürecek, yedi gün şahane bir tatil

Hem korkunç tayfunlar ulaşamaz buraya.

Patırtı, gürültü hiç yok

Sigara içsin, geceyi seyretsin herkes

Döğüş de olsun, üç gün üç gece

Ama hakça olsun, tam kıran kırana.

Dikin şimdi şu kamış oltayı şuraya, şu bezi de gerin üstüne, altın sahillerinden gelip geçerken o gemiler görsünler bizi.

Kurun tezgâhı

Ağacın altına:

Nah işte kent.

Tam orta şurası:

«Kafana Göre Takıl Tavernası»

WILLY ile MOSES : Nerden çıktı şimdi Mahagonny?

Her şey boktan işte ondan

Ne rahat var çünkü

Ne huzur, güven

Kalmadı artık

Tutunacak tek bir dal.

2.

DAHA SONRAKİ BİRKAÇ HAFTA İÇİNDE BİR KENT YÜKSELİR VE İLK «TİMSAHLAR» GELİP YERLEŞİR.

(Jenny ile altı genç kız ellerinde büyük bavullarla gelirler, bavulların üstüne oturup Alabama Şarkısı’nı söylerler.)

Oh, show as the way to the next whisky- bar

Oh, don’t ask why, oh, don’ta ask why!

For we must find the next whisky-bar

For if we don’t find the next whisky-bar

I tell yo we must die!

Oh, moon of Alabama

We now must say good-bye

We’ve lost our good old mamma

And must have whisky

Oh, you know why.

Oh, show as the way to the next pretty boy!

Oh, don’t ask why, oh, don’t ask why!

For we must find the next pretty boy

For if we don’t find the next pretty boy

I tell yo we must die!

Oh, moon of Alabama

We now must say good-bye

We’ve lost our good old mamma

And must have boys

Oh, you know why.

Oh, show as the way to the next litlle dollar!

Oh, don’t ask why, oh, don’t next ask why!

For we must fınd the next little dollar

For if we don’t find the next little dollar

I tell yo we must die!

Oh, moon of Alabama

We now must say good-bye

We’ve lost our good old mamma

And must have dollar

Oh, you know why.

(Genç kızlar bavullarıyla birlikte çıkarlar.)

3.

BİR CENNET KENT KURULDUĞU HABERİ BÜYÜK KENTLERE ULAŞIR.

(Projeksiyondan büyük bir anakent ve birçok insan yüzleri görülür.)

ERKEKLER : Biz kentlerde yaşarız. Lağım akar altında

Yaşanmaz oldu, üstünde dumanlar

Hiç tadı yok. Tıkılmışız buraya.

Ölüp gidiyor hem kentler, hem de insanlar.

(KİTAPSIZ WILLY ile ALLAHSIZ MOSES pankartlarla gelirler.)

KİTAPSIZ WILLY : Şamatadan uzakta…

ALLAHSIZ MOSES : -Hiç burdan tren mren kamyon da geçmez –

KİTAPSIZ WILLY : … bir Altınkent Mahagonny.

ALLAHSIZ MOSES : Nerdeydi herkesin aklı fikri.

KİTAPSIZ WILLY : Kimse memnun değil büyük kentlerden.

Bugün hiç kimse, büyük şehir sevmiyor.

Şimdi herkese Mahagonny, Altınkent.

ALLAHSIZ MOSES : İçkiler sudan ucuz.

KİTAPSIZ WILLY : Hem gürültüden geçilmiyor kentler

Ne rahat kaldı, ne huzur

Yok hiç tutunacak tek bir dal.

ALLAHSIZ MOSES : Herşey boktan ondan.

WILLY ile MOSES : Gelin görün, ne varsa

Mahagonny’de var

Çektikçe hava

Taptaze havayla dolar insan.

Tertemiz gökyüzü

Halis tütün!

Varsın batsın bu dünya

Dert değil ya sana

Ha hanya ha konya

Otur düşün.

ERKEKLER : Biz şehirde yaşarız. Lağım akar altında

Yaşanmaz oldu, üstünde dumanlar

Hiç tadı yok. Tıkılmışız buraya.

Ölüp gidiyor hem kentler hem de insanlar.

KİTAPSIZ WILLY : Dosdoğru Mahagonny!

ALLAHSIZ MOSES : Nerdeydi herkesin aklı fikri.

4.

BİRKAÇ YIL İÇİNDE, HAYATINDAN MEMNUN OLMAYAN NE KADAR İNSAN VARSA HEPSİNİN YOLU ALTINKENT MAHAGONNY’YE DÜŞER.

(Dört erkek: PAUL, JAKOB, HE1NRICH, JOSEPH, ellerinde bavullarıyla gelirler.)

Doğru Mahagonny!

Mis gibi havası.

Kadın budu, dana eti

Viskisi, kumarı.

Ne güzelsin

Parla Alabama

Mehtabı!

İşte geldik burdayız

Koynumuzda paramız

Gülsün artık ablak

Koca suratın senin.

Doğru Mahagonny!

Rüzgârı eder mest.

Her taraf ebegümeci

Ne yaparsan serbest.

Ne güzelsin

Parla Alabama

Mehtabı!

İşte geldik burdayız

Koynumuzda paramız

Gülsün artık ablak

Koca suratın senin.

Doğru Mahagonny!

Fora pupa yelken.

Me-de-niyet me-de-niyet

Bizleri bekleyen

Ne güzelsin

Parla Alabama

Mehtabı!

İşte geldik burdayız

Koynumuzda paramız

Gülsün artık ablak

Koca suratın senin.

(Erkekler çıkarlar.)

5.

BİR GÜN MAHAGONNY’YE BAŞKA İNSANLAR ARASINDA PAUL ACKERMANN DA GELİR. ANLATMAK İSTEDİĞİMİZ ÖYKÜ İŞTE ONUN ÖYKÜSÜ.

(Mahagonny iskelesi. Dört erkek, «Mahagonny’ye Gider» yazılı bir yol işaretinin önünde beklerler. Yol işaretinin üstünde bir fiyat tabelası asılıdır.)

PAUL : Yabancı bir yere gelince

İlk önce şaşırıp kalıyor insan.

JAKOB : Olaya nereden başlamalı.

HEINRICH : Kime hırlamalı.

PAUL : Kime selâm çakmalı.

PAUL : Zorluk da burda, yabancı bir yere gelince.

(BAYAN LEOKADJA BEGB1CK elinde büyük, bir listeyle girer.)

BEGBICK : Ah, sayın baylar

Buyrun, hoşgeldiniz

(Elindeki listeye bakar.)

Siz herhalde Sayın Paul Ackermann

Çok ünlü bıçak sallamada?

Bir cin tonik size mutlak şart

Yatmadan önce akşam.

PAUL : Sağolun.

(Karşılıklı selamlaşırlar.)

Sizin için özel, Bay Jakob Schmidt

Nasıl süslendik bakın.

JAKOB : Memnun oldum.

BEGBICK : Siz de, Sayın Bay Merg?

(PAUL onu tanıştırır.)

Evet, Heinrich Merg.

BEGBICK : Ve Bay Lettner?

(PAUL onu tanıştırır.)

Alaska Kurdu Joe.

BEGBICK : Öyle memnun olduk ki bir bilseniz, sizler için özel indirim var. (Fiyat tabelasında değişiklik yapar.)

HEINRICH, JOSEPH : Çok sağolun! (El sıkışırlar.)

BEGBICK : Önce güzel kızlara bir göz atmak ister misiniz?

ALLAHSIZ MOSES (Kızların afişlerini getirir, asar.)

Sayın baylar, her erkeğin gönlünde bir kadın yatar.

Kimine tombul gelen, kimine zayıf görünür.

Bu kalçalar tam size göre, Bay Joe.

JAKOB : Şurdaki sanırım bana olabilir.

JOE : Benim kafamdaki daha esmer.

BEGBICK : Ya siz, Bay Merg?

HEINRICH : Beni boşverin.

BECBICK : Siz Bay Ackermann?

PAUL : Resimden bir şey anlamam. Elleyip bakmam lâzım önce, aşk avucumda mı diye. Dizilin Mahagonny güzelleri Para bizde, sizde ne var?

JAKOB, JOE HEINRICH : Tam yedi yıl şu Alaska

Hem soğuk var, hem para

Dizilin, Mahagonny güzelleri

İş hazırsa, peşin para.

JENNY ile ALTI GENÇ KIZ : Merhaba, demek sizin Alaska

Hem soğuk var, hem de para?

PAUL : Merhaba, Mahagonny güzelleri.

JENNY İLE ALTI GENÇ KIZ : Bizleriz Mahagonny güzelleri

Bizde iş çok, siz paradan söz edin.

BEGBICK (JENNY’yi gösterir.)

İşte sizinki Bay Jakob Schmidt.

Tam size göre bu kalçalar

Elli dolar etmezse geri verin.

JAKOB : Otuz dolar!

BEGBICK (Omuz silkerek JENNY’ye bakar.)

Otuz dolar!

JENNY : Ah, düşünün bir, Bay Jakob Schmidt

Ah, düşünün bir, otuz dolar da nedir ki!

Bir çift çorap, hepsi o.

Memleket Havanna

Orda beyaz bir anam vardı

Hep derdi ki bana:

«Satma ha kendini

Benim gibi yapıp da birkaç banknota

Bak ben ne hale geldim gör işte».

Ah düşünün bir, Bay Jakob Schmidt

JAKOB : Peki, yirmi dolar.

BEGBICK : Otuz, bayım, otuz.

JAKOB : Kapandı.

PAUL : Belki alırım. (JENNY’ve döner.) Adın ne, ha?

JENNY : Jenny Smith, yer Oklahoma

Buralardayız dokuz haftadır.

Düştük işte büyük şehirlerden

Geri çevirmem hiç ne istenirse.

Bilirim sizin gibi Paul’leri Alaska’dan

Ölmekten beterdir sizin oralar.

Zengin olup döner ama ordan insan

Cebinden sonra oluk oluk para akar

Acısını çıkarırsın Mahagonya’dan.

Ah, Paul’um, sevgilim benim.

Aklın oramda sizin

Oram buram, hep senin, Paul’cüğüm

Ah, Paul, otur, işte dizim

Ah, Paul, bak ben hiç sevmedim.

Ah, gel ama, bir tek at, Paul’cüğüm!

PAUL : Oldu, aldım seni.

JENNY : Haydi, gidelim.

(Mahagonny’ye doğru yola çıkacakları sırada, o yönden bir takım insanlar ellerinde bavullarla gelirler.)

JOE : Bu adamlar da kim?

BAVULLU ADAMLAR : (Acele acele ) Kalktı mı gemi?

Yo, allaha şükür, orda!

(Bavullu adamlar iskeleye koştururlar.)

BEGBICK : (Arkalarından söver.) Öküzler, kuş beyinliler! Koşturuyorlar gemiye. Cepleri hâlâ para dolu. Bok herifler! Hırtlar!

JAKOB : Acaip iş, gidiyorlar.

Güzel yer bırakılmaz

Ortada bir terslik yoksa.

BEGBICK : Siz ama, sayın baylar

Tam istikâmet Mahagonny.

Hay allah, unutmuşum

Viskilerde bir indirim daha var.

(Bir önceki fiyat tabelasının üstüne daha düşük fiyatlı, yeni tabelayı asar.)

JOSEPH : Bizim Mahagonny, dedikleri gibi değil

Şaşa kaldım, ucuz her şey.

HEINRICH : Bence her şey çok çok pahalı.

JAKOB : Sence nasıl, Paul, iyi mi burası?

PAUL : İyidir, biz nerdeysek.

JENNY : Ah, Paul, otur, işte dizim.

ALTI GENÇ KIZ : Ah, Paul, otur, işte dizim.

JENNY ile ALTI GENÇ KIZ : Ah, Paul, bak ben hiç sevmedim.

Ah, gel ama, bir tek at, Paul’cüğüm!

JENNY, ALTI GENÇ KIZ,

BEGBICK, PAUL, JAKOB,

HEINRICH, JOSEPH :lşte o, bütün Paul gibiler Alaska’dan

JENNY ile ALTI

GENÇ KIZ : Orada ölmekten beter olurlar.

PAUL, JAKOB

HEINRICH,

JOSEPH : Zengin olup döner ama ordan insan

JENNY ile ALTI

GENÇ KIZ : Cebinden sonra oluk oluk para akar

Acısını çıkarırsın Mahagonnya’dan.

(Hepsi birden Mahagonny’ye doğru yola koyulurlar.)

6. •

SÖZLÜ DERSLER

(Mahagonny kent haritası. PAUL ile JENNY gezinir.)

JENNY : Öğrendim artık, erkeklerle ben tanışınca,

hep sorarım, neye alışık. Söyleyin bakalım,

nasıl olayım.

PAUL : Olduğun gibi kal, daha hoş. Bana «sen»

diyorsanız, tamam derim, hoşlanıyor benden.

JENNY : Söyle, Paul, saçlarım bak nasıl olsun?

Düz mü, dalgalı mı?

PAUL : Her türlü olabilir, durum ne gösterirse.

JENNY : Peki, ya iç çamaşırlar, arslanım? Elbise

allı içetek giyeyim mi, giymeyim mi?

PAUL : Giyme, tabii.

JENNY : Gayet tabii, Paul’cüğüm.

PAUL : Sen söyle, peki?

JENNY : Şimdi bu şeylerin sözü mü olur?

7.

BÜTÜN BÜYÜK GİRİŞİMLER BİR BUNALIM YAŞAR.

(Projeksiyondan Mahagonny’deki suç ve borsa istatistikleri görülür. Yedi değişik fiyat listesi. «Kafana Göre Takıl Tavernasının barında ALLAHSIZ MOSES ile KİTAPSIZ WILLY oturmaktadır. BEGBICK, yüzü beyez krem boyalı, hızla içeri girer.)

BEGBICK : Willy, Moses! Willy, Moses, gördünüz

mü? Gidiyor yine hepsi! İskeleye üşüşmüşler. Ordalar gördüm.

KİTAPSIZ WILLY : Burda onları tutacak ne varki! Bir ikram içkisi, gerisi bomboş bir sessizlik….

ALLAHSIZ MOSES : Ne biçim insan bunlar! Bir balık tutmaya görsünler, mutlu oluyorlar hemen. Yaksınlar bir sigara, otursunlar, onlardan iyisi yok…

BEGBICK, WILLY, MOSES : Ah, bizim Mahagonny, iş yapmıyor neden ki.

BEGBICK : Viskinin fiyatı bugün on dolar.

KİTAPSIZ WILLY : Yarın onsekiz dolar olur mutlaka.

ALLAHSIZ MOSES : Yükselmez artık yeniden.

BEGBICK, WILLY, MOSES : Ah, bizim Mahagonny , iş yapmıyor neden ki.

BEGBICK : Aklım almıyor doğrusu! Herkes bir şeyler istiyor, sonra ne versem gidiyor. Hani ne verelim yani, kalsınlar diye?

BEGBICK, WILLY, MOSES : Ah, bizim Mahagonny, iş yapmıyor neden ki.

BEGBICK : Birgün dayamıştık sırtımızı duvara

Bir adamla

Konuşmuştuk şundan bundan

Aşktan söze başlamıştık.

Kalmayınca para

Kalmadı aşkın anlamı.

WILLY, MOSES: Her şey para,

Her şey para.

BEGBICK : Tam ondokuz yıl oluyor ayakta kalmak

için verdiğim mücadele, yıktı beni, bilirdi.

Buydu en son büyük plânım: Mahagonny,

bir tuzakkent. Ama hiç kimse düşmüyor tuzağa. ..

BEGBICK, WILLY, MOSES : Ah, bizim Mahagonny, iş yapmıyor neden ki.

BEGBICK : Haydi, o halde, dönüyoruz

Yine düşelim yollara binlerce şehre.

Yine geri sayalım ondokuz yılı.

Dönüyoruz!

Haydi, toplanın.

KİTAPSIZ WILLY : Tabii, Bayan Begbick! Ya, Bayan Begbick, sizi de orda bekliyorlar zaten! (Gazeteyi okur.) Pensacola’ya bir baskın yapan şerifler, peşine düştükleri Leokadja Begbick adında bir kadını her yerde aradıktan sonra çekip gittiler…

BEGBICK : Ah! Kurtuluş yok artık.

WILLY, MOSES : Ya, Bayan Begbick

Suç işlemekle bitmiyor işler. Başı belaya girenler

Genç ölürler.

BEGBICK : Ah, paramız olsa!

Azıcık paramız olsa

Tuzak olmayan şu bizim tuzakkente

Zor gelirdi aynasızlar!

O yeni düşenler var ya bugün?

Para onlardadır olsa olsa.

Onlar bırakır parayı.

8.

ARAYAN HER ZAMAN BULMAZ.

(Mahagonny iskelesi. Kentten, daha önceki bavullu insanlar gibi, peşinde kendisini tutmaya çalışan arkadaşları, PAUL gelir.)

JAKOB : Paul niye koşturuyorsun?

PAUL : Beni burda tutan ne ki?

HEINRICH : Ne surat asıp duruyorsun?

PAUL : Orda bir tabela gördüm çünkü

«Yasak»mış diye yazıyor.

JOE : Cin var ama, ucuza viski var?

PAUL : Ya, ne ucuz!

HEINRICH : Rahat var, huzur var.

PAUL : Ya, ne sessiz!

JAKOB : Balık yemek istersen

Kendin tutabilirsin.

PAUL : Beni mutlu etmiyor böyle şeyler!

JOE : Tütün var.

PAUL : Tütün var.

HEINRICH : Uyumak var.

PAUL : Uyumak var.

JAKOB : Yüzmek var.

PAUL : (Taklidini yapar.) Gidip muz koparmak var!

HEINRICH : Suya bakmak var. (PAUL omuz silker.) Unutmak var.

PAUL : Bir şey var eksik.

JAKOB, HIENRICH, JOE: Harika oluyor akşamı seyretmek

Sohbet ediyor ne güzel oturup insan!

PAUL : Bir şey var eksik.

JAKOB, HIENRICH, JOE: Ne güzel tam bir sessizlik var

Rahat, huzur dolu her yer.

PAUL : Bir şey var eksik.

JAKOB, HIENRICH, JOE: Sade, ne şahane bir hayat

Eşi bulunmaz bir tabii güzellik.

PAUL : Bir şey var eksik.

Vallahi, olacağım aklımdan

Vallahi, bu kadar yeter

Yolmaz mı saçını başını insan

Yapılacak, yapılacak başka bir şey yoksa eğer?

Vallahi, gitmeli Georgia’ya

Vallahi, kent olsun yeter.

Gitmez mi insan hiç Georgia’ya

Yapılacak, yapılacak başka bir şey yoksa eğer?

Kokteyl neymiş öğrendik hepimiz

Bütün gece mehtabı seyrettik.

Kapalıydı oysa Bar Mandelay

Hiçbir şey yapamadık gittik

Ya, gençler, bir şey yapamadık gittik.

JAKOB, HIENRICH, JOE: Paul, az soğukkanlı ol

Burası bak Bar Mandelay!

JOE : Paul yolacakmış saçını.

HEINRICH : Ne diye yolacakmış saçını?

JAKOB, HIENRICH, JOE: Sen ineğin birisin, Paul!

JAKOB : Sen bunu yapamazsın, Paul!

JAKOB, HIENRICH, JOE: Hava basma sen çok!

Paul, bunun sonu yok! (Bağırırlar.)

Alırız ha altımıza

Ah, Paul, adam olursun

Sen sonra!

PAUL : (Sessiz sessiz)

Ah, gençler, benden adam olmaz ki.

JOE : Haydi, bir araba lâf ettin, yürü şimdi güzel güzel, gidiyoruz, doğru Mahagonny.

(PAUL’ü kente doğru götürürler.)

9.

(«Kafana Göre Takıl Tavernasının önünde, geniş bir gökyüzü altında, aralarında bizim dört dostumuzun da olduğu Maha-

gonny’li erkekler sallanan koltuklarda, sigara ve içki içerek otururlar. Müzik dinlerken, gökyüzünde soldan sağa, sonra da sağdan sola gidip gelen beyaz bir bulutu izlerler. Çevrelerinde şu gibi tabelalar asılıdır: «İskemleleri kırmayın», «Hır çıkarmayın», «Yüksek sesle şarkı okumayın».)

PAUL : Karlı Alaska ormanlarında

Biz işte dört arkadaş kankardeş dost olduk

Ağaç yardık, ırmaklara taşıdık

Çiğ et kemirdik, para biriktirdik

Yedi yıl verdik, buraya.

Gelebilmek için.

Kulübede yattık yedi kış boyunca

Her sabah akşam Allahına küfrettik

N’apar, ne ederiz diye lâf ettik

Nereye gideriz diye paramız olunca

Katlandık hep, sırf buraya

Gelebilmek için.

Koyduk sonunda cebimize parayı

Kentlerden kent beğendik kendimize, Mahagonny

Diye koşturduk durduk hep

Nefes nefese

Bir de ne görelim ki

Olamaz bundan da kötü

Bundan daha çok sıkıcı bir yer

Kalkıp gelmek için. (Ayağa fırlar.)

Olay ne, öğrenelim! Bir durum mu var?

Çalışmaz bize. (Tabancasıyla havaya ateş eder.) Çık dışarı, seni gidi yapmayın etmeyin orospusu! Karşında, Alaska’dan Paul Ackermann, burası açmıyor bilâkis kendisini.

BEGBICK : (İçerden koşturur.) Seni açmayan ne?

PAUL : Şu boktan yer!

BEGBICK : Kulağıma bir lâf geldi, boktan yer diye.

Siz mi dediniz yoksa?

PAUL : Evet, ben dedim, Paul Ackermann.

(Bulut titreşir ve hızla kaybolur.)

PAUL : Tam yedi yıl, tam yedi yıl durmadan ağaç

yardım ben.

ALTI GENÇ KIZ, JAKOB,

HEINRICH, JOE: Durmadan ağaç yarmış.

JAKOB,

HIENRICH, JOE: Durmadan ağaç yarmış.

JAKOB : Sakin ol, Paul!

PAUL : Ve de sular, ve de sular, ve de sular tam

buz kesmişti.

ALTI GENÇ KIZ, JAKOB,

HEINRICH, JOE: Ve de sular tam buz kesmiş.

PAUL : Katlandım her bir şeye, buraya gelebilmek için.

Ama açmıyor hiç beni

İş yok burada!

JENNY : Sevgili Paul, sevgili Paul

O bıçağı indir, lâf dinle.

PAUL : Tutmayın beni!

JAKOB,

HIENRICH, JOE: O bıçağı indir, lâf dinle.

JENNY : Sevgili Paul, gel bizle, efendi adam ol.

PAUL : Tutmayın beni!

JAKOB,

HIENRICH, JOE: Gel bizle, efendi adam ol.

PAUL : Tam yedi yıl ağaç kestim

Tam yedi yıl soğuk yedim

Her bir şeye göğüs gerdim

Karşılığında ne buldum!

BEGBICK, WILLY, MOSES: İşte rahat, huzur, viski, kadın. PAUL : Rahat, huzur, viski, kadın!

JENNY, JAKOB,

HIENRICH, JOE: O bıçağı cebine sok!

KORO : Su-sun! Su-sun!

BEGBICK, WILLY,

MOSES : Uyku uyu, dolan, git yüz, avlan!

PAUL : Uyku uyu, dolan, git yüz, avlan!

JENNY, ALTI

GENÇ KIZ,

JAKOB,

HIENRICH, JOE: Paul, indir o bıçağı! Paul, indir o bıçağı!

KORO : Su-sun! Su-sun!

BEGBICK,

WILLY,

MOSES : Şu Paul ‘leri paklar Alaska.

Şu Paul’leri paklar Alaska.

PAUL : Tutmayın beni, harcamayım sizi!

İş yok burda!

İş yok burda! (Bir masanın üstüne çıkar.)

Ah, sizin şu koca Mahagonny

Hiç kimseyi mutlu etmez

Hep rahat batıyor

Huzur batıyor

Her şey batıyor

Tutunacak dal bile.

(Işıklar gider. Hepsi karanlıkta sahnede kalır.)

10.

(Arka planın üstünde dev harflerle «TAYFUN!», sonra da «BİR KASIRGA MAHAGONNY’ YE DOĞRU YOL ALIYOR» yazısı görünür.)

TÜMÜ : Ah, ne korkunç bir âfet

Eğlence şehrimiz gidecek.

Dağbaşlarını tutmuş kasırgalar

Ve ölüm kol geziyor sularda

Ah, ne korkunç bir âfet

Ah, ne kara talih!

Yok mu bir taş duvar saklanacak?

Yok mu bir sığ kovuk sığınacak?

Ah, ne korkunç bir âfet

Ah, ne kara talih!

11.

O KÂBUS GİBİ GECEDE PAUL ACKERMANN ADLI GARİBAN BİR YARICIYA insanlığın saadetinin sırrı nail olur.

(Kasırga gecesi. JENNY, BEGBICK, PAUL, JAKOB, HEINRICH ve JOE, bir duvara sırtlarını dayamış, yerde otururlar. Hepsi yılgın yılgın bakar, bir tek PAUL güler. Arka planda, duvarın arkasında gezinen alayın sesi duyulur.) MAHAGONNY’LİLER dışardan

Cesaret, kardeşler, korkmayın

Elbet sonu da gelir dünyanın

Ağlayıp dursan da

Boş her şey, ne fayda

Çaresi yok hiç kasırganın

JENNY : (Yumuşak, üzgün bir sesle)

Oh, moon of Alabama

We must say good-bye

We’ve lost our good old mamma

And must have whisky, oh, you know why.

JAKOB : Nerelere kaçsan

Fayda yok.

Nerde olsan

Çaresi yok.

En iyisi bence

Oturmak ve

Beklemek

Sonumuzu.

MAHAGONNY’LİLER : (Dışardan)

Cesaret, kardeşler, korkmayın

Elbet sonu da gelir dünyanın

Ağlayıp dursan da

Boş her şey, ne fayda

Çaresi yok hiç kasırganın. (PAUL Güler.)

BEGBICK : Niye güldün?

PAUL : Dünya böyle işte:

Ne bir rahat var, ne bir huzur

Ama kasırgalar vardır hep

Ve tayfunlar, başa belâ.

Ve insan da işte budur:

Her ne varsa yakıp yıkar.

Bir kasırga neymiş ki sanki?

Neymiş koca bir tayfun

Yeter ki bir insan azmaya görsün!

(Uzaktan) Cesaret, kardeşler, vs.

JAKOB : Sakin ol, Paul!

JOE : Çok konuşma.

HEINRICH : Boş ver, yak bir sigara, unut.

PAUL : Ne gerek var sanki o gökdelenlere

Yık git hepsini hiç durma

Gırgırını geç sen yeter!

Toz ve toprak olmalı her şey.

Ne gerek var kasırgaya

Tayfuna ne gerek var

Maksat hep korku yaratmaksa

İşte biz insanlar

İşte biz insanlar

İşte biz insanlar var.

(Uzaktan) Cesaret, kardeşler, vs.

BEGBICK : Belâdır kasırga

Tayfun daha belâ

En belâ ama insan.

PAUL : (Begbick’e)

İşte şurda bir tabela

Yazıyor: Gece vakti yasak

Eğlenip şarkı söylemek.

Ama gece yarısı

Bakın ben, şu Paul Ackermann

Şarkı söyleyecek

Görün işte

Neymiş yasak masak!

JAKOB : Ne gerek var kasırgaya

Tayfuna ne gerek var

Maksat hep korku yaratmaksa

İşte biz insanlar var.

JENNY : Sakin ol, Paul! Gel dışarı, oynaş benimle.

PAUL : Yo, konuşacağım.

Kandırma kendini

Geri dönüş yok artık.

Sabah hiç olmaz belki

Hayat bekliyor seni

Geceler karanlık.

Aldatma kendini

Hayat bak çok kısa.

Duymuyor bile seni

Kaybetme hiç vaktini

Derdin yaşamaksa.

Avutma kendini

Çare istiyorsan

Sen de boşver dünyaya

Bak sen kendi dalgana

Hızlı yaşa her an.

Kandırma kendini

Ah vah edip durma

Dertlerin sonu yok ki

Hayat gelmiyor geri

Ölece’z sonunda. (Ön sahneye yürür.)

Her şeyin başı para

Her zaman için para

Mutlak şart para

Birinin varsa cebinde para

Al parayı vurup kafasına

Hakkındır!

Evin mi olsun istersin

Gir, her ev senin

Senindir her yatak.

Götür, gelince içeri bir kadın.

Çökerse ev başına, durma kaç!

Hakkındır!

Aklına fikir gelirse

Hiç olmadık

Bir düşün otur da.

Para mı paklar, ev mi yoksa.

Bir düşün! Bir düşün!

Hakkındır!

Düzenin çıkarına

Devletin hayrına

Şu insanlık adına

Kendi selametin için senin

Hakkındır!

(Hepsi ayağa kalkar, başlar yukarda; Paul

onlara döner, kutlamaları kabul eder.)

MAHAGONNY’ LİLER : (Dışardan)

Ağlayıp dursan da

Boş her şey, ne fayda

Çaresi yok hiç kasırganın.

BEGBICK : (Paul’e el eder, bir köşeye çekilirler.)

Demek, sence, bir şeyleri yasaklıyorsam yanlış?

PAUL : Ne yani, şu anda keyfim yerinde, içimden senin tabelaları, kuralları yıkmak geliyor,

şu duvarlar aşağı inmeli. Kasırga ne yapıyorsa, ben de aynısını yapabilirim. Hem para alırsın. İşte.

BEGBICK : (Hepsine doğru döner.)

Herkes ne isterse yapsın

Yoksa tayfun yapacak

Sonu yok ki hiç kasırganın

Onun için bizler

Onun için bizler

Yapabiliriz herşey.

PAUL, JAKOB, HIENRICH, JOE: Sonu yoksa hiç kasırganın

Niye ki yaşamayalım

Ne istiyorsa yapsın herkes

Kasırga diye tutturmayalım.

Bir varmış

Bir yokmuş

Öylece yaşayalım.

(KİTAPSIZ W1LLY ile ALLAHSIZ MOSES

içeri heyecanla dalarlar.)

KİTAPSIZ WILL ile ALLAHSIZ MOSES : Yıkılmış Pensacola!

Yıkılmış Pensacola!

Ve kasırga yol alıyormuş

Sırada Mahagonny!

BEGBICK : (Kazanmış bir edayla)

Pensacola!

Pensacola!

Yere serildi aynasızlar

Kurunun yanında hep yaş da yanıp gidiyor

PAUL : Onun için diyorum ki

Yasak hep ne varsa yapın bu gece.

Kasırga gelirse, o da aynı şey!

Madem yasak, şarkı söyleyin o halde.

MAHAGONNY’LİLER : (Tam duvar dibinden) Sessizlik, sessizlik.

PAUL, JENNY

ve JOE : Haydi söyleyin

Şarkı söyleyin bizimle

Yasak olsa bile

Hep söyleyin!

PAUL : Böyle gelmiş bu böyle gider

Kendini kurtaran kaptan

Bakma kimsenin gözyaşına

Ayakta eğer kalmak istiyorsan.

TÜMÜ : Böyle gelmiş bu böyle gider.

Kendini kurtaran kaptan

Bakma kimsenin gözyaşına

Ayakta eğer kalmak istiyorsan.

(Işıklar söner. Arka planda coğrafi bir çizim üstünde bir ok kasırganın yavaş yavaş Mahagonny ye doğru gelmekte olduğunu gösterir.)

KORO : (Uzaktan) Cesaret, kardeşler! Korkmayın!

12.

(Silik bir ışıkla, Mahagonny’li kadın ve erkekler kent dışında uzanan bir yol üstünde beklerler. Arka planda, bir önceki sahnenin sonundaki gibi, bir ok kasırganın Mahagonny’ye doğru yavaş yavaş yol almakta

olduğunu gösterir. Orkestranın verdiği başlama işareti eşliğinde bir hoparlör durumu bildirir:

Kasırga saatte 120 mil hızla Atena’ya doğru gitmekte.

Hoparlörden ikinci bildiri: Atena yerle bir oldu. Haber alınamıyor. Atena ile irtibat kesildi. Hoparlörden üçüncü bildiri: Kasırganın hızı gittikçe arttı, dosdoğru Mahagonny üstüne geliyor. Mahagonny’le olan bütün hatlar kesik. Pensacola’da ölü sayısı 11.000’i buldu. Hepsi oku dehşetle izler. Aniden, Mahagonny’ye bir dakika kala, ok durur. Ölüm sessizliği. Ok, Mahagonny üstünde bir yarım daire çizer ve uzaklaşıp gider. Hoparlör:

Kasırga Mahagonny kenti üzerinde bir daire çizdi, yoluna devam ediyor.)

KORO,

KADINLAR,

ERKEKLER : Oh, kurtulduk hepimiz

Eğlence şehrimiz kurtuldu.

Kasırgalar şimdi uzaklara gidiyor

Ölüm yok artık bize karada

Oh, kurtulduk hepimiz!

(O dehşet gecesinde öğrenilen

«Hakkındır» sözü, bundan böyle Mahagonnylilerin kullandıkları söz olur.)

13.

KASIRGADAN AŞAĞI YUKARI BİR YIL SONRA MAHAGONNY PATLAMA YAŞAR.

(Erkekler ön sahneye gelerek şarkı söylerler.)

KORO : İlkin, başta gelir tıkınma

Sonra gelir sevişme

Üçüncüsü boks, hiç unutma

Dördüncü, kafa çekme.

Sakın çıkarma aklından

Her şey serbest ne yaparsan.

(ERKEKLER sahneye döner, olaylardaki yerlerini alırlar. Arka planda dev harflerle «TIKINMA» yazar. Aralarında Paul’ün de olduğu bir kaç erkek, et yüklü, bir masanın önüne çöker. «Oburca» diye tanınan JAKOB, ortadaki masaya oturur, soluk almadan yer. Her iki yanında birer müzikçi durur.)

OBURCU JAKOB : İki kuzuyu da götürdüm

Üçüncü kuzuda sıra

Varsa bir daha

Onu da siler süpürürüm.

PAUL ile JAKOB : Kardeş, üzülme sen hiç!

Kardeş, yarım bırakma.

BiRKAÇ ERKEK : Bay Schmidt! Arslansın sen:

Götür bir kuzu da’a.

JAKOB : Kardeş, lütfen, bakın bana

Yemek yemek neymiş.

Dayanmaz yürek buna

Bak, yine bitmiş.

Bir tane daha… (Düşüp ölür.)

(ERKEKLER arkasında bir yarım daire oluşturup, şapkalarını çıkarırlar

Bakın, Schmidt öldü işte!

Bakın, ne talihli adam

Bakın, hiç doymayan biri

Sanki hep daha istiyor!

Dolsa da midesi

Gelsin diyor yenisi

Hiç korkusu yok! (Şapkalarını giyerler.)

ERKEKLER : (Rampın önünden geçerler.) Sonra gelir sevişme.

14.

(Arka planda dev harflerle «SEVİŞME» yazar. Bir yükseltinin üstünde basit bir oda kurulur. Odanın içinde ortada Begbick, solda bir genç kız, sağda bir erkek. Yükseltinin altında Mahagonny’li erkekler kuyruk olmuş bekler. Arka planda müzik.) BEGBİCK : (Yanındaki adama döner.)

Çıkar at o çikleti.

Git önce elini yıka.

Bekle biraz

Otur kızla iki laf et.

ERKEKLER : (Yukarısını görmeden)

Çıkar at o çikleti.

Git önce elini yıka.

Bekle biraz

Otur kızla iki laf el. (Sahne yavaş yavaş kararır.)

Haydi, bastır!

Çal şu Mandelay şarkısını:

Aşkın zamanı yoktur, öyle derler

Ama burda, çabuk olalım, beyler.

Kaçırmayalım şu Mandelay mehtabını!

(Oda yine yavaş yavaş kararır. Adamın oturduğu iskemle boş durur. Begbick kızlara döner.)

BEGBİCK : Parayla sa’det olmaz.

ERKEKLER : (Yukarısını görmeden) Parayla sa’det olmaz.

(Oda yeniden kararır.) Haydi, bastır!

Çal şu Mandelay şarkısını:

Aşkın zamanı yoktur, öyle derler

Ama burda, çabuk olalım, beyler.

Kaçırmayalım şu Mandelay mehtabını!

(Oda yeniden aydınlanır. Bir başka erkek odaya girer, şapkasını duvara asar, boş iskemleye oturur. Oda yeniden yavaş yavaş kararır.)

ERKEKLER : Kaçırmayalım şu Mandelay mehtabını.

(Oda yeniden aydınlanır, PAUL ile JENNY

birbirlerinden biraz uzakta, iki iskemlede oturur. PAUL sigara içer, JENNY boyanır.)

JENNY : İki turna uçuşuyor havada!

PAUL : Dalıyor her ikisi bir buluta

JENNY : Oradan oraya uçuşurlar da

PAUL : Dalıp çıkarlar bir başka hayata.

JENNY : Aynı yükseklikten ve aynı hızla

PAUL : Gidiyorlar yanyana bak en başta.

JENNY : Bir tanesi oynaşıyor bulutla

Gökyüzünü bırakıp arkalarda

PAUL : Oyalansın istemiyor havada

JENNY : Yaslanmış her ikisi bir buluta

Yatıyorlar sarmaş dolaş yanyana

Uçuşan rüzgârın kanatlarında.

PAUL : Yol alıyorlar boşluğun ucuna

Kimse ayıramaz artık bir daha

JENNY : Kimse dokunamaz artık onlara

PAUL : Yakalayamaz kimse onları havada

Silahlar patlayıp yağmur yağsa da.

JENNY : Hiç bir fark yoktur güneş ile ay arasında

İki deli aşık eğer kaçarsa.

PAUL : Nereye?

JENNY : Hiç işte.

PAUL : Kimden ama?

JENNY : Kim varsa.

PAUL : Bu iş kaç günlük diye sorarlarsa?

JENNY : Çok kısa.

PAUL : Ayrılık var mı sonunda?

JENNY : Var ya.

iKiSi : Aşık olanlar sığınırlar aşka.

(Erkekler rampın önünde dizilirler.)

İlkin, en başla gelir tıkınma

Sonra gelir sevişme.

Üçüncüsü boks, hiç unutma

Dördüncü kafa çekme.

Sakın çıkarma aklından

Her şey serbest ne yaparsan.

Paran varsa.

15.

(ERKEKLER, bir boks ringi kurulmuş olan sahneye dönerler, arka planda DÖGÜŞ yazar. Yandaki bir tribünde bir mızıka takımı çalar.)

JOE : (Bir iskemleye çıkar.)

Hey, Sayın Baylar, çok sıkı bir maç geliyor

Sonu bitecek nakavt ile.

Şu Allahsız Moses döğüşüyor

Alaska Kurdu ben Joe ile.

KİTAPSIZ WILLY : Ne! Karşında Allahsız Moses mi?

Haydi vasiyetini yaz sen!

Belli de’il boks mu bu, ölmek mi

Düpedüz bir cinayetten!

JOE : Biz daha ölmedik, dur bakalım

Parayı Alaska’da kazandım

Kendime oynuyorum işte!

Tanısın beni tanımasın

Her kim varsa bana oynasın.

Paul’cüğüm, dikkat et sen şu sözüme!

Haydi, kafayı az’cık çalıştırın

Yoksa aranızda bir salako

Kârlı çıkın, parayı bastırın

Karşınızda Alaska Kurdu Joe.

ERKEKLER : Haydi, kafayı az’cık çalıştırın

Yoksa aranızda bir salako

Kârlı çıkın, parayı bastırın

Karşınızda Alaska Kurdu Joe.

(JOE, HEINRICH’e doğru gider.)

HEINRICH : Joe, seni herkes sever

Ama şu Allahsız denen

Bence kazanır peşinen

Sonra bizim paralar gider.

(JOE, PAUL’e gider.)

PAUL : Joe, bilirsin, seni tanırım

Çok eskilerden bu yana

Oynarsam sana oynarım

Param helâl olsun sana.

JOE : Paul, bu sözleri duyunca

Hep Alaska canlanır.

Koca yedi kış, büyük soğuklar

Ağaç yararak geçen o yıllar.

PAUL : Joe, bak sana yemin dostça

Hep solda sıfır kalır:

Koca yedi kış, büyük soğuklar

Ağaç yararak geçen o yıllar.

Alaska adı duyunca

Şu yüzün hep canlanır.

JOE : Orta yerde ben olunca

Para senin sayılır.

(Bu arada boks ringi kurulur. ALLAHSIZ

MOSES ringe girer.)

İşte çıktı, Allahsız Moses!

Haydi, Moses! Es es Moses!

KADIN SESLERi : Cinayet!

ALLAHSIZ

MOSES : N’apsın Moses!

ERKEKLER : Bir yumrukta demeli pes!

HAKEM : (Dövüşçüleri tanıtır.) Allahsız Moses, tam yüz kiloluk

‘Alaska Kurdu Joe, yetmiş beş.

BiR ADAM : (Bağırır) Bokluk!

(Döğüş için son hazırlıklar yapılır.)

PAUL : (Aşağıdan seslenir.) N’aber Joe!

JOE : (Ringden selamlar.) N’aber, Paul!

PAUL : Dikkat et, dişlerin dökülmesin!

JOE : Yarısı yok zaten.

(Döğüş başlar.)

ERKEKLER : (Sırayla seslenir.)

Haydi! indir!

Yuh! Patlattı!

Dikkat! Yüklenme! Faul! Bastırdı!

Çaktı! Boş ver! Kaşı patladı!

Vur, Joe! Enfes! Hah, düşüyor!

ALLAHSIZ MOSES ile JOE birbirlerine ayak uydurarak döğüşürler.

Moses, ye onu!

Leşini çıkar!

Haydi Moses, es es!

Canını çıkar!

JOE yere yığılır.

HAKEM : Adam öldü.

(Uzunca kahkahalar. Kalabalık dağılır.)

ERKEKLER : (Çıkarken) Nakavt nakavttır. Olmasaydı teres.

HAKEM : Galip, Allahsız Moses.

ALLAHSIZ MOSES : N’apsın Moses. (Çıkar)

HEINRICH : (PAUL’e döner, ringde yalnızca ikisi vardır.)

Söylemiştim ben.

Yenemezsin sen.

PAUL : (Yavaş sesle) N’aber Joe!

ERKEKLER : (Rampın önüne dizilirler.)

İlkin, başta gelir tıkınma

Sonra gelir sevişme

Üçüncüsü boks, hiç unutma

Dördüncü, kafa çekme.

Sakın çıkarma aklından

Her şey serbest ne yaparsan.

16.

(Erkekler yine sahnededir. Arka planda koskoca bir yazı: KAFA ÇEKME. Erkekler otururlar, ayaklarını masaya uzatıp içmeye başlarlar. Ön planda PAUL, JENNY ve HEINRICH bilardo oynarlar.)

PAUL : Dostlar, davet ediyorum

Sizi içmeye.

Hazır olun diyorum

Joe gibi ölmeye

Bayan Begbick, beylere birer içki!

ERKEKLER : Yaşasın Paul! Gayet tabii! Bir içki!

Mahagonny’de insan

Günde en az yer beş dolar

Açılacak olursan

Artar ekstradan masraflar.

O zaman işte gidersin.

Mahagonny poker salonuna.

Nasıl olsa hep kaybedersin

Bir şey çıkar sonunda.

Denizde

Karada

Her yerde adamın derisini yüzüyorlar

Hayret bu millet tınmıyor

Derisini satıyor

Deri çünkü her zaman ediyor bilmem kaç dolar.

PAUL : Bayan Begbick, beylere birer daha içki!

ERKEKLER : Yaşasın, Paul! Gönder tabii! Bir viski!

Denizde

Karada

O yüzden çoğaldı satılık deri sayısı.

Canı acıyor kişinin

Ama bedeli var içkinin.

Deri satsan ucuz çünkü

Viskiyse ateş pahası.

Mahagonny’de insan

Günde en az yer beş dolar

Açılacak olursan

Artar ekstra masraflar.

O zaman işte gidersin

Mahagonny poker salonuna.

Nasıl olsa hep kaybedersin

Bir şey çıkar sonunda.

BEGBİCK : Paralar ödensin, beyler!

PAUL : (Jenny’ye usulca)

Gel gel, Jenny!

Jenny, paralar bitti.

En iyisi tüyelim

Nere olursa gidelim!

(Bilardo masasını göstererek, herkese yüksek sesle)

Beyler binin şimdi şu tekneye

Okyanuslara çıkalım geziye!

(Yine usulca)

Sakın yanımdan ayrılma, Jenny

Tekne hep sallanıp duracak çünkü

Sen de, Heinrich, sen de ayrılma

Gidiyoruz doğru Alaska’ya yine

Bu kent beni hiç açmadı.

(Yüksek sesle)

Tezi yok bugünden bu gemi Alaska’ya gider.

(Bar tezgâhının kolu ile benzer şeylerden bilardo masası üstünde bir «gemi» kurulur; JENNY, PAUL ve HEİNRİCH «binerler», denizci rolüne girerler.)

PAUL : Dökün gitsin tuvalete içkiler

İnsin panjurlar aşağıya

İçtik sigaramızı keyfe keder

Gidiyoruz Alaska’ya.

(Erkekler aşağıda oturur, dalgalarını geçerler.)

ERKEKLER : Haydi be Paul, okyanus arslanı!

Görsünler yelken nasıl açılırmış!

Jenny, ekvator, çıkar esvaplarını!

Heinrich, uçuyor, şapkana yapış!

JENNY : Tanrım! Orda tayfun olmasın sakın!

ERKEKLER : (Erkekler korosu gibi bir avazdan)

Bak, kapkara

Karardı bütün bir gökyüzü!

(Erkekler, ıslık çalıp uğuldayarak rüzgar sesi çıkarırlar.)

JENNY : (PAUL’e haykırarak)

Gemi bu sedir değil ki!

Gece fırtına, su yükseldi

Sallıyor gemi, gece çöktü

Bak yarımız baygın hasta düştü.

ERKEKLER : Karardı gökyüzü

Bak, kapkara…

JENNY : (Korkudan direğe sarılır.) En iyisi «Gece Fırtına»yı söyleyelim, cesaretimizi kaybetmemek için.

HEİNRİCH : «Gece Fırtına» korkuya bire bir gelir.

PAUL : O halde hep birden söyleyelim.

JENNY, PAUL, HEİNRİCH : Gece fırtına yükseldi

Hâlâ gemi dimdik

Dinle, çarmıhların sesini

Bak, karaya geldik.

JENNY : Daha hızlı, daha dikkatli şimdi. Rüzgâra yelken açmayın, ayrıca, yeni bir işe kalkışmayın.

ERKEKLER : Duy bak!

Duy, şu rüzgâr nasıl esiyor!

Gör bak!

Gör, şu gökyüzü nasıl da karardı!

HEINRICH : Rüzgâr daha sert eserse, direğe bağlayacak mıyız kendimizi?

PAUL : Hayır, dostum, gördüğün karanlık

Kara ormanlar ve Alaska.

Atlayın

Sakin olun şimdi.

(Dışarı atlar, seslenir.)

Hey, burası mı Alaska?

ALLAHSIZ MOSES : (Yanına sokulur.) Sen paran kadar konuş, bakalım!

PAUL : (Derin bir düşkırıklığı içinde) Ah, yine mi Mahagonny!

(Erkekler, ellerinde kadehlerle öne çıkarlar.)

ERKEKLER : Paul, içki ısmarladın sen bizlere

Paul, şimdi git istediğin yere.

Hepimize yedirdin içirdin

Yiyecek ve içecek verdin.

BEGBICK : O halde, herif, öde!

PAUL : Ya, Bayan Begbick, ben de farkındayım

İstesem de ödeyemem ki

Galiba, param suyunu çekti.

BEGBICK : Ne, hiç ödemek yok mu?

J ENNY : Paul, bir kez daha bakın

Bir yerlerinde belki vardır.

PAUL : Şimdi sizle konuşurken…

ALLAHSIZ MOSES : Ne! Beyimizde hiç mangır mı yok!

Ne! Hiç para ödemek mi yok!

Ne yani şimdi bu, ne demek?

KİTAPSIZ WILLY : Adamın sonu geldi, demek.

(HEINRICH ile JENNY dışında herkes PAUL‘ün yanından uzaklaşır.)

BEGBICK : ( HEINRICH ile JENNY’ye döner.)

Siz bir kredi açamaz mısınız ona? (HEINRICH sessizce uzaklaşır. ) Ya sen, Jenny?

JENNY : Ben?

BEGBICK : Tabii ki sen!

JENNY : Güldürme!

Her şeyi biz mi yapacağız?

BEGBICK : Bu senin sorunun, öyle değil mi?

JENNY : Yo, hiç de değil, lazımsa.

ALLAHSIZ MOSES : Yakalayın!

(JENNY, rampın önünde gidip gelerek şarkısını söylerken, PAUL kelepçeye vurulur.)

JENNY

1.

Dinleyiniz beyler, bir gün annem

Çok kötü bir lâf etti:

«Senin sonun ya kerhane

Ya daha beter bir yer» dedi.

Lâf bunlar, söylemesi kolay.

Ama bakın, bundan bir şey çıkmaz!

Hiç bir şey olmaz, inanın!

Olacaksa da olsun bakalım!

Hayvan mı insan!

Böyle gelmiş bu, böyle gider

Kendini kurtaran kaptan

Bakma kimsenin gözyaşına

Ayakta eğer kalmak istiyorsan.

2.

Dinleyin beyler, bir gün dedi ki Bir dostum yüzüme:

«Dünyada var mı aşk gibisi»

«Sabah geçer üzülme».

Ya, aşk, kolay lâf edilir:

Ama yaşlandıkça insanlar

Sormazlar artık aşk nedir

Vakit az çünkü, yararlanmalısın.

Hayvan mı insan!

Böyle gelmiş bu, böyle gider

Kendini kurtaran kaptan

Bakma kimsenin gözyaşına

Ayakta eğer kalmak istiyorsan.

ALLAHSIZ MOSES : Hey, bakın işte, bu adam

Diyor ki ödeyecek yok param.

Alçaklık, rezillik, bombok!

En kötüsü mangırı yok!

(PAUL götürülür.)

Bunun sonu idam asıl

Af buyrun, beyler, bitmeli bu fasıl.

(Herkes yeniden yerini alır. Yeniden içilir, bilardo oynanır.)

ERKEKLER : Evinde oturursan

Yemezsin günde beş dolar

Hele bekâr adamsan

Olmaz ekstradan masraflar.

O zaman işte gidersin

Allahın en ucuz bir salonuna.

Nasıl olsa hiç kaybetmezsin

(Ayrılırlar, ayaklarını yine masaya uzatırlar. Öndeki erkekler şarkı söyleyerek dolanıp ramp önünde dizilirler.)

ERKEKLER : İlkin, basta gelir tıkınma

Sonra gelir sevişme

Üçüncüsü boks, hiç unuıma

Dördüncü, kafa çekme.

Sakın çıkarma aklından

Her şey serbest ne yaparsan.

17.

(PAUL ACKERMANN zincirler içinde. Gece.)

PAUL : Gök aydınlanınca

Lanet bir gün başlayacak.

Ama bak gökyüzü hâlâ karanlık.

Şu gece

Bitmesin hiç

Şu güneş

Doğmasın.

Korkuyorum, gelirler diye.

Yerde uzanıp yatayım

Geldiklerinde.

Yerden kaldırıp götürsünler

Sıkıyorsa beni.

Şu gece

Bitmesin hiç

Şu güneş doğmasın.

Pilin bitti artık

Delikanlı

Hiç boş ver.

Ne yaşadıysan

Yeter artar sana

Ne olacak

Pilin bitti artık.

Ama bak, gökyüzü hâlâ karanlık.

(Ortalık aydınlanır.)

Yok olsun ışık

Yoksa lanet bir gün başladı.

18.

MAHAGONNY’DE DE MAHKEMELER BAŞKA YERLERDEKİLERDEN DAHA KÖTÜ DEĞİLDİ.

(Mahkeme çadırı. Bir masa, üç iskemle; cerrahi kliniklerdeki izleyici yerleri gibi, amfitiyatroya benzer, demirden bir yapı. İzleyiciler gazete okur, çiklet çiğner, sigara içer. Yargıç iskemlesinde BEGBICK, savunma iskemlesinde KİTAPSIZ WILLY yanda sanık iskemlesinde bir adam, TOBBY H1GGINS.)

ALLAHSIZ MOSES : (Önce savcı olarak)

Bütün seyirciler biletli mi?

Üç yer kaldı, tanesi beş dolardan.

İki şahane dava haydi

Beş dolar bütün biletler.

Sadece beş dolar, gelin

Adaletin sesine kulak verin.

(Başka gelen olmayınca, savcı kürsüsüne

gider.)

Birinci dava Tobby Higgins.

(Sanık iskemlesindeki adam ayağa kalkar.)

Suçunuz adam öldürmeye teşebbüs

Tabancayla saldırı güpegündüz.

Hiç kimse

İşlememiştir böyle

Hunharca bir iş.

Tüm insani duyguları

Çiğneyerek üstelik.

Şimdi adaletin kanayan o vicdanı

Tamir edilsin bekliyor.

Burda ben, savcı olarak talebim

Suçunu kabule yanaşmayan bu adama

Bu akıl almaz derece alçak insana

Adalet yerini bulması için

(Duraksar)

Ona –

Yalnız bir şartla -Beraat verilmeli!

(“Savcı”nın bu konuşması sırasında sanık ile BEGB1CK arasında açıktan sessiz bir mücadele geçer. Sanık havaya uzattığı parmaklarıyla ne kadar rüşvet verebileceğini işaret eder. BEGBICK aynı tavırla miktarı durmadan yükseltir. Savcının konuşması biterken duraksama anında sanık, miktarı son kez yükseltir.)

BEGBICK : Savunmanın bir diyeceği?

KİTAPSIZ WILLY : Şikâyetçi olan kim?

(Suskunluk)

ERKEKLER : (Tribündeki izleyiciler)

Ölüler konuşmaz.

BEGBICK : Şikâyetçi yoksa ortada

Acilen ona beraat verilmeli.

(Sanık izleyici tribününe gider.)

ALLAHSIZ MOSES : (Ağır ağır okur.)

İkinci dava Paul Ackermann.

Suçu hırsızlık ve dolandırıcılık.

(PAUL kelepçeli görünür, HEINRICH eşlik eder.)

PAUL : (Sanık iskemlesine oturmadan)

Haydi, Heini, yüz dolar çık bana

Davaya insan gibi baksınlar.

HEINRICH : Paul, arkadaşlık başka

Para başka, ha, öyle değil mi?

PAUL : Heini! Hatırlıyor musun?

Nasıldı şu bizim Alaska?

Koca yedi kış

Büyük soğuklar

Ağaç yararak

Geçen o yıllar

Para ver bana.

HEINRICH : Paul, hâlâ hatırlıyorum

Nasıldı şu bizim Alaska?

Koca yedi kış

Büyük soğuklar

Ağaç yararak

Geçen o yıllar

Hem de ne zordu

Paralar kazanmak

O yüzden, Paul, sana

Veremem para.

ALLAHSIZ MOSES ; Sanık, içtiğin viskiyi, kırdığın

Bar koltuğunu ödememişsin.

Hiç kimse

İşlememiştir böyle

Hunharca bir iş.

Tüm insani duyguları

Çiğneyerek üstelik.

Şimdi adaletin o kanayan vicdanı

Tamir edilsin bekliyor.

Burda ben, savcı olarak talebim

Adalet yerini bulması için

(Savcının konuşması sırasında PAUL BEGBICK’in yaptığı parmak işaretine karşılık vermez. BEGBICK, KİTAPSIZ WILLY ve ALLAHSIZ MOSES anlamlı bakışırlar.)

BEGBICK : O halde, genel duruşma açıyorum

Sana karşı, Paul Ackermann!

Daha gelir gelmez Mahagonny’ye

Bir kız iğfal etmişsin, Jenny Smith

Sonra zor kullanmışsın

Para versin diye.

KİTAPSIZ WILLY : Şikâyetçi olan kim?

JENNY : (Öne çıkar.) Benim ben.

(İzleyiciler arasında fısıldaşmalar.)

BEGBICK : Şehire yaklaşırken tayfun

Tam o dehşet felaket anında

Şarkı söylemişsin keyiften.

KİTAPSIZ WILLY : Şikâyetçi olan kim?

ERKEKLER : Bir tek kişi yok şikâyetçi

Hiçbir kimse yok şikâyetçi

Yoksa eğer bir şikâyetçi

Bir umuttur bu senin için, Paul Ackermann.

ALLAHSIZ MOSES : (Araya girerek)

Ama yine o gece

Belâ olmuş hep bu adam

Kasırgadan beter

Tüm kentin aklını çelmiş

Rahat ve huzuru yok etmiş!

ERKEKLER : Bravo, yaşa Paul!

HEINRICH : (Tribünden ayağa kalkar.)

Şu saf gariban yarıcı Alaskalı

Saadettin sırrını buldu keşfetti

Öyle yaşadınız Mahagonny’de

Siz tüm Mahagonny’liler.

ERKEKLER : O halde beraat etmeli şu Paul Ackermann

Şu yarıcı Alaskalı.

HEINRICH : Paul, bunlar senin için

Çünkü aklımda Alaska.

Koca yedi kış

Büyük soğuklar

Ağaç yararak

Geçen o yıllar.

PAUL : Heinrich, benim için ne yapsan

Aklıma geliyor Alaska.

Koca yedi kış

Büyük soğuklar

Ağaç yararak

Geçen o yıllar.

ALLAHSIZ MOSES : Ve ama bir boks maçında

İşte şu «gariban yarıcı Alaskalı»

Para kazanmak için sırf

Bir dostunu ölüme yolladı.

HEINRICH : (Ayağa fırlar.)

Ama, kim, sayın mahkeme

Kim dövdü onu öldüresiye?

BEGBICK : Kim öldürdü Alaska Kurdu Joe’u döve döve?

ALLAHSIZ MOSES : (Bir andan sonra) Mahkemece sabit değil

HEINRICH : O gün maçı seyreden hiç kimse

Ondan yana olmadı

Hayatını ortaya koyan

İşte, Paul Ackermann, bir tek o vardı.

ERKEKLER : (Sırayla)

O halde idam edilmeli şu Paul Ackermann

O halde beraat etmeli şu Paul Ackermann

Şu yarıcı Alaskalı.

(Erkekler el çırpıp ıslık çalarlar.)

ALLAHSIZ MORSES : Ve gelelim asıl noktaya

Tam üç şişe viski götürmüşsün

Bir de kırmışsın bar kolunu keyf için.

O zaman niye, Paul Ackermann

Kaça patladıysa ödemedin?

PAUL : Hiç param yoktu.

ERKEKLER : (Sırayla)

Parası yok

Ödememiş parasını

Kahrolsun şu Ackermann

Kahrolası.

BEGBICK : Şikâyetçi olanlar kim ki?

(BEGBICK, KİTAPSIZ WILLY ve AL-

LAHSIZ MOSES ayağa kalkarlar.)

ERKEKLER : İşte, burda şikâyetçiler.

Bunlar işte şikâyetçiler.

KİTAPSIZ WILLY : Karar ne, sayın mahkeme!

BEGBICK : Mevsim normalleri dışındaki ekonomik durum nedeniyle hafifletici sebepleri gözönüne alıyor mahkeme.

Ve sen, Paul Ackermann, mahkum oldun.

ALLAHSIZ MOSES : Bir dostunu dolaylı öldürmekten –

BEGBICK : İki gün hapse.

ALLAHSIZ MOSES : Rahat huzur kaçırdığın için –

BEGBICK : Hak mahrumiyetine.

ALLAHSIZ MOSES : Ve, iğfal etmekten bir kızı, adı Jenny –

BEGBICK : Dört yıl göz hapsine.

ALLAHSIZ MOSES : Ve, illegal şarkılar söylediğin için de –

BEGBICK : Tam on yıl hapse.

Ama benim o üç şişe viskimi

Ve barı ödemediğin için

Ölüme mahkum ediliyorsun sen, Paul Ackermann.

BEGBICK, WILLY, MOSES : Parasız gezmekten

Ki en büyük suç bu suçtur

Tüm yeryüzünde işlenen.

(Çılgınca alkışlar.)

19.

PAUL ACKERMANN’IN İDAMI VE ÖLÜMÜ, ÇOĞU KiMSE PAUL ACKERMANN’IN BÖYLE İDAM EDİLİŞİNİ HOŞ KARŞILAMAYACAKTIR, ANCAK SİZ OLSAYDINIZ ONUN BORÇLARINI ÖDER MİYDİNİZ? GÜNÜMÜZDE PARA ÇOK KIYMETLİ ÇÜNKÜ.

(Arka planda projeksiyondan üstüne yumuşak bir ışık düşen Mahagonny’nin genel bir görünümü görülür. Kümeler halinde insanlar birikmiştir. ALLAHSIZ MOSES, JENNY ve HElNRlCH’in eşliğinde PAUL getirildiği zaman herkes şapkasını çıkarır. Sağda elektrikli sandalye hazırlanmaktadır.)

ALLAHSIZ MOSES : Paul’e selâm ver!

Sana selâm veriyorlar!

(Paul selâm verir.)

Dünya işlerin varsa yapacak yap onları şimdiden

Öbür dünyaya gitmeni merak eden bu beyleri

Senin özel işlerin ilgilendirmiyor çünkü.

PAUL : Canım, Jenny

Gidiyorum.

Seninle geçen günler

Ne hoş günlerdi

Ve çok hoş bir

Sonla bitti.

JENNY : Canım, Paul

Ben de güzel vakit geçirmiştim

Seninle

Ama bilmem

Ne olacak halim.

PAUL : İnan ki

Çok adam var benim gibi.

JENNY : Doğru değil.

O günler bir daha gelmez geri.

PAUL : Peki, niye beyazlar giyindin

Dullar gibi?

JENNY : Evet. Dul kaldım senden.

Ve ölsün unutan seni

O kızlara dönsem de

Şimdi geri.

PAUL : Öpüldün, Jenny.

