İcra ve İflas Hukuku Pratik Çalışma 2

Çalışma II

OLAY I

Ankara’da bir giyim mağazasının sahibi olan (B), Aydın’da konfeksiyon atölyesi olan (A) ile konfeksiyon ürünleri alım sözleşmesi yapmıştır. (A), sözleşmeye uygun olarak malları teslim etmiş; ancak (B), 10.000 TL tutarındaki borcunu vadesinde ödeyememiştir. (A), (B)’ye karşı

10.000 TL’lik bir alacak davası açmış ve mahkeme (B)’yi 10.000 TL’yi (A)’ya ödemeye mahkûm etmiştir. Mahkeme kararına rağmen B, borcunu ödememiştir. Bunun üzerinde (A) ilamlı icra yoluna başvurmuştur.

SORULAR

  1. (A)’nın almış olduğu ilâmı hüküm kesinleşmeksizin takibe koyabilmesi mümkün müdür?

İlamın icra edilebilmesi için kural olarak kesinleşme şartı aranmamaktadır. Ancak taşınmaza ilişkin davalarda kesinleşme şartı aranmaktadır icra için. Somut olayda para alacağı var. Dolayısıyla ilamın kesinleşmesini beklemeye gerek yok.

  1. Bu takip bakımından yetkili icra dairesi/daireleri neresidir?

M. 34 – İlamların icrası her icra dairesinden talep olunabilir. Alacaklı yerleşim yerini değiştirirse takibin yeni yerleşim yerini icra dairesine havalesini isteyebilir. Konusu ne olursa olsun ilamın icrası herhangi bir daireden talep olunabilir.

  1. Hükme karşı kanun yoluna başvurmuş olan (B), halen temyiz aşamasında olduğu için ilâmlı takibin devam etmemesi gerektiğini düşünmektedir. Bu düşüncesi doğru mudur? Doğru değilse takibe hangi şartlar altında devam edilmez?

Haklı değil. Takibe devam edilmesini önlemek için ne yapması gerekir? Kanun yolu incelemesindeyken icra takibini durdurmak isteyen borçlu öncelikle bunun için takibin yapılmış olduğu icra dairesinden süre talep eder. Bu süre içinde dosyanın bulunduğu mahkemeden takibin durdurulması kararı alır. Burada önemli olan nokta, durdurma kararını veren yer icra dairesi ya da icra mahkemesi değil, kanun yolundaki mahkemedir, sadece süreyi icra dairesi verir.

  1. Bir an için icra müdürünün, hükmün henüz kesinleşmediği gerekçesiyle (A)’nın ilâmlı takip talebini reddettiğini varsayalım. İcra müdürünün bu işlemi doğru mudur? Doğru değilse, icra müdürünün bu işlemine karşı hangi süre içinde, nerede, ne yapılması gerekir?

Şikayet. Süresiz bir şikayet, hakkın yerine getirilmemesi var. Burada konu itibariyle kesinleşmeyi beklemeye gerek olmadığı için icra müdürünün işlemi yanlıştır. Eğer ör; taşınmaz olsaydı konu, o zaman beklemek zorundaydı icra müdürü.

  1. Bir an için, davanın kazanılmasından hemen sonra (B)’nin A’ya 5.000 TL’lik ödeme yaptığını ve buna rağmen (A)’nın, aldığı ilâma dayanarak, 10.000 TL’lik ilâmlı icra takibinde bulunduğunu varsayalım. (B), 5.000 TL’lik kısmi ödemede bulunduğunu nerede, hangi süre içinde, hangi belgelerle ileri sürmelidir?

M. 33 – İcranın geri bırakılması. (M. 36 ve bu farklı şeyler, karıştırma.) İcra emrinin tebliği üzerine borçlu yedi gün içinde dilekçe ile icra mahkemesine başvurarak borcun zaman aşımına uğradığı veya imhal veya itfa edildiği itirazında bulunabilir. Burada itiraz dese de bu bizim anladığımız borca itiraz değil; ki zaten icra mahkemesine yapılıyor. İtfa veya imha iddiası yetkili mercilerce re’sen yapılmış veya usulüne göre tasdik edilmiş yahut icra dairesinde veya icra mahkemesinde veya mahkeme önünde ikrar olunmuş senetle tevsik edildiği takdirde icra geri bırakılır. Dolayısıyla burada borçluda nitelikli bir belge aranıyor. Eğer borçlunun elinde bu nitelikte bir belge varsa ilamlı icradaki icra mahkemesinden o kadarlık kısım için icranın durdurulmasına karar verilebiliyor. Maddede durdurulması dese de itfada artık borç söndüğü için o kadarlık kısım için icra iptal edilmiş oluyor. Adı geri bırakma olsa da iptal sonucu doğuyor.

  1. Temyiz incelemesi sonuçlanmadan ilâmın icra edildiğini ve Yargıtay’ın hükmü bozduğunu varsayalım. Bozma üzerine yapılan yargılama sonucunda alacağın 7.000 TL olduğuna hükmedilmiş ve hüküm kesinleşmiştir. (B), bu durumda kendisinden fazla tahsil edilen 3.000 TL’yi hangi yolla geri alabilir? Kısaca açıklayınız.

Ilamlı icraya başlandı. Temyiz incelemesi devam ediyor ve karar bozuldu. Bunun icra takibine etkisi var mı? Ilamın bozulması ile icra kendiliğinden durur. Ancak olayda durmamış. Sonuçlanmış. 3bin TL’lik farkı borçlu nasıl geri alabilir? Eğer ilamlı icrada, bozmadan sonra verilen hükümde icra edilen miktardan daha azına hükmedilirse, bu durumda icranın iadesi yolu gündeme gelir. Fazladan alınan miktar için (3bin TL) icranın iadesi yapılır. Bu aynı takip içinde istenebilir, 3bin TL için ayrıca bir takip başlatılmasına gerek yok. (Eğer takip sona ermişse o zaman bu fazla kısım, istirdat davası ile geri alınabilir.)

OLAY II

(A), (B)’ye verdiği 100.000 TL ödünç karşılığında, (B)’nin eşi (K)’nın ziynet eşyasını rehin olarak almıştır. (A), (B)’nin 100.000 TL borcunu vadesinde ödemediği iddiasıyla (B)’ye karşı takibe geçmiştir.

SORULAR

  1. Buradaki takibin adı nedir? Neden? Bu takibin özellikleri nelerdir?

Taşınır rehninin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız takip yapılır. Elinde rehne dair bir ilam yok. Ilamsız takipte borçluya itiraz imkanı tanınmıştır. 15 gün içinde borcun ödenmesi veya 7 gün içinde itiraz edilmesi halinde takip kendiliğinden durur. Farklı olarak; 15 günlük ödeme süresi önemli. Elde sağlam belge varsa itirazın kaldırılması yoluna başvurulabilir. Genel mahkemede itirazın iptali davası açılabilir.

  1. (A), (B)’ye karşı genel haciz yolu ile takibe başvurmuş olsaydı. Bunun üzerine ne yapılması gerekirdi? Neden?

Burada mecburen rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılması gerekir. Bunun aksi halinde, ilk olarak icra müdürünün ödeme emri düzenlememesi gerekir. Eğer düzenlediyse bu kamu düzenine aykırılık sebebiyle süresiz şikayet edilir.

  1. (A)’nın alacağı aynı zamanda bir bonoya bağlı olsa idi, yukarıdaki 2. sorunun cevabı değişir miydi?

Eğer alacak bonoya bağlıysa önce rehnin paraya çevrilmesi yoluna gidilmek zorunda değil. Pratik 3’teki hal. Seçimlik hak tanınmış. Bono olsaydı (2. soru) şikayete gidilecek bir hal olmazdı.

  1. (B), kendisine gönderilen ödeme emrine karşı aşağıdaki iddiaları hangi sürede, nasıl ve hangi yolla ileri sürebilir? Bunların takibe etkisi ne olur?
  2. “Benim borcum yoktur.”

Tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinden borca itiraz edilir. M. 147 – Rehin hakkına açıkça itiraz edilmemişse, alacaklının rehin hakkı takip safhası içinde artık tartışma konusu olamaz. Eğer rehnin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız takip yapıldıysa, borçlu sadece borca itiraz edip rehnin kednisine itiraz etmediyse takip içerisinde bir daha “ben bunu ona rehin olarak vermedim, bizim aramızda bir rehin sözleşmesi yoktur” diyemez.

 

  1. “Bu borç zamanaşımına uğramıştır.”

Normalde zaman aşımına uğraması bir itiraz sebebi olabilirdi ama TBK M. 159 – Alacağın bir taşınır rehniyle güvenceye bağlanmış olması, bu alacak için zamanaşımının işlemesine

engel olmaz; bununla birlikte alacaklının, hakkını rehinden alma yetkisi devam eder. Dolayısıyla zaman aşımı dolmuş olsa bile burada rehin miktarı itibariyle o sınırda kalmak üzere yine alacağını takip edebilecektir. Ör; adamın 100bin TL’lik borcu var ama adamın rehin tutarı 50bin TL. 100bin TL’lik kısım için zaman aşımı dolmuşsa ancak 50bin TL’lik kısım için takip yapılabilir.

  1. “(A)’nın elindeki ziynet eşyası (A)’ya rehin olarak değil, vedia olarak verilmiştir.”

Burada artık aradaki ilişkinin rehin ilişkisi olmadığını söylemiş oluyor. Bu durumda da alacağı kabul etmiş oluyor. Ikisine birden de itiraz edebilir. Burada alacaklının iki yola gitmesi mümkün. Ilki; rehin hakkına yapılan itirazı ortadan kaldırabilir. Itirazın kaldırılması yoluna başvurabilir. Ya da itirazın iptali davası açarak rehin hakkının tespit edilmesini sağlayabilir. Ancak rehnin paraya çevrilmesini değil de alacağını tahsil etmek istiyorsa ikinci yol; M. 147/1-2 – Sırf rehin hakkına itiraz olunduğu takdirde, alacaklı, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takipten vazgeçerek, takibin haciz yolu ile devamını istiyebilir. Dolayısıyla borçlu sadece rehin hakkına itiraz etmiş ve alacağa itiraz etmemişse bu durumda rehnin paraya çevrilmesi yolundan vazgeçip doğrudan borçlunun diğer mallarının haczi istenebilir. Bu yol seçilirse borçluya ayrıca bir ödeme emri yollanmaz.

 

  1. (B)’nin, (A)’dan ödünç aldığı 100.000 TL için Gölbaşı’nda bulunan arsasını 1.12.2016’de ipotek ettiğini ve (A)’nın, bu 100.000 TL tutarındaki parayı (B)’ye 15.12.2016’da verdiğini varsayalım. Bu durumda (A), (B)’ye karşı hangi tür icra takibi yapabilirdi?

Ipotek miktarı ve alacak miktarı eşit. Bu anapara ipoteği olabilir. Eğer bir anapara ipoteğinin paraya çevrilmesi söz konusuysa alacaklı, ipoteğin ilamlı icra yoluyla paraya çevrilmesini talep edebilir. Burada ipotek alacak doğmadan önce kurulmuş, kayıtsız şartsız bir borç ikrarından söz edebilir miyiz? Müstakbel bir alacak varsa kayıtsız şartsız bir ikrardan bahsedilebilir mi? Hayır. Burada ancak bu sebeple ipoteğin ilamsız yolla paraya çevrilmesine başvurulabilir. Ipotek tesis edildiği sırada borçlunun borcu yok. Eğer borç ipotekten daha sonra doğmuş olsaydı, ipotekten borç miktarı anlaşıldığından müstakbel değil cari bir borç olduğu için ilamlı icradan behsedilebilirdi.

 

  1. Yapılan takip sonunda ziynet eşyası 80.000 TL’ye satılmış ve giderler çıktıktan sonra (A)’nın eline 75.000 TL geçmiştir. (A)’nın alacağının eksik kalan 25.000 TL için hangi yola başvurması gerekir?

Elde edilen meblağ borcu kapatmaya yetmediği için açık kalan kısım için (25bin TL) kesin rehin açığı belgesi düzenlenir. Kesin rehin açığı belgesi, M. 68 anlamında bir belge sayılıyor. Bu belgeyle itirazın kaldırılması yoluna gidilebilir. Yeni bir genel haciz yoluyla takip yapılırsa da ödeme emri gönderilmeden doğrudan haciz aşamasına geçilir. Bu ancak 1 sene içinde yeni takip yapılması halinde geçerli. 1 seneden sonra yapılırsa da yalnızca M. 68 anlamında belge olarak kullanılabilir.

OLAY III

(B) Ltd. Şti., başlattığı yatırımları tamamlayabilmek için gelecek dönemde kullanılmak üzere, (T) Bankası ile 100.000 TL’lik genel kredi sözleşmesi akdetmiş ve borcuna karşılık

100.000 TL’lik bono vermiştir. Bunun dışında şirketin ortağı (A), müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla söz konusu sözleşmeyi imzalamış ve şirketin borcu için Ankara’daki evi üzerinde

120.000 TL bedelli (T) Bankası lehine üst sınır (maksimal) ipotek tesis ettirmiştir. Şirket, içine düştüğü ekonomik kriz nedeniyle kredi borçlarını zamanında ödeyememiş ve bunun üzerine, (T) Bankası, kredi hesabını sona erdirmiş ve aynı anda ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip ve (A)’ya karşı genel haciz yoluyla takip yapmıştır.

SORULAR

  1. (A), kendisine karşı genel haciz yoluyla takip yapılamayacağını, çünkü kendisinin kefil olduğunu ayrıca borcun da zaten ipotekle temin edilmiş bulunduğunu ileri sürmek istemektedir. (A)’nın bu düşüncesi doğru mudur? Doğru değilse neden? Doğru ise, (A), bu iddiasını, nerede, nasıl ve hangi sürede ileri sürebilir?

B’nin borcu için ipotek verilmiş, A’nın borcu için ipotek verilmemiş. Müteselsil vs. adi kefalette olay alacaklının seçimlik hakkı olmasıdır. Burada önemli olan ipoteğin hangi borcu teminat altına aldığı. Olayda teminat altına alınan borç bankanın borcu. Dolayısıyla kefilin borcu bundan ayrı bir borç ve onun için verilmiş bir ipotek yok. Bu nedenle yalnızca bankanın şirketten olan alacağı için rehne başvurulabilir, kefil açısından söz konusu değil. “Ipotek var, takip yapılamaz” iddiası nasıl ileri sürülebilir? (Eksik!)

  1. Banka ne tür bir ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapmalıdır? Neden? Kurulmuş olan ipotek, anapara ipoteği olsaydı vereceğiniz cevap değişir miydi?

Ilk olarak ilamsız takibe başvurması gerekir çünkü kayıtsız şartsız borç ikrarı yok. Bankalara özel bir hüküm var: M. 150/ı – İlamsız takipte borçlu borca itiraz edebilecekken bu maddeye göre takip yapıldığında borçlu borca itiraz edemez. Sadece hesap özetinin tebliğinden itibaren 8 gün içinde borçlu itiraz ederse (noter onaylı) o zaman takip başladıktan sonra icranın geri bırakılmasını talep edebilir. Diğer taraf banka olmasaydı özel hüküm olmadığı için her halükarda ilamsız takip yoluna gidilmesi gerekecekti.

  1. İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip bakımından yetkili icra dairesi neresi veya nereleridir?

M. 148 + M. 7 genel yetki. Ancak ilamsız takipse bu durumda M. 34 uygulanır. Taşınmazın paraya çevrilmesi olsa bile her yerdeki icra dairesinden bunun satışı istenebilir.

  1. İpotek akit tablosunda, ipoteğin, kararlaştırılan borç miktarı yanında temerrüt faizi, gider vergisi ve sair eklentilerin de teminatı olduğu kararlaştırılmış ve takip tüm bunların toplamı olan 130. 000 TL üzerinde başlatılmıştır. Sözleşme hükmünü de değerlendirmek suretiyle, bu şekilde takip yapılmasının doğru olup olmadığını, doğru değilse nasıl karşı konulması gerektiğini belirtiniz. Kurulmuş olan ipotek, 100.000 TL tutarında bir anapara ipoteği olsaydı vereceğiniz cevap değişir miydi?

Rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takipte sadece rehnin teminat aldığı alacak için takip yapılabilir. Ör; borç 300bin TL’dir ancak 100bin TL’lik kısım için teminat alınmıştır. O zaman sadece 100bin TL için takip yapılabilir. Dolayısıyla burada üst sınır ipoteği 100bin TL’lik olduğu için 100bin TL’yi geçemez. Anapara ipoteği olsaydı faiz + satış paylaştırma giderleri + 100bin TL istenebilirdi.

  1. Şirket, kredi borcunun 50.000 TL tutarındaki kısmını ödediği yönündeki itirazını nerede, nasıl ve hangi süre içinde ileri sürebilir? Bunun takibe olan etkisi nedir? Banka, yapılan bu itiraza nasıl karşı koyabilir?

Ilamsız icra yoluna başvurduysa 7 gün içinde itiraz. Kısmi itirazsa bu ayrıca belirtilecek. 7 gün içinde içinde icra dairesine itiraz edilecek. Eğer M. 150/ı kapsamında yapılmış takip olsaydı sadece 8 günlük süre içinde, takip başlamadan önce hesap özetine itiraz edebilirdi. Eğer bu yapılmadıysa ilamlı icra niteliğinde olduğu için ayrıca takip esnasında itiraz edebilmesi söz konusu değil.

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir