Ticari İşletme Hukuku ve Ticari İşler

TİCARİ İŞLETME HUKUKU

Malların üretimine, değişimine, tüketimine ilişkin faaliyetlerin tümüne ticaret denir. Ticarete ilişkin kurallar ticaret hukukunu ilgilendirmektedir. Ticari faaliyetlerin görüldüğü temel birim işletmedir. Bu işletme hem ticari işletme hem de esnaf işletmesi olabilir ancak asıl ticari faaliyet ticari işletmelerde görülür. Ticaret hukuku ticari iş ve ticari işletmeleri ilgilendiren kurallar topluluğudur. Temel düzenlemeler 6102 sayılı TTK da yer alır ancak diğer kanunlarda da ticaret hukukuna ilişkin kurallar mevcuttur( Bankacılık kanunu, sigortacılık kanunu…) Kara Avrupası’nda bazı ülkelerde ayrı bir ticaret hukuku yoktur bu kurallar borçlar kanununda düzenlenmiştir. Örneğin İsviçre’de, İtalya’da, İngiltere’de, İsveç’te ayrı bir ticaret kanunu yoktur. Halbuki bazı ülkelerde bizde olduğu gibi Avusturya, Almanya, Fransa, Türkiye ayrı ticaret kanunları vardır ve bu hususta farklı sistemler vardır.

Sübjektif Sistem : Ticaret hukukunun konusunu tacirler oluşturur o zaman ticaret hukuku tacirler hukukundan başka bir şey değildir. Ticaret kanunu tacirleri düzenlemelidir. Alman Ticaret Kanunu buna bir örnektir.
Objektif Sistem : Ticaret hukukunun konusunu yalnızca tacirler oluşturmaz. Ticari işlemler de oluşturur. Ticari işlemler yalnızca tacirler tarafından gerçekleşmez. Tacir olmayan kimseler de ticari işletmenin bir tarafı olabilirler. Bu sebeple önde tutulması gereken husus ticari iş olması gerekir. 1807 Fransız Ticaret Kanunu buna bir örnektir.
Karma Sistem : Ticaret kanunu düzenlemesinde hem tacir hem de ticari iş dikkate alınmalıdır. 1926 Türk Ticaret Kanunu buna bir örnektir.
Modern Sistem: Ticari işletme kavramına dikkat eder. 6102 sayılı TTK bir örneğidir. 6102 sayılı TTK 6kitaptan oluşur.

TİCARİ İŞLER
Eğer bir iş ticari bir iş ise ticari hükümler( TTK ve diğer kanunlardaki ticari hükümler) uygulanır.
Eğer ticari olmayan bir iş ise (adi iş) o zaman TBK hükümleri uygulanır. Peki hangi işler ticari iştir?

TTK md 3/1 : Bu kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir.
Buna göre kanun koyucu ikili bir ayrım yapmıştır.
1) TTK’da düzenlenen tüm hususlar  ticari iştir. İşlemin taraflarının kim olduğu, ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediği önemli değildir.
2) TTK’da düzenlenmese dahi bir ticari işletmeyi ilgilendiren iş, işlem ve fiiller ticari iş kabul edilir. Eğer ticari işletmeyi ilgilendiren bir iş görülürken bir haksız fiil işlenirse o haksız fiil de ticari iş sayılacaktır.
Örneğin taşıma firması taşıma faaliyeti sürdürürken bir başkasının arabasına çarpar ise o da ticari iştir.
TTK md.19/2 : Taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır.
Ticari işletmenin faaliyeti sebebiyle gerçekleşmeyen üçüncü bir kişinin ticari işletmeye verdiği zarar dolayısıyla ortaya çıkacak haksız fiiller ticari iş sayılmaz.
TTK md.19/3 : Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Ancak, gerçek kişi olan tacir, işlemi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya işin ticari iş sayılmasına durum elverişli olmadığı takdirde borç adi sayılır.
Karine bilinen olaylardan bilinmeyen hususların çıkarılmasına denir. Kanunun 19. Maddesinde iki adet ticari iş karinesi düzenlenmiştir. İlki bir tacirin borçlarının ticari olmasının asli olmasıdır, bir kişi tacir ise tüm borçlarını ticari kabul ediyoruz. Tacirler gerçek kişi tacir ve tüzel kişi tacir olarak ikiye ayrılır. İster gerçek kişi tacir ister tüzel kişi tacir osun yaptığı borçlandırıcı işlemler ticaridir. Tüzel kişi tacirler için bu mutlaktır istisnası yoktur. Fakat gerçek kişi tacirler için 2 istisnası vardır.
1) Gerçek kişi tacir işlem yaparken bu işin ticari işletmesiyle ilgili olmadığını açıkça belirtirse bu işlem ticari sayılmaz.
2) Yapılan işin mahiyetinden borçlandırıcı işlemin ticari iş olmadığı açıkça anlaşılıyor ise adi iş sayılır. Örneğin tacir evine 250 gr peynir alıyorsa.

TTK md.19/2 : Taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, kanunda aksi hüküm bulunmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır.
Bu sözleşmenin taraflardan diğeri için de ticari iş sayılması kanunda aksi hüküm bulunmamasına bağlıdır. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 83. Maddesinde bir hüküm vardır.
MADDE 83 – (1) Bu Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde genel hükümler uygulanır.

(2) Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez.

  1. fıkraya göre taraflardan biri tüketici ise diğer kanunlarda düzenleme olsa dahi bu işlem bir tüketici işlemi sayılır. Taraflardan biri için ticari iş sayılsa dahi diğer taraf tüketici ise tüketici taraf için ticari iş sayılmaz.
    1. Fıkraya göre eğer taraflardan biri tüketici ise 6502 sayılı Tüketicinin korunması hakkında kanun uygulanır.Ticari İş Sayılmanın Kaynakları
    1) TTK’ da düzenlenen hususlar ticari iştir.
    2) TTK’ da düzenlenmiş olmasa dahi ticari işletmeyi ilgilendiren işlem ve fiiller ticari iştir.
    3) Tacirin yaptığı tüm borçlandırıcı işlemler ticari iştir.
    4) Taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler kanunda aksine hüküm yok ise diğer taraf için de ticari iş sayılır( istisnası tüketicinin korunması hakkında kanun md. 83)

Bir İşin Ticari İş Sayılmasının Hukuki Sonuçları
1) Teselsül Karinesi
Müteselsil sorumluluk bir borçtan dolayı birden fazla borçludan her birinin borcun tamamından sorumlu olması, alacaklının istediği borçludan borcun tamamını isteyebilmesidir. Bir iş eğer adi işse kural olarak sorumluluk adi sorumluluktur. Adi sorumlulukta her borçlu borcun kendi payına düşen kadarından sorumludur, alacaklı borçlulara yalnızca paylarına düşenleri talep edebilir. Adi işlerde taraflar sözleşme ile müteselsil sorumluluğu kararlaştırabilirler. Müteselsil sorumluluk kanundan da doğabilir.
Bir iş ticari iş ise müteselsil sorumluluk esastır taraflar sözleşme ile adi sorumluluğu kararlaştırabilirler.
TTK MADDE 7– (1) İki veya daha fazla kişi, içlerinden yalnız biri veya hepsi için ticari niteliği haiz bir iş dolayısıyla, diğer bir kimseye karşı birlikte borç altına girerse, kanunda veya sözleşmede  aksi  öngörülmemişse  müteselsilen  sorumlu  olurlar.  Ancak,  kefil  ve  kefillere, taahhüt veya ödemenin yapılmadığı veya yerine getirilmediği ihbar edilmeden temerrüt faizi yürütülemez.

(2) Ticari borçlara kefalet hâlinde, hem asıl borçlu ile kefil, hem de kefiller arasındaki ilişkilerde de  birinci fıkra hükmü geçerli olur.

Buna göre yalnızca borçlulardan biri için ticari iş olması tüm borçlular için  müteselsil sorumluluğu getirir. Taraflar sözleşme ile aksini kararlaştırabilir.
TTK md.7/2 nin aksine bir hüküm tüketici haklarının korunması hakkında kanunda yer alır.
TKHK madde 4/6 : Tüketici işlemlerinde tüketicinin edimlerine karşılık olarak alınan şahsi teminatlar, her ne isim altında olursa olsun adi kefalet sayılır. Tüketicinin alacaklarına ilişkin karşı tarafça verilen şahsi teminatlar diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmadıkça müteselsil kefalet sayılır.
Yani eğer kefalet işleminde borçlu veya kefiller tüketici ise kefalet her ne ad altında olursa olsun adi kefalettir. Tüketicinin kendisinin verdiği şahsi teminat adi kefalet sayılır. Eğer alacaklı taraf tüketici ise tüketicinin alacağı için karşı tarafın (borçlu) verdiği şahsi teminat(kefalet) müteselsil kefalettir.

TBK MADDE 583- Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.
Taraflar adi işlerde sözleşme ile müteselsil sorumluluğu kararlaştırabilirler demiştik. Müteselsil sorumluluğun kararlaştırılabilmesi için kefil olan kişinin kendi el yazısıyla müteselsil sorumlu olduğunu kefalet sözleşmesinde belirtmesi, yazması gerekir.
Eğer ticari bir iş ise hem borçlu ile kefil arasında hem de kefiller arasında müteselsil sorumluluk geçerlidir. Kefilin adi sorumlu olduğunu kefalet sözleşmesinde belirtmesine gerek yoktur.

TBK MADDE 584- Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.
Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak verilecek kefaletlerde eşin rızası aranmaz.
*Normalde adi işlerde bir borca kefil olunacak ise kefilin eşinin rızası alması gerekir. İstisnaları düzenlenmiştir.
**Adi kefalette alacaklı alacağını borçludan ister. Borçlu borcunu ödemezse alacaklı borçluya karşı takip başlatmalıdır. (icra takibi, dava açılması) Alacağını rehin verilmiş mallar varsa alacağını tahsil etmesi gerekir. Borçludan bunlara rağmen alacak tahsil edilemez ise kefile gidilir.
Müteselsil kefalette alacaklı alacağını borçludan talep eder, borçlu borcunu ödemez ise takip yapmadan ve taşınmaz rehnine başvurmadan kefile gidebilir.
TBK MADDE 585- Adi kefalette alacaklı, borçluya başvurmadıkça, kefili takip edemez; ancak, aşağıdaki hâllerde doğrudan doğruya kefile başvurabilir:

  1. Borçlu aleyhine yapılan takibin sonucunda kesin aciz belgesi alınması.
  2. Borçlu aleyhine Türkiye’de takibatın imkânsız hâle gelmesi veya önemli ölçüde güçleşmesi.
  3. Borçlunun iflasına karar verilmesi.
  4. Borçluya konkordato mehli verilmiş olması.

Alacak, kefaletten önce veya kefalet sırasında rehinle de güvence altına alınmışsa, adi kefalette kefil, alacağın öncelikle rehin konusundan alınmasını isteyebilir. Ancak, borçlunun iflasına veya kendisine konkordato mehli verilmesine karar verilmişse, bu hüküm uygulanmaz.

Sadece açığın kapatılması için kefil olunmuşsa, borçlu aleyhine yapılan takibin kesin aciz belgesi alınmasıyla sonuçlanması veya borçlu aleyhine Türkiye’de takibatın imkânsız hâle gelmesi ya da konkordatonun kesinleşmesi durumlarında, doğrudan doğruya kefile başvurulabilir. Sözleşmede, bu durumlarda alacaklının, önce asıl borçluya başvurmak zorunda olduğu kararlaştırılabilir.

  1. Müteselsil kefalet

MADDE 586- Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.

Alacak, teslime bağlı taşınır rehni veya alacak rehni ile güvenceye alınmışsa, rehnin paraya çevrilmesinden önce kefile başvurulamaz. Ancak, alacağın rehnin paraya çevrilmesi yoluyla tamamen karşılanamayacağının önceden hâkim tarafından belirlenmesi veya borçlunun iflas etmesi ya da konkordato mehli verilmesi hâllerinde, rehnin paraya çevrilmesinden önce de kefile başvurulabilir.

 

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir