Sigorta Sözleşmesinden Doğan Yükümlülükler
I. SİGORTA ETTİRENİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ
Tüm sigorta türlerinde sigorta himayesinin elde edilmesi, kısmen veya tamamen sigorta ettirenin sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmesine bağlıdır. Bu yükümlülüklerin tümü aynı nitelikte değildir. Bazı yükümlülükler sigortacının ifasını talep ve dava edemeyeceği, ancak ihlali halinde sigorta sözleşmesinden doğan hakların kısmen veya tamamen kaybı sonucunu doğuran davranış yükümü niteliğindedir. Sigorta hukukunda mevcut genel kabul, söz konusu davranış yükümlerinin “görev” olarak adlandırılması yönünde iken, TTK’nda bu davranış yükümleri için, “yükümlülük” terimi kullanılması tercih edilmiştir. Ancak “yükümlülük”, ifası talep ve dava edilebilecek borçları da kapsayan geniş bir kavram olduğundan, ifası talep ve dava edilemeyen davranış yükümleri için “görev” yerine “yükümlülük” terimi kullanılması yönündeki tercih isabetli değildir. Bu nedenle ifası talep ve dava edilemeyen (borç niteliğinde olmayan) yükümlülükler, “görev” olarak ifade edilmelidir. Sigorta ettirenin sözleşmeden doğan borç niteliğindeki tek yükümlülüğü prim ödeme borcudur.
1. PRİM ÖDEME BORCU
Prim borcunun borçlusu her halde sigorta ettirendir. Ancak TTK m. 1431 / 4 hükmünde “başkası hesabına sigortada prim borcu için sigorta ettiren aleyhine yapılan takip semeresiz kalmışsa, zarar sigortalarında sigortalı, can sigortalarında lehtar, bu durumun kendilerine bildirilmesi halinde primi ödemeyi üstlenirlerse sözleşmenin bu kişilerle devam edeceği; aksi halde sigortacının sigorta ettirene karşı sahip olduğu hakları kullanacağı” öngörülmüştür. Buna göre zarar sigortalarında sigortalının, can sigortalarında lehtarın prim ödemeyi üstlenmeleri halinde prim borçlusu olmaları mümkündür.
Sigorta ettirenin prim ödeme borcu ve borcun ifa edilmemesinin sonuçları “genel hükümler” başlıklı birinci kısımda TTK m. 1430 – 1434 hükümleri ile düzenlenmiştir. Sigorta primi miktarı sözleşme ile belirlenir ve belirlenen miktar sözleşme ile verilen teminat süresi için geçerli olduğundan, kural olarak bu miktarın artırılması ya da indirilmesi söz konusu olmaz. Bu kuralın istisnaları TTK m. 1433 ve 1445 / 1 hükmünde düzenlenmiştir.
TTK m. 1433 hükmüne göre primi etkileyen sebeplerde, rizikonun hafiflemesini gerektiren değişiklikler meydana gelmişse, prim indirilir ve gereğinde geri verilir. Sözleşmede öngörülen yüksek primin, sigorta ettirenin, rizikoyu ağırlaştıran sebeplere ilişkin olarak bildirdiği hususlardaki yanılmalardan kaynaklanması hâlinde de bu hüküm geçerlidir.
TTK m. 1455 / 1 hükmünde ise, “sigortacı, sözleşmenin süresi içinde, rizikonun gerçekleşmesi veya mevcut durumun ağırlaşması ihtimalini ya da sözleşmede riziko ağırlaşması olarak kabul edilebilecek olayların varlığını öğrendiği takdirde, bu tarihten itibaren bir ay içinde sözleşmeyi feshedebileceği veya prim farkı isteyebileceği; farkın on gün içinde kabul edilmemesi hâlinde sözleşmenin feshedilmiş sayılacağı” öngörülmüştür.
1.1. Ödeme Zamanı, Şekli Ve Yeri
TTK m. 1430 / 2 hükmü uyarınca aksi sözleşme ile kararlaştırılmış olmadıkça sigorta primi peşin olarak ödenir. Ancak taksitle ödemenin kararlaştırılması da mümkündür. Sigorta priminin ödeme zamanı (muaccel olduğu zaman) TTK m. 1431 hükmünde düzenlenmiştir.
Bu hükme göre sigorta priminin tamamı, taksitle ödenmesi kararlaştırılmış ise, ilk taksit, sözleşme yapılır yapılmaz ve poliçenin teslimi karşılığında, karada ve denizde eşya taşıma işlerine ilişkin sigortalarda (taşıma konusu eşyanın taşıma rizikolarına karşı teminat alındığı sigortalar – yük sigortaları) ise poliçe henüz düzenlenmemiş olsa bile sözleşme yapıldığı anda ödenir (TTK m. 1431 / 1). Taksitle ödeme kararlaştırılmış ise, prim taksitlerinin ödeme zamanı, miktarı ve primin vadesinde ödenmemesinin sonuçları, poliçe ile birlikte (ya da poliçede) yazılı olarak sigorta ettirene bildirilir (TTK m. 1431 / 2). Taksitle ödemenin kararlaştırıldığı hâllerde, riziko gerçekleşince, ödenecek tazminata veya bedele ilişkin primlerin tümü muaccel olur (TTK m. 1431 / 3).
Sigorta primi nakden ödenir (TTK m. 1430 / 1). Prim miktarı yabancı bir para ile de belirlenebilir; bu halde sözleşmede (poliçede) primin yabancı para ile (TL dışında bir para birimiyle) ödeneceği ya da bu anlama gelen bir ibare yazılı değilse, prim borcu, muaccel olduğu tarihteki kur üzerinden Türk Lirası olarak da ödenebilir (TBK m. 99). İlk taksidin nakden ödenmesi şartıyla sonraki prim taksitleri için kambiyo senedi verilmesi mümkündür; bu halde ödeme kambiyo senedinin tahsili ile gerçekleşir (TTK m. 1430 / 2).
TTK m. 1432 hükmünde göre sigorta primi, sigorta ettirenin sözleşmede gösterilen adresinde ödenir. Dolayısıyla para borcu olan sigorta priminin ifa yeri bakımından “para borçlarının, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edileceğini” öngören TBK m. 89 / 1 – bent 1 hükmünden farklı bir esas benimsenmiştir. Sigorta primi fiilen sözleşmede gösterilen adresten başka adreste ödenmekte ise, ödeme yerine ilişkin sözleşme hükmü yok sayılır. TTK m. 1432 hükmü emredici olmadığından, primin sigortacının veya acentesinin işyerinde ödeneceği hakkında anlaşma yapılması mümkün olup, bu tür bir anlaşmanın mevcudiyeti halinde bunun poliçeye yazılması gerekir; aksi halde sigortacı böyle bir anlaşmanın mevcudiyetini ispat etmek zorundadır.
1.2. Primin Ödenmemesinin Sonuçları
1.2.1. Primin veya ilk taksidinin ödenmemesinin sonuçları
TTK m. 1421 / 1 hükmüne göre “Aksine sözleşme yoksa, sigortacının sorumluluğu primin veya ilk taksidinin ödenmesi ile başlar; karada ve denizde eşya taşıma işlerine ilişkin sigortalarda, sigortacı, sözleşmenin yapılmasıyla sorumlu olur.” Sigorta ettiren, sigortalı ve lehtar lehine aleyhine değiştirilemeyen hükümler arasında sayılan (TTK m. 1452 / 3) TTK m. 1421 hükmünün “aksine sözleşme yoksa” ibaresi ile başlaması isabetsizdir. Bununla birlikte, TTK m. 1452 / 3 hükmü uyarınca taşıma konusu eşyanın nakliye rizikolarına karşı teminat altına alındığı yük sigortalarında sigortacının sorumluluğunun primin veya ilk taksidinin ödenmesi ile başlayacağına dair anlaşmalar geçersizdir; yük sigortaları dışındaki sigortalarda sigortacının sorumluluğunun prim veya ilk taksidinin ödenmesine bağlı olmaksızın sözleşme yapılır yapılmaz başlayacağına dair anlaşmalar ise geçerlidir. TTK m. 1421 hükmü hayat sigortalarında da geçerli genel hüküm olduğundan, bu sigortalarda da sigortacının sorumluluğu ilk primin ödendiği anda başlar. Ancak hayatı sigorta edilen şahıs ilk primin ödenmesinden önce ölürse sigorta sözleşmesi hükümsüzdür (TTK m. 1487 / 2).
TTK m. 1434 / 1 hükmü uyarınca sigorta primi veya ilk taksiti, yük sigortaları dışındaki sigortalarda sözleşme yapılır yapılmaz ve poliçenin teslimi karşılığında, karada ve denizde eşya taşıma işlerine ilişkin işlerine ilişkin sigortalarda sözleşmenin yapıldığı anda (TTK m. 1431 / 1) ödenmemiş ise, sigortacının temerrüt ihtarında bulunmasına gerek olmaksızın sigorta ettiren temerrüde düşer.
İlk taksidi veya tamamı bir defada ödenmesi gereken prim, zamanında ödenmemişse, sigortacı, ödeme yapılmadığı sürece, primin veya ilk taksidinin ödenmesi gereken vadeden itibaren üç ay içinde sözleşmeden cayabilir (TTK m. 1434 / 2). Prim alacağının, muacceliyet gününden itibaren üç ay içinde dava veya takip yoluyla istenmemiş olması hâlinde, sözleşmeden cayılmış olunur. Buna göre sigortacı primin tahsilini dava ve takip yoluyla talep edebileceği gibi, primin tahsilinden vazgeçip sözleşmeden cayma hakkına sahiptir.
Primi ödemeyen ya da ödemek istemeyen sigorta ettiren de sigortacının sorumluluğu başlamadan önce kararlaştırılmış primin yarısını ödeyerek sözleşmeden cayabilir (TTK m. 1430 / 2). Sigorta ettiren, sözleşmeden kısmen caydığı takdirde, caydığı kısma ilişkin primin yarısını öder.
1.2.2. Primin sonraki taksitlerinin ödenmemesinin sonuçları
Primin taksitle ödenmesi kararlaştırılmış ise, taksitlerin ödeme zamanı, miktarı ve primin vadesinde ödenmemesinin sonuçları, poliçe ile birlikte yazılı olarak sigorta ettirene bildirilir (TTK m. 1431 / 2). Prim taksitlerinden herhangi biri zamanında ödenmez ise, sigortacı sigorta ettirene, noter aracılığı veya iadeli taahhütlü mektupla on günlük süre vererek borcunu yerine getirmesini, aksi hâlde, süre sonunda, sözleşmenin feshedilmiş sayılacağını ihtar eder (TTK m. 1434 / 3). Bu sürenin bitiminde borç ödenmemiş ise sigorta sözleşmesi feshedilmiş olur. Sigortacının, sigorta ettirenin temerrüdü nedeniyle Türk Borçlar Kanunundan doğan diğer hakları saklıdır. TTK m. 1434 / 4 hükmü uyarınca bir sigorta dönemi içinde sigorta ettirene iki defa ihtar gönderilmişse sigortacı, sigorta döneminin sonunda hüküm doğurmak üzere sözleşmeyi feshedebilir.
En az bir yıldan beri yürürlükte bulunan ve bir yıllık primi ödenmiş olan hayat sigortası sigorta sözleşmelerinde, sigorta ettiren daha sonra prim ödeme borcunu yerine getirmezse, sigortacı bu sebeple sözleşmeyi feshedemez ve prim isteyemez. Bu hâlde sigorta, prim ödenmesinden muaf sigortaya dönüşür. Prim ödenmesinden muaf sigortada, sigorta bedeli ödenen primle sözleşme uyarınca ödenmesi gereken prim arasındaki orana göre ödenir.
II. SİGORTA ETTİRENİN GÖREVLERİ
1. Genel Olarak
Sigorta sözleşmesinin niteliği, sözleşmenin akdinden önce, sözleşme süresi içinde, rizikonun gerçekleşmesi halinde sigorta ettirenin yerine getirmesi gereken ve “görev” olarak adlandırılan bazı yükümlülükler öngörülmesini zorunlu kılmaktadır. Bu yükümlülüklerin amacı, tehlike birliğini oluşturan sigortalılar arasındaki eşitliğin herhangi bir sigortalı lehine bozulmasını ve herhangi bir sigortalının meydana gelmesi veya artması önlenebilir bir zararla tehlike birliğini olumsuz etkilemesini engellemektedir. Bu nedenle sigorta sözleşmelerinde sigorta ettirenin görevleri büyük önem taşımaktadır.
Sigorta ettirenin görevleri, belirli bir şeyi yapma ya da yapmamaya yönelik davranış yükümleridir; sigortacıya bu görevlerin ifasını talep ve dava hakkı tanınmamıştır. Sigortacı, sigorta ettirenin görevlerinin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesi halinde tazminat talep hakkına da sahip değildir; ancak sigorta ettiren / sigortalı sigorta himayesini kısmen veya tamamen kaybedebilir. Başka bir anlatımla, sözleşmede öngörülen sigorta himayesinin elde edilebilmesi sigorta ettirenin görevlerini gereği gibi yerine getirmesine bağlıdır.
Görevler esas itibariyle sözleşmenin tarafı olarak sigorta ettiren tarafından yerine getirilmesi gereken davranış yükümleri ise de, bazı görevlerin amacı gereği sigorta ettirenden başka şahısların da görevin ifası ile yükümlü kılınması gerekmektedir. Nitekim TTK’nun 1412. maddesinde de “Kanunda sigorta ettirenin bilgisine ve davranışına hukuki sonuç bağlanan durumlarda, sigortadan haberi olmak şartı ile sigortalının, temsilci söz konusu ise temsilcinin ve can sigortalarında da lehtarın bilgisi ve davranışı da dikkate alınır” hükmüne yer verilmiştir. Şu hâlde görevlerin temel ve ortak özellikleri şunlardır:
• Hukuken borç niteliğinde değildir.
• İfası talep ve dava edilemez; ifa edilmemesi tazminat talep hakkı vermez.
• Sözleşmenin tarafı olan sigorta ettirenden başka temsilcinin, sigortadan yararlanacak şahısların (sigortalı, lehtar) da ifa ile yükümlü kılınması mümkündür.
• İhlâl edilmesi halinde duruma göre sigortalı sözleşmeden doğan haklarını kısmen veya tamamen kaybedebilir.
TTK’nda sigorta ettirenin prim ödeme borcu dışında sözleşmeden doğan yükümlülükleri, “görev” terimi kullanılmaksızın (i) beyan yükümlülüğü; (ii) bilgi verme ve araştırma yapılmasına izin verme yükümlülüğü; (iii) zararı önleme, azaltma ve sigortacının rücu haklarını koruma yükümlülüğü başlıkları altında düzenlenmiş; ayrıca TTK m. 1449 hükmü ile (TTK’nda düzenlenen yükümlülükler dışında) sözleşmede öngörülen yükümlülükler ve bunların ihlaline ilişkin sözleşme hükümleri hakkında düzenleme getirilmiştir. Sigorta ettirenin görevleri “beyan yükümlüğü” başlığı altında sözleşmenin yapılmasında, teklifin yapılması ile kabulü arasında, sözleşmenin süresi içinde ve riziko gerçekleştiğinde olmak üzere dört aşamada yerine getirilmesi gereken yükümlülükler olarak düzenlenmiş ise de, bu görevlerin tamamının beyanda bulunmadan ibaret olmadığı; sözleşme süresi içinde rizikoyu ağırlaştırmama görevinin de söz konusu olduğu görülmektedir.
2. Sözleşme yapılmasında – Sözleşme öncesi bildirim görevi
Sigortacı, sözleşme yapıp yapmayacağını veya hangi koşullarla yapacağını, özellikle sigorta himayesi karşılığı ödenecek olan prim miktarını, esas itibariyle sigortalanacak menfaatin maruz bulunduğu riziko durumuna bağlı olarak belirler; bu nedenle rizikoya ilişkin hususları bilmek zorundadır. Sigortacı, sigortalanacak menfaate ilişkin rizikoları kendisi inceleyip tespit edebilir ya da sigorta ettirenin bu konudaki beyanları ile yetinir. Sigortacının riziko durumunu tespit etmesinin (sigortalanacak geminin seferde olması gibi) çoğu zaman mümkün olmaması, mümkün olsa bile masraflı olması ve zaman gerektirmesi, sigortacıyı, bu hususta sigorta ettirenin beyanı ile yetinmek zorunda bırakır. Bu nedenle, sigorta ettirenin sigortalanacak menfaatin maruz bulunduğu riziko durumu hakkında tam ve doğru beyanda bulunması son derece önemlidir.
Bir sigorta türünde tehlike birlikteliği oluşturan sigortalılar arasındaki eşitliğin bir sigortalı lehine bozulmaması, her sigorta sözleşmesinde prim ile riziko arasında denge kurulabilmesine, bu da riziko durumunun gerçeğe uygun şekilde beyan edilmesine bağlıdır. Bu durum, yasa koyucular tarafından da dikkate alınmış ve sigorta ettirenin sözleşme öncesinde doğru beyanda bulunmakla yükümlü olduğu öngörülmüştür. Sözleşme öncesi bildirim yükümlülüğünün gereği gibi yerine getirilmesinin sağlanabilmesi için de ihlâli yaptırıma bağlanmıştır.
TTK m. 1435 hükmüne göre sigorta ettiren sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Sigortacıya bildirilmeyen, eksik veya yanlış bildirilen hususlar, sözleşmenin yapılmamasını veya değişik şartlarda yapılmasını gerektirecek nitelikte ise, önemli kabul edilir. Sigortacı tarafından yazılı veya sözlü olarak sorulan hususlar, aksi ispat edilinceye kadar önemli sayılır.
Sigortacı tarafından sigorta ettirene cevaplaması için sorular içeren bir liste verilmişse, sunulan listede yer alan sorular dışında kalan hususlara ilişkin olarak sigorta ettirene hiçbir sorumluluk yüklenemez (TTK m. 1426 / 1). Ancak sigorta ettirenin önemli bir hususu kötüniyetle saklamış olması halinde bu hüküm uygulanmaz. Sigortacı, liste dışında öğrenmek istediği hususlar varsa bunlar hakkında da soru sorabilir. Söz konusu soruların da yazılı ve açık olması gerekir. Sigorta ettiren bu soruları cevaplamakla yükümlüdür.
Sigortacı için önemli bir husus bildirilmemiş veya yanlış bildirilmiş olması halinde, sözleşme öncesi bildirim görevinin ihlal edilmiş olur. Ancak bildirilmeyen veya yanlış bildirilen bir hususun ya da olgunun gerçek durumu sigortacı tarafından biliniyorsa, sigortacı beyan yükümlülüğünün ihlal edilmiş olduğunu ileri süremez (TTK m. 1438). Bildirilmeyen veya yanlış bildirilen hususun sigortacı tarafından bilindiğini ispat yükü sigorta ettirene aittir.
Sigortacı, sözleşme öncesi bildirim görevinin ihlal edildiğini (sigortacı için önemli olan bir hususun bildirilmediği veya yanlış bildirildiğini) rizikonun gerçekleşmesinden önce öğrenmiş ise, bu durumda ya sözleşmeden cayabilir ya da prim farkı talep edebilir (TTK m. 1439 / 1). Uygulanacak bu yaptırım bakımından önemli olan bir hususun sigorta ettirenin kusuru sonucu öğrenilememiş olması veya sigorta ettiren tarafından önemli sayılmaması ya da sigorta ettirenin sözleşme öncesi bildirim görevinin ihlalinde kusurlu olmaması durumu değiştirmez. Şu halde sigorta ettiren görevin ihlalinde kusurlu olsun olmasın sigortacı prim farkı talep etme veya sözleşmeden cayma hakkına sahiptir Sigortacı prim farkı talep etmiş, fakat istenilen prim farkı sigorta ettiren tarafından on gün içinde kabul edilmemiş ise, sözleşmeden cayılmış olur.
Prim farkı talebini kabul eden sigorta ettirenin talep edilen prim farkını gecikmeksizin ödememesi halinde de sigortacının ödeme için bir süre vermekle yükümlü olmaksızın cayma hakkını kullanabileceği kabul edilmelidir.
Sigortacı cayma hakkını kullanmak isterse, TTK m. 1440 uyarınca caymanın, sigorta ettirene bir beyanla yöneltilmesi şarttır; cayma, onbeş gün içinde sigorta ettirene bildirilir. Bu süre sigortacının bildirim yükümlülüğünün ihlal edildiğini öğrendiği tarihten itibaren başlar. Cayma hâlinde, sigorta ettiren bildirim görevinin ihlalinde kasıtlı ise, sigortacı rizikoyu taşıdığı süreye ait prime hak kazanır (TTK m. 1441). Ancak TTK m. 1442 uyarınca (i) sigortacı cayma hakkının kullanılmasından açıkça veya zımnen vazgeçmişse, (ii) caymaya yol açan ihlale sigortacı sebebiyet vermişse, (iii) sorularından bazıları cevapsız bırakıldığı hâlde sözleşmeyi yapmış ise, sigortacı cayma hakkını kullanamaz. Sigorta ettiren, bildirilmediği veya yanlış bildirdiği bir hususun ya da olgunun gerçek durumunun sigortacı tarafından bilindiği ispat etmesi halinde de sigortacı cayma hakkına sahip değildir (TTK m. 1438).
Sigortacı sözleşme öncesi bildirim görevinin ihlal edildiğini riziko gerçekleştikten sonra öğrenmiş ise, bu durumda sigorta ettirenin ihlaldeki kusurunun mevcudiyetine ve derecesine göre uygulanacak yaptırım belirlenir (TTK m. 1439 / 2):
(i) Sigorta ettirenin sözleşme öncesi bildirim görevini ihlalde kusuru yoksa ya da kusurlu olmakla birlikte bildirilmeyen ya da yanlış bildirilen husus tazminatın veya bedelin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte değilse, sigortacı sözleşme gereği ödemesi gereken sigorta tazminatı ya da bedelini tam olarak öder;
(ii) Sigorta ettiren sözleşme öncesi bildirim görevini ihlalde ihmal derecesinde kusurlu ve bildirilmeyen ya da yanlış bildirilen husus tazminatın veya bedelin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise, tazminat ya da bedelde kusur oranında indirim yapılır.
(iii) Sigorta ettiren sözleşme öncesi bildirim görevini ihlalde kast derecesinde kusurlu ve bildirilmeyen ya da yanlış bildirilen husus tazminatın veya bedelin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte değilse, alınması gereken prim ile alınan prim arasındaki orana göre tazminat ya da bedelde kusur oranında indirim yapılır.
(iv) Sigorta ettiren sözleşme öncesi bildirim görevini ihlalde kast derecesinde kusurlu ve bildirilmeyen ya da yanlış bildirilen husus tazminatın veya bedelin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise, sigortacı sözleşmeyi fesheder, edim borcu ortadan kalkar.