JENNY : Öptüm, Paul, seni.

PAUL : Ara beni.

JENNY : Pek tabii.

PAUL : Kötü düşünme.

JENNY : Niye ki?

PAUL : Öpüldün, Jenny.

JENNY : Öptüm, Paul, seni.

PAUL : Bugüne koy bir tarih

Sana emanet Heinrich.

Kalan tek dostum o

Bizlerden geriye

Şu Alaska denen yerden.

HEINRICH : Sağol, Paul.

PAUL : Sağol, Heinrich! (infaz yerine giderler.)

BİRKAÇ ADAM : (Önlerinden geçerken birbirlerine söylerler.)

İlkin, en başta gelir tıkınma

Sonra gelir sevişme.

Üçüncüsü boks, hiç unutma

Dördüncü kafa çekme.

Sakın çıkarma aklından

Her şey serbest ne yaparsan.

(PAUL durup izler.)

ALLAHSIZ MOSES : Söyleyecek bir sözün var mı?

PAUL : Sahiden asacak mısınız beni?

BEGB1CK : Evet. Adet böyle.

PAUL : Hiç mi Allahınız yok sizin?

BEGBICK : Neyimiz yok ne?

PAUL : Allahınız.

BEGBICK : Hay Allah, yani Allahımız yok mu diyorsun? Onun da cevabı var: «Allahbaba Mahagonny’de». Hiç seyrettin mi bu oyunu?

Otur öyleyse, sandalyeden seyret.

(Dört adam ile JENNY SMITH, PAUL ACKERMANN’ in önüne gelirler ve

«Allahbaba Mahagonny’de» oyununu sergilerler.)

DÖRT ADAM : Hava kapalı bir sabah

Tam viski vakti

Geldi Mahagonny’ye

Tam viski vakti

Gördük biz O’nu Mahagonny’de.

ALLAHSIZ MOSES : («Allahbaba» rolünde, öbürlerinden ayrılır, öne yürür, yüzünü şapkasıyla örter.)

İçin sünger gibi

Bitirin mahsûlümü her yıl

Beklemiyordunuz ama beni

Bakayım şimdi keyfiniz nasıl?

JENNY : Gördü gözleriyle bütün Mahagonny

Pekiyi, dedi bütün Mahagonny.

DÖRDÜ : Hava kapalı bir sabah

Tam viski vakti

Geldi Mahagonny’ye

Tam viski vakti

Gördük biz O’nu Mahagonny’de.

ALLAHSIZ MOSES : Güldünüz Cuma akşamı

Harry Wecman, gördüm uzaktan

Yüzüyordu ölü balık gibi

Hayatta yok artık o insan.

JENNY : Gördü gözleriyle bütün Mahagonny

Pekiyi, dedi bütün Mahagonny.

DÖRDÜ : (Söylenenleri duymamışcasına)

Hava kapalı bir sabah

Tam viski vakti

Geldi Mahagonny’ye

Tam viski vakti

Gördük biz O’nu Mahagonny’de.

ALLAHSIZ MOSES : Nerden çıktı fişekler?

Kimler vurdu kutsal elçimi?

Yerimde rahat yok mu sizlerden?

Sarhoş bakmak benim işim mi?

JENNY : Gördü gözleriyle bütün Mahagonny

Pekiyi, dedi bütün Mahagonny.

DÖRDÜ : Hava kapalı bir sabah

Tam viski vakti

Geldi Mahagonny’ye

Tam viski vakti

Gördük biz O’nu Mahagonny’de.

ALLAHSIZ MOSES : Hepiniz cehenneme!

Tası ve tarağı toplayın.

Yürüyün, sizi gidi dinsizler!

Doğru cehenneme yollanın!

JENNY : Gördü gözleriyle bütün Mahagonny

Pekiyi, dedi bütün Mahagonny.

DÖRDÜ : Hava kapalı bir sabah

Tam viski vakti

Geldi Mahagonny’ye

Tam viski vakti

Takıldın Mahagonny’ye.

Bir tek adım atmayız!

Yaparız grev. Cehenneme

sürükleyemezsin, çünkü bizler

zaten hep cehennemde yaşadık.

(JENNY megafondan seslenir.)

JENNY : Gördü gözleriyle bütün Mahagonny

Yo olmaz, dedi bütün Mahagonny.

PAUL

ACKERMANN :Şimdi anlıyorum; bu kente geldiğim zaman paramla saadet satın almak için, kısmetim çoktan bağlanmış. Oturuyorum işte burada, ellerim böyle boş mu kalacaktı? Bendim o lâfları eden: her koyun kendi bacağından asılır, diye. Ama, kendim ettim, kendim buldum! Satın aldığım saadet neymiş bilemedim, parayla satın alınan özgürlük meğer özgürlük değilmiş. Yedim doyurmadı, içtim susattı. Bir bardak su verin bana!

ALLAHSIZ MOSES : (Başına başlığı geçirir.)

Haydi, (kader utansın!)*

* Ben ekledim – A. Ç.

20.

VE GİTTİKÇE ARTAN KARGAŞA, PAHALILIK VE HERKESİN HERKESE SAVAŞ AÇTIĞI BİR SIRADA, PAÇAYI KURTARANLAR TUZAKKENTİN SON DEMLERİNDE KENDİ İDEALLERİ İÇİN YÜRÜRLER HİÇ DERS ALMADAN.

(Arka planda alevler içinde Mahagonny görünür. Yürüyüş katarları girer; en sonuna kadar karşılıklı, içice geçerek yürürler.)

İLK KATAR : (BEGB1CK, KİTAPSIZ WILLY, ALLAHSIZ MOSES ve çevrelerindekiler. İlk katarın pankartlarında şunlar yazar:

YAŞASIN PAHALILIK

YAŞASIN HERKESİN HERKESLE SAVAŞI

YAŞASIN KENTLERDEKİ KARGAŞA

YAŞASIN ALTIN YILLAR

Şu bizim güzelim Mahagonny

Ne varsa onda var parayla

Her şey var çünkü

Ne varsa satılık

Yok satın alınmayacak hiçbir şey.

İKİNCİ KATAR: (ikinci katarın pankartlarında şunlar yazar:)

YAŞASIN MAL MÜLK

YAŞASIN SÖMÜRÜ

YAŞASIN CENNET NİMETLERİNİN

HAKÇA PAYLAŞILMASI

YAŞASIN DÜNYA NİMETLERİNİN

HAKSIZCA PAYLAŞILMASI

YAŞASIN AŞK

YAŞASIN SATILIK AŞK

YAŞASIN EŞYANIN GAYRI TABİİ DÜZENİ

YAŞASIN ALTIN YILLAR

Ne gerek var kasırgaya

Tayfuna ne gerek var

Maksat korku yaratmaksa

İşte biz insanlar var.

ÜÇÜNCÜ KATAR : (Üçüncü katarın pankartlarında şunlar yazar:)

YAŞASIN PARABABALARININ ÖZGÜRLÜĞÜ

PARA BAŞARININ MÜKÂFATIDIR

YAŞASIN CİNAYET AŞKI

YAŞASIN MURDARLIK

YAŞASIN EBEDÎ ALÇAKLIK

YAŞASIN ALTIN YILLAR

Böyle gelmiş bu, böyle gider

Kendini kurtaran kaptan

Bakma kimsenin gözyaşına

Ayakta eğer kalmak istiyorsan.

BİRİNCİ KATAR : (Pankartlarla yeniden gelir.)

Ama şu bütün bir Mahagonny

Hiç yazmaz, paran yoksa eğer

Her şey parayla

Parasız sıfır

Paradır çünkü tutunacak tek dal.

DÖRDÜNCÜ KATAR : (Genç kızlar ipek yastık üstünde Paul Ac-kermann’ın saatini, tabancasını ve çek defterini, bir sopanın ucunda da gömleğini taşırlar.)

Oh, moon of Alabama

We now must say good-bye

We’ve lost our good old mamma

And must have dollars

Oh, you know why.

BEŞİNCİ KATAR : (Paul Ackermann’ın cesedini taşır. Hemen arkasında bir pankart, üstünde

«Yaşasın A

Adalet» yazar.

Gidip yemek de versen

Kalkıp yüzünü de silsen

Eline kerpeten alıp

Dilini kerpetenle de söksen

Bir ölüye fayda yok kimseden.

ALTINCI KATAR : (Küçük bîr pankart taşır: «Yaşasın Enayilik».)

İki laf da etsen

Kızıp öfkelensen

Bırakıp yerde gitsen

Alıp da götürsen

Bir ölüye ne fayda gelir ki bir kimseden.

Eline para versen

Bir çukur eşelesen

Ta en dibine gömsen

Üstüne toz toprak da serpsen

Bir ölüye fayda yok kimseden.

YEDİNCİ KATAR : (Büyük bir pankart taşır: «Yaşasın Altın Yıllar».

O geçen güzel günleri de yadetsen

O günleri de unutup gitsen

Bir ölüye fayda yok kimseden.

(Sürekli hareket halinde katarlar geçer durur.)

Hiç kimseye fayda yok kimseden.

SON

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir