Birleşmiş Milletler / Uluslararası Kamu Hukuku Ders Notu

Birleşmiş Milletler

İngiltere, ABD, Rusya ve Çin Birleşmiş Milletler modelini oluşturmuştur. Yalta Konferansında Güvenlik Konseyinin daimi üyelerinin veto hakkı kabul edilmiştir. San Francisco Konferansı (1945) ile BM kuruldu. Bu konferansa Almanya’ya karşı savaş ilan eden devletler çağrıldı. Bu konferansa 51 devlet katıldı. 51 devlet ile kurulan BM’nin şu an 194 üyesi vardır.

 

BM devletlerarası bir örgüttür, uluslarüstü değildir. Evrensel ve açık örgüttür. Devletlerin egemen eşitliği esasına dayanır.

 

BM Antlaşması m.1- Birleşmiş Milletlerin amaçları

  1. Uluslararası barış ve güvenliği korumak ve bu amaçla: barışın uğrayacağı tehditleri önlemek ve bunları boşa çıkarmak, saldırı ya da barışın başka yollarla bozulması eylemlerini bastırmak üzere etkin ortak önlemler almak ve barışın bozulmasına yol açabilecek nitelikteki uluslararası uyuşmazlık veya durumların düzeltilmesini ya da çözümlenmesini barışçı yollarla, adalet ve uluslararası hukuk ilkelerine uygun olarak gerçekleştirmek;
  2. Uluslar arasında,  halkların hak eşitliği ve kendi geleceklerini kendilerinin belirlemesi ilkesine saygı üzerine kurulmuş dostça ilişkiler geliştirmek ve dünya barışını güçlendirmek için diğer uygun önlemleri almak;
  3. Ekonomik, sosyal, kültürel ve insancıl nitelikteki uluslararası sorunları çözmede ve ırk, cinsiyet, dil ya da din ayrımı gözetmeksizin herkesin insan haklarına ve temel özgürlüklerine saygının geliştirilip güçlendirilmesinde uluslararası işbirliğini sağlamak ve
  4. Bu ereklere ulaşılması yolunda ulusların giriştikleri eylemlerin uyumlaştığı bir odak olmak.

 

BM Antlaşması m.3- Üyeler

Birleşmiş Milletlerin asıl üyeleri Uluslararası Örgütlenme konusunda San Francisco’da yapılan Birleşmiş Milletler Konferansına katılmış olan ya da 1 Ocak 1942 tarihli BM Bildirgesini önceden imzalamış bulunan ve bu Antlaşmayı imzalayarak 110.madde uyarınca onaylayan devletlerdir.

 

BM Antlaşması m.4- BM’ye üye olma

1.İşbu Antlaşmanın getirdiği yükümlülükleri kabul eden ve bunları yerine getirme konusunda yetenekli ve istekli olduklarına örgütçe hükmedilen tüm diğer barışsever devletler BM’ye üye olabilir.

2.Bu koşullara uyan her devletin BM üyeliğine kabulü, Güvenlik Konseyinin tavsiyesi üzerine Genel Kurul kararı ile olur.

 

Güvenlik Konseyinin tavsiyesi zorunlu bir unsur mudur? UA Adalet Divanı bu konudaki görüşünü 1950’de açıklamıştır. Buna göre zorunlu bir unsurdur. Örneğin Kosova’nın üye olmamasının sebebi Güvenlik Konseyinde Rusya’nın kabul etmeyeceğinin bilinmesidir.

 

BM Antlaşması m. 5- Üyeliğin askıya alınması

Güvenlik Konseyi tarafından aleyhinde önleyici ya da zorlayıcı önlem alınmış bulunan bir Birleşmiş Milletler üyesi, üyelik sıfatından doğan hak ve ayrıcalıklarını kullanmaktan, Güvenlik Konseyinin tavsiyesi üzerine Genel Kurul tarafından alıkonulabilir. Güvenlik Konseyi bu hak ve ayrıcalıkların kullanılmasına yeniden karar verebilir.

 

BM Antlaşması m. 6- Örgütten çıkarılma

İşbu Antlaşmada belirtilen ilkeleri ısrarla çiğneyen bir Birleşmiş Milletler üyesi, Güvenlik Konseyi’nin tavsiyesi üzerine Genel Kurul tarafından örgütten çıkarılabilir.

 

  1. ve 6. Maddelerde usulde paralellik karşımıza çıkıyor. Üyelik nasılsa çıkarılması veya askıya alınması da o şekilde gerçekleşiyor.

 

BM diğer devletlerle antlaşmalar yapmaya yetkilidir. BM merkezi New York’tadır. BM’nin bazı dokunulmazlıkları vardır. Bunlar dokunulmazlık antlaşmalarında belirlenmiştir.

BM adına çalışan kişilerin zararları BM tarafından tazmin edilir. Divanın kararına göre BM haklara sahip olduğu gibi yükümlülüklere de sahiptir ve tazminat öder.

 

Birleşmiş Milletlerin Yapısı

7.maddeye göre Birleşmiş Milletlerin 6 ana organı vardır:

1) Genel Kurul

2) Güvenlik Konseyi

3) Ekonomik ve Sosyal Konsey

4) Vesayet Meclisi (Konseyi)

5) Uluslararası Adalet Divanı

6) Sekreterlik

Gerekli görülebilecek yardımcı organlar BM Antlaşmasına uygun olarak kurulabilirler.

NOT: UA Adalet Divanı ve Sekreterlikte devletler değil kişiler yer alır. Bazı organlarda ise devletler temsil edilir.

 

Genel Kurul

  1. maddeye göre Genel Kurul BM’nin bütün üyelerinden oluşur. Her üyenin Genel Kurulda en çok beş temsilcisi bulunur. Her devletin bir oy hakkı vardır. Eşitlik ilkesi geçerlidir.
  2. maddeye göre Genel kurul genel yetkili bir organdır:  Genel Kurul, işbu Antlaşma kapsamına giren ya da işbu Antlaşmada öngörülmüş organlardan herhangi birinin yetki ve görevlerine ilişkin bütün sorunları ya da işleri görüşebilir ve 12.madde hükümleri saklı kalmak koşuluyla, bu tür sorun ya da işler konusunda BM üyelerine veya Güvenlik Konseyine veya hem örgüt üyelerine hem de Güvenlik Konseyine tavsiyelerde bulunabilir.
  3. madde 10. maddenin istisnasını teşkil eder. Buna göre: Güvenlik Konseyi herhangi bir uyuşmazlık ya da duruma ilişkin olarak işbu Antlaşmanın kendisine yüklediği görevleri yerine getirdiği sürece, Genel Kurul, Güvenlik Konseyi bunu kendisinden istemedikçe, bu uyuşmazlık ya da durum konusunda herhangi bir tavsiyede bulunamaz.

Fakat özellikle 1950’li yıllarda Güvenlik Konseyi veto sebebiyle karar alamaz hale gelince Genel Kurul Barış İçin Birlik Kararını aldı. Bu kararın içeriği Güney Kore’ye müdahale edilmesiydi. Birçok devlet bu karara uyarak asker gönderdi. Aslında uluslararası barışı koruma ve güvenlik Güvenlik Konseyinin yetkisidir ama Güvenlik Konseyi bu görevini yerine getirmediği için Genel Kurul devreye girmiştir. Bu nedenle bu karar 12.maddeye aykırı değildir. Yine de Genel Kurur bu kararıyla yetkisini genişletmiştir.

 

Genel Kurulun kararları bağlayıcı değildir, tavsiye niteliğindedir. Genel Kurulun Güvenlik Konseyinden temel farkı budur. Bu durum Genel Kurul kararlarının nasıl uygulanacağı sorusunu gündeme getiriyor. (Genel Kurul kararları iç işleyişe ilişkinse bağlayıcıdır.)

 

20.madde-Toplantı

Genel Kurul yılda iki kere olağan toplantı yapar. Durum gerektirdiğinde de olağanüstü toplanır. Olağanüstü toplantılar, Güvenlik Konseyinin ya da Birleşmiş Milletler üyelerinin çoğunluğunun isteği üzerine Genel Sekreterin çağrısı ile yapılır.

 

18.madde-Oylama

Genel Kurulun önemli sorunlar konusundaki kararları, hazır bulunan ve oy veren üyelerin 2/3 çoğunluğu ile alınır. Önemli sayılan sorunlar şunlardır:

1)     Uluslararası barış ve güvenliğin korunmasına ilişkin tavsiyeler.

2)     Güvenlik Konseyinin sürekli olmayan üyelerinin seçilmesi

3)     Ekonomik ve Sosyal Konsey üyelerinin seçilmesi

4)     Vesayet Meclisi üyelerinin 86.maddenin 1©fıkrası uyarınca seçilmesi

5)     Birleşmiş Milletlere yeni üyelerin kabuülü

6)     Üyelik hak ve ayrıcalıklarının alınması

7)     Üyelikten çıkarma

8)     Vesayet rejiminin işleyişine ilişkin sorunlar

  • 9) Bütçe

Üçte iki çoğunlukla çözülecek yeni sorun türlerinin belirlenmesi de içinde olmak üzere, başka sorunlar konusunda kararlar, hazır bulunan ve oy veren üyelerin oy çoğunluğu ile alınır. (basit çoğunluk)

Genel Kurulun toplantı yeter sayısı basit çoğunluktur ancak genelde bütün üyeler katılır.

 

Vesayet Konseyi

Vesayet rejimi artık uygulanmadığı için şu an bu organ neredeyse yok hükmündedir. Vesayet Milletler Cemiyeti zamanındaki mandatörlüğün devamıdır. Vesayet Konseyinin görevi vesayet rejimlerini denetlemektir fakat artık görev alanına giren bir konu yoktur.

 

Ekonomik ve Sosyal Konsey

54 devletten oluşur. Üyeler Genel Kurul tarafından seçilir. 2/3 çoğunluk (129) oy alan devletler seçilir. Devletlerin ekonomik ve sosyal gelişimine katkıda bulunmak, bu meseleleri takip etmek görevidir. Her devlet 5 yılda bir raporlarını sunmak zorundadır. Bu konsey aynı zamanda insan haklarını koruma mekanizmalarından biridir. Bütün ülkelerin vatandaşları şikayetlerini dile getirebilir.

NOT: İnsan haklarının korunması üç temel yolla olur:

1)     İç hukuk yolları

2)     Bölgesel koruma mekanizmaları: örn. AİHM

  • 3) Uluslararası örgütler: örn. BM

Sekretarya

BM Antlaşmasında 97-101 arasında düzenlenmiştir. Buna göre Sekretarya bir Genel Sekreter ile örgütün gerek duyabileceği memurlardan oluşur. BM’nin günlük işleri, kalem/evrak işleri Sekreterliğe aittir. Sekreterlikte devletler temsil edilmez. Memurların vatandaşlığının bir önemi yoktur.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri: Genel Sekreter örgütün en yüksek memurudur.

Genel Sekreter Güvenlik Konseyinin tavsiyesi üzerine Genel Kurulca (129 oyla) atanır. Güvenlik Konseyinin tavsiyesi için ise en az 9 üyenin oyu ve daimi üyelerin veto etmemesi gerekir.

5 yıl için seçilir. İki dönemden fazla görev yapamazlar.

BM’nin tüzel kişiliğini temsil eder.

Genel Sekreterin 194 devlet adına konuşma hakkı vardır. Buna başkanlık açıklaması denir. Bağlayıcı değildir ama çok önemlidir.

Şu an Bankimun’dur. 2017’de Guterres olacaktır.

BM Genel Sekreteri Güvenlik Konseyinde veto hakkı olmayan ve bir bloğa dahil olmayan ülkelerden seçilir. Bu bir sözleşmede yazmıyor ama centilmenlik anlaşması gibi düşünülebilir.

99.maddeye göre Genel Sekreter, uluslararası barış ve güvenliğin korunmasını tehlikeye düşürebileceğini düşündüğü herhangi bir konuyu Güvenlik Konseyinin dikkatine sunar. Bu maddede devletlere tanınış bir hak Genel Sekretere de tanınmıştır. Genel Sekreterin Güvenlik Konseyinin dikkatine sunduğu konu görüşülmek zorundadır ama bu konuyla ilgili bir karar alınması zorunluluğu yoktur.

 

Güvenlik Konseyi

BM’nin temel amacı olan barış ve güvenliği sağlamakla görevlidir. Güvenlik Konseyinde 15 üye vardır. Bu üyeler ikiye ayrılır:

  • 1) Daimi (Sürekli) Üyeler

5 tanedir. Bunlar Çin Cumhuriyeti, Fransa, Rusya Federasyonu, Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Krallığı ve ABD’dir.

  • 2) Geçici Üyeler

10 tanedir.

2 yıllık bir dönem için seçilirler.

Genel Kurul tarafından seçilirler.

Süresi biten bir üye hemen yeniden seçilemez ama sonradan seçilebilir.

3 turlu bir seçimle seçilirler. İlk turda 129’u alan seçilir. İkinci turda da öyle. Üçüncü turda ise basit çoğunluk yeterli.

Türkiye 2009-2010 yıllarında geçici üyeydi.

Madde 27-Güvenlik Konseyinin Karar Alması

  1. Güvenlik Konseyinin her üyesinin bir oyu vardır.
  2. Güvenlik Konseyinin usule ilişkin konulardaki kararları dokuz üyesinin olumlu oyu ile alınır.
  3. Güvenlik Konseyinin diğer tüm meselelerdeki (esasa ilişkin meselelerdeki) kararları, sürekli üyelerinin tamamının oyları dahil olmak üzere, 9 üyenin olumlu oyu ile alınır, şu kadar ki VI. Bölüm ile 52.maddenin 3.fıkrası uyarına alınan kararlarda, bir uyuşmazlığa taraf olan, oylamaya katılamaz.

Bu hükmün ikinci fıkrası vetoyu düzenlemektedir. Daimi üyelerden herhangi birinin olumsuz oy vererek kararın alınmasını engelleme hakkı vardır. Fakat karar her halde 9 oyla alınır. Sadece 5 daimi üyenin oyuyla karar alınması mümkün değildir. Böyle bir durumda en az 4 geçici üyenin de oyuna ihtiyaç duyulur. Bu nedenle “Dünya beşten büyüktür.” sözü tam anlamıyla gerçeği yansıtmamaktadır.

Maddedeki daimi üyelerin olumlu oyu ifadesinden olumsuz oy verilmemesini anlamalıyız. Normalde çekimser kalmak olumlu oy demek değildir fakat burada öyle değerlendirilir. Günümüzde daimi üyelerin oy birliği değil konsensüsü aranır.

Uygulamada daimi üyelere çifte veto verilmiştir. Çünkü neyin usule ilişkin neyin esasa ilişkin olduğuna ilişkin verilen kararlar esasa ilişkindir. (Sözleşmede neyin usule ilişkin neyin esasa ilişkin olduğu düzenlenmemiştir.) Bu nedenle bu kararların alınmasında da daimi üyelerin veto hakkı vardır. Daimi üyeler konuyu esasa sokarak ilk vetosunu kullanabilir. Sonra bu konuya ilişkin kararın verilmesinde veto hakkını kullanabilir. Asıl olan esastır, konunun usul olabilmesi için Güvenlik Konseyi oylamasıyla esastan çıkarılması gerekir.

 

Birleşmiş Milletlerde Üyeliğe Alınma

4.maddeye göre üyeliğin kabulü Güvenlik Konseyinin tavsiyesi üzerine Genel Kurul kararı ile olur. Kural olarak her konu esasa ilişkindir. Üyeliğe alıma ilişkin Güvenlik Konseyi tavsiye kararı da esasa ilişkin alınan kararlar için gereken çoğunlukla alınır. Yeni üyelerin kabulü 18. Maddede sayılan önemli sorunlar içinde yer aldığından Genel Kurul kararı hazır bulunanların 2/3 çoğunluğu ile alınır.

 

Güvenlik Konseyinin Görev ve Yetkileri

 

!! Genel Kurul üyelere yönelik bağlayıcı kararlar alamaz, kararları tavsiye niteliğindedir. Bağlayıcı karar alma yetkisi sadece Güvenlik Konseyindedir ve barış ve güvenlik konularında olur.

 

Madde 24/1 BM üyeleri örgütün hızlı ve etkili hareket etmesini sağlamak için uluslararası barış ve güvenliğin korunmasında başlıca sorumluluğu Güvenlik Konseyine bırakırlar ve bu sorumluluk gereğince görevlerini yerine getirirken Güvenlik Konseyinin kendi adlarına hareket ettiğini kabul ederler.

Bu hüküm 2/4 “Tüm üyeler uluslararası ilişkilerinde gerek herhangi bir başka devletin toprak bütünlüğüne ya da siyasal bağımsızlığına karşı, gerek BM’nin amaçları ile bağdaşmayacak herhangi bir biçimde kuvvet kullanma tehdidinden ya da kuvvet kullanılmasına başvurmaktan kaçınırlar.” ile ilişkilidir. Kuvvet kullanma yasağı ihlal edildiğinde 24/1 gereği Güvenlik Konseyi devreye girer.

 

 

 

Kuvvet kullanma yasağı

Klasik uluslararası hukukta savaş bir haktı. Güç kullanarak toprak işgal etmek hukuka uygundu. 1815 Viyana Kongresinde bu hakka bir sınırlama getirildi: Güç kullanmaya başvurmak için haklı neden şartı arandı. Ama haklı neden suiistimale çok açık bir kavramdır. Devletler isterse rahatlıkla haklı neden bulabilir. I. Dünya Savaşına kadar haklı neden şartı geçerliliğini korudu. Millet Cemiyetinin kurulmasıyla savaşın bu kadar kolay bir şey olmaması gerekliliği üzerinde duruldu. Milletler Cemiyeti Misakına göre savaşa başvurma yetkisi sınırlandırılmıştır ama savaş yasaklanmamıştır. Bu antlaşmanın öngördüğü hükümler savaşı sadece geciktirebilecek nitelikte olmuştur.  Misak’ın 10.maddesine göre bir üye devlet diğer bir üye devletin ülke bütünlüğüne, siyasi bağımsızlığına saygı göstermek ve hukuken onu garanti etmek zorundaydı. Böylece savaş meşru olsa da, ülke bütünlüğünü tehlikeye sokacak derecede ileri götürülemezdi. Bu da pratikte fetih yoluyla ülke kazanımının artık hukuken kabul edilmemesi anlamına geliyordu.

 

1928 Brian Kellog Paktı savaşı ciddi anlamda yasaklayan ilk antlaşmaydı. ABD ve Fransa kendi aralarında hep barışçıl yöntemler kullanacaklarını belirtti. Bu antlaşmaya sonra başka devletler de taraf oldu. Ama antlaşma sınırlı bir çerçevede etkili oldu, evrensel niteliğe ulaşmadı. Sonuç olarak II. Dünya Savaşı önlenemedi. Bunun üzerine savaş karşıtlığı güçlendi. BM antlaşması savaş kelimesini bile kullanmamıştır, savaş yerine güç kullanma kavramını kullanmıştır. BM 2/4’e göre “Tüm üyeler uluslararası ilişkilerinde gerek herhangi bir başka devletin toprak bütünlüğüne ya da siyasal bağımsızlığına karşı, gerek BM’nin amaçları ile bağdaşmayacak herhangi bir biçimde kuvvet kullanma tehdidinden ya da kuvvet kullanılmasına başvurmaktan kaçınırlar.” Bu düzenleme Brian Kellog Paktından daha da öteye gitmiştir. Güç kullanma tehdidinde bulunmayı bile yasaklamıştır.

 

Kuvvet kullanma yasağının içeriği

Uluslararası Adalet Divanı, Güvenlik Konseyi ve Doktrinin görüşleriyle güç kullanma yasağının içeriği belirlenmiştir.

  • 1) Kuvvet kullanma

Geniş bir kavramdır. İçine birçok şey girebilir.

2)     Kuvvet kullanma tehdidi

  • 3) Saldırı

Her saldırı silahlı saldırı biçiminde gerçekleşmez. Örneğin Nikaragua sorununda ABD iktidara karşı ayaklananları desteklemiştir. Saldırı sayılması için doğrudan ABD’nin askeri müdahalesi gerekmez. İsyan gruplarını desteklemek de dolaylı saldırıdır. Saldırıdan kasıt yoğunluğu düşük saldırıdır. Örneğin kısa bir süreliğine saldırı yapıp çıkmak veya muhalifleri yoğunluğu düşük şekilde silahlandırmak.

  • 4) Silahlı saldırı

Yoğunluğu yüksek saldırıdır. Örneğin kalıcı veya uzun vadeli bir saldırı ve askerlerin o bölgede kalması. Muhalifleri yoğun bir şekilde silahlandırmak da silahlı saldırıya girer çünkü neredeyse o devletle savaşa girmek gibidir.

Meşru müdafaa hakkından söz edilebilmesi için silahlı saldırı olması lazımdır.

  • 5) Bir devletin içişlerine müdahale etme

Güç kullanmanın en düşük yoğunluktaki halidir. Bu yoğunlaşırsa saldırı veya silahlı saldırıya dönüşebilir.

 

Jus ad bellum / Jus in bello

Jus ad bellum çatışma öncesidir. Güç kullanmak yasaktır. Esas olan budur. Fakat yine de güç kullanma olursa jus in bellodan söz ederiz. Bu durum Cenevre Protokolleriyle düzenlenmiştir (savaş suçları vb.).

 

 

24.maddenin uygulanması için Güvenlik Konseyine verilen yetkiler

Bu yetkiler 6. Bölüm (Uyuşmazlıkların Barışçı Yollarla Çözülmesi) ve 7. Bölümde (Barışın Tehdidi, Bozulması ve Saldırı Eylemi Durumunda Alınacak Önlemler) düzenlenmiştir.

  1. Bölümde Güvenlik Konseyinin barışçıl çözüm önerme yetkileri düzenlenmiştir. Güvenlik Konseyinin bu konuya ilişkin kararları tavsiye niteliğindedir. Tarafların Divana gitmesini, masaya oturmasını vb. tavsiye edebilir.
  2. Bölüme göre (m.39) Güvenlik Konseyi, barışın tehdit edildiğini, bozulduğunu ya da bir saldırı eylemi olduğunu saptar ve uluslararası barış ve güvenliğin korunması ya da yeniden kurulması için tavsiyede bulunur veya 41 ve 41. Maddeler uyarınca hangi önlemler alınacağını kararlaştırır.

41 ve 42. Madde uyarınca alınan kararlar bağlayıcıdır. Uyulmazsa Güvenlik Konseyi yaptırım uygulayabilir, bu yaptırım güç kullanımını da içerebilir.

Güç kullanımı içermeyen önlemler: Madde 41’e göre Güvenlik Konseyi, kararlarını yürütmek için silahlı kuvvet kullanımını içermeyen ne gibi önlemler alınması gerektiğini kararlaştırabilir ve BM üyelerini bu önlemleri uygulamaya çağırabilir. Bu önlemler, ekonomik ilişkilerin ve demiryolu, deniz, hava, posta, telgraf, radyo ve diğer iletişim ve ulaştırma araçlarının tümüyle ya da bir bölümüyle kesintiye uğratılmasını, diplomatik ilişkilerin kesilmesini içerebilir.

Güç kullanımı içeren önlemler: Madde 42’ye göre 41. Maddede öngörülen önlemlerin yetersiz kalacağı ya da kaldığı kanısına varırsa, uluslararası barış ve güvenliğin korunması ya da yeniden kurulması için, hava, deniz ya da kara kuvvetleri aracılığıyla, gerekli saydığı her türlü girişimde bulunabilir. Bu girişimler gösterileri, ablukayı ve Birleşmiş Milletler üyelerinin hava, deniz ya da kara kuvvetlerince yapılacak başka operasyonları içerebilir.

 

Örneğin Güvenlik Konseyi madde 39’a göre değerlendirme yaptı ve 6. Bölüm çerçevesinde uyuşmazlıkların barışçı yollarla çözülmesine ilişkin tavsiye kararı verdi ama işe yaramadı. Sonra 41.madde uyarınca güç kullanmaya varmayan tedbirlere karar verdi—ki bu karar bağlayıcıdır. Bu da işe yaramayınca 42.madde uyarınca güç kullanmaya varan tedbirlere karar verdi—yine bağlayıcıdır.

!! Bunlar aşamalı değildir. Güvenlik Konseyi gerek görürse en baştan 42.madde uyarınca güç kullanımı içeren tedbirlere başvurabilir. Fakat 42’ye başvurmak için Güvenlik Konseyi 41.maddede öngörülen önlemlerin yetersiz kalacağı ya da kaldığı kanısına varmalıdır.

 

Güvenlik Konseyinin silahlı birlik toplaması, üye olan/olmayan devletlerden askeri yardım almasına ilişkin maddeler (43, 44, 45) uygulanmamaktadır. Bu işi artık NATO yapmaktadır. 1950’de Soğuk Savaş başlayınca Varoşa Paktı ve NATO Paktı ortaya çıkmıştır ve devletler BM’ye askeri destek vermek istememiştir çünkü ABD ve Rusya’nın aynı amaçlar doğrultusunda hareket etmesi imkansız hale gelmiştir. Bu nedense 43, 44, 45.maddelerin uygulanması imkansızlaşmış ve sistem çalışmaz hale gelmiştir. Yeni sistem şu şekildedir: Güvenlik Konseyi kararı üzerinde BM istekli olan devletlere kendi adına müdahale etmeleri için yetki verir. Böylece bir ülkeye Rusya, bir ülkeye İngiltere müdahale edebilir oldu, bu müdahaleler hukuka uygun oldu. BM yetkisi olmadan müdahale etmek hukuka aykırı olur. BM’nin NATO gibi bir askeri gücü olmadığı için böyle bir sistem uygulanmaktadır. Bu sistem güç kullanmanın tamamen yasaklanmadığını gösterir. Güvenlik Konseyi karar alıp o devlete yetki verirse o devletin güç kullanması mümkündür.

 

Meşru Müdafaa

m.51 Bu Antlaşmanın hiçbir hükmü, BM üyelerinden birinin silahlı saldırıya hedef olması halinde, Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güveliğin korunması için gerekli önlemleri alıncaya dek, bu üyenin doğal olan bireysel ya da ortak meşru savunma hakkına halel getirmez. Üyelerin bu meşru savunma hakkını kullanırken aldıkları önlemler hemen Güvenlik Konseyine bildirilir ve Konseyin işbu Antlaşma gereğince uluslararası barış ve güvenliğin korunması ya da yeniden kurulması için gerekli göreceği biçimde her an hareket etme yetki ve görevini hiçbir biçimde etkilemez.

 

Meşru müdafaa güç kullanma yasağının (4/2) istisnasıdır, ihlali değildir. 51.madde devletlere bireysel olarak güç kullanma hakkını veren tek maddedir. Bu maddeye göre Güvenlik Konseyi devreye girene kadar devlet kendini savunabilir. Bunu hemen Güvenlik Konseyine bildirmelidir ve Güvenlik Konseyi bir karar alırsa buna uymak zorundadır. Bunun sebebi meşru müdafaa hakkının gerçekten olup olmadığının Güvenlik Konseyi tarafından teyit edilmesi gerekliliğidir. Örneğin belki iki taraf da meşru müdafaa hakkını kullandığını ileri sürüyor olabilir. Teyit edilene kadar yapılanlar meşrudur fakat o devletin meşru müdafaa hakkı Güvenlik Konseyi tarafından teyit edilmezse bundan sonra meşru müdafaa adına yapılanlar meşru müdafaa sayılmaz, meşru olmaz.

 

Meşru müdafaanın söz konusu olması için şartlarının oluşması lazım: Silahlı bir saldırıya hedef olma. Örneğin sadece içişlerine karışma meşru müdafaa hakkını doğurmaz.

Silahlı saldırı durumunda

1)     Devlet bilfiil kendisi saldırıda bulunuyor olabilir.

2)     Devlet milis güçler gönderiyor olabilir. Örneğin kendi ülkesinde askermiş gibi yetiştirdiği kişileri.

  • 3) Yoğun bir dolaylı saldırı olabilir. Örneğin devlet öyle yoğun bir destek veriyor ki neredeyse diğer devletin ülkesinde güç kullananlar o devletin kontrolü altında. (Suriye’deki Türkmen kuvvetlerinin Türkiye kontrolü altında olduğu ileri sürülmüştü.)

Meşru müdafaa doğal bir haktır. BM üyesi olmayan devletler de örf adet hukuku gereği meşru müdafaa hakkına sahiptir.

Meşru müdafaaya karşı meşru müdafaa olmaz. Taraflardan biri saldırıyor, biri meşru müdafaa yapıyordur mutlaka.

Bir devlet meşru müdafaada halinde olduğunu zannetme konusunda yanılgıya düşebilir. Örneğin bir devlet kendisine karşı silahlı saldırı olduğunu zannedebilir ama bu uluslararası hukuka göre silahlı saldırı sayılan bir güç kullanma olmayabilir. Örneğin geçici bir saldırıdır, sadece bir tane bomba atılmıştır vb.

 

Meşru müdafaanın taşıması gereken şartlar

  • 1) Zaruret

Devletin silahlı savunmadan başka çaresi kalmamalı. Devlet güç kullanmadan da kendini savunabilecek durumdaysa zaruret şartı gerçekleşmemiştir. Zaruret şartı orantılılıkla ilgilidir. Savunmada kullanılan yöntemin de zaruri olması gerekir.

  • 2) Aciliyet

Meşru müdafaa saldırıyla aynı anda gerçekleşmelidir. Sonradan planlanıp yapılan saldırılar meşru müdafaa sayılamaz çünkü zaman kopukluğu yaşanmıştır. Fakat devlet askerin askeri gücünü toparlaması için zamana ihtiyacı varsa bu meşru müdafaa hakkına halel getirmez. Yeter ki tepki ilk fırsatta verilmiş olsun.

  • 3) Orantılılık

 

NOT: Hocaya göre işgal mütemadi bir eylem olduğu için işgal durumunda hukuka aykırı eylem devam etmektedir. İhlal devam ettiği için 2/4’ün ihlali söz konusudur ve meşru müdafaa hakkı doğar. Ermenistan’ın Azerbaycan işgalini hoca bu şekilde görmekte ve Azerbaycan’ın meşru müdafaa hakkı olduğunu savunmaktadır.

Caroline Olayı bu kriterlerin belirlenmesinde etkili olmuştur.

 

Bush Doktrini/ Önleyici Meşru Müdafaa/ Önvuruş Doktrini

Bu görüş tartışmalı olmakla beraber 11 Eylül’den sonra yoğun bir şekilde doktrinde kabul edilmeye başlandı.

Bunun sınırı genişlerse güç kullanma yasağı sarsılır, tekrar savaşlar gündeme gelir. BM Antlaşmasında zaten açıkça “silahlı saldırı” karşısında meşru müdafaa yapılabilir diyor. Saldırı tehdidi/ihtimali vs. demiyor.

Terörist Gruplara Karşı Meşru Müdafaa Hakkı

Bu da kabul edilmeye başlandı. Devlet o terör örgütünün olduğu yerde etkin kontrol sağlayamıyorsa etkilenen devlet meşru müdafaaya başvurabilir. Terör grubu devlet destekliyse bu zaten dolaylı silahlı saldırı olacağından tartışmasız olarak meşru müdafaa hakkı bulunur.

Kolektif Meşru Müdafaa

Meşru müdafaa bireysel olabileceği gibi kolektif de olabilir. Kolektif meşru müdafaa için devletin diğer devletlerden destek talebinde bulunması gereklidir. Bu durumda diğer devletler de meşru müdafaaya katılabilir.

 

İçişlerine Karışma Yasağı

2/7’ye göre antlaşmanın hiçbir hükmü, BM’ye herhangi bir devletin kendi iç yetki alanına giren konulara müdahale yetkisi vermediği gibi, üyeleri de bu türden konuları antlaşma uyarınca bir çözüme bağlamaya zorlayamaz. Anca bu ilke 7. Bölümde öngörülmüş olan zorlayıcı önlemlerin uygulanmasını hiçbir biçimde engellemez.

Bu ilke 2/4’ün (güç kullanma yasağı) tamamlayıcısıdır. Ancak güç kullanma yasağı ihlal edilirse BM zorlayıcı önlemlere başvurabilir. Bunun dışında, devletin kendi iç yetki alanına giren konulara BM müdahale edemez.

 

Barış Güçleri

BM Sözleşmesine yok. BM’nin güncel gelişmeler karşısında bulduğu bir çözümdür. Devletlerin savaşmaması için araya barış güçleri sokulur böylece birbirlerine saldıramazlar. Bu yöntem etnik ve ırksal çatışmaları önlemektedir. Dünyanın iki yüze yakın noktasında barış güçleri bulunmaktadır. Barış güçleri karma yapıda olur, bir birlik sadece Müslüman/Hıristiyan olamaz. Barış güçleri o ülkeye devletinin rızasıyla gönderilir. BM müdahalesinde farklıdır, müdahale için devletin rızası aranmaz. Barış Güçleri 41 ve 41. Maddelerdeki tedbirlere tam olarak uymuyor. Bu nedenle dayanağını sözleşmeden almıyor.

 

Srebrenitsa Katliamında Hollandalı barış gücü askerleri Sırpların Müslümanlara saldırmasına müdahale etmemiştir. Silah kullanamayacaklarını, sadece koruyucu nitelikte olduklarını gerekçe göstermişlerdir sonradan. BM bunun üzerine barış güçlerinin görevinin sadece barışı korumak değil barışı tesis etmek olduğunu belirtmiştir.

 

İnsani Müdahale

BM Antlaşması ile bağdaşmayan müdahale yapılamaz ama insanı müdahale BM amaçlarıyla uyumludur çünkü amaç insan haklarını korumaktır. Bunu kabul etmeyenler de vardır, 2/4’ün ihlali olduğunu ileri sürerler.

Libya’ya müdahale BM Güvenlik Konseyi kararıyla gerçekleşmişti. Rusya ve Çin çekimser kalmıştı.

 

 

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir