Jean Tardieu – Sözcüğe Sözcük
SÖZCÜĞE SÖZCÜK
KİŞİLER
MADAM
BAYAN PERLEMİNOUZE
BAY PERLEMİNOUZE
OKUYAN HİZMETÇİ
OKUYAN — (Kapalı perdenin önünde yürüyerek) 1900’lere doğru -bütün çağların en tuhafı budur kentleri saran bir salgın hastalık özellikle varlıklı sınıfları etkisi altına almıştı. Bu hastalığa yakalananlar genellikle sözcükleri, sanki bunları bir torbadan rastgele çekiyorlarmış gibi, birbirine karıştırıyorlardı.
İşin garip tarafı görünürde birbirini tutmaz sözler söylemelerine karşın bu hastaların akılları başlarında idi. Salgının en şiddetli döneminde bile sosyete konuşmaları bütün hızı ile sürüyordu. Kısacası hastalığa uğrayan tek organ “Sözcükler” olmuştu.
Ne yazık ki bazı bilginlerin kuşku ile karşıladıkları bu tarihsel olay için söylenebilecekler şunlardır:
– Genellikle konuştuğumuzda hiçbir şey söylemeyiz.
– Tesadüfen söyleyecek bir sözümüz olduğu zaman bile onu binlerce değişik biçimde söylemek olanağımız vardır.
– Sözde delilere deli denmesinin nedeni ne söylediklerinin anlaşılmamasındandır.
– Çok zaman İnsanlar arasındaki ilişkilerde beden hareketleri, ses tonlarındaki değişiklikler ve yüz deyimlenmeleri sözlerden daha çok şey söyler.
– Sözcüklerin bizim onlara vermek lütfunda bulunduklarımızdan başka anlamları vardır.
– Biz hep birlikte köpeğin çığlığına kişneme, atınkine havlama demeye karar verecek olursak yarın bütün köpekler kişneyecek ve bütün atlar havi ayacaktır.
– Bu tür bazı gerçekleri şu küçük sahne üzerinde bize doğrulamaları için şimdi işi oyuncuların yeteneklerine bırakıyoruz:
(OKUYAN çekilir. Perde açılır. Sahne 1900’lerin bir salonunu andırır; yeşil bitkiler, eski perdeler, kumaş kaplama eşyalar, kuyruklu bir piyano vb. Perde açıldığında, Madam yalnızdır. Uzun bir koltukta oturmaktadır. Uzaktan kapının çalındığı duyulur.)
HİZMETÇİ — (Girer) Madam, Bayan Perieminouze geldi.
MADAM — Hay Allah. Üzüm salkımlı; çabuk içeri şişsin.
(Hizmetçi çıkar, madam ziyaretçisini beklerken piyanoya oturur ve çalar. Bir müzik kutusu sesi çıkar, hizmetçi Bayan Perleminouze ile içeri girer.)
HİZMETÇİ — (Haber verir) Perleminouze Kontesi.
MADAM — (Piyanoyu kapatır ve konuğuna doğru yürür) Sevgili, sevgili saçağını, ne kadar delik, ne kadar çakıl taşı var ki sizin hamurunuzun tadına bakamadım.
MME PERLEMİNOUZE — (Duygulanmış) Evet, çok yazık sevgili dostum. Ben de bu sıralarda çok bulanıktım. Üç küçük serçem, birbiri ardına limonlandı. Yedinin başım hep değirmenlere koşmak, gezgincileri bulmak ya da iskemle arayarak, kuzularımın iç kaynamalarını denetlemek, onlara cımbız ve fırtınalar vermekle geçirdim. Kendime ayırabileceğim bir sigaram olmadı.
MADAM — Sevgili dostum. Oysa benim hiç kaşıntım tutmadı.
MME PERLEMİNOUZE — Ne iyi. Sizin hesabınıza peklendim. Bütün bu yaktığınız meyan köklerinden sonra, doğrusu şöyle sırtüstü yoğurtlanmak hakkınızdı. Kurbağa ayından köstebeğin ortasına değin ne Vater-proof’da ne de Nezle ormanlarında görebildik sizi. Bunun için gerçekten gargaranızı sürdürmüş olmanız gerek
MADAM — (İç çekerek) Doğru. Ah, ne boya! Islanmadan içine girme olanağı yok.
MME. PERLEMİNOUZE — (Sır sorar gibi) Bu arada hiç pralinli çikolata yemediniz mi?
MADAM — Hiç.
MME. PERLEMİNOUZE — Yele teli bile yok mu?
MADAM — Yok. Beni çizik çizik bırakan o dalgaya altığından bu yana tekrar çimlenmeye bile gerek görmedim.
MME. PERLEMİNOUZE — Ben de öyle yaptım. Dört, beş belki altı kez, birkaç hareket darbesi ile kazıdım. Ama bacayı hiç temizlemedi. Benim sevgili küçük ıhlamurum! (Hayalci ve teşvikçi) Ben sizin yerinizde olsam başka bir fener bulurdum.
MADAM — Olanaksız, çakozlamadığmız anlaşılıyor. Benim üzerimde örtüsü var. Onun sineği, onun güvesi, onun yabanördeğiyim ben. O benim kasam o benim düdüğüm. O olmadan ne sıkıştırabilir, ne inleyebilirim; hiç onu hapsedemeyeceğim (Sesini değiştirerek) Suyum utuyor, bir kadeh daha dalgandırabilirim; bir çan sicimi mi, iki parmak toto mu?
MME. PERLEMİNOUZE — (Kabul eder) Teşekkür ederim, büyük bir güneşle.
MADAM – (Zili çalar ama karşılık veren olmaz, kalkar çağırır) İrma, İrma neredesin?.. Ah bu gazel; bir ağaç gövdesi kadar okkalı, özür dilerim, mahkemeye gidip bu ayakkabıyı tamir etmeliyim. Sanki bir maden kuyusu kazıyorum.
(Mme de Perleminouze yalnız kalır ve esnemeye başlar. Yüzüne pudra, dudaklarına boya sürer. Aynada kendisini seyreder. Tekrar esner, çevresine bakınır, piyanoya görür.)
MME PERLEMİNOUZE — Şuna bak. Koca bir konser timsahı. (Piyanoya oturur, kapağı açar ve bakar) Evet bu da moda dalgaların en son dedikodusu. Bakalım işte bu çok “to be or not to be.” (1990lerden kalma bir şarkı söylerken sözcükleri değiştirir. Örneğin “Parisli kızların ayaklan küçücük, ayakları küçücük” yerine” Eyfel Kulesinin köpekleri küçücük, köpekleri küçücük” gibi.
O sırada kapı açılır ve kapının aralığından başında silindir şapkası gözünde tek camı ile Bav Perleminotıze’in başı belirir. Kapıyı arkasından kaparken şaşırmış görünür.)
M. DE PERLEMINOUZE — Dehşet! Bizim zıkkım!
MME. DE PERLEMINOUZE — (Şarkı söylemeyi bırakır) Dehşet… Benim inek! (Hışımla) Adalgonse……ne? Siz…. burada? Nasıl aştınız engeli?
M. DE PERLEMINOUZE.— (Kapıyı gösterir) Hendekten geçtim,
MME. DE PERLEMINOUZE — Hep buralarda havalı mı gezersiniz?
M. DE PERLEMINOUZE — Hayır. Hayır güzelim; benim muz ağacım, bizonum… Şey… Çarpıntım sizin için olsun istedim. Onun için havalıyım.
MME. DE PERLEMINOUZE — Yeter. Her şeyi çaktım. Demek o kadının ördeği ve güvercini olan düdük sizdiniz. Evet, siz şimdi de İnek dili ve sosis almaya, ayak numarası yapmaya gelmişsiniz. Oysa ben zavallı küçük serçelerimin gagalarından salyangoz dilimlerini geçirmek için yırtınıyorum. (Sesi ağlamaklı.) Siz nesiniz biliyor musunuz?
(Madam olanlardan habersiz içeri girer.)
MADAM — (Çevresine emirler yağdırmaya son vererek) İrma, artık kırpıldı değil mi? İki adet dolman, şile bezine sarılacak; karışık tüysüz iki kazak; paşa üstüne bir maşrapa güvercin ve frenli ateşte pişmiş iki boğazlık flaster! (Kontu görür, dışa) Dehşet! Benim Fener!
( Gene de istifini bozmaz, Konta doğru gider şaşkınlığını gidermek için neşe ve nezaketini arttırarak.)
MADAM — Nasıl? Siz burada mısınız Sevgili Kont? Ne güzel bir lale; zıkkımınızı arttırmaya mı geldiniz? Neden böyle havalısınız?
KONT — (Rahat davranmaya çalışarak) Evet. Uyku saatimden sonra garajlarda turluyordum ki, kendi kendime: trene herhalde un çuvalındadır şimdi, dedim. Her İkiniz ile de hırıldayayım, dedim.
MADAM — Sevgili Kont. (Silindir şapkayı işaret eder) Adaylık simgenizi çıkarın. Şuraya koyun. (Önüne bir koltuk iter) Bu oturmalığa da çökün. Geyikleşmiş olmalısınız!
KONT — (Oturarak) Evet, gerçekten geyikleştim. Sosun acısı bir türlü gitmedi, titredik, ödedik, gene titredik gene ödedik, kar yağanken dolu dolu okşandık. Bu çorbayı nerede bakırlaştıracağız bakalım!
MME. DE PERLEMINOUZE — (Kokuyu sezinlediğini belli etmeye çalışır) Sevgili dostum. Benim ineğim sizin güzel biçki tezgâhlarınızda kendisini pek kereste hissetti…. Öğütebilir miyim acaba?
MADAM — (Gülerek) Elbette. Elbette. Rica ederim.
MME. DE PERLEMINOUZE — (Birden ciddileşir ve madama dikkatli bakar) Gerçekten öyle değil mi? Sanki kurbağalarını yemeğe buraya geliyor. Hep havada, ayak tabanı kulak arkasında, sanırsınız kendi köyünde.
MADAM — (Zoraki bir aşırı gülme ile) Yemeğinizi pişireceğiniz tencere hazır. Ne mandal… Ama canım, kont öyle bir çiçek, bir glayöl (sözcüklerini arar) öyle “Eversharp” öylesine orta masasına yapışık ki, benim zavallı küçük su torbamla ne de mütevazı soğanlı etimle yetinmeyecek gibi.
KONT — (Çok nazik) Bu soğanlı et benim için her zaman dikenlerle dolu bir Önlük olacak, sevgili dostum.
MADAM — Yemlik torbası! Ama onun dişlerinin arasında başka şişeler de var. (Sataşarak) Öyle değil mi Kont?
KONT — (Kekeleyerek çok sıkılmış) Ne… ne pişirmek istiyorsunuz?
MADAM — Nasıl? Söylendiğine göre sık sık General Mitropulos’un eşi İle birlikte görülüyor ve onun, bir ortaçağ palmiyesi gibi cepkenini köklemek istiyormuşsunuz?
KONT — (Kendisini savunarak, onurlu) Kanımı emin, kanımı emin.
MME. PE PERLEMINOU2E — (Tartışma hoşuna gitmiştir, rakibine olan yergilerini dile getirmek için yuvarlanır) Yok canım! Yok canım! Bana öyle geliyor ki ineğimi siz daha iyi sağıyorsunuz. Bu hırlaşmaya ben de lobutumu ekleyeyim. Ha! Ha! “Turp gibi yuvarlananın derisini dikenler soyar. “İri Fedora’nın kapı kesitlerine kılıcınızı sokarken görüldüğünüzü de bu arada ekleyeyim.
KONT — (Juies Cezar’ın katledildiği gün Brütüs’e söylediği gibi) Sen de mi rozetim?
MME. DE PERLEMINOUZE — Rozet mozet yok. Hadi bakalım. Lady Braetsel’le birlikte çiçeklerinin ortasını yolanlar arasında siz de varsınız!
MADAM — Nasıl, bu koca pencere kornişi ile de mi? (Bağırır) Tencere baronunun eşi ile değil mi, daha çok?
MME. DE PERLEMINOUZE — (Sıçrayarak) Nasıl? O küçük bobinle de mi? (Küçümseyerek) Sizin yerinizde olsam Pont-Boeuf teki maskaranın pişirdiği eski aile çorbasını tercih ederdim.
KONT — (Sağdan ve soldan sakınarak Jean-le-Bon-â- Poitiers davranışında) Ama ben… Gerçek bir ihanet, gerçek bir ihanet!
MME. DE PERLEMINOUZE — (Üstüne yürüyerek ve kapıya doğru iterek) Bayım siz gerçek bir sıçrama tahtasısınız!
MADAM — Kaval.
MME. DE PERLEMINOUZE — Kekik.
MADAM — İyot.
MME. DE PERLEMINOUZE — Cibinlik asacağı!
MADAM — Güve sepeti.
MME. DE PERLEMINOUZE — Tokmak toplayıcısı.
MADAM — Pompomlu kürkçü.
MME. DE PERLEMINOUZE — Gidip kendi limonluk ve portakal bahçenizde otlanın.
MADAM — Gidin onların kapı tokmaklarına pabuç olun.
MADAM VE MME. DE PERLEMINOUZE — (Birlikte) Gidin. Gidin. Gidin.
KONT —(Kapıyı açar ve yüzü seyirciye dönük geri geri giderken) Tamam. Tamam. Eğiliyorum. Size bütün garnitürlerimi sunarım. Sizleri istif etmek istemem. Fırlıyorum ve sürünüyorum. (Madam önünde eğilir) Madam ve sevgili şömine! (Karısına döner) Sevgili elbise askısı, hoşça kal; akşama görüşürüz!
(Çıkar.)
MME. DE PERLEMINOUZE — (Bir sessizlikten sonra) İşkembe mi, pişiriyorduk?
MADAM — (Çay masasını işaret ederek) Kıkırdayıp, kırıtacaktır, İşte İrma da geldi.
(İrma girer ve tepsiyi masanın üzerine bırakır. Kadınlar masanın karşılıklı, iki köşesine oturur.)
MADAM — (Çay servisi yapar) Biraz yürüyüş yapsak mı?
MME. DE PERLEMINOUZE —, (Gülümseyerek ve sevimli; sanki hiçbir şey olmamış gibi) Vol-o-van.
MADAM — İki parmak darağacı?
MME. DE PERLEMINOUZE — Rica ederim.
MADAM —-(Şeker ikram eder) Bir mi yoksa iki çekiç mi?
MME. DE PERLEMINOUZE — Bir tane, rica edeceğim.
PERDE