sonsuz denizin son uçurumundan aşağı
pembeleşen gökyüzünün yakamozunda, sonsuz denizin son uçurumundayım
ellerimden tutup da çeken, beni çağıran bir ses var uçurumun aşağısında
sonunun ne olduğunu bile bile her şeyi kabullenen zihnimin ardında
bir takım nevrozlar, travmalar, bilinçsizce haykırışlar var
zamanın yetmediği, zamanın aslında olmadığı bir evrende
sonsuz denizin son uçurumundan aşağı serbest düşüşlerle perişan oluyorum
pembeleşen gökyüzünün yakamozunda, sonsuz denizin son uçurumundayım
kimse yok uçurumun aşağısında, farkındayım, ama yine de çekiyor vücudumu bu hiçlik
sıfırın yokluğuna yaklaşıyorum, birden bir çıkıyor, ikiden iki, üçtense üç
bir takım nevrozlar, travmalar, bilinçsizce haykırışlar var
eski, soluk ve sararmış sayfalar yüzüme çarpıyor, gözlerimi açamıyorum
sonsuz denizin son uçurumundan aşağı serbest düşüşlerle perişan oluyorum
pembeleşen gökyüzünün yakamozunda, sonsuz denizin son uçurumundayım
tükendim artık, sen yoktun, hiç olmadın, ben ağladım, sen güldün, nerdeyim
olasılıksız görünen hesaplamaların ardında bir ihtimal daha var dercesine
bir takım nevrozlar, travmalar, bilinçsizce haykırışlar var
sonsuz bir ızdırabın ortasında kalıp da hiç bir zaman kurtulamayacağını bilmek gibi
sonsuz denizin son uçurumundan aşağı serbest düşüşlerle perişan oluyorum