Katı Anayasalar – Yumuşak Anayasalar
Katı (=sert, bükülmez=) Anayasalar (rigid constitutions)
*Anayasalarda değiştirilmesi yasaklanmış kuralların bulunması
Bir anayasayı katı anayasa haline getiren ölçütlerden biri, o anayasada değiştirilmesi yasaklanmış bazı hükümlerin bulunmasıdır. Bir anayasada değiştirilmesi yasak hükümlere yer verilmesinin lehinde ve aleyhinde görüşler ileri sürülmüştür. Gerçekten, 20. yüzyılın başlarında, o yılların ünlü hukukçularından Mirkine Guetzevitch (okunuşu, Gezeviç), anayasalarda yer alan değiştirme yasaklarını desteklemekte ve bu yasakları “hürriyet tarafından sayının karşısına dikilen hukukî barajlar” olarak nitelendirmekteydi. Buna karşılık, “bir kuşak geleceğin insanlarını kendi ilkeleri içinde hapsedemez” diyerek değiştirme yasaklarına karşı çıkanlar da bulunmaktadır. Ayrıca, yine ünlü bir düşünür olan Carl J. Friedrich, değiştirme yasaklarının, hukuki yolları tıkayıp, darbeci girişimlere yol açacağına dikkat çekmektedir. Bize göre de, anayasalarda değiştirme yasaklarına yer vermenin, sakıncaları vardır. Bir dönemde yaşayanların, sonraki kuşakları kendilerinden daha düzeysiz, daha bilgisiz görüp, onların her an hata yapacağını düşünmeleri ve bu nedenle hangi sayısal üstünlüğe ulaşırlarsa ulaşsınlar anayasanın bazı hükümlerini değiştiremeyeceklerini öngörmek savunulması zor bir durumdur.
Bazı ülkelerde görülen değiştirme yasakları, yalnızca devlet şeklinin cumhuriyet olduğuna ilişkin hüküm ile sınırlı tutulmuşken; sayıları daha az başka ülkelerde, hayli geniş değiştirme yasağı bulunmaktadır. Örneğin, Fransa’da (Fransız Anayasası, Madde: 89, son fıkra), İtalya’da (İtalyan Anayasası, Madde: 139), 1924 Anayasası (Madde: 102, son fıkra) ve 1961 Anayasası (Madde: 9) dönemlerinde kendi ülkemizde, devlet şeklinin cumhuriyet olduğuna ilişkin hükmün değiştirilmesi yasaklanmıştır. Buna karşılık Federal Almanya Anayasası geniş bir değiştirme yasağı içermektedir. Bu bağlamda, Federal Almanya Anayasasının 79. maddesinde, Almanya’nın federal devlet yapısının değiştirilmesi yasaklandığı gibi, Anayasanın 1. ve 20. maddesi hükümlerinin değiştirilmeleri de yasaklanmıştır. Ülkemizde de, benzer bir geniş değiştirme yasağı 1982 Anayasasında öngörülmüş bulunmaktadır. Gerçekten, 1982 Anayasasının 4. maddesi, Anayasanın devlet şeklinin cumhuriyet olduğunu öngören 1. maddesi ile, 2. maddede düzenlenen cumhuriyetin niteliklerinin ve 3. maddesi hükümlerinin değiştirilmelerini ve değiştirilmelerinin teklif edilmesini yasaklamış bulunmaktadır. Ancak, Federal Alman Anayasasının değiştirme yasaklarını öngören 79. maddesi ile, 1982 Anayasasında bu yasakları öngören 4. maddesinin değiştirme yasağı içermiyor oluşu, beraberinde bu hükümlerin, yani Alman Anayasasında 79. madde, 1982 Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında 4. maddenin değiştirilip değiştirilemeyeceği sorusunu karşımıza çıkarmaktadır. Doktrinde, bu hükümlerde değiştirme yasağı bulunmadığı için değiştirilebileceklerini savunanlar olduğu gibi; bunun anayasaya karşı bir hile olacağını ileri sürüp, o maddelerin de değiştirme yasağı içinde bulunduğunu savunanlar da bulunmaktadır.
Daha farklı bir değiştirme yasağıyla, 1787 tarihli ve halen yürürlükte olan ABD Anayasasında karşılaşılmaktadır. Gerçekten, bu Anayasanın, V. maddesi uyarınca, Federal Devleti oluşturan Federe Devletlerin (States), nüfusları ve büyüklükleri ne olursa olsun Federal Yasama organı Kongre’nin ikinci kanadı olan Senato’da eşit sayıda üye ile temsil edilmelerine ilişkin hükmün, bir federe devletin rızası olmadan değiştirilmesi yasaktır. Dikkat edileceği gibi, bu, mutlak bir değiştirme yasağı değil, bu değişiklikten zarar görecek olan federe devletin kendi rızası olmadan değişikliğe gidilmesini yasakladığı için nispî (göreli) bir değiştirme yasağıdır. ABD Anayasasının sözü geçen V. maddesinde yer alan hüküm şöyledir: “… no State, without its Consent, shall be deprived of its equal Suffrage in the Senate.”
Anayasalarda görülen değiştirme yasağı, her zaman o anayasanın yapıldığı ilk anda konmuş bir yasak olmayabilir. Gerçekten, kim zaman, tali kurucu iktidar, yani bir anayasayı ilk elden yapan değil de, onda değişiklik gerçekleştiren iktidar da anayasaya değiştirilmesi yasak kurallar koyabilir veya önceden beri mevcut değiştirilmesi yasak kuralları genişletebilir. Bu bağlamda, Fransa’da 1875 tarihli III. Cumhuriyet Anayasasının ilk şeklinde, devlet biçiminin cumhuriyet olduğuna ilişkin hükmün değiştirilmesi yasaklanmış değilken, bu Anayasada 1884 yılında, yani yapılışından 9 yıl sonra gerçekleştirilen bir değişiklikle, devlet şeklinin cumhuriyet olduğuna ilişkin hükmün değiştirilmesi yasaklanmış, bir başka anlatımla, Anayasaya, daha önce mevcut olmayan bir değiştirme yasağı getirilmiştir. Benzer şekilde, 1949 tarihli Federal Almanya Anayasasının 79. maddesiyle değiştirilmesi yasaklanmış olan 1. ve 20. maddelere baktığımızda, 20. maddenin ilk şeklinde 3 fıkra yer aldığı halde; 1968 yılında bu Anayasada yapılan bir değişiklikle, sözü edilen 20. maddeye, Alman vatandaşlarına direnme hakkını tanıyan yeni bir fıkra eklenmiş; bir diğer deyişle, Anayasada mevcut değiştirme yasağı sonradan genişletilmiştir.
Anayasaların değiştirilme sürecinin sıradan kanunların değiştirilme veya yapım sürecine göre zorlaştırılması
Bir anayasaya katı (=sert) anayasa haline getiren ve çok daha yaygın bir şekilde karşılaştığımız ölçüt, anayasaların değiştirilmesinde izlenmesi gereken sürecin, sıradan kanunların değiştirilmesi veya sıradan kanunların yapımında izlenmesi gereken sürece göre daha zor bir takım kurallara bağlanmış olmasıdır. Bu konuda verilebilecek en anlamlı örneklerden birisi ABD Anayasasının değiştirilmesinde görülebilir. Gerçekten, sıradan bir kanun, ABD yasama organı olan Kongre’nin (Congress) iki kanadını oluşturan Temsilciler Meclisi (House of Representatives) ve Senato’nun (Senate) kabulü ile yapılabiliyor veya değiştirilebiliyorken; anayasa değişikliğinde, değişiklik isteğini hem bu iki Meclisin 2/3 çoğunluğuyla kabul etmesi ve daha sonra, ABD’yi oluşturan 50 federe devletin (=eyaletin) (=state) onayına sunulması ve onların en az 3/4’ü tarafından kabul edilmesi gerekir. Bir diğer deyişle, ABD’de hem Temsilciler Meclisinin, hem Senato’nun 2/3 çoğunlukla kabul edilen bir anayasa değişikliğinin, 50 federe devletin en az 38’i tarafından onanmadıkça, gerçekleşmesi mümkün değildir. Bu doğrultuda 13 federe devletin (=state) onamadığı bir anayasa değişikliği, geriye kalan 37 federe devlet tarafından onanmış olsa bile bir anlam ifade etmeyecektir ve bu da çok güçlü bir azınlık vetosunun varlığını gösterir. Bu nedenledir ki, 1787’den günümüze kadar, kalkışılan yüzlerce anayasa değişikliği girişiminden sadece 27 tanesi başarılı olabilmiştir.
İskandinav ülkelerinde de (İsveç, Norveç, Danimarka ve Finlandiya), ilginç bir değişiklik güçlüğü ile karşılaşılmaktadır. Bu bağlamda, bu ülkelerin hepsinde, yasama organının bir anayasa değişikliğini gerçekleştirmesi yetmemekte, bu değişiklikten sonra genel seçimlerle oluşan yeni yasama organının da aynı anayasa değişikliğini benimsemesi gerekmektedir. Tahmin edileceği gibi, bir anayasa değişikliğinden sonra yapılacak ilk genel seçimde, yapılmış olan, ancak oluşacak yeni yasama organı tarafından henüz kabul edilmediği için tamamlanmış olmayan anayasa değişikliği kamuoyunun gündemini işgal edecektir. Bu değişiklikten yana olan seçmenler, yasama organına aynı çoğunluğu taşıyıp, anayasa değişikliğinin tamamlanmasına çalışırlarken; karşı olanlar, seçime giden mecliste anayasa değişikliğine ret oyu vermiş, ancak sayıları yetmediği için değişikliğin kabulünü engelleyememiş olan muhalefet partisinin (veya partilerinin) bu seçimde çoğunluğu elde etmesine çalışacaklardır. Bu durumda, anılan ülkelerde, anayasa değişikliklerinde bir tür dolaylı halkoylamasının (referandumun) bulunduğu söylenebilir.