Ceza Hukuku Ders Notları / 27 Ekim 2016

CEZA HUKUKU 27 EKİM 2016

DERS NOTLARI


Ders notları, ders işlenirken alınmıştır, ders hakkında genel bir fikir vermesi amacıyla yayınlanmıştır, bilgilerin doğruluğu kontrol edilmelidir, gramer hataları konuşma dilinin yazıya çevrilmesinden kaynaklanmaktadır. İletişim için: yirmisekiz28net@gmail.com


Varsayılan ülke (Sanal ülke): Ceza yasasının aynı maddesinin birinci fıkrasından sonra tanımlıyor. Sanal ülke; bunun içerisine girenler savaş gemileri, açık denizdeki ticaret gemileri, hava araçları, kıta sahanlığında ya da münhasır ekonomik bölgedeki sabit platformlar.

Sanal ülke kavramı içerisinde karşımıza bazı ilkeler çıkıyor;

  • Bayrak ilkesi: Devletinin bayrağını taşıyan hava, deniz, kara araçlarındaki suçlar bayrak ilkesine göre yargılanır. Bu, uluslararası bir sistemdir. Açık denizlerde işlenen suçlarda bayrak ilkesi uyarınca -1928 Cenevre Antlaşmasında kabul edilmiş bir ilkedir- hangi bayrağı taşıyorsa o ülkenin yasaları uygulanacaktır. Yabancı ülke karasularında sivil deniz araçlarıyla ve bu araçlarda (aracın içinde) bir suç işlendiği halde, TCK’ya göre ne yapılacağı belli değildir. Ancak uluslararası hukuka bakıldığında; böyle bir suç ticaret gemisi içinde işlenmişse kıyı devleti bazı hallerde müdahale eder. Eğer işlenen suç kıyı ülkesini etkilemişse, eğer suç kıyı ülkesinin huzurunu bozacak nitelikteyse (fark ederseniz kapalı, yoruma açık ifadeler kullanılıyor), geminin kaptanı kıyı devletinden yardım isteyebilir, uyuşturucu madde kaçakçılığı suçu söz konusu ise (1958 Cenevre Karasuları ve Bitişik Bölge Sözleşmesi’ne göre) müdahale edebilir. Türkiye suları içerisinde bir yabancı bayraklı gemi suç işlemişse en yakın Türk limanındaki mahkeme ya bağlama divanında yargılayacaktır. Türk gemileri yabancı sularda bir suça karıştığında Türkiye’yi yetkili kabul etmemiz gerekir. Türk mahkemelerinin yargı yetkisini kullanırken yabancı yasaları da göz önünde bulundurulup bulundurulmayacağı tartışma konusudur. TCK 19. Madde bunu öngörmüştür; yabancı ülkenin karasularında işlendiğine göre Türk yargıç da o yabancı ülkenin yazılı hukukunu göz önünde tutacaktır. Aynı şekilde yabancı araçlarla Türkiye hava sahasında suç işlenirse Türkiye yetkili sayılır. Yabancı ülke hava sahasında Türk bayrağını taşıyan bir uçakta bu açıdan bir boşluk olduğunu savunan yazarlar vardır. Fakat hocaya göre boşluk yoktur. Türk mahkemelerinde veya bağlama divanında yargılanacaklardır. Eğer Türkiye’yi etkilediyse Türk mahkemelerinde yargılanacaklardır. Tokyo Antlaşması’na göre bu doğrultuda düzenlemeler yapıldığını görüyoruz. Bazen uçuş halindeki bir uçağın içerisindeki suçlara müdahale imkanı var. Söz gelimi bu suçlar eğer o devleti etkilediyse veyahut bu suçun anılan ülkenin güvenliğini tehlikeye soktuysa. Türk deniz ve hava araçlarında suç işlendiği zaman ise burada bir ilke geçerlidir; asker kendi yasasını yanında taşır. Yani askeri uçaklar, askeri gemiler bayrak ilkesi içinde nerede olursa olsun Türkiye’de yargılanacaklardır. Ve askeri ceza yasası ile yargılanırlar. Savaş gemileri bir devletin boğazından (örneğin İstanbul boğazı) zararsız geçiş yaparken bu kıyı devletine ve kıyı devletinin insanlarına zarar vermeyeceklerdir, eğer zarar verirse bir suç olduğu taktirde kıyı devleti yetkili olacaktır.

Uyuşmazlığın çıkmaması için yedek ilkeler kabul edilmiştir, bu yedek ilkeleri beş biçimde inceleme gereği duyuyoruz;

  • Kişisellik ilkesi: Ya faili takip edeceğiz, ya da mağduru takip edeceğiz. Çünkü faili de mağduru da her yurttaş eğer kendisindense koruma ilkesinden hareket ederek bir düzenleme yapacaktır. O nedenle bunu da incelerken tekrar ikiye ayırıyoruz; A) faile göre kişisellik ilkesi: Yabancı bir ülkede bir suç işlese bile yurttaşı cezalandırmak kendi ülkesine aittir. Tabii otoriter devlet ilkesini de benimsememek gerekir. Suçun devletten çok biraz da tarafları ilgilendirdiği kanaatine varmak gerekir. Fakat bazı ülkeler bu konuda çok katı bir görüşe sahiptirler. Mesela Pakistan, ne olursa olsun ben yurttaşımı yargılarım demektedir. Türkiye’de ise suçluların suç işledikleri zaman cezasız kalmasını önlemek amacını taşımaktadır. Bu arada bu uygulama biçiminde genellikle suç yeri yasalarına göre de suç olması aranır. B) mağdur açısından: Mağdurun ülkesinin faili yargılaması. Bu ilkelerden sonra Türk hukukuna baktığımız zaman faile göre kişisellik ilkesinin ayrıntılı biçimde düzenlendiğini görüyoruz (TCK’da). Türkiye’de görevli olan bir kişi görevinden dolayı suç işlediği zaman Türkiye bu görevliyi yargılayabilir (lehte olsa bile kendi ülkesinde yargılanmayacak, ancak o ülkede hüküm giymişse cezadan indirilir –kural bir insan bir kez yargılanır ilkesinin kapsamına girmez-), ama bunun bazı koşulları vardır; 1) failin Türkiye’de yabancı bir ülke adına memurluk yapması 2) yabancı ülkede memurluk ya da görevinden kaynaklanan bir suç işlemesi

Yabancı ülkede sivil bir kişinin işlediği bazı suçlarda Türkiye’de cezalandırılması mümkün. (11, 14, 15, 16, 17, 19 TCK) Bazı şartları var; failin Türk vatandaşı olması, suçun belli bir ağırlıkta olması, suçun –ileride göreceğimiz 13. Madde; bazı suçlar dünyanın neresinden işlenirse işlensin kendi ülkesi takip eder- 13. Maddenin dışında kalan belli ağırlıkta olmayan suçlar açısından mağdurun şikayette bulunması gerekiyor, failin Türkiye’de bulunması gerekiyor, eylemin yabancı ülke yasasına göre de suç olması gerekiyor, yabancı ülkede bu konuda hüküm verilmemiş olması gerekiyor (eylemin Türkiye’de de kovuşturulabilir olması hükmü, eylemi işlediği anda yurttaşlık belirlenecektir. Suçun belli ağırlıkta olmasına gelince; yasa hapis cezasını öngörmesi gerekir. Yasa hem hapis cezasını hem de para cezasını öngörüyorsa da olur, seçenekli olarak öngördüyse TCK 14’e göre yargılama yapılması söz konusu değildir. Bir başka şart TCK 13’e ilişkin suçların faile göre şahsilik ilkesinin biraz dışında suçun belli ağırlıkta olması gereklidir demiştik, bunun için zarar gören ya da o ülke şikayette bulunmalıdır. Tabii bu şikayet suçun işlendiği tarihten değil de yurttaş Türkiye’ye girdiği tarihten itibaren başlar. Failin Türkiye’de bulunması; fail Türkiye’de değilse fail hakkında yargılama ve şikayet yapılamaz. Böylece karşımıza TCK’nın öngördüğü bir yargılama koşulu çıkıyor. Mağdur yabancı ise, yabancı ülkenin yasasına göre de suç olması gerekir. Ve bu konuda yabancı ülkede bir hüküm verilmemiş olması gerekir. Yabancı yasaların verdiği kararların cinsine göre de Türkiye yargıcı göz önünde tutar. Yabancı ülkede kendisine dava ile intikal etmişse, bir hüküm verildiği ortaya çıkarsa; yargıç davanın reddine karar verir. Bu suçun Türkiye’de de kovuşturulabilen bir suç olması gerekiyor. Yabancı ülkede suç işleyen bir kişinin, Türkiye’de ceza verilecekse suçun işlendiği ülkede suçun cezasının üst sınırını aşamayacaktır. Fazla ise göz önünde tutmayacak, az ise göz önüne alacaktır.

Mağdura göre kişisellik ilkesi: Yabancı bir kişi Türk yurttaşına göre suç işlerse (TCK 12/2, 12/4, 14, 15, 19)’de yer alan maddelere göre mağdur Türk korunmuş oluyor. Gereken şartlar; -13. Maddenin dışında bir suç olması gerek-, ya Türk vatandaşına ya da tüzel kişisine karşı bir suç olacak, Türk yasalarına göre en az bir yıl hapis cezasını gerektirecek, failin Türkiye’de vurulması gerekecek, bu suçtan dolayı yabancı ülkede bir karar verilmemiş olacak. Karar verilmişse ikinci defa yargılama olmaz diyor. Zarar gören kişi veya tüzel kişi şikayette bulunacak.

  • SAVUNMA VEYA KORUMA İLKESİ: Koruma ilkesine göre devlet, yabancı ülkede kendisinin ya da yurttaşlarının değerlerini tehlikeye düşüren, ya da bunlara zarar veren eylemleri kendi yasasına göre cezalandırır. Devletin kendi değerlerine karşı işlenen suçlarla cezalandırmasının adına devleti koruma ilkesi denir. Yurttaşlara karşı olduğu zaman yurttaşı koruma ilkesi O nedenle Türk Hukuku’na göre devleti koruma ilkesi üzerinde duralım; (TCK 12/1, 12/4, 13/1-b, 13/2, 13/3) 12/1’e göre devleti koruma ilkesine baktığımızda; yabancı tarafından yabancı ülkede Türkiye Devleti zararına işlenen suçlar Türk yasalarına göre cezalandırılacaktır. Bunun için de failin Türkiye’de bulunması gerekir ve Adalet Bakanı’nın istekte bulunması gerekir. Yabancı ülkede yargılansa bile bu koşullar gerçekleştiği taktirde yine de Türkiye’de yargılanabilir. Uluslararası sözleşme bu imkanı tanımaktadır. 19. Madde; yabancının yasasını gözetmekle ilgili bir madde. 19. Madde burada uygulanamaz. Daha sonra bir değişiklik yapıldı; rüşvet ve nüfus ticareti hakkında yargılama yapılması adalet bakanının isteğine bağlı değildir. 13/b’ye göre devleti koruma ilkesidir; devlete karşı işlenen bazı suçların Türkiye’de yargılanması hakkında Türk yasalarına göre yargılanması söz konusudur. Bu suçlar 13/1b’de yazılıdır. Devletin egemenlik alametlerine (bayrak gibi) veya organlarına karşı suçlar (yasama, yürütme, yargı), anayasal düzene karşı suçlar, milli savunmaya karşı suçlar, casusluk suçları, devlet sırlarına karşı kısaca 299-343 giren suçlar bu şekilde kovuşturulacaktır. Bunların yargılanması için adalet bakanlığının isteği gerekmez. Fakat bu suçlar hakkında yabancı ülkelerde karar verildiyse adalet bakanlığının isteğine bağlıdır. Eğer bu suçlardan dolayı o ülkede bir mahkumiyet veya beraat kararı verilmişse bu tekrar yargılamayı engellemez fakat adalet bakanlığının isteğine bağlı olur.
  • Küresellik İlkesi (Evrensellik İlkesi)

Bu ilkeye göre bazı suçlar vardır ki uluslararası kültürel değerleri tahrip ederler; insana yönelik olduğu gibi bazen insanın yarattığı kültürel değerler de bunun içerisine girer. Ve tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de böyle bir madde vardır; TCK (13/1a, c, d, e, f, g, h, i 13/2-3) Bunlar kim tarafından işlenirse işlensin Türkiye el koyar. Mesela; soykırım ve insanlara karşı suçlar, göçmen kaçakçılığı, işkence, çevrenin kirletilmesi-kasten-, uyuşturucu ve uyarıcı madde imal ve ticareti ve kolaylaştırılması, parada sahtecilik, parada kıymetli damgaların üretilmesini sağlayan cihazların üretilmesi, deniz, demir yolu ve ulaşım yolu araçlarının kaçırılması ya da alıkonulması. Bunlar tüm ülkelerde suç kabul edilmiştir (76-80 maddeler). Bu suçların Türkiye’de yargılanması adalet bakanlığının istemine bağlıdır. Burada adalet bakanının isteğine bağlı olduğu için elbette ki istediği zaman Türk yasaları uygulanacaktır. Bunların dışında kalan suçların yargılama yapılabilmesi için yabancı ülkede bir karar verilmemiş olması şartı var. Burada bütün mesele, bir kişinin cezasız kalmasını önlemektir. Bu kişi Türk olursa ne ala, diğer türlü yabancıların ülkeyle alakasız suçlarını da kovuşturması gerekir.

  • İkame Yargı İlkesi: Eski 18. Madde (yeni kalktı) yerine 12/5 eklendi. İkame yargı 12/3, 14/2 ve bu arada bazı adli işbirliği yasasında hükümler var. Fiili ya da hukuki nedenlerle bazen bir failin gönderilmesi mümkün olmayabilir. Bu nedenle failin bulunduğu ülkede yargılama yapılmasının imkanları araştırılmıştır. Onun için failin bulunduğu ülkenin yargıcı diyor ki; suçun işlendiği veya geri isteyen ülkenin yargıcının yerine geçerek yargılama yapıyor. Böylece cezasız kalmamış oluyor. Bu ilkenin küresellik ilkesinden farkı; suçluların geri verilmesine ilişkin, failin bulunduğu ülkenin yer açısından yetkili olmayacak ancak geri verme de gerçekleşmeyecek. Türk hukukuna baktığımızda bir yabancının… İşlenen suçun asgari cezası 3 yıldan az olmayacak………
  • Yetki Paylaşımı İlkesi: Ceza kovuşturmalarının aktarılması ilkesi 3. Maddesinde bu yıl çıkarılan adli işbirliği yasasının 23-25. Maddelerindedir. (Bu yeni bir düzenlemedir, 2016 yaz) Yetki ya da güç-iktidar paylaşımı vardır. Türk hukukuna göre yetki paylaşımına gelince; ceza yasalarının yer yönünden uygulanması konusundaki bu paylaşım; ………… Kendi yasalarına göre her devlet, suç olarak öngörülen bir eylemden ötürü sanık kişi hakkında kovuşturma yapmasını o devletten isteyecektir. Söz konusu yargılama ya da infaz o ülkede daha kolay olduğu için isteyebilir. Kovuşturma isteyen devlet, bu isteğe yol açan eylemden dolayı kovuşturma yapamaz, ve bu eylemden dolayı da önceden verilmiş bir hükmü yerine getiremez. Ancak kendisinden kovuşturma isteği istenilen devletin kovuşturma hakkı kendisine bildirilinceye kadar bazı soruşturma işlemlerini yapabilir. Yetkiyi birlikte yürütecekler, paylaşacaklar, geri vermeye ilişkin kuralları diğer devlete takibatı yap diyecektir. 6706 sayılı işbirliği yasasının ayrıntılarıyla düzenlediği; Türkiye’de yürütülen bir kovuşturmanın yabancı bir devlete devredilebileceği, uluslararası sözleşmede bulunmayan durumlarda en önemli nokta karşılıklılık ilkesinin geçerli olması, o çerçevede hareket edecektir. Burada birisi devrediyor, birisi devralıyor. Adli işbirliği yasasına baktığımız zaman yurtdışında işlenen ve Türk hukukuna göre affa-zamanaşımına uğramamış, üst sınırı bir yıldan çok hapsi istenen bir sınırlama getiriyor. Bir suç nedeniyle yabancı ülkede yürütülen kovuşturmaları devralabilir. Kişinin, Türk vatandaşı olmaması lazım, suçu isteyen devletin sınırları dışında olması gerekir, devir talebine konu eylem nedeniyle kişinin Türkiye’de yargılanmış olması gerekiyor. Talepte bulunan yabancı ülkenin elinde bulunan deliller de geçerli sayılacaktır. Devretme nasıl olacak? 124. Maddeye göre yürütülen soruşturma ve kovuşturmaların yabancı ülkeye devredilmesi; yabancı ülkenin yurttaşı olması nedeniyle Türkiye’de savunmasının alınmaması, Türkiye vatandaşı olan şüpheli ya da sanığın yabancı devlette muhatap olarak bulunması. Soruşturmanın devredilmesinin kabul edilmesinin üzerine kovuşturmanın ertelenmesine, veyahut eğer kovuşturma aşamasında ise mahkeme durma kararı verir. Talep eden, isteyen devletin makamlarından el koyma ya da tutuklama dahil, bütün ceza yargılamasındaki tedbirleri almasını da isteyebilir.

 

Uluslararası Ceza Hukuku diye bir bölüm vardır. Kimi yazarlar bunu geniş anlamda, kimileri ise dar anlamda anlarlar. “Yabancı kişi” kavramı en önemli konudur. Sorun da oradan çıkacak. Ortaya böyle bir kavram girdiği taktirde uluslararası ceza hukuku karşımıza çıkıyor. Kaçakçılık, uyuşturucu madde vs. buna ilişkin birçok sözleşme vardır. Suçluların geri verilmesiyle ilgili Avrupa sözleşmesi. Karşılıklı adli yardım sözleşmesi vs. Devletlerarası bir hukuk sistemi bununla ilgili olarak da bazı suçlar karşımıza çıkıyor. Biraz önce değindiğimiz 13. Maddede de bu suçların bir kısmına yer verilmişti. Bütün bunlar önemli kaynaklar olarak karşımıza çıkıyor. En önemli kaynaklardan birisi de; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi. Devlete karşı da bireyin başvurmasını da kabul etti. Yani Türkiye diyor ki; ben Avrupa hukukunu uygulayan bir sistem sahibiyim, dolayısıyla yurttaşım haklarını kullanıp ülkesine dava açabilir diyor.

 

SUÇLULARIN GERİ VERİLMESİ

Buradaki amaç, faillerin bir ülkeye sığınması amacı ile cezadan kurtulmamalarını sağlamaktır. Bazı suçlar var ki bazı ülkelerde suç değil. Özellikle düşünce özgürlüğünün sınırını belirleme bazı ülkelerde çok rahat.

 

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir