Borç İlişkisinin Nitelikleri

1) Dar anlamda borç ilişkisi, alacaklıya, bir alacak hakkı ve alacağını elde etmeyi sağlayacak talep, dava ve cebri icraya başvurma yetkilerini verir.

a) Bu niteliğiyle borç ilişkisi nisbi nitelikli hukuki vazife (devoir juridique relatif) adı verilen yükümlülük¹ ilişkilerinden ayrılır. Daha çok Aile Hukukunda rastladığımız ve bir kimseye bir başka şahsa (örneğin eşlerin birbirlerine, ana babanın çocuklarına) karşı yükletilmiş vazifelerin ihlalinde vazifenin yerine getirilmesini isteme hakkı bulunmasına rağmen, ifa davası, cebri icra söz konusu olmayıp, bu vazifelere aykırı davranış başka hukuki sonuçlara yol açabilir. (Mesela boşanma davası açmaya imkan verme, velayetin kaldırılmasına sebep teşkil etme gibi)


¹Hukuki vazife (ödev), hukuken belirli şekilde davranma yükümlülüğünü ifade eden çok geniş anlamda da kullanılmaktadır. Bakınız; Haluk Tandoğan, Notions préliminaire a la Théorie Générale des Obligations, Genéve 1972, sayfa 26.


Gerek borç gerek vazife kavramlarından ayrılması icap eden bir kavram da “gerekli davranış” diye tercüme edebileceğimiz, Türkçede “yüklenti” kavramı ile ifade edilmesi önerilen, almanca “Obliegenheit”, fransızca “incombances” adı verilen yükümlerdir. Bu yükümler bir kimseye herhangi bir hak sağlamaz, sadece gerekli davranışla yükümlü olan bazı hakları kazanabilmek veya bazı hakları kaybetmemek için bu davranışı yapmaya, yükümünü yerine getirmeye mecburdur. Örneğin; alım-satım sözleşmesinde, alıcı malın ayıplı olması halinde kanunen haiz olduğu hakları kullanabilmek için zamanında satıcıya ayıp ihbarında bulunmak zorundadır (TBK m. 223). Ayıp ihbarında bulunma ayıptan doğan hakları kullanabilmek için “gerekli davranış”tır. Bu hususta alıcının satıcıya karşı ne bir borcu ne de bir vazifesi söz konusudur. Keza bir haksız fiilde mağdurdan zararın artmasını engelleyecek tedbirler almasının beklenebileceği bir durumda bu yapılmadığı için zarar çoğalmışsa, bu tutum bazen tazminat alacağının azalmasına sebep olabilir (TBK m. 52). Oysa bu durumlarda mağdurun zararın artmasını engelleme borcu yoktur. Gerekli davranışa (yüklentiye) bir diğer örnek; karşılıklı edimler içeren sözleşmelerde borçlu temerrüdü üzerine alacaklının sözleşmeden dönme veya ifadan vazgeçerek olumlu (müsbet) zararının tazminini isteme haklarını kullanabilmesi için uygun bir ek süre vermesi gereğidir (TBK m. 123).

b) Bir borç ilişkisinde yukarı belirtilen nitelik bulunmadığı taktirde “Eksik Borçlar”dan söz edilir. Gerçekten, bir borç ilişkisinde alacaklı borçluya karşı talep, dava ve cevri icraya başvurma yetkilerine sahip iken, eksik borç adı verilen borçlarda alacaklı bu yetkilerden tamamen veya kısmen yoksun bulunmaktadır. Hiç borç bulunmayan durumlardan farklı olarak ise, eksik borç ifa edildiği zaman borç olmayan bir şey ifa edilmiş veya bir bağışlamada bulunmuş olmayıp, bir borç ifa edilmiş sayılmaktadır. Eksik borç olarak nitelendirilen ilişkiler yukarıda belirtilen ortak noktaları dışında birbirinden farklı nitelikler taşımakta, tabi olacakları esaslar ve hatta bir kısmının eksik borç sayılıp sayılmayacağı dahi tartışmalı bulunmaktadır. Eksik borç olarak üzerinde durulan çeşitli ilişkilere kısaca değineceğiz. Bunların hepsi için veya bir kısmı için “tabii borç” deyimi de kullanılmaktadır.

aa) Dar anlamda tabii borçlar: Bunlar, kanunun tam olarak geçersiz saymadığı, fakat dava hakkı da tanımadığı borçlardır. Bunlar için bir borç ikrarında bulunması geçerli sayılmadığı gibi, kefalet veya rehinle teminat altına alınmaları da geçerli değildir. Bu hususlar birer itiraz teşkil ederler ve hakim bunları kendiliğinden (re’sen) dikkate almak zorundadır. Fakat borçlu borcunu ifa ederse, bu ifa geçerlidir. Kumar ve bahisten doğan borçlar (TBK. m. 604-606) ile evlenme tellallığından doğan borçlar (TBK m. 524) anlamında eksik borçlardır. -Ancak, kumar ve bahis niteliği taşısa da, özel kanunla düzenlenen ilişkilerden doğan borçlar TBK m. 604 hükümlerine tabi olmazlar, eksik borç sayılmazlar, ifaları istenebilir; Milli Piyango (3670 sayılı kanun), at yarışları (6132 sayılı kanun) ve müşterek bahisler (7000 sayılı kanun) ile futbol müşterek bahisleri (spor toto-spor loto) (7258 sayılı kanun) böyledir.-

bb) Ahlaki Görevler (Vazifeler): Bir kimse, hukuken borçlu olmadığı ahlaki bir görevi ifaya zorlanamaz, fakat bu görevi yerine getirirse, ifa ettiği edimi geri alamaz (TBK m. 78/f. 2). Yapılan ifa, bağışlama da teşkil etmez (TBK m. 285). Bir kimsenin kanunen nafaka vermekle mükellef olmadığı bir yakınına para yardımı yapması böyledir.

Bazı yazarlar, bu halde herhangi bir borç bulunmadığını, sadece yapılan kazandırmayı geçerli sayan bir hükmün söz konusu olduğunu ileri sürmektedirler. Bazı yazarlar ise eksik borçlara ilişkin kuralların uygulandığı bir durumun varlığını kabul etmektedirler. Herhalde hakim davada durumu kendiliğinden (re’sen) dikkate almak zorundadır. Gerçi genellikle, ahlaki görevin ifa edileceğinin taahhüt edilmesinin geçerli olacağı ve bu taahhüdün bağışlama vaadi teşkil etmediği ve yazılı şekle tabi olmadığı, ahlaki görevin kefalet veya rehinle teminat altına alınabileceği kabul edilmektedir.

cc) Zamanaşımına uğramış borçlar: Zamanaşımı borçluya borcu ifadan kaçınmak hususunda bir defi hakkı sağlar. Hukuken borç varlığını sürdürmektedir; talep ve dava edilebilir. Ancak borçlu defi hakkını kullanarak davanın reddini sağlayabilir. Bu hakkı kullanmazsa ifaya mahkum edilir. Zamanaşımına uğramış bir borcu borçluya, dava açılmadan önce veya dava açıldıktan sonra öderse, bu ifa geçerlidir ve sebepsiz zenginleşme oluşturmaz (TBK m. 78/f. 2). Keza zamanaşımına uğramış bir borcun borçlusunun borcu için, yeni bir senet vermesi veya teminat göstermesi de geçerlidir.

Hatta borçlunun zamanaşımı defini kullandıktan sonra bundan rücu edip borcunu ödemesinin de geçerli olduğu kabul edilmektedir. Keza, TBK m. 160 uyarınca, zamanaşımı definin doğumundan sonra feragat da geçerlidir.

dd) Hukuka veya ahlaka (adaba) aykırı bir maksat elde etmek (amaca ulaşmak) için erilen şeyi iade borcu: TBK 81. maddeye göre hukuka veya ahlaka aykırı bir sonucun gerçekleşmesi amacıyla verilen şey geri istenemez. Şayet böyle bir şeyi almış olan kimse o şeyi iade etmeyi taahhüt ederse bu taahhüt geçerli olacak mı, bir borç meydana getirecek midir sorusuna İsviçre Federal Mahkemesi, hukuka veya ahlaka (adaba) aykırı bir maksat elde etmek için verilen şeyin iadesinin bir eksik borç olduğunu ve borç ikrarının geçerli olacağı tarzında cevap vermiştir.

2) Borç ilişkisi sadece alacaklı ile borçlu arasında bir bağdır. Üçüncü kişileri etkilemez.

a) Kural olarak, sadece alacaklı talep hakkına sahiptir. Ancak bazı hallerde üçüncü bir kişiye de talep hakkı tanınmış olabilir. Üçüncü kişi yararına yapılan sözleşmede üçüncü şahsa talep hakkı tanınmış olması böyledir. Durumun özelliği üçüncü kişi yararına sözleşme kurumu incelenirken görülecektir.

b) Bir üçüncü kişi, borç ilişkisi ile bağlı olmadığı için, borcun ifa edilmemesi veya kötü ifa edilmesi yüzünden alacaklıya karşı sorumlu olmaz.

Örneğin; B’nin A’ya satıp henüz teslim etmediği malı Ü, B’den ikinci bir satışla satın alır ve Ü’ye mülkiyet geçirilirse A, Ü’ye karşı bir hak ileri süremez. A, Ü’den ne malın kendisine teslimini talep edebilir ne de tazminat ödenmesini isteyebilir. Keza B’nin A’ya sattığı malı Ü hasara uğratırsa, A, Ü’den bir tazminat talep edemez. A her iki halde de alacak hakkını ancak B’ye karşı ileri sürebilir, uğradığı zararı B’ye tazmin ettirebilir.

Fakat şayet Ü yukarıdaki davranışta sırf A’yı zarara sokmak için bulunmuşsa bu taktirde Ü, A ile B arasındaki borç ilişkisinden etkilendiği için değil, fakat TBK. m. 49/f. 2’de öngörülen genel davranış kuralını ihlal ettiği için A’ya verdiği zararı haksız fiil kuralları uyarınca tazmin etmekle yükümlü olur. Bu hükme göre, “zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de bu zararı gidermekle yükümlüdür.”

c) Borçlu, borcuna aykırı davranışı yüzünden alacaklının uğradığı zararı tazmine mecburdur (TBK m. 112). Bu yüzden üçüncü bir kişi de zarara uğramış ise borçlunun -davranışı aynı zamanda üçüncü şahsa karşı haksız fiil teşkil etmedikçe- üçüncü şahsın uğradığı zararı tazmin yükümlülüğü yoktur.

Örneğin; A, Ü’ye karşı bir bina inşa etme borcu yüklenmiştir. A inşaatın demirlerini B’den satın almıştır. B demirleri A’ya geç teslim ettiği için A da inşaatı zamanında tamamlayamamış, inşaatı yaptıran Ü bu yüzden bir zarara uğramıştır. Ü’nün inşaatın gecikmesi yüzünden uğradığı zararları A’ya tazmin ettirmesi aralarındaki borç ilişkisine dayanacaktır. A’nın, demirlerin geç teslim edilmesi yüzünden uğradığı zararları demir satıcısı B’ye tazmin ettirmesi de aralarındaki borç ilişkisine dayanacaktır. Fakat, Ü ile B arasında bir ilişki yoktur. A ile B arasındaki borç ilişkisi bakımından Ü üçüncü şahıstır ve kural olarak B için Ü’nün uğradığı zararı tazmin yükümlülüğü söz konusu değildir.

Şayet bir borç ilişkisinde borçlunun borca aykırı davranışı aynı zamanda üçüncü şahıs bakımından bir haksız fiil teşkil ediyorsa, üçüncü şahıs haksız fiil esasları uyarınca borçludan tazminat isteyebilir. Örneğin; A, Ü’den kiraladığı otomobili B’nin garajına bırakmıştır. B garajdaki otomobilleri yerleştirirken A’nın bıraktığı otomobile çarpmıştır. Ü, A ile B arasındaki borç ilişkisi bakımından üçüncü şahıstır ve A ile B arasındaki borç ilişkisine dayanarak B’ye karşı bir talepte bulunamaz. Fakat B’nin, A ile olan ilişkisine aykırı davranışı (garajında muhafaza ile yükümlü olduğu otomobile çarparak hasara uğratması) aynı zamanda Ü’nün mülkiyet hakkına bir tecavüz teşkil etmekte ve B haksız fiil kuralları uyarınca Ü’nün zararını tazminle yükümlü bulunmaktadır. (TBK m. 49)

Kural borçlunun borca aykırı davranışı yüzünden üçüncü şahısların uğradıkları zararlardan sorumlu olmaması ise de, bazı hallerde kanun böyle bir tazmin yükümlülüğünü kabul etmektedir. (Örneğin TBK m. 417/f. 3)

Bunların dışında, üçüncü kişinin zararının tazminini borçluda isteyebilmesi için yeterli bir pozitif dayanak yoktur. Bununla beraber, üçüncü kişinin zararının tazmininin adil görüldüğü hallerde kanunun bir boşluğu bulunduğunu ve bu boşluğun hakim tarafından doldurulması gerektiğini kabul eden yeni görüşler gelişme göstermektedir.

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir