Author: yirmisekiz
şehrin tam ortasında bir parkta, çok da bilindik, çok da yakında
birkaç ekmeği ortadan bölüp de parçalamak gecelerimiz kutsandı hiç bitmeyecekmiş gibi olan ama aslında sonu çok yakında olan gecelerimiz tatlı, bir o kadar da hiç bitmeyecekmişçesine çizilen çizgisinde aşkımız ama aslında sonu çok...
hamlet’in kayık gezintisi
sen hiç kaldırım taşlarının titrek, ürkek olduklarını gördün mü üstüne basılmaktan harap olmuş, kaderine küsmüş bir düzine gökyüzüne baktığında hiç gördün mü, bir çok yıldız sönmüş kendilerini hala görüyor olmamız, onların değil bizim...
zıpçıktı hayaller
Şehrin her yerini sarmış gri bulutlar Aşıklar arşınlar bütün sokaklarını Çan çaldı mı yüreklerde Hepsi arar aşklarını Duman tütüyordu küçük pencereli kerpiç evden Çık gel diye günlerce bekledim seni gelmedin neden Sen bilirsin...
üç artı bir
boğuldum bulutlardan akan göz yaşlarınla 3+1 evimin salonunda otururken önce ışıklar bir yanıp bir sönüyordu, neden sonra avizeler can havliyle kendilerini camdan aşağı atmaya başladılar geceye sis çökmüş, pencereler buğulu bir garip bu akşam...
kalpten aşağı felç kalmış vücutlar
yalınlık hoş gelir insana, yalınsa eğer gördükleri anlaması güç değildir sade şeyleri fakat yalnızlık, hem de kalpten aşağı felç kalmış bir vücutta dolmuşlar kalkıyor duraklardan, durmak bilmeden yol alıyorlar yolda olmak ne fena...
cabernet ya da merlot
Kadehte kaldı şarabın son yudumu Cabernet ya da merlot Aşkta ne zaman bildim ki hududumu Kaldı kalpte anekdot İnanırsın belki tek bir kelama Yazılmış hepsi tek bir kalemle Vefakar ya da cefakarsın ...
bir güneşsiz güne daha merhaba
sessiz geçen yıllar boyu düşündüm yeni bir güneşe ihtiyacım yok karanlıkta kalmayı hak edip etmediğimi düşündüm sonra, güneşsiz de yaşamaya alıştım sensiz geçen yollar boyu düşündüm kesik devamlı yol çizgilerini saymaya çalıştım bir...
bir senaryonun hiç çekilmeyen filmi
şimdi bir otel odasının balkonunda yakıyorum sigaramı, camın arkasından gördüğüm kadarıyla uykuya daldın, ben de yokluğa açılan balkonun ucundaki iskemlede oturup seni izliyorum ayın cama vuran yansımasından kaçınarak şimdi bir otel odasının balkonunda...
ölmeyi isterdim oysa, kollarında
meraklı gözlerle bakıyor bana yıldızlar, güneş tekrardan doğacak mı diyorlar, cevap veremiyorum, sözler kifayetsiz, sense kıyafetsiz, duruyorsunuz karşımda, diyecek bir şeyim yok, teslim oluyorum dünyaya ve sana
apartman boşluğu
sokaklarda yürürsün anlamsızca bir takım sesler duyarsın, muhtemelen almanca nerdeyim ben dersin kendi kendine sokaklar anlamsız, yollar boş, sürersin ayaklarını bir uçtan bir uca, belki de bir kapı duvara karşı, zile basarsın, cevap gelmez,...
sen ağlama
sensizliğim yorgan altı bu yolda yürürken hele ki birtakım kuşkonmazlar ayıplamışlar seni ölmeseydim eğer bu gece, seni alıp götürecektim dağılsın sevdamız, dağılsın sokaklara, dağılsın caddelere, dağılsın yerler boyu ömrü billah bizi görsün insanlar, sevdamızı...
yetersiz ya da sen
kuru tütünler ve bozuk içkilerle birlikte, bir yanımda say, bir yanımda piaf, önümde de sesi bozuk bir trompet kuru bir iklimdin ankara, son zamanlara kadar sen gidip terk edene kadar beni, göz yaşlarım...
sonu gelmeyen kelimeler
kalan kelimelerle devam edelim hayatımıza, müstehaktı zaten sana kaybetmek kelimeleri, ne acayipti o denli kum içinde kalmak, bağırışlar arasında, bir de hep gevelersin ağzında kelimeleri