Kırmızı Karaağaç – Bilgesu Erenus

KIRMIZI KARAAĞAÇ

Bilgesu ERENUS

KİŞİLER

Leonard Woolf

Virginia Woolf

Septimus

Judith

Mary

Uzman

(WOOLF’ların kır evine ait oturma odası. Seçkin birkaç eşyasıyla, insana rahatlık ve yaşanırlık duygusu verir. Kapı ve penceredeki sıkı güvenlik önlemleri ise bu duyguyla çelişmekle; pencere parmaklıklarla, kapı çeşitli sürgülerle donatılmıştır.

Duvarda, saatin yanısıra, boş bir resim çerçevesi asılıdır; içine küçük bir yangın söndürme aleti yerleştirilmiştir.

LEONARD WOOLF çalışma masasındadır. Düşüncelerindeki tıkanıklık, bedenine yansımışçasına çökük ve huzursuz görünmekte. El ve kol hareketleri deneyerek, izleyiciyi etkileme çabasına girer. Bu çaba oyunun sonlarına dek sürecektir, LEONARD, çıkacağı televizyon programına hazırlanmaktadır çünkü, provamsı.)

LEO — Öncelikle belirtmem gerekirse, İngiliz toplumu, aydınlarına her zaman kuşkuyla bakmıştır.

(Pencerede içeriyi görme çabasında bir karaltı sanki, LEONARD fark etmez, el kol hareketlerini genişletir.)

LEO — Belki de bütün dünya, aydınlarına kuşkuyla… Her neyse. İngiliz toplumunda high brow, yüksek alınlı olabilmek (Alnını ovuşturur, abartılı) hiç kolay değil. (Camda VIRGlNIA’nın ışıltılı yüzü belirmiştir, el kol hareketleriyle LEONARD’ı yineler.)

LEO — (İzleyicinin tepkisine) Pardon? A, evet açıklayayım. (Yeniden el kol hareketleri) High brow, yüksek alnı; sanatın ve edebiyatın en iyisinden, en seçkininden hoşlanan anlamında kullanıyorum. (Notlarken) Aydın, münevver, entellektüel. (El alında yine) High brow olabilmek için…

(VIRGINIA onun hareketlerini yinelemeyi sürdürür, daha da abartarak. LEONARD bir an kuşkulansa da, üstelemez.)

LEO — (Üst perdeden yineler) Yüksek alınlı olabilmek için, her şeyden önce… (LEONARD, notlarının yanında duran yarım elmayı ısırmıştır, sıkkın, VIRGINIA da yineler aynı eylemi, yumruğuyla.)

LEO — Yiğitlik ve cesaret ister. Evet, high brow.

(LEONARD hızla başını izleyicinin baktığı yöne çevirir, VIRGINIA kıkırdayarak, gölgemsi, kaybolmuştur camda.)

LEO — (Ürküntülü) Kim var orada? (Kitap açacağını eline alır) Polis çağırmam gerektiğinde bundan hiç kaçmayacağımdan emin olabilirsin. (Bir türlü yutamadığı lokma boğazında kalmıştır, öksürür) Lanet. (Doğrulurken) Kimsen çık ortaya hadi.

(LEONARD temkinli adımlarla pencereye yöneldiğinde, VIRGIN1A aynı muzip ve ışıltılı yüzüyle, yerden bitercesine yükselir, bu kez kolları teslim işaretinde. LEONARD’ın kitap açacağından silahı onunla birlikte bir an yükselip, sonra da inmiştir.)

LEO — E, ayıp ama bu senin yaptığın, (Bir an saate göz atar) Çalışırken yılan bile dokunmazdı hani?

(VIRGINIA sevimli bir edayla dil çıkarır ona; elleri kulaklarının ardında, parmakları kıpırtılı, deli işareti.)

LEO — (Duygulanma iyiden) Bir yanı hep böyle çocuk kaldı zaten. Belki de bütün sanatçı ve yazarlar. (Omuzlarını dikleştirip, göğsünü ileri alırken) Geldin demek bakirem, tam yirmi beş yıl sonra.

(VIRGINIA, keçi türünden, parmaklıklara tırmanarak burdan nasıl gelebilirimi oynar.)

LEO — Ah, tabii. Açıyorum, şimdi açıyorum. (Öksürür) Lanet.

(LEONARD göbeğini denetleyerek, kapıya yönelmişken vazgeçer, elindeki kitap açacağını ne yapması gerektiğini düşünür bir an.)

LEO — Deli deliden, imam ölüden korkarmış. Bir Ortadoğu atasözü. (Sedire yönelip, kitap açacağını sedirin altına atar, bir yandan da öksürmekte) Geldim canım, hemen geliyorum.

(LEONARD yeniden kapıya yönelmişken ceketsiz olduğunu anımsar, çalışma iskemlesinin ardında asılı ceketini giyer telaşla; aynaya kaçamak bir bakış atmayı ihmal etmemiştir, bir yandan öksürürken, bir yandan da koklar kendini.)

LEO — Bu sabah yıkanmış mıydım ben? (Çarçabuk traşını denetlerken) Geldim işte.

(LEONARD kapıyı açmakta zorlanır, heyecandan.)

LEO — Seni yeniden görmek, ne güzel!

(Kapı açıldığında VIRGINIA gözükmez, hâlâ camdadır çünkü, LEONARD’ın az önceki gitgellerini keyifle izlemiştir, alaycı. Kapıdan sızan yoğun ışıkla karşı karşıya kalan LEONARD’ın gözleri kamaşır, eliyle korunur, güneşe bakarcasına.)

LEO — Ah bakma bana, bakma, yaşlandım çok. (Kendinle dalga geçer gibi, acılı) Öhü, öhü, pırt, pırt. (Kararlı, dikilir birden) Yo, hiçbir kuvvet bundan böyle yaşlı rolüne çıkaramaz beni. (Sevinçli) Geldin, geldin işte.

(LEONARD özlenen sevgiliyle buluşma coşkusunda orta yaşlı bir erkektir şimdi, seksen yaşına karşın oyunun sonlarına dek sürecektir bu dirilik. Zaman zaman aksamalar yaşanması, geçici.)

LEO — (Görmekte zorlanır) Senin sularla kucaklaştığın yaşta olduğundan eminim, elli-dokuz bile değil, çok, çok daha genç.

(LEONARD boşluğa konuştuğunu fark edebilmiştir sonunda, telaşla pencereye çevirir bakışlarını, VIRGINIA koltukaltını koklamaktadır.)

LEO — Seni maskara. (Oyuna çağırır gibi) Elma dersem çık, armut dersem çıkma hadi. (Öksürür) Elma!

(LEONARD gözlerini kapadığında saat durmuştur, oyunun sonlarına dek çalışmayacak. VIRGINIA, ışığın içinden süzülerek kapıda durur. Yaşı gerçekten de belirsizdir; genç, orta yaşlı, çocuk? Saçları ve giysileri ıslak izlenimi verir. Bol etekliğinin cepleri, taşıdığı ağırlıktan dolayı sarkmış, taş dolu. Elindeki bastonu asa gibi kullanır.)

VİRGİN — Ta ta ta ta Karaağaçgiller familyasından iki çenekli taçsız çiçekli ağaçlar, bilimsel adı, Ulmus. Yaprakları her mevsim dökülür, çiçekleri erdişildir ve yapraklardan önce çıkar. Virginia Woolf Kırmızı Karaağaç. Bendeniz.

(VIRGINIA tanıtımın ardından hüzünlü bir tavra bürünmüştür. LEONARD gözlerini açar, özlem ve hayranlıkla bakmakta ona.)

LEO — Yapıtlarındaki Londra sokakları, Big Ben’ler (Bir an gözü saate gider) bizimki durmuş, ve Shakespeare aşkına. Gotik bir Meryem Ana sanki. Nasıl da saydam, nasıl da ince, nasıl da acı yüklü bir güzellik.

VİRGİN — (Yeniden muzip) Hadi Leo, ablam Vanessa’yı benden daha güzel bulduğunu itiraf et.

LEO — Ah Virginia’m, okur yazarken senin güzelliğinle kimse baş edemez biliyorsun.

VİRGİN — (Nazlı) Hadi Leo, okur yazar kadını kim ne şapsın, itiraf et.

LEO — Kıskanç tanrıçam benim. (Çekingen) Elini tutabilir miyim?

(VIRGINIA, soylu birdevinişle uzatır ona elini.)

VİRGİN — Hı, hı. İskelete dönüşmediyse eğer.

LEO — (Biraz sıkkın) Ah bu senin şakaların. (Gülme çabasında) Kendine bile acımasız böyle…

(LEONARD onun elini öpmek için eğilirken baş sağlığı diler gibidir.)

LEO — Karaağacımızın başına geleni duymuş olmalısın. (Pencereye bakar bir an) Görmüş yani?..

VİRGİN — (Başıyla onaylayarak) Kırmızı. (Boğulma sesi) Kıhhhh!

(LEONARD saygıyla bir öpücük kondurmuştur onun eline.)

LEO — Bunu sana nasıl açıklayacağımı bilemiyorum.

VİRGİN — Kolay. (Rüzgârımsı) Vuuuu vuuuuu.

(LEONARD öptüğü eli yanağına bastırmıştır, izleyiciye ya da kameraya aktarmakta.)

LEO — Gizemini çözebilmiş değilim hâlâ. Sizi üzmek istemem ama… (İstiyor aslında) Bahçemizde kendi ellerimizle diktiğimiz, iki karaağaç vardı. (VIRGINIA’nın düzeltmesini önleyerek) Kırmızı. Kendi adlarımızı vermiştik onlara, Virginia’yla, Leonard.

VİRGİN — (Güler) Virginia yok artık. (Boğulma sesi) Kıhhhh.

LEO — (Doğrulurken) Soytarılığı bırak Virginia, bilemezsin ne müthiş bir fırtınaydı.

(VIRGINIA, LEONARD’ın bıraktığı kolunu boşlukta sallar, cansızmışçasına.)

LEO — Beni terk ettiğinin tam ikinci yılında… Bundan tam yirmiüç yıl önce, inanılmaz. (Kola bakamıyor, suçluluk duygusuyla) Leonard, o gün bugün bir kez daha yalnız, kurtaramadım seni.

(VIRG1NIA sallanan kolundan güç alarak esme hazırlığındadır.)

VİRGİN — Kurtulmayı isteyen kim Leo? Kurtulmayı isteyen?

(VIRGINIA bastonunu atarak delicesine esmeye başlamıştır odada.)

VİRGİN — Vuuu vuuuu vuuuu vuuuu!

(LEONARD engelleyemeyeceğinin bilincinde, acılı.)

LEO — (Bastonu yerden alırken) Bu nasıl geçti senin eline? (Bakarak) Orda, duvarda duruyordu yıllardır. (Kenara çekilirken) Dur canım, düşüp bir yerini inciteceksin.

(VIRGINIA eserken, eşyaları alt üst etmekte.)

VİRGİN — Ölüler Leo, ölülerin düşüp incindiği nerde görülmüş?

(LEONARD , bastonu hemen söndürücünün yanı başındaki çiviye asar.)

LEO — Kendini ölü sanıyor. Oysa hiç bu denli yaşamamıştı, hiç.

VİRGİN — Yaşamak ha? Yaşamayı isteyen? O fırtınanın hem kendisi, hem de sürüklenendim ben Leo. Hem sürüyen, hem sürüklenen.

(LEONARD kendini kollayarak onun devirdiklerini toplamaya başlamıştır, telaşsız.)

LEO — Virginia adlı bir fırtına. İmajları böyle sine zengindir hep. (Masaya bakar bir an) Bunu not almalıyım. Nasıl demiyorum ama, neden yaptın sevgili, ne istedin köklerinden?

VİRGİN — (Eserken) Taçsız çiçeklerimle birlikte, erdişil, söktüm attım, benden hiçbir iz kalmamalıydı, hiçbir iz benden. Vuuuu!

(LEONARD, VIRGINlA’nın devirdikleriyle baş edemiyor artık, sıkkın.)

LEO — Tamam canım, esme hızını artırman gerekmez, hem esen, hem sürüklenen, sürüklerken, sürüklenen, anladık.

(VIRGINIA her şeyi devirdikten sonra – bu arada, çerçeve içindeki söndürücü, eski yerini bulmuş baston ve LEO’nun masasındaki kartlar da nasibini almıştır fırtınadan – sedire yaslar sırtını, sakin.)

VİRGİN — Özür dilerim Leo, yangın yerine çevirdim burayı, savaş alanına ya da.

(LEONARD toplarken razı, önce kartlarını kurtarır.)

LEO — Hallederiz canım, merak etme, (Masaya korken, yan gözle kartlarına bakar) Merak etme sen.

(VIRGINIA yangın söndürücüye uzanmıştır, kucaklar.)

VİRGİN — Bundan hiç kuşkum yok, koruyucum benim, sağduyulu kocam.

LEO — (Bastonu asarken) Kocalar korumaktan başka ne işe yarar demeyeceksin umarım.

(LEONARD, olası bir saldırıdan kendini korumak için izleyiciyi hazırlamakla belki.)

LEO — (Eşyaları bir bir yerine koyarken, gülme çabasında) Yaptığın espriler hâlâ Londra salonlarında konuşuluyor, biliyor musun?

(VIRGINIA kaldığı yerden ona övgüler düzmeyi sürdürme kararlılığında.)

VİRGİN — Yayıncı, bir ara örgütlü ve örgütçü, reklamcı sonra, tanıtımcı da diyebiliriz, özverili bilge, saygın I. nokta, Leonard Woolf (Söndürücünün kapağını açmışçasına) Tuıssssss.

(LEONARD izleyiciye sabrını belirten bir el işareti yapar, ne yazık bu böyle türünden.)

LEO — (Söndürücü için) İşi bittiyse alabilirim.

(V1RGINIA söndürücüyü vermek niyetinde değildir.)

VİRGİN — Savaş bitti deniyor. Öyle mi Leo?

(LEONARD üstelemek niyetinde değil, öteki eşyaları kaldırır, sabırla.)

LEO — Ne günlerdi onlar, öyle değil mi? Birinci ve İkinci Savaş.

VİRGİN — (Güler, sesi çatlayarak) Sence de bitti mi? (Güler) Savaşan bir dünyaya karşı, elle çalışan bir yangın söndürücü. Tısssss.

(LEONARD tartışmaya girmek niyetinde değil, yeniden söndürücüye uzanır.)

LEO — Anı değerinde artık.

(VlRGINIA’nın kendi kabuğuna çekildiğini hissedip, diğer eşyalarla ilgilenir yeniden, tedirgin.)

VİRGİN — Düşman uçakları, sığındığımız kır evinin üzerinden geçiyordu her gece. (Aranır gibi) Hâlâ, hâlâ geçiyorlar.

(LEONARD izleyiciye bakarak göğüs geçirir, ister istemez etkilenmiş.)

LEO — Bu gece kim ölecek diye bağırırdın sen. Bu gece?

VİRGİN — Hâlâ, hâlâ bağırıyorum. Kim? Nerde? (Güler) Her gece evimizin camları şangır şangur.

(LEONARD anımsamaktan hoşnut değil, yeniden eşyalarla ilgilenir.)

VİRGİN — Ellerimizi başımızın üstünde kavuşturup, yüzüstü yere atardık kendimizi.

(LEONARD eşyalarla ilgilenirken, başıyla onaylar.)

LEO — Ne günlerdi?.. Öyle.

VİRGİN — Dişlerin derdin bana, dişlerini kenetleme sakın, birbirine değmemeli.

(VIRGINIA dişlerini kenetlemiştir sımsıkı. Birden güler.)

VİRGİN — Hava akınlarına karşı.

LEO — (Laf karıştırma çabasında) Ne dedin canım, bilinç akışı mı?

VİRGİN — (Bağırarak) Hava akınlarına karşı erkekçe bir önlem olmalı diyorum. (Dişlerini kenetleyerek, söndürücüyü bacaklarının arasına diker) Tısssssssss.

(LEONARD yorgun, bıkkın; terini silmekte, gözü çalışma masasındadır.)

LEO — Hâlâ bir oturamadık. Savaş günlerinin yorgunlarıyız biz, evet. (Eli belinde) Ah. Savaş kuşağı. Hiç kolay değil.

VİRGİN — (Söndürücüyü uzatırken) Bitti diyorsun demek.

LEO — (Alıp, duvara yönelir) Sevdiğimiz Londra sokakları, Big Ben’ler (Gözü saatte bir an) hâlâ çalışmıyor ve Shakespeare aşkına, tabii ki bitti, eskiden ne söylersem inanırdın sen.

(LEONARD, söndürücüyü boş çerçeveye yerleştirdikten sonra, geri çekilip bakar bir an.)

LEO — Güzel bir kompozisyon, değil mi? Belim, belim ah. Epeydir kültür fizik hareketlerini ihmal ettim canım, bu yüzden, meraklanma. (Masaya yönelirken) Yarını atlatırsam koşmaya başlarım yine. (Çalışma ışığını yakar) Şu senin karaağaç meselesini not almam gerek, kırmızı. (Yazarken) Sürüyen, sürüklenen… (Gülümser) Sen rahatına bak canım, dinlen, her şey yolunda.

(Hâlâ açık duran kapıdan dolan ışık, daha da yoğunlaşarak, nehrin iki yanındaymışçasına ayırmıştır onları. Virginia yüksek sesle bağırır birden.)

VİRGİN — Kaç para verdiler Leo, ağacıma, kaç?

(LEONARD zıplar yerinden, şaşırmıştır çok.)

LEO — Ne? Savaş mı? Ağaç. (Gözlerini kısarak VIRGINIA ‘yı görme çabasında) Geçmiş zaman, pek hatırlamıyorum. Sence bu bunca önemli mi artık?

(VIRGINlA’nın gözleri izleyicinin üstünde bir noktada, sesi hâlâ çatlak.)

VİRGİN — Neden dolandırıyorsun beni Leo?

LEO — Dolandırmak mı? (İzleyiciyi işaret eder) Neden söz ediyorsun Virginia, yanlış anlayacaklar.

(VIRGINIA kendi kabuğuna çekilmiş gibidir yeniden.)

VİRGİN — (Bedeni sallantılı) Neden dolandırıyorsun beni, cıvata somunu, makara, dili çark tekeri, çeşitli yuva, zıvana yapımında…

(LEONARD hoşgörülü bir el devinişiyle onun bir hezeyan halinde olduğunu anlatır seyirciye.)

VİRGİN — Araba, vagon, otomobil ahşaplarında, tarım aleti, deniz teknesi, mobilya (İzleyiciye bakarken ikinci) Ya da bunlardan birinin ayağında tahta tabanlı bir ayakkabı.

(LEONARD çalışma ışığını söndürdükten sonra, söylemiştim gibilerinden yineler işaretini.)

LEO — (İzleyiciye, anlayışlı) Bu tür konuşmalar bir kez başlamaya görsün, maalesef günlerce sürer.

VİRGİN — Takozda, kaplama tahtasında sert ve esnek, neden dolandırıyorsun beni ha, yeryüzünde ben istemeden, ne hakla?

(LEONARD notlarını yelpazemsi sallar, sabrı taşmak üzere.)

LEO — Bak bakirem, sanırım biraz abartıyorsun. Tahtası sert ve esnek, makbul bir ağaç ama, (Daha çok izleyiciye açıklama isteğinde) Bir metre küpü, topu topu altı yüz, sekiz yüz kilogram çeker. Bütün bu saydıklarına nasıl yetsin?

(LEONARD yelpazelenerek sözlerinin izleyicideki etkisini arar, kendinden emin.)

VİRGİN — (Salıntısını gitgide artırarak) Belki de iç kabuğum kullanılsın istiyordum ben, deri hastalıklarında, kanın sulandırılmasında, temizleyici, terletici, her hakkı mahfuz, mahfuz, kırmızı, karaağaç.

(LEONARD, o sallantıyı artırdıkça, maalesef böyle işte gibilerinden işaretler yollar izleyiciye. VIRGINIA sallanmasının en ucunda birden donar, ilk kez görüyormuşçasına dikkatle bakmakta LEONARD’a.)

VİRGİN — İki de bir kimle konuşuyorsun Leo? Sonun bana benzemese bari. (Güler) Zırrr deli.

(LEONARD, VIRGINlA’nın itirafıyla daha da rahatlamıştır.)

LEO — Hastalığının bilincindeydi hep. Hiç inkâr etmedi. (İzleyiciye gerçeği ve hüznü vurgulayarak) Anılarında, “When I was mad,” “Ben deliyken” cümlesine rahatlıkla rastlayabilirsiniz, sıklıkla demek istedim.

(VIRGINIA hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştır şimdi, gözleri izleyicide.)

VİRGİN — (Sesi çatlayarak) Akıllı hamam böcekleri. Kutsallaştırılmış kazancınızla ve bitti sandığınız savaşlarınızla yerin dibine batın hepiniz.

LEO — (Telaşla kalkarken izleyiciye) Ağlama ve gülme kısa sağanaklar halinde, iç içe, doğal. (Çocuk avuturcasına) Ah Virginia, sevgili çocuk, bakirem.

LEO — (Gülümseme çabasında) Benim gibi bir eş kilit altında tutulmalı der, güncesinde, şaka tabii, ısırır. (Baskın çıkma çabasında) Yoo, hayır, bununla suçlayamazsın beni. Yayınladım, çünkü, dünyayı bir Virginia Woolf’tan yoksun bırakamazdım asla. (İzleyiciye) Bunu kimse istemesin, kimse isteyemez benden.

VİRGİN — Koca burunlu, pis Yahudi.

LEO — (Eli burnunda) Ne dedin, ne dedin sen? Çabuk özür dile, yoo benden değil (İzleyiciyi işaret eder) müşterilerden diyeceğim sandın ama, o bir defa olur, okuyucularından, özür, hemen.

(LEONARD bastonu almada sakınca görmez, köpek eğitimcisi gibidir bir an.)

LEO — Çabuk, özür. Semitizm, Yahudi düşmanı bir Virginia Woolf? Seni yanlış anlamalarına izin veremeyiz. Bak, kınıyorlar zaten.

VİRGİN — (Kalkarken) Ben yeterince özür diledim Leo, İspanya İç Savaşından kaçan kadınların görkemli yürüyüşünü Londra sokaklarında izlerken diledim, ağlayarak, naziler seni almaya gelirse, seninle birlikte intihar edeceğimi açıklayarak diledim; Yahudilerle, kadınların ezilişine ses çıkarmayan, faşisttir diyerek diledim.

(VIRGINIA sahne ağzına yönelmiştir, bacaklarını aşağı sarkıtıp oturur.)

VİRGİN — Şimdi de dünyanın ve senin, benden özür dileme zamanınızı, bekliyorum.

(LEONARD, umutsuz bir uzlaşma arayışının şaşkınlığında.)

LEO — (Sediri gösterirken) Burda da bekleyebilirdin. Arkana birkaç yastık koyarız, beni ve dünyayı terk etmeden önce, en sevdiğin köşe, hem daha rahat!

(VIRGINIA ayaklarını sallamaktadır sinirsel, gözleri izleyicinin üzerlerinde bir noktaya dikili.)

VİRGİN — Bırak bu kuru İngiliz centilmeni ayaklarını Leo, yeterince ıslaksın zaten, yapış.

LEO — (Eli burnunda bir an) Ne demek yapış? Ah, seninle birlikte ölüme gitmediğim için bana bir gün fatura çıkaracağından hiç kuşkum yoktu.

(LEONARD elindeki bastondan rahatsızdır çok, konuşurken daha çok izleyiciyi ikna çabasında.)

LEO — Naziler Londra’yı işgal ederse demiştik, el ele gidecektik ölüme, etti mi, etmedi; etseydi arabamızın egzozunu soluyacaktık birlikte, garajda evet. (Bastonu sallayarak) Yıllar sonra beni sorguya çekeceğine, acelen neydi, sen asıl onu söyle, Ouse ırmağına, cumburlop, tek başına atlamaklar filan. (Duvara yönelirken) Üstelik de bir iz, bir işaret bırakmadan. (Bastonu yerine asarken) İyi ki bastonunu bulabildik, ta kaç zaman sonra, kıyıda, akıntı hesabı filan, acelen neydi ha?

(VIRGINIA gülümseyerek dinlemektedir onu, acılı.)

VİRGİN — Ouse nehrinin balıklarıyla randevum vardı Leo, ırmak bitkileriyle, karanlık sularla randevu, onlar senden daha sadık sözlerine.

(LEONARD, VIRGINIA’ya yönelir, bu kez sıkkın.)

LEO — Deliliğin alemi yok Virginia’m; intihar gerekçemiz ortadan kalkmış, hâlâ ne sözü sayıklıyorsun bilmem ki?

(VİRGİN saçlarını açmıştır, dağıtır.)

LEO — Tarihçi kızı, bilim adamı karısısın ama, tarihi yanlış yorumladınsa bunda suçum ne benim? Ah Virginia’m keşke iki üç yıl daha sabredilseydin; sabırsızım, kaçık keçim benim, ah keşke…

(V1RGINIA güler, LEONARD onun saçlarına dokunmak isteğinde, cesaret edemez.)

LEO — Bırak açık kalsın saçların, her gün topuz, çok daha iyi böyle.

VİRGİN — Saçlarım, saçlarım Auschwitz’de kaldı benim Leo, (Aceleyle toplarken) senin soydaşlarınınkilerle birlikte tam yirmi ton, tarihin deposunda saçlarım, Alman faşizmi kesti hepsini, ırkçılık.

LEO — Bak gördün mü Alman faşizmi diyorsun işte, unuttunsa hatırlatayım, burası İngiltere canım. (Yakasını gevşetir) Yapışmış, yapış…

VİRGİN — “Üç Guineas” adlı kitabımı neden ölü olarak adlandırdığını şimdi daha iyi anlıyorum Leo.

(LEONARD masasına yönelir, bir an önce kurtulma çabasında sanki Virginia’dan.)

LEO — O kitap da öyle, sabırsız. Üstelik de bir kocakarı gibi çatlak bir sesle, çar çar da çar çar, yok savaşmış, faşizmmiş, ırkçılık…

(LEONARD masasına oturduktan sonra, notlarına bakar.)

LEO — Basımından az sonra, sesinin sana ve bir kadına yakışmayacak denli çatlak çıktığını kendin de kabul etmiştin unutma, (Bir an duralar, notları izleyiciye gösterir gibi) Güncende, evet.

VİRGİN — Ne denli güvensiz, ne denli etkiye açık olduğunu hatırlatma bana Leo, hatırlatma, çok utanıyorum. Ceketin için söylemiştim ben, bu sıcakta yapış, izin veriyorum, çıkarabilirsin, hadi.

LEO — Tam bir yaz sıcağı… cehennem. (Çıkarırken izleyiciye) İzninizle.

VİRGİN — Çıkar ve itiraf et hadi, sevdiklerinle intihar edemeyecek denli ödleğin tekisin sen.

(LEONARD, iskemlesinin ardına astığı ceketin yakasındaki tozları silkeler gibi devinir, arada bir gözü kapıda, VIRGIN’in bir an önce çıkıp gitmesini diler sanki.)

LEO — Ödlek miyim, değil miyim bilmem ama, sevdiklerime karşı sorumluluklarım var benim. (Otururken) Çalışırken yılan bile dokunmaz biliyorsun. Çok vakit kaybettim. Derhal, derhal çalışmam gerek.

VİRGİN — Başyapıtlarıma benziyorsun Leo kaçış halindesin, kendini kandırma hiç, sürekli kaçış…

LEO — (Gözleri kapıda yeniden) Önce yapış, sonra kaçış, uyak uğruna daha beni ne kadar harcayacaksın doğrusu merak ediyorum. (Notlarını karıştırır) İstiyorsan teliflerinden gelen üç beş kuruşun hesabını çıkarabilirim sana.

(VIRGINIA gülmüştür yeniden.)

LEO — Savaşın bittiğine inanmayışına inanamıyorum. (Çekmeceleri aranır) Önce onu kanıtlamalıyım sana. Burda Times dergisinin kapağı olacaktı, savaşın bittiğini ilan eden o meşhur kapak…

(VIRGINIA’nın sinirsel kıkırdayışları LEONARD’ı çileden çıkarmak üzere, masadan fırlar.)

LEO — Bulamadım ama, temsilen anlatabilirim. Kalk hadi kalk, iki kişilik müthiş bir fotoğraf…

(VIRGINIA bile isteğe uymuştur, çağrıya.)

VİRGİN — Sanırım Newyork kenti.

LEO — Newyork kenti, ya evet, 1945 (Havaya girer) Bıçkın bir bahriyeli, zafer sarhoşluğuyla…

VİRGİN — Beyaz giysili bir hemşireyi…

LEO — (Çıkarırken) Gözlüklerimi de çıkarmam gerek, sokağın ortasında belinden kavramış, (Cebine koyar) öpüyor… Ama ne öpüş.

(LEONARD, bahriyelinin bıçkınlığında, birden belinden kavrar VIRGINIA’yı, VIRGINIA başını geriye sarkıtır iyiden, öpüşü engelleme çabasında.)

VİRGİN — Vietnam’da, Hiroşima’da, Nagazaki’de Leo, İrlanda’da Somali’de, Ruanda’da, Bosna’da, Türkiye’de; Nikaragua, Haiti…

LEO — Yok devenin pabucu, Filistin, bırak şimdi, çoğu adını bile bilmediğim ülkeler.

VİRGİN — İnsan, doğa, düşünce kırımı Leo, sürüyor hâlâ; sermayeyle birlikte, içiçe; faşizm başka nasıl tanımlanabilir?

(LEONARD bırakmak zorunda kalmıştır VIRGlNIA’yı.)

LEO — Aman be, ağız tadıyla bir kutlama bile yapılmaz zaten seninle, temsili de olsa… (Gözü kapıda) inadın inat.

VİRGİN — Kapıyı kapamayacak mısın?

LEO — Senin türünde bir eş… (Kapıya yönelirken) Biraz hava alalım demiştim ama, kır evinde böylesi bir risk hiç akıl kârı değil, haklısın.

(VIRGINIA söndürücüyü çerçevesinden aldıktan sonra, sedire oturmuştur kucaklayarak. LEONARD, kapıyı kapamadan önce, boynunu uzatıp bakar dışarı.)

VİRGİN — Yardım filan çağırmayı düşünmüyorsun değil mi Leo?

LEO — (Suç üstü yakalanmışçasına) Burun delikleri kırmızıya boyalı uzman doktorlar? (Gülme çabasında) Saçmalama. (Derin bir nefes alır) Oh, dünya varmış. Hadi, çıkar at kafandan bu kötü düşünceleri artık, yok savaşmış, faşizm, ırkçılık filan.

(Kapının dışında ağır çekim benzeri devinişler belirmiştir, yoğun ışıkta yüzermişçesine, arada bir su yüzüne fırlayan bedenler. LEONARD dehşetle dona kalır.)

VİRGİN — Eşyam olduğunu düşünüyorsan, yanılıyorsun, ölülerin böylesi kıvır zıvıra gereksinimi kalmıyor artık.

(LEONARD gördüklerine anlam veremez bir türlü.)

LEO — Eşyan değil de bir refakatçin falan? (Telaşla gözlüklerini takarken) Küfürbaz Kral Yedinci Edward, anasının sarayını terk eden hani (Gözlüğünü çıkarıp hohlayarak) ya da ne bileyim, şarkı söyleyen Yunani kuşlar?

VİRGİN — (Alaycı) Ela ela cik cik, pipi pipi pipicik. Yoo, Leo, bu konuda endişelenmene gerek yok, eski sanrılarımdan kurtuldum artık.

LEO — (Gözlüğünü takarken) Peki bunlar?

VİRGİN — Onlar senin sanrıların Leo. (İzleyicinin üstünden bir yerlere seslenir) Beni merak etmeyin çocuklar, hesaplaşmamız sürüyor hâlâ.

LEO — Madem benim sanrılarım, sen kimle konuşuyorsun o zaman?

(LEONARD’ın başı bir sanrılara bir VIRGINIA’ya dönüktür, kavrama çabasında korkulu. VIRGINIA kapıdan yana bakmamıştır hiç, bedeni söndürücüye sarılı, belli belirsiz sallantıda.)

VİRGİN — Konuşan sensin Leo, bilinç akışının ta başından bu yana, görünmez birilerine sürekli bilgi veriyorsun benimle ilgili, yok müşteri, okuyucu filan… işte gene, el kol işaretleri, işmar.. İvedilikle bir deli doktoruna görünmen gerek belki de, pardon, psikiyatr.

LEO — (Gözü sanrılarda) Şu sesini keser misin biraz?

VİRGİN — Ruh bir kez tökezlemeye görsün, önlem almak gerektiğini biliyorsun, en az kültürfizik kadar önemli.

(Sanrıların dansı artistik olarak etkilemiştir LEONARD’ı, savaşın vahşetin yansısı olsa da, kapıyı kapayamaz bir türlü.)

LEO — (Solur) Dışarda müthiş bir hava var, tam bir yaz öğlesi, ışıklar düştüğü yerde kırılıyor, tıpkı sana benziyorlar bakirem, oyunbaz.

(LEONARD hızla kapamıştır kapıyı, sürgüleri çeker, üst üste.)

LEO — Keşke çıkıp sahile doğru bir yürüyüş yapabilseydik seninle (Pencereye göz atarken) ama maalesef, (Saate bakar) yarına çok iyi hazırlanmam gerek. Dünya ne der, ne yapar bilemiyorum ama, ben kendi adıma senden yüz kere, bin kere özür diliyorum bakirem; bilemediğim bütün suçlarımdan dolayı, yüzbinlerce… Yanına oturabilir miyim biraz? Öte yanına demek istedim.

(LEONARD, sedirin öteki ucuna otururken, yastıkları düzeltmeyi ihmal etmez.)

LEO — Ah bu benim düzen merakım. (Arkasına yaslanırken, komutumsu) Çalışma öncesi beş dakika istirahaaat.

(VIRGINIA gülmemiştir, LEONARD uzlaşma arayışında gene, arada bir saatten, çalışma masasından ve pencereden yana kaygılı bakışlar atar.)

LEO — Aslında, İngiliz centilmeni olarak eğitilmiş farklı kökenden biri Leonard Woolf (Eli burnuna gider bir an). Koca burunlu öyle ya, senin espri frekansına girmekte zorlandı bir epeyce, itiraf etmem gerek, (İzleyiciye) benim burun, onunsa dil sorunu var; bunca saydam bir güzelliğin, bir ifritin dilini taşıyor olması ne talihsizlik.

VİRGİN — (Söndürücüyü sedire bırakıp kalkarken) Senin için gerçekten endişeleniyorum Leo, daha önceleri kendinle konuşmazdın sen böyle, yüksek.

LEO — (Büzülür sedirde) Yalnızlıktan bakirem. İnsan kendi sesine mahkum kalıyor bazı zaman.

(VIRGINIA çalışma masasının ayakları dibine oturmuştur, elleri cebinde.)

LEO — (Özlemle bakarken) Senin yokluğunda, yalnızca seni yaşadım inan, bir de çalıştım işte… (Pencereden yana bakar bir an) Ah keşke senin delilik mertebene ulaşabilsem. Eşyasız yolcum benim, yüzme bilmeyen deniz kızım. Neden kalktın sanki yanımdan? (Söndürücüyü ortaya çekerlerken) Aramızda kara kedi var bak, zaten. Az önce bunu yerine kaldırmamış mıydım ben? Önemli değil. İstersen ceketimi giyebilirim hemen. İstemezsen sana dokunamayacağımı biliyorum, az önceki fotoğraf sayılmaz, temsiliydi, gel.

(VIRGINIA onun karşısında çocuksu bir şımarıklıkla, omuz oynatmakta.)

LEO — Benim hakkımı istediğin kadar yiyebilirsin ama, kendi hakkını yedirtmem sana, nasıl üzüldüm bilemezsin şu kırmızı karaağaç, sürüyen, sürüklenen, yeryüzünde hiçbir iz bırakmama isteği de neyin nesi, söyler misin?

(VIRGINIA aynı omuz devinişleriyle ceplerindeki taşları çıkarmıştır, bir eli kale, beş taş oynama hazırlığında.)

LEO — Ah işin gücün oyun senin zaten. (Birden fark eder) Ne, nerden buldun o taşları? (Hüzünlü) Nerden buldun da demez miyim?

VİRGİN — Ouse ırmağına cumburlop atlamadan önce, hepsini kendim topladım Leo, bir bir, en büyüklerinden hem de, suyun dibinde tutmaları için bedenimi, bulamayasınız diye.

LEO — Tamam, tamam, biliyoruz, daha fazla üzülmeye gücüm yok.

(VIRG1NIA taşları kaleye iteler.)

VİRGİN — Kaleden girmekte zorlanıyorlar ama, koruyuculuk konusunda sana beş basarlar Leo, bir, iki, üç, dört, beş… Ouse ırmağının dibinde, tam üç hafta, erkeklerin mesleği o akıl dışı, o acımasız, o vahşi savaştan, tankların dikili organlarından, kaba güç ve şiddetten korudular beni.

LEO — (Yaşaran gözünü çarçabuk silerken) Tam üç hafta evet. Ara, ara, ara.

VİRGİN — Keşke hiç çıkartmasaydınız.

LEO — Neden, bulutlarda mutlu değil misin yoksa? (Pencereye bakarak büzülür) Espri yeteneğimin zayıf olduğunu söylemiştim. (Teatral) İçim isyanla doluyor, nefret ediyorum o taşlardan, her birinden ayrı ayrı nefret!

(VIRGINIA hâlâ zorlanmakta taşlarını, bir eliyle havada atıp tutar.)

VİRGİN — Benim iyi yürekli L noktam. Olan oldu, üzülme artık. Bu sonu çoktan hak etmiştim ben. Çocuksuz ve başarısız bir kadın. Beni kim ne şaapsın? Ela ela cik cik pipi pipi pipicik.

LEO — Çocuksuz ve başarısız… (İzleyiciye, kalkarken) İntihar nedenini, romanlarının arka kapağında bulabilirsiniz. Kimilerinde önsöz.

VİRGİN — Bırak bu işportacı kafasını Leo, beştaş oynayacaksak oynayalım, hadi.

(LEONARD biraz mahcup, ama çağrılmanın coşkusuyla VlRGlNlA’nın biraz uzağında diz çöker.)

LEO — (Gözü taşlarda) Beştaş oynayacağımız yerde, keşke tartışabilsek seninle yüz yüze, çocuksuz evet ama, sen ha, seri başarısız? Sedirin altına atalım o taşları istersen, kale, başarısız?

(VIRGINIA taşlarını cebine doldururken omuzlarını silker, çocuksu.)

VİRGİN — Bana ne, bana ne, İngiliz Edebiyatı Sözlüğünde hâlâ onaltı satırla anılıyorum belki de, üstelik resimsiz?

LEO — (Gururlu) Çok yakında iki sütunu aşacak, görürsün bak. (Kasılır iyiden) Yarın seninle ilgili bir televizyon programına katılıyorum.

(VIRGINIA el çırpar, yapay bir coşkuyla.)

VİRGİN — Ah koruyucum ve kocam benim, bulutlardan yeryüzüne indiğimden bu yana duyduğum en harika haber bu (Doğrulurken) K and K, her hakkı mahfuz, Ka ka.

(VlRGlNIA’nın kalkışına yardım etmek için elini uzatmıştır LEONARD, VIRGINIA görmezden gelir.)

LEO — Kalkabilecek misin? Bırak bu Kırmızı Karaağaç kafasını, biraz ciddi ol, (Zorlanır kalkarken) önemli bir program olmasa kabul etmezdim. Ah bu belim.

(VIRGINIA, orta yaşlı görünme kararından bu yana ilk kez tökezlemekte olan LEONARD’a bakar, yapay bir hayranlıkla.)

VİRGİN — Ah Tanrım. Sevdiğim Londra sokakları, Big Ben’ler (Saate bakar bir an) bizimkisi durmuş, süren savaşlar, faşizm ve ırkçılık aşkına…

LEO — (Dinelmiştir sonunda, düzeltir) Shakespeare aşkına demen gerekirdi, hâlâ aynı kafa…

(VIRGIN1A cebinden çıkardığı iki taşı birbirine vurur sevinçle.)

VİRGİN — Bir televizyon yıldızıyla karşı karşıyayım. (Ağlar gibi) Gözlerime inanamıyorum! Ceketin Leo, OAMM’ye ceketsiz çıkmayı düşünmüyorsun umarım?

LEO — OAMM?

VİRGlN — (Telaşla cekete yönelirken) Çok kötüsün Leo, düşündüğüm gibi değil elbet, Ordu, Adalet, Mülkün Merkezi kanalı, ciddi çok.

LEO — Başına B koyacaksın o zaman, British.

VİRGİN — (Ceketi tutar ona) Harika Leo, televizyona çıkacağın için, zekânla birlikte, espri gücün de arttı, harika. England, England, I love you!

LEO — (Kolu bulma çabasında) Sağ ol bakirem.

VİRGİN — Sen de sağ ol Leo, asla sol değil. Seninle yatmayı kısa bir süre sonra reddettim ama, her seven kadın gibi, senin boyunu iki katı gösteren aynayı sana tutmaktan hiç vazgeçmedim, bilirsin.

(VIRGINIA bırakıvermiştir ceketi, LEO giymek için debeleniyor.)

LEO — Bilmez miyim, şimdiye kadar çoktan giyinmiştim, sağ ol.

VİRGİN — Benim için bir zevkti. Elimizi çabuk tutmalıyız hadi.

(VIRGINIA sağa sola koşturarak, stüdyo telaşı yaratma çabasında.)

VİRGİN — Televizyon kanalları fazla bekletilmeye gelmez, pahalı.

LEO — (Düğmelerini iliklerken) Sence kamera nerde?

VİRGİN — Sorduğun soruya bak Leo. (İşaret eder) Tabii ki müşteriler, pardon okuyucular demek istemiştim, bir kısmı da müstakbel.

LEO — Televizyona çıkmak yerine, biraz şekerleme mi yapsam acaba, üzerimde bir ağırlık var.

VİRGİN — Göbeğini çek içeri Leo, omuzlarını dikleştir, göğsün ilerde hadi, kaçmak olmaz.

(LEONARD uygulamıştır. VIRGlNIA’nın komutlarını, şimdi yeniden orta yaşta, belki çok daha genç. VIRGINIA yumruk yaptığı elinin arasından onu görmeye çalışıyor.)

VİRGİN — Harika görünüyorsun Leo, bütün genç kızlar abayı yakacak sana. Özellikle yazma meraklısı mızmızlar.

LEO — (Kolunu çekelerken ceketin) Aba?

VİRGİN — Bir Ortadoğu giysisi, önemli değil. Hadi beni temsil et erkek aslancık, bilsen ne kadar sabırsızlanıyorum.

LEO — Gözlüğümü çıkarırsam belki daha genç… (Profili konusunda kararsızdır) İnsanın her iki yüzü de farklıdır biliyorsun. (Denerken) Sence hangisi?

VİRGİN — Her iki yüzünüz de Mr. Leonard Woolf (Yıldız karşısında kısa bir an saçını başını yolan hayranlarından biri gibi) her iki yüzünüz de mükemmel sizin. (Birden sesi çatallaşır) Kaç para verecekler bu program için Leo, hâlâ söylemedin?

LEO — (Saçını düzeltme çabasındayken) Önemli değil, ama dolaylı olarak kitap satışlarını etkileyebilir, tabii…

(LEONARD onun dolduruşuna geldiğini fark edip baktığında, VIRGINIA’nın cebinden çıkardığı taşı atma hazırlığında olduğunu görür.)

LEO — Virginia, bakirem şaka derken kaba olacak şimdi, gözlüksüz bile görebiliyorum. (Yardım aranır gibi) Bir stüdyo amiri filan yok mu burda? Espri yeteneğim… Çek şunu.

(VIRGINIA bu kez uzaktan kumanda aleti gibi tutmuştur taşı, LEONARD’ın görüntüsüne uzatır, uysal.)

VİRGİN — Seni izlemeye devam ediyorum Leo ve asla ayrılmayacağım, temsil et beni, hadi. (Aranır) Net ayarı alttan kaçıncı düğmeydi sence?

LEO — (Pantolon düğmelerini denetler bir an) Düğmeymiş… Saçmalama. Senin zamanında televizyon emekleme dönemindeydi daha.

VİRGİN — Belki de bozuk bu?

LEO — (Canhıraş bağırır) Sakın sakın… (Alçak sesle) Atacaksın sandım, alttan üçüncü düğme. Virginia bakirem, neden kıçına bir yer bulup oturmuyorsun? Ayakta televizyon seyredildiği nerde görülmüş, fish and cips, ancak publarda.

VİRGİN — Bir de bulutlarda Leo.

LEO — Doğru ya, anten derdi de yoktur, ne güzel.

VİRGİN — (Sesi çatlayarak) Başlar mısın, başlayalım mı?

LEO — Bir Ortadoğu geleneği olmalı. İkimizde taktık bu Ortadoğu’ya farkında mısın? Karagözün evini taşş… (Telaşlanır) Tamam canım hemen başlıyorum. (Öksürür) Elma da yemedim ama… Öyle kolu yorulacak kızcağızın, gene de sen bilirsin tabii. E herhalde altıma bir iskemle verecekler öyle değil mi? Alabilir miyim?

(LEONARD, VIRGINIA’nın tepkisizliğinden yararlanıp, bir iskemle çekiştirirken, konuşmasında olduğu gibi bir pencereye, bir saate, bir aynaya bakar, kaygılı.)

LEO — (Otururken) Sarı hardal renkli ceketim çok daha uygun düşmez miydi bu programa, çocuk kakası rengi. (Gülümseme çabasında) Ya da siyah kendinden kumlu böyle, kaşmir.

VİRGİN — (Sabırlı) Bu türden konuşmalar başladı mı, günlerce sürer maalesef. Televizyon programından sonra burun delikleri kırmızıya boyalı bir uzmana görünmen gerekebilir Leo, ihmal etme sakın.

LEO — (Gözleri hareketli hâlâ) Arada bir notlarıma bakabilseydim bari. (Bacaklarını açıp kapamada sürekli) Gözlüksüz daha iyi demiştin öyle değil mi? (Ellerini kaldırır) Tamam teslim.

VİRGİN — Birazdan sünnet olacak Müslüman çocuklarına benziyorsun Leo.

LEO — Bir ara İstanbul’a Bursa’ya gitmiştin, orda görmüş olmalısın. (Ürküntülü kapar bacaklarını) “Orlando” adlı kitabında hani…

(VIRG1NIA taş tutan kolunu diğeriyle destekler.)

VİRGİN — Bırak dedim Leo, bırak işportacılığı, sabrımı taşırıyorsun.

LEO — Bak yoruldun işte. (Büzülür) Türkiye’nin alevli dağlarını özlemişsindir diye düşündüm, çıplak. (Saçlarını düzeltirken) Biraz televizyon deneyimi edinmem gerek, haklısın. Başladım. (Kameraya, el ve kol işaretleriyle) Karım olması bir rastlantı, ne var ki, uzun süren ömrümde rastladığım en büyük dehaydı, o; Virginia Woolf.

(LEONARD, VIRGINIA’nın tepkisini ölçmek için ona bakmıştır, umduğunu bulamaz. VIRGINIA hiç de etkilenmiş görünmez.)

LEO — İyisi mi ben kameraya döneyim gene.

(LEONARD bir süre hakkındaki kararı bekleyen bir sanık gibidir, elleri kucağında.)

VİRGİN — (Düşünceli) Delilikle dehanın içiçeliğini vurgulamak istedinse eğer, erkek dehalara has bir erdem o Leo. Kadınlar için ne dendiğini bilirsin, kızıştı, aybaşı, firijit, menapozzz…

LEO — A a a, bulutlarda dolaşa dolaşa terbiyen bozulmuş senin. (Gülmesini güç tutuyor) Dilin sivriydi ama, entellektüel. (Püskürür gülmesi) Hiç güleceğim yoktu.

VİRGİN — Dehaya filan boş ver, müşterilerin bana yağ çektiğini sanıp, yanlış değerlendirebilirler, zappingleneceksin.

(LEONARD, güç konumuna karşın, uygun bulmuştur öneriyi.)

LEO — İnanır mısın, günlerdir düşünüyorum nasıl başlamam gerek diye. Dehan, başlangıç cümlesi için abartılı kaçmış olabilir ama, ister inan, ister inanma, benim gerçek ve samimi düşüncem bu, elindeki taşla da bir ilintisi yok.

VİRGİN — Bence, “soylu kadınlarla giriştiğim eşcinsel aşk ilişkilerinden” söz etmen gerekir başlangıç için… Lezbiyenliğim yani.

(LEONARD heyecanlanmıştır bir an, onun yüzünü okuma çabasında.)

LEO — Bir ara ben de düşünmedim değil, artık, artık eskisi gibi tabu değil bu konular, ama bilmem ki, öyle damdan düşer gibi, sevici? Yeniden düşünmem gerek.

VİRGİN — Düşünmenin alemi var mı Leo, çok yakında moda haline gelebilir bu tabu, belki de geldi bile çoktan. (Sesini değiştirir) A, siz hâlâ ananızın cinsiyetini mi kullanıyorsunuz, babanızın ya da?

LEO — Ciddi olup olmadığına bir karar verebilsem.

VİRGİN — Ciddi bir kanal dememiş miydin az önce?

LEO — (Umutlanma isteğinde) Bazı öykülerini yayınlamaktan kaçındığımızı hatırlıyorum da, insanlar lezbiyenlikle damgalayacaklar bizi diye, bizi demez miyim, seni yani.

(LEONARD bu arada konunun izleyiciler üzerindeki etkisini ölçmekten de kaçınmaz, yan gözle.)

VİRGİN — Kocalık damarlarına dokunuyorsa, ısrar edemem tabii.

LEO — (Bir an düşünür) Yok canım, yani güncendeki gibi şöyle bir dokunup geçebiliriz belki? Notlarıma bakmama izin vermiyorsun ki…

VİRGİN — Hadi Leo, yarım asırlık bir Virginia Woolf kompetanı olarak, çoktan ezber etmiş olmalısın.

LEO — Nasıldı bakiim, dur aklımı karıştırma kompetan filan, bol ki ki li bir cümleydi kıkırdaşır gibi. (Daha çok izleyiciye) Erkeklerle ilişkilerle karşılaştırınca, kadınlarla dostluk, öyle bir haz ki…

(LEONARD izleyiciyi yanına aldığının farkındadır, VIRGlNIA’yı iplemez pek, dalga geçer gibi.)

LEO — Öyle mahrem, öyle gizli bir ilişki ki… Bak gördüm mü ki ki, kikirdeşiyor işte, neden yazılmasın bunlar doğrusunu söyleyerek? (VIRGINIA’ya el ovuşturur) Anladım gerisini bana bırak sen, hallederiz.

(VIRGINlA’nın attığı taş, LEONARD’ın başından aşmıştır. Camların şangırtısı. LEONARD sakin bir tavırla kalkar, otomobilinin hasarını belirleme çabasındaki çağdaşları gibi, önce kaza mahalline gider, sonra dönüp bağırır VIRGINlA’ya.)

LEO — Deli misin nesin sen be? (Alçak) Ya neyim desene. (Bağırır) Sanki ben uydurdum, kitap orda, aç bak istiyorsan.

VİRGİN — Sayfa numarasını da ver bari, müşterilerin yalnızca o bölümü okuyacaklardır eminim.

LEO — İkinci fasikülde olacaktı, istersen hemen bulabilirim. (Fark eder) Ah seninle başa çıkılmaz, artık şu Kırmızı Karaağaç kafasından kurtulman gerek, kırk defa söyledim sana, biraz çağdaş ol, hem camın metrekaresi kaça farkında mısın sen?

(LEONARD söndürücüyü asıp, bastonu almıştır eline. Bastonu, tehditli sallayarak dolanır, homurtulu.)

LEO — Tanıtım masrafı desek, her gece her gece bir cam? Kırılma efekti verelim banttan desek o da olmaz, vermesek prodüksiyona pahalıya patlar. Ben bu kadar inceden inceye düşüneyim, sen vur, kır, devir, oh ne âlâ, dünya ne umurun, anladığım kadarıyla, ekmek elden su gölden bile değil bulutlarda…

(VIRGINIA cebinden başka bir taş çıkarmıştır.)

VİRGİN — (Tehditli) Deli danalar gibi dönenip durma Leo. Yerini geç hadi, yayındayız.

LEO — (Ürküntülü otururken) Kırmızı ışığı görmemiştim. (Baston için) Bu da ikinci kez elimizde kaldı böyle, sap gibi.

(Pencerede üç adet yüz belirmiştir, VIRGINIA’nın sıradışı üç kahramanı — SEPTIMUS, JUDITH ve MARY. Soran gözlerle bakarlar VIRGINlA’ya.)

LEO — Bari aynayı hedefleme, antik, aileden kalma.

(VIRGINIA kahramanlarına seslenir, sevecen.)

VİRGİN — Özgüvenime kavuşuyorum gitgide, merak etmeyin yakında özgürleşeceğim.

(VIRGINIA’nın kahramanları parmaklıkları sarsalayarak güç verdikten sonra çekilirler.)

LEO — (Arkasına bakamıyor) Özgürleşmek, özgüven? Yoo, BBC reklam almaz ve bununla da övünür çok, reklam değilse, ikide bir kime rapor verdiğini merak edebilir miyim? Belki de gök gürlüyor. (Bastonu bacakları arasına yerleştirir) Kırmızı ışık tamam.

(VIRGINIA da bir iskemle çekmiştir onun karşısına.)

VİRGİN — Bu işi soru yanıt biçiminde yürütmemiz gerek, tek başına beceremeyeceksin.

LEO — (Kibarca iskemlesinde kıpırdanır) Tabii ya, benim de istediğim bu zaten, karşı karşıya.

(LEONARD hafifçe kıpırdandığı iskemlesinde VIRGINIA’nın oturmasını bekler. VIRGINIA programcı edasındadır.)

VİRGİN — Mr. Leonard Woolf.

LEO — (Saygıya çağırır gibi) Sayın.

VİRGİN — (Mekanik) Sayın. Bize Bloomsbury grubunuzdan söz eder miydiniz biraz?

LEO — Güzel bir soru. Ne var ki, eşimle ilgili bu programa katılmayı kabul ettiğim için teşekkür etmeniz gerekirdi öncelikle.

VİRGİN — (Mekanik) Teşekkürler. Yanılmıyorsam bir semt adı Bloomsbury.

LEO — (Saygıya çağırmasına) British Museum’un da bulunduğu semt evet, seçkin. Bilebileceğiniz üzre hâlâ da mevcut. (El kol devinişiyle kameraya) Çok değil, yüzyılımızın hemen başında, Bloomsbury semtinde oturan aydın ve sanatçılar, her hafta içlerinden birinin evinde buluşarak, (Baston için) bu görüntüye girmiyor değil mi, birbirlerinin evinde…

VİRGİN — Yanılmıyorsam karınız ve kardeşleri başlatmıştı bu aydın toplantılarını, malum Bloomsbury’deki gelenek.

(LEONARD yan gözle VIRGINIA’nın ne planladığını kavrama çabasında.)

LEO — A, evet ben de tam bunu belirtmek üzereydim. Bloomsbury’li aydın ve sanatçılar bu ev buluşmalarıyla düşünsel ve sanatsal yaratıcılıkta ortak bir yaşamın peşine düştüler.

VİRGİN — Aralarında ressamlar, yazarlar, ekonomistler, müzisyenler, balerinler; yüksek sosyeteden simalar gitgide, gitgide yüksek bürokratlar, devlet ricali gitgide, daha kimler de kimler?

(LEONARD onun kendisini neye yönlendirdiğini kavrayamaz, bastonla oynar sıkıntılı.)

LEO — insanın kendi arkadaşlarından gruplayarak söz etmesi ne tuhaf öyle değil mi Virginia’m? Toplantılar gide gide yozlaştı demek istemiyorsun umarım, daha başlarda ünlü biyografi yazarı Lytton Strachey söz gelimi. (Uyarmak adına, ok yaydan çıkmıştır artık) Senin eski zamazingon, seni seni yaramaz kız…(İnatla izleyiciye duyurur) Nedense demiyorum, e, şey tabii, erkek kikilerden, senle evlenmeyi göze alamadı da, taa Seylan’lara kadar haber salıp, beni çağırdı, “Hemen gel, bu kız benden çok sana layık.”

(LEONARD izleyicinin tepkisinden hoşnuttur ama, VIRGINIA’nın sessizliğine ad koyamaz.)

LEO — Aslında evlenmekten değil de, ya evlendiğimiz gün karım tutup beni öpmeye kalkarsa ne yaparım diye korkmuş. (Güler, pub sohbetinde sanki) Çılgın çocuk, kulakları çınlasın, o da öldü, üstelik hiç evlenmeden. Bırak öperse öpsün, ne olacak, öyle değil mi?

(LEONARD, VIRGINIA’dan tepki gelmediği halde çok açıldığının farkında.)

LEO — Toparlayınız Mr. Leonard Woolf demek istiyorsan, aslında ben kendi adıma şükran borçluyum Lytton Stacrhey’in cinsel korkularına, ikimizi buluşturdu kendi elcağızıyla, Seylan’a mektup yazarak demek istiyorum yani; öldü ama gene de sağ olsun. Ki, ki, ki. (Bastonu tıklatır tepki almışçasına) Mikrofon açık mı yoksa? (Toparlanırken) Yayındayız diye neden uyarmıyorsun beni?

VİRGİN — Mr. Leonard Woolf, sayın. Bloomsbury’lilerin geceleri çırılçıplak, kadınlı erkekli birlikte denize ya da ırmağa girdikleri de bir vakıa öyle değil mi, bu toplantılar kadar?

LEO — E, ne var bunda, ablan Vanessa da öyle… (Tedirgin kıpırdanır) Sen daha muhafazakâr sayılırsın ama, o toplantılarda senin de sessiz bir sansasyon yarattığın ayrı bir vakıa, enişten Bell’le kırıştırmalar filan, sanki hiç erkek kalmadı yeryüzünde. (Baston-mikrofon için) Çalışmadığından eminsin değil mi? Biz bize konuşuyoruz. (Kameraya) Aslında şöyle açıklanabilir, söz konusu olan, denemeye açık, arayış içinde ve üretken bir grup Bloomsbury’li, high brow, biliyorsun, yüksek alın, kırıştırma dedimse, entellektüel bir flört anlamında.

(Alnını uyuşturmak isterken baston mikrofon düşme tehlikesi atlatır.)

LEO — (Gözü VIRGIN1A’da) Bozulmasa bari, püf püf, sorun her şeyden önce, bir yüksek alın meselesi, evet, yeniden başa dönersek, high brow, senin o muhteşem bir teknikle geliştirdiğin bilinç akışının başına dönersek demek istiyorum, çıplak denize girmek, olabilir de olmayabilir de, bunun yanında yalnızca bir ayrıntı.

VİRGİN — Teşekkürler Mr. Leonard Woolf, ben sorumun yanıtını almış bulunuyorum.

(VIRGINIA kenara çekilip bir süre süzer onu, aşağılayarak. LEONARD midesini tutmakta, gergin.)

LEO — Sabahları belki de muzu denemem gerek, boğazıma kaçması bir yana, elma gaz yapıyor, belki de küçük bir aperitif, damarları açabilir?

VİRGİN — (Sesi çatlayarak) Pis entellektüel züppeler, sorumsuz asalaklar, benciller.

(LEONARD dehşetle bakar ona.)

LEO — Virginia canım, yayındayız. Ben hallederim. (Baston-Mikrofona) Alo, alo, deneme. .. Zaman zaman bu türden saldırılara, hor görme niyetlerine uğradı, uğramadı değil Bloomsbury’liler, içerden ve dışardan bir hayli suistimal edildiler hatta, tek kişiye mal edilmek istendiği de oldu nitekim, (Tıklatır) çalışıyor değil mi, Bernard Show, Fabian, Fabianizm…

VİRGİN — Toplumdan uzak, fildişi batakhanelerinde kimin eli kimin neresinde belli değil, kim kimle, kim değil, gir çık, gir çık, bum zi bumzi bum.

LEO — Yoo, hiçbir program yapımcısı zıpır, karışıma geçip de yıllar sonra… (Kendine) Belki de sınıyor beni. Yoo izin vermem buna. Alo, alo sesim geliyor mu? Böyle bir şeye teşebbüs edecek olurlarsa… (Ayağa kalkmak isterken, baston- mikrofon için) Aman be ikide bir düşer bu da… (Almaz) Böyle bir şeye teşebbüs edecek olurlarsa, ayağa kalkar (Tekmeler bastonu) Woolf’lara özgü o özeleştiri tavrıyla derim ki, (Yan gözle VIRGINlA’yı denetler) tıpkı Aldous Huxley gibi evet, o nasıl “I am the High Brow” dediyse, “Ben de bir yüksek alınlıyım,” sorsalar da sormasalar da o cahil küstahlara, ya da dar görüşlü muhafazakârlara; (Dikilir iyice) ben de Bloomsbury’liyim, evet, üstelik de babamdan miras kalmadı bu bana, kendi çabalarım sayesinde, high brow.

(VIRGINlA’nın gözleyen suskunluğu karşısında LEONARD sınavdan tam not alma çabasındadır, gösterisinin en vurucu anına hazırlanmaktadır.)

LEO — (Sesini VIRGINIA’nınkine benzeterek) Eşinizden, yüksek alınlıların kraliçesi diye söz edildiği doğru mu Bay Leonard Woolf, sayın? (Kendi sesiyle) Elbette, Virginia Woolf, değerli eşim, yüksek alınlıların kraliçesi haklı unvanına Bloomsbury tezgâhından geçerek ulaştı. Arada bir kendisine espri mahiyetinde entellektüel snop diye takılmış olmamla birlikte, sanat ve edebiyatta incelmiş bir beğeninin tacını hiç korkmadan ve yiğitçe taşıyarak ölümsüzlüğe ulaştı ve bugün de yüksek alınlıları, high brow, çok daha güçlü temsil etmekte, tek başına ve gururla.

(Kaşla göz arası VIRGINlA’nın fırlattığı taş bu kez aynayı bulmuştur. Şangırtı.)

LEO — (Bakmaya cesaret edemez) Ah, canım ayna, antik! İyi ki gözlüklerime gelmedi. (Gözlüğünü takarken) Ayna kırmak uğursuzluk getirir, söylemiştim.

VİRGİN — (Aynaya bakarak) Yedi yıl seninle aynı evde kalacağını düşünebiliyor musun?

LEO — (Kalkarken) Allahtan bize ait bir batıl inanç değil o. (Aynaya yönelip, arkadan çıkardığı kırık bir aynayı öne asar) Bilinç akışı da olsa, fukara bir prodüksiyon için bu kadarı fazla, (İzleyiciye) İdare.

(Camda VIRGINIA’nın kahramanları belirmiştir yeniden, parmaklıklara tırmanırlar, ışıklarda azalma.)

LEO — Yağmur gelecek belki de, tam sırası.

VİRGİN — (Kahramanlarına yönelirken) Alnını hedeflemiştim ama maalesef ıskaladım, yüksek.

(VIRGINIA’nın kahramanları gülüşürler, her biri LEONARD’ın belirgin bir mimiğini yineler, bir diğerine.)

LEO — (Gözleri yerde) Aman ne komik, başyapıtların aşkına, oralar cam içinde, bir de hastahane masrafı çıkarma başımıza, benim için hava hoş diyorsan, bari bir süpürge faraş bul hadi. (Aranırken) Alnından demek, yüksek.

(VIRGINIA ve kahramanları süpürge faraş için ortalıkta dolanan LEONARD’ı gözleyerek, gizemli bir sohbete koyulurlar.)

SEPTİMUS — Donanma oyunu ne zaman Mrs. Woolf? (Komutumsu) Dikkaaaat.

VİRGİN — Bazen öyle acıyorum ki ona, İngiliz centilmenliği uğruna içindeki çocuğu köreltti.

(LEONARD kulağı pencerede, en ilgisiz yerlerde aranmakta süpürge ve faraşı, kalem kutusunda, kitap sayfalarında vs.)

LEO — İş işten geçtikten sonra, dikkaaat. Sesini de değiştiriyor üstelik, canım televizyon programını ne hale getirdi, cam düşmanı mı desem, can düşmanı mı, şimdi belki de sıra gözlüğümde?

(VIRGINIA ve kahramanlarının LEONARD’a yönelik gözlem ve sohbeti sürmektedir, gizemli.)

VİRGİN — Her şeye karşın içindeki çocuk zaman zaman direniyor, fark ettiniz mi siz de? Kendinle dalga geçebilmesi güzel.

MARY — (VİRGİN’e) Donanma oyunundan vazgeçiyoruz anlamına mı geliyor bu?

VİRGİN — Yüreğine inmesinden korkarım.

JUDİTH — Donanma oyununda hariciye memurunu ona oynatırız.

MARY — Gemi komutanı da olabilir istiyorsa.

SEPTİMUS — Protokol subayı daha uygun düşmez mi?

(LEONARD elindeki çöp kovasıyla eğilip kalkarak cam kırıklarını toplar, kulağı seslerde, sıkkın.)

LEO — İkide bir sesini değiştirmesi doğal, ee depressive manic tabii, elden ne gelir, ah elimi kestim belki de.

(LEONARD’ın elini kesme ihtimali VIRGINIA’yı etkilemiştir.)

VİRGİN — Donanma oyunundan vazgeçebiliriz, her an.

(VIRGINIA’nın kahramanları sorgulu bakar ona.)

VİRGİN — Yo, seçimimi yaptım bir kez, kararlıyım. (Sevecenlikle yollar kahramanlarını) Belki birazdan, biraz daha.

(VIRGINIA’nın kahramanları çekildiğinde, VIRGINIA sırtını cama dayar, etkilenmeme kararında. Işıklar değişir.)

LEO — (Parmağını emerken) E, Londra havası tabii, bir aç bir kapa. (Acındırmayı sürdürür) Yakında köprü altına düşmesek bari, bir süpürge faraşımız bile yok. (Doğrulurken) Ah, belim, kimse bundan böyle beni yaşlı rolüne çıkaramaz dedikse, seksen küsur, belim belim.

VİRGİN — (Gülümseyerek) Böyle homurdandığında nasıl da babama benzersin, o sürekli kendine acıyan, kendinden başka herkesi suçlayan adama.

LEO — (Cam toplamayı sürdürerek) Nankörlük etme, o muhterem adam sana kitaplığını teslim etmişti yararlanasın diye, hangi kıza nasip olur böylesi. Ah. Hem bunca yıl sonra Electra kompleksini çekemem senin, bu camlar ha, bu camlar ne olacak sen onu söyle. Suç bizde haklısın, baban da ben de fazla şımarttık seni.

(VIRGINIA yüzünü pencereden yana döner, parmaklıklardan güç alma çabasında sanki.)

LEO — (Yan gözle) Kendini pencereden atmayı düşünmüyorsun öyle değil mi? (Toplarken) Bir keresinde bunu da denemişti ama yüksek olmadığı için kurtarabildik. Allahtan burası zemin katı.

(VIRGINIA’nın sırtı, gülme ağlama arası sarsılmakta sessiz. Birden savaş dönemine ait bir marşla LEONARD’dan yana döner.)

VİRGİN — Ey faşistler, kutsallaştırıldınız siz. Tarih boyu sermayeyle dinselleştirildiniz.

LEO — Bak gene aynı terane, ne birinci ne ikinci savaşta bu kadar cam kırığı toplamadım ben, ayağın filan kesilmedi ya?

VİRGİN — (Yaklaşırken) Bir ölünün sağlığını düşünerek kendini üzdüğün yeter Leo, zemin katı filan, sana yardım edeyim.

(VIRGINIA ve LEONARD birlikte eğilip kalkarlar şimdi.)

LEO — Aman napiim, ölüyse ölü. (Vazgeçer hemen) Bir ölünün sağlığı evet. Ben buyum işte. Özüm iyi. Her zaman için seni kendimden daha fazla düşündüm ben. Savaş günleri bir köşeye iki üç kuruş ayırmamış olsaydım, zor roman yazardın sen, belki de yarın televizyonda bunu belirtmem gerek, az güçlük çekmedik.

VİRGİN — Ortak paramız değil miydi o Leo, köşeye ayırdığın, masraflar çıktıktan sonra, ikiye bölerek, ortak?

LEO — Sen insanı çıldırtırsın ah, belki de elim kesildi gene. (Emerken) Senin sırtından geçindiğimi ima etmiyorsun umarım.

VİRGİN — Şu anda da öyle Leo. Telifler.

LEO — Yoo, bu kadarı da fazla. Buna müstahak değilim ben. (Toplanan çöpü orta yere boşaltmıştır) Hem suçlu hem güçlü denir senin gibisine, hesap ver hadi, neden camımı çerçevemi indiriyorsun yıllar sonra, Virginia adlı fırtına filan anlamam ben.

(VIRGINIA ve LEONARD birbirlerine yönelik öfkeyle yüz yüze dikilirler şimdi.)

LEO — Hiç değilse zekice bir açıklama istiyorum senden, masraf yapmakla kalmayalım bari.

VİRGİN — (Sakin olma çabasında) Entellektüelliği, geceleri çıplak, kadın erkek denize girmek sananlar için küçük bir uyarıydı Leo, camı çerçeveyi indirmem. Woolf’lara has o özeleştiri tavrıyla belirtilmek gerekirse, savaş suçlularıyız biz.

(LEONARD buyurun bakalım gibilerinden izleyiciye elleriyle işaret yollar.)

VİRGİN — Burnumuz kapılarımıza dayalı, savaş boyunca bekleyip durduk hep, tek şikayetimiz vesikaya tabi mallardı, ha bir de kadın eldiveni yapılmıyor diye, yüksek topuklu iskarpin, sanat da ölüyor mu acaba, yaşasın dadaizm! Bekledik, hep bekledik. (Elleri cebinde gene) Oysa ellerimiz vardı bizim. Elden ne gelir değil.

(LEONARD’ın, burnunu ellemiştir bir an.)

VİRGİN — Yeterince zeki bir açıklama yerine geçmediyse, masrafa değer?.. Üç taşım daha var Leo, tekrarlayabilirim.

(LEONARD ilk kez kararlılıkla üstüne yürüyecektir onun.)

LEO — Ver onları bana, çabuk. Sana dokunamayacağım filan palavra, gerekirse bal gibi dokunurum bilirsin, hemen vereceksin anlaşıldı mı?

(VIRGINIA gerileyerek kışkırtmaya başlar onu, köşelere kaçışır, ezgili.)

VİRGİN — Sarışınım gel

Bir kerecik veer

Damlemene biyandino

Damlemene biyando

LEO — Eski sanrılarımdan kurtuldum diyordun bir de. Küfürbaz Kral Edward’ın şarkısı. Şahdı şahbaz oldu. (Doğrudan izleyiciye) Kaba dil ve kuvvete sığınmak zorunda kalırsam bağışlayın.

VİRGİN — Beni temsil etmeyi beceremedin, yıllar sonra, yeniden teslim etmek istiyorsun, öyle değil mi Leo? Bağırta çağırta, gel.

LEO — Dil oyunu yapma bana, yazı masanda değilsin, ben hâlâ oturamadım, dil oyunu yapma, teslim, temsil…

(Cam kırıklarını ortalarına alarak, birbirlerinin hamlesine hazırlanırlar göz göze.)

VİRGİN — Düzen hastalığım diye geçiştiremezsin Leo, beni düzene teslim ettiğini itiraf et hadi, burun delikleri kırmızıya boyalı uzman doktorlar, düzene teslim.

LEO — Bak hâlâ dil oyunu, camlara güveniyorsun nafile. N’apabilirdim ki, seksi red ettiğim yetmiyordu, besini de… (Daha çok izleyiciye) Seks alçaltıcı, küçük düşürücü, iğrenç, besinse dışkıya dönüştürür insanı, laf mı bu yani, deliliğin dik âlâsı.

VİRGİN — Ah bir erkeğin karısı olmayı bilemezsin sen, faşist, ırkçı bir ülkenin yurttaşı olmak gibi aynı.

LEO — Benzetmeye bak, feminist ya, ben n’apim ha, n’apim seni?..

VİRGİN — Bir zamanlar, yayınevimizdeki işçilere de böyle kötücül bakardın Leo, homur homur homurdanarak.

LEO — O zamanlar çok daha aklı başındaydın sen, ilaçların etkisiyle olmalı, benden yana tavır alırdın daima.

VİRGİN — Ah öyle evet, beni uzman doktorlara temsil ve teslim edecek tek imza senindi çünkü, ilaçların yanısıra, ka ka, koruyucum ve kocam.

(LEONARD cam kırıklarını aşıp, göğsüyle köşeye sürür VIRGINIA’yı, ellerini duvara dayayıp, bedeniyle korku salma çabasında.)

LEO — Dokunamayacağım palavra demiştim sana, buna ne diyeceksin bakalım, kedi fare oyunu ya da köşeye sıkıştırma.

VİRGİN — Köşeye sıkışan sensin Leo, ben değil.

LEO — Hâlâ konuşabiliyor, çıldırmasam bari.

(LEONARD iyice kabarır, korku salma çabasında.)

LEO — Yayınevimizde homurdanmasaydım eğer, İngiliz Edebiyatı Antolojisi’nde, değil onaltı, bir satırla bile temsil edilmezdin sen. Seni ben bastım unutma, seni ben.

VİRGİN — (Onun kolları üstünden bakarak, sakin) Bu durumda istesem de unutamam zaten.

LEO — Dedim ya nankör, “Ben İngiltere’nin en şanslı yazarıyım,” diyen başkası sanki, “Tüm yazdıklarımı yayınlayabiliyorum,” diyen…

VİRGİN — Herkes yanılabilir Leo.

LEO — Açıklama isterim; taşlara başvurmadan, açıkla.

VİRGİN — İstediğimi yayınlayabiliyordum ama, istediğimi düşünemiyordum. Düşünebildiklerim, yalnızca ve yalnızca senin süzgecinden geçenler…

LEO — Seni yönlendiriyordum, öyle mi?

VİRGİN — Hı, hı. Süzgecin düzen senin. Dünkü solcu. Bir elinde kupa, bir elinde cetvel, taşralı hocalar gibi, kaçışlarıma, korkularıma alkış tuttun hep, yeteneksiz koçlar gibi, düşüncelerimin başına dikildin, ben kaçtıkça, ben korktukça, kutsayarak.

(LEONARD sarsılmıştır çok, izleyiciye açıklama gereği duyar.)

LEO — Onu yönlendirdiğime dair hiçbir kitapta en ufak bir referans bulamazsınız, kendi güncesi ve mektupları da dahil buna.

(VIRG1N1A fırsattan yararlanıp, kolları arasından süzülür LEONARD’ın. LEONARD fark etmiştir, duvara konuşmaktadır hâlâ.)

LEO — Biliyordum ama, bu derece, bu derece nankör?

VİRGİN — Koynunda yılan beslediğine kimse inanmaz Leo, kimse inanmaz buna, birkaç acılı deneyden sonra koyun koyuna yatmaktan vazgeçtik senle biliyorsun, kardeş kardeşe.

(LEONARD hızla onun sesine döner, yumrukları sıkılı, gergin.)

LEO — Gözlüklerim olmadığına güveniyorsun, (Yumruklarıyla) ben yarın, kime ne diyebilirim senin hakkında, kime ne? Nasıl düşmanlaşabildin bu kadar? Sen bulutlara döndükten sonra, seni nasıl hatırlayacağım, söylesene ha?

(LEONARD, VIRGINlA’yı kolundan tutup, sahne ortasına fırlatmıştır hızla.)

LEO — (İzleyiciye) Beni ne hale getirdi görüyorsunuz. (Üstüne yürürken) Sana dokunmama sözü verdiğim için aptal olmam gerekmiş. Karının karnından bebeyi, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin.

(VIRGINIA düştüğü yerden başını kaldırır, acılı, ürküntülü.)

LEO — Gene bir Ortadoğu atasözü canım, görürsün sen, Kırmızı Karaağaç kılıklı karı, fırtınaymış, peh… (Üstüne atlarken, izleyiciye) Özür dilerim.

(LEONARD, VIRGINIA’nın üstünde erkek gücünü denemekte şimdi, VIRGINIA taşlarını koruma çabasında, etekleri açılır, zaman zaman cinselliğin çağrısına kapılarak boğuşurlar.)

VİRGİN — Taşlar canımı acıtıyor Leo, bırak beni, bırak.

LEO — Ölüydün sen hani?

VİRGİN — Acımaz sanmıştım, acıyor, bırak.

LEO — Acısın biraz, acımalı. Bedenini çok şımarttın sen. Benim için kolay mıydı sanıyorsun, sağlıklı ve arzulu bir erkek, üstelik de kırkardeşin dahil bütün kadınlardan kıskanırken beni, acısın, acımalı.

VİRGİN — Ölüydüm ben Leo, ölüydüm hani?

LEO — Ölüysen ölü… Aslında sen hiç yaşamadın, yazdın hep, yaşa biraz hadi.

(İkisi de soluk soluğa, dizdizedir. VIRGINIA dudaklarını uzatır ona, LEONARD bir mucize karşısındaymışçasına bekler. VIRGINIA duygusuz bir öpücük kondurur onun dudaklarına.)

VİRGİN — (Özür dilercesine) Bir taş nasıl duyarsa, ben de öyle Leo, hâlâ, evet.

(LEONARD ayağa kalkar, onuru iyiden kırılmış bir erkek şimdi, VIRGINIA’yı tekmelemek için kendini güç tutar.)

LEO — Allah kahretsin seni. Lanet. Sanki etini isteyen var senden. Sopa gibi dümdüz. (Bastonu kapar) Şimdi napim ben ha napiim, duvarlara mı tırmanayım, genel kadına, başımı duvarlara mı çarpiim demek istiyorum yani. Senin lezbiyen olduğundan bile kuşkuluyum ben. Lezbiyen olsaydın o soylu Vita, “Sen bedeninle değil, aklınla seviyorsun” diye yakınmazdı. Onları da mutlu ettiğinden çok emin değilim. Bir bakıma da iyi, yoksa kadın arkadaşlarınla odana kapanıp ki ki ki diye gülüşmenize izin veremezdim, mahrem.

(VIRGINIA güler, çaresiz, eteklerini kapar sımsıkı.)

LEO — (Yumuşar) E ne dememi bekliyordun, çağdaşlarımız gibi, karımın cinsel tercihi beni ilgilendirmez öyle mi? Müşteriler de, okuyucular demek istedim, umurumda değil artık, ne güzel erkekçesine sinirleniyordum şurda, gülüp mülüp de hızımı kesme. (Bastonu sallar yeniden) Napim ha, napim ben şimdi?

VİRGİN — (Doğrulurken) Sakin olman yeterli Leo, erkeksiliğin ses ve tavırları şakaya gelir gibi değil, hep tiksinti verdi bana. (Alma isteğiyle) Bastonlu ya da bastonsuz, gidiyorum ben.

(LEONARD kapıyı tutmuştur şimdi, sırtını dayar.)

LEO — Bir yere gidemezsin anlaşıldı mı? Az önce yumuşadım diye şımarma hemen. Bütün günümü mahvettikten sonra bir yere göndermem seni. (Yumuşar gene) Lütfen Virginia’m, daha bir tek satır bile çalışamadım doğru dürüst.

VİRGİN — (Bastonu alırken) Bütün gününü değil, aslında bütün bir ömrünü mahvettim ben senin.

LEO — (Bastonu alırken) Yo, o kadar da değil. Hiç mutlu olmadık diyemem, İngiltere’nin değilse bile, Londra’nın en iyi anlaşan çifti diye anıldık hatta.

VİRGİN — (Bastonu alırken) Hayır Leo, hayır, senin hayatını mahvetmemiş olsaydım eğer, güneş batmayan imparatorluğumuzun sömürgelerinden birinde çoktan üçüncü kâtipliğe kadar yükselebilirdin, tabii o zamana dek soydaşlarınla birlikte toplama kamplarında Yahudi bir sabuna dönüştürülmediysen… (Görme çabasında çıkarır) Dilim.

(VIRGINIA söylediklerinden pişmandır bir ölçüde, gözlerine bakamaz. LEONARD’ın eli bir an burnuna gittikten sonra, zehirli okların acıttığı kalbini tutar.)

LEO — (Şok içinde) Zehirli oklar gene. Üçüncü kâtip, sabun? Bu kadarını hak etmemiştim, hayır. (Geğirir) Elma. Gaz.

VİRGİN — (Kararlı) Bu kadar soytarılık yeter Leo, şu kapıyı aç artık, ya da çekil ordan. Kendini bana vakfettiğin yeter.

(LEONARD kenara çekilir gibi devinip, kapıyı kilitledikten sonra anahtarı pencereden atmıştır.)

LEO — Benimle yarışamazsın, benimle yarışmaya kalkma. Sen kendini ne sanıyorsun sen, ben olmasaydım sen yoktun şimdi. Üvey kızkardeşin gibi hastahane duvarlarına başını çarpa çarpa geberip gitmiştin çoktan.

(VIRGINIA başını duvara dayamıştır, vurma isteğinde sanki.)

LEO — Daha hızlı. Geber. Gördün mü bak beni ne hale getiriyorsun? (Kendi başını yumruklar) Bu ben miyim ha, bu ben?

VİRGİN — (Başını küçük darbelerle duvara vururken) Görüyorum Leo, beyninle organın kolaylıkla yer değiştirebiliyor senin de, şu hani alçak alınlı dediklerimizden ilkel. Kaba gücün karşısında savunmasızlığımı hissetmen nasıl da haz veriyor sana. Orgazm halindesin.

(LEONARD, VIRGINIA’ya başını vurabilmeyi öğretiyor sanki duvarda.)

LEO — Öyle vurulmaz, daha hızlı. Sen erkeklikten ne anlarsın, benimle yarışma dedim, daha hızlı. Elimden bir kaza çıkmasa bari. Deha filan dedikse sapıksan sen sapık, benimle böyle konuşamazsın; ben, ben, Leonard Woolf um ben.

(LEONARD yakasından tutup yeniden yere fırlatmıştır onu, tepeden bakarak tepiniyor.)

LEO — Cadı, manyak, mankafa, defol git hadi. Maksadın beni öldürmek, (Göğsünü tutar) hayrına gelmezsin sen. Kendisinden daha fazla yaşadığım için kıskanıyor beni. O meslektaşlarına karşı da dili bir karış, çıkar bak çıkar, göreceksin. Ah aptal kafa. Belki de güncesinden bazı bölümleri ayıklamakla hata ettim, dünya alem ne mal olduğunu görüp öğrenmeliydi senin, öldüreceğim seni, öldüreceğim, ben yarattım, ben öldüreceğim. (Nefesi kesilir gibi) Belki de ölüyorum ah.

(VIRGINIA bir an yumuşar gibi olsa da pencereden yana bakıp toparlar kendini.)

VİRGİN — Şu anda bile Leo, kendine acındırma çabasındayken, her an kirletebileceğini umuyorsun beni, zaten yalnız bedenimi değil, beynimi de düzmek istedin sen. Sen busun işte, isminin ardına sığınma, boyunu iki katı gösteren ayna da yok artık, yüksek alınlı ilkel!

(LEONARD göğsünü tutarak sedire uzanır, iniltilerle yakasını gevşetir.)

LEO — Aynan da sen de yerin dibine batın, kırıldı zaten. Neden Virginia, neden bu hale getirdin beni, tir tir titriyorum bak. (Titremediğini fark edip, titrer) Sana kendimi beğendirmek için daha ne yapabilirdim? (Ellerini organının üstüne örter, cansız) Kendimi hadım ettiremezdim ya? Eşcinsel eğilime dair en ufak bir imada bulunan da çıkmadı bugüne kadar, çıksa alnını karışlardım. Hep seni yaşadım ben, hep senin gölgende, hâlâ da öyle.

VİRGİN — (Doğrulurken) Bunun için en ufak bir teşekkür borcum yok sana Leo, kendi seçimin. Belki, yalnızca Hogarth Yayınevi için teşekkür edebilirim.

(LEONARD, izleyicinin iyice duyup duymadığını denetler.)

LEO — Hayret, nasıl oldu?

VİRGİN — (Ayakta) Sen yayınevimizde homurdanarak işçileri kaçırırken, ben dizgide çalışıyordum, kitap paketliyordum, her şeye karşın hayatımın en güzel anları, evet.

LEO — (Öfkeyle başını kaldırır) Ah, Allah belanı versin senin.

VİRGİN — Şimdi yalnızca ve yalnızca burdan çıkmak istiyorum Leo, kapı, hadi.

LEO — (Yeniden yatarken) Madem ruhsun, parmaklıkları dene. Danimarka Prensi Hamlet’in babası bile senden daha izanlıdır be. Bak hâlâ titriyorum. (Titrer.)

(VIRGINIA sırtını kapıya dayamıştır, gözleri pencerede.)

VİRGİN — Ruhlar hakkında yanlış bilgi edinmene neden oldumsa özür dilerim Leo, ruh gibi süzüldü lafı insanların uydurması, biz de sizin gibi, girdiğimiz yerden çıkabiliyoruz ancak.

LEO — Hah ha, keşke becerebilseydiniz. Anahtarı bulup beni de özgürleştirirdin hiç değilse! Klostrofobim olduğundan pek emin değilim ama, (Huzursuz, sallantıda bedeni) yazar, mektup yazar, telefon etmez diyerek, bu eve bir telefon almamakla hata ettim galiba.

VİRGİN — (Pencereye yönelirken) Küfürbaz Kral Edward da yok ki, yedinci, ondan rica ederdik, olsa!

(VIRGINIA bastonunu parmaklıkların arasından sokup, aşağı sarkıtmıştır.)

VİRGİN — (Ezgili) Muhterem peder, kutsal kardinali

Gözlük takarak düzüyordu

Gir çık bum zi bumzi bum.

LEO — Şimdi düşünüyorum da belki de sana merhamet etmekle asıl ben senin hayatını mahvettim, akıllı muamelesi yapıp, dizgi dizdirdim, kitap falan paketlettim, az önce bunu söylemek istedinse haklısın, yazdıklarını yayınladım, tanıttım, oysa bakımevlerinde kalmalıydın hep, sağlığın için, hiç çıkartmamam gerekirdi seni.

(VIRGINIA birden LEONARD’a dönmüştür.)

VİRGİN — (Sesi çatlayarak) Kapı Leo, sabrım yeterince taştı, aç şu kapıyı artık, hıııırrrrr.

(LEONARD telaşla doğrulup, ceplerini aranmaya başlar.)

LEO — Hiç yolu yok ısırır, neyse ki epeydir beştaş oynamayı terk etti. Şurda çalışma öncesi bir beş dakika siestaya bile izin vermiyor. O Allah’ın belası cenabet sesini bir daha duymak istemiyorum tamam mı? İç cebimde de yok. Anahtarı nereye koymuştuk peki? Ah, akıl mı bırakıyor insanda?

(VIRGINIA bastonunu parmaklıklarda gezindirmeye başlamıştır, düzenli, ritmik. LEONARD çaresiz, uzlaşma arayışında gene.)

LEO — Aslında biraz genizden de olsa, sesin müzikaldir senin, görüyorsun bakirem, ikimiz de aynı gemideyiz, biraz daha sabret, belki bir camcı filan geçebilir birazdan, ne dersin ha?

VİRGİN — (Parmaklıklara sürtmeyi sürdürürken) Eskiden başbaşa kaldığımızda nasıl da çocuklar gibi sevinirdik.

LEO — Ah bulutlardan bu yana bana ettiğin en güzel laf. Az önce olanları unut. Hem önemli bir şey de olmadı zaten, iki sevgili arasında, pekâlâ iki dost diyelim, kardeş, olur böyle şeyler. Birlikte yaşanmışlığın nişanesidir, dolu doluya. (Yanında yer açarken) Hadi bırak oyun oynamayı da yanıma gel, sen de yoruldun, ikimiz sığabilecek miyiz, bakalım?

(VIRGINIA sopa ve demir ritmiyle LEONARD’ın aklından geçenleri yansıtmayı sürdürür. Belki o da geçici bir uzlaşma arayışında, kahramanları gelene kadar.)

VİRGİN — Bizi bir gören olsa, hani bunlar Londra’nın en iyi anlaşan çifti demezler mi, yıllar sonra buluşmuştur, şu hallerine bak.

LEO — Derler tabii, hadi gel hızla unutalım olanları, önemli bir şey de olmadı zaten, istersen ben kalkim, sen yat.

VİRGİN — Özellikle güncemi okuyanlar, bu ne mene bir sevgi, sormakta haklılar.

LEO — Tabii ya, şu çocuksuzluk meselesini bile netliğe çıkaramadık aramızda, kırmızı karaağaç, faşizm, ırkçılık, laf ola beri gele. (Uca geçer) İstersen sen bu tarafa yat, daha güvenli. Senden başka yeryüzünde hiç kimsem olmadığını bilmiyorsun sanki, e hadi ama düşeceğim bak.

(V1RG1NIA parmaklıklardaki sürtünme ses ve hızını artırmıştır.)

LEO — Erkek aslanmış. Leonard!… Ah eşek kafam benim, hepsi bahane bunların, aslında çocuk istiyorsun sen, kulağını tersten göstermediğin halde anlamakta geciktim, bilinç akışının başından bu yana beni bu yüzden suçladın hep, çocuk.

(LEONARD düşmüştür sedirden.)

VİRGİN — Bunu anlayabilmek için düşmen gerekirmiş Leo, evet, çocuk.

(VIRGINIA sürtünmeyi delicesine artırmıştır, LEONARD ne yapsa onu etkileyememenin sıkıntısıyla bağırır.)

LEO — İsa, Musa aşkına Virgin, Virginia, Virgina’m kes şunu artık, kendi sesime bile tahammülü kalmadı kulaklarımın, belki de birilerine parola veriyorsun sen, paranoya demezsen eğer, kes, yatağın hep tek kişilik, çarşafın kırışıksızdı senin, bu durumda ben ne yapabilirdim, çocuk istiyorsan açıkça söyleyebilirdin pekâlâ.

(VIRG1NIA duvara yönelmiştir, yüzü sakin.)

VİRGİN — Annemin o elbisesi Leo…

(LEONARD başını sedire yaslamıştır, heyecanlı çok.)

LEO — Yukarda canım, çift kişilik yatak, elbise demek istedim, tafta…

VİRGİN — (Bastonu yerine asarken) Açık filizi gibi de mavi hani, yanar döner.

LEO — (Tarif eder) Hani şurdan şöyle geliyor da, yakası açık hani…

VİRGİN — (Saçlarını çözerken) Kolları karpuz.

LEO — (Yutkunur) Karpuz evet. (Saçı için) Ha şöyle!

(LEONARD heyecanını kasıklarında bastırmayı engelleyemez, bir mucize karşısında yeniden, umutlu.)

LEO — Hatırlıyorsan, zaman zaman bu konuda uyardım seni, kadın dediğin biraz bakımlı olmalı, kadın ya da erkek, bak ben ceketimi ihmal ediyor muyum hiç?

(VIRGINIA farklı bir tonda provoke etmektedir onu, LEONARD fark etmez.)

VİRGİN — Yukarda!

LEO — Yukarda ya tabii. Git çıkar üstünü, giyin yani. Hep sade giyindin sen, lahana demiyorum ama, böyle kat kat, üst üste. Yüzünü gözünü palyaçolar gibi boyayıp balolara katılarak dans etmeni isteyen yok senden, hem dansın nesi var diyorsan, haklısın arada bir etmeli insan, yani hoş bir şey, mehtapta…

(VIRGINIA’nın onaylayan suskunluğunda kültür fizik hareketlerine başlamıştır LEO, hevesle.)

LEO — (Şınav çekerken) Git çıkar, ay giyin hadi, bekliyorum. Başyapıtları sofra hazırlamak olan kadınlardan da değildin sen elbet. (Bir çekip üç sayar) Beş, sekiz. Annen gibi bir köşede deniz feneri bekçisinin oğluna tığ işi çorap örmen de gerekmez, sen yazmak için doğmuşsun ama, bakarsın bu çocuk meselesinde hâlâ geç kalmış sayılmayız, onbeş, yirmi, konuşurken zorlanıyorum tabii, yirmibeş.

(VIRGINIA sedirin kenarına türemiş, merakla ve gülümseyerek izlemekte onu. LEONARD sırtüstü yatıp ayaklarını başının üzerinden yere değdirme çabasında.)

LEO — (Öne arkaya devinirken) Çocuk istemek ayıp günah değil ki, herkesin hakkı. Bana istediğin kadar alçak alınlı, ilkel diyebilirsin. (Daha çok izleyiciye) Kendi sorunlarınla bu denli yüklüyken, bir çocuğun sorumluluğunu üstlenmen, zaten bozuk olan sinirlerini daha da bozardı diye düşündüm. (Zor bir pozisyonda) İster misin böyle kalayım? (Düzelirken) Kimbilir kaç gün sonra cesedimi bulanlar amma da şaşırırdı. (Yan gözle) Sen burda mısın hâlâ, hani soyunacaktın, yani giyin. (Daha hırslı yapar) Otuz birde kalmıştık, otuz beş.

(VIRGINIA kendini tutamayıp güler.)

LEO — Ah bu gülüşünü iyi tanırım senin, beraberliğimizin ilk yıllarında… (Hızlanır) Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur, biraz hamlamışım, kırkbeş. Çocuk senin başını başkaları önünde eğik tutar, ona buna yaltaklanmak zorunda kalırsın diye düşünüyorsan, eskisi gibi değil, artık çok daha rahat sayılırız, çok değilse de paramız var, yetmiş beş…

(LEONARD nefes nefesedir, inatla sürdürme çabasında.)

LEO — Söylemiş miydim, teliflerin çoğu savaşta yıkılan gayrimenkullerimizin onarımına gitti, ama gene de var, doksan doksan beş, birazdan kuruşu kuruşuna hesap çıkartabilirim sana, yüz.

(LEONARD sırt üstü atar kendini, bitap bir halde.)

LEO — Kemiklerim bayram etti, bütün gün masa başı, çalışa çalışa, hadi canım gel, üstlü ya da üstsüz, çekinme oohh, (Gerinerek) Bakarsın kahramanlarından Mrs. Dalloway gibi bir çocuk yaptıktan sonra, yeniden bakireliğine dönebilirsin, bence bir sakınca yok. Üçe kadar sayıyorum hadi içimden, gel.

(LEONARD düşsel bir bekleyiş içinde gözlerini kapamıştır, bekler. Parmaklıklarda VIRGINIA’nın kahramanları belirir yeniden, gece kuşları gibi parmaklıklara yapışıp VIRGINIA’nın kararını kaygıyla beklerler.)

LEO — Sen gelene dek gözlerimi açmayacağım, hadi gel.

(VIRGINIA kahramanlarına susmalarını işaretleyerek, elleri cebinde küçük adımlarla çalışma masasına geçer.)

LEO — (Kirpiklerinin arasından bakarken) Notlarımı karıştırmıyacaksın değil mi, ikimiz de bu konuda hassasız bilirsin. (Kapar gözlerini, umudunu yitirmeme çabasında) Masa başı çalışmasını özlemiş olmalısın bulutlarda. Ah hiçbir kadın senin güzelliğinle baş edemez şu anda. Hep söylerim, kimbilir ne denli güzelleşmişsindir, hele birazdan yukarı çıkacak olduktan sonra…

(VIRGINIA cebinden çıkardığı taşları bir bir notların üstüne bırakacaktır.)

VİRGİN — Nazilerin sloganı Leo.

MARY — Üç ka.

SEPTİMUS — Küche.

JUDİTH — Mütfak, ilki.

(LEONARD düşünü bozmak niyetinde değil.)

LEO — Tabii canım mutfağa da uğrayabiliriz istiyorsan, bunun için sesini değiştirmene gerek yok, ben de acıktım, havyar filan. (Eli burnunda bir an) Nazileri de nerden çıkardın gene, mutfakta belki ne güzel…

VİRGİN — Kirche Leo. (Bırakırken) İkincisi. Kilise.

LEO — İsa, Musa aşkına, dua etmeni engelleyen mi var? (Manalı güler) Kilisede diyorsun demek.

MARY — Üçüncüsü.

JUDİTH — Çocuklar.

SEPTİMUS — Kinder.

LEO — E, söylüyorum işte, bir şey kaybetmezsin, denemekte yarar var. Ah busen, bilsen bakirem, şu anda otuz üç yaşımın kanı dolanıyor bedenimde. Epeydir gözlüğe de gereksinim duymadığımın farkındasındır sanırım, yoo taşlarınla bir ilgisi yok, senin gelişinle ilgili bir mucize… Az önce Seylan’dan dönmüşüm sanki. Ay ışığı karanlık sularda oynaşıp duruyor.

KAHRAMANLAR — Fış fış fış…

LEO — Ve biz senle kayıktayız, evet. Uzaktan gece kuşlarının sesi…

KAHRAMANLAR — Guguk gu guk…

LEO — Gece kuşlarının öyle öttüğünden emin misin, ben unutmuşum, her neyse bana evlenme teklif ediyorsun kayıkta, her ikimizin de kirpikleri ıslak. Bir defa, yüzbinlerce kez evet diyorum.

KAHRAMANLAR — Evet evet evet evet evet…

(KAHRAMANLAR evet sözcüğünü sürdürür seslerini alçaltarak.)

LEO — E sulandırmasan olmaz, düşümü bozamayacaksın, hayır; usul usul öpüyorsun beni, hem düş değil bu, biliyorsun gerçeğin ta kendisi, yaşandı, yaşadık.

VİRGİN — Hep evet dedin Leo, bana ve herkese evet, elin burnunda yalnız, faşizme, ırkçılığa evet, taşlarımı sana armağan ediyorum, burda, masanda, 3K, çocukları daha fazla bekletemem.

(VIRGINIA pencereye yönelirken saçlarını toplar, telaşsız. LEONARD şaşkınlıkla doğrulur.)

VİRGİN — Gerekirse parmaklıklardan süzülebilirim, yıllar sonra beni burda tutamazsın artık.

(LEONARD dehşet içindedir, pencereye bakmakta.)

LEO — (Kalkarken) Bak dilim tutuldu belki de. Ço ço çocuklar?

(VIRGINIA onaylar LEONARD’ı, tanıtarak.)

VİRGİN — Hı, hı, Septimus, Judith ve Mary.

LEO — Yü yü yüzleri hiç yabancı gelmiyor, isimleri yani.

(LEONARD masadan taşları alıp, pencereye fırlatmaya başlar.)

LEO — Nasıl olsa cam mam kalmadı, defolun burdan, ölü kitapların, ölü kahramanları, kimsenin okuduğu filan yok sizi, defolun hadi, gece kuşları, gugukmuş, kıışşşş.

(SEPTİMUS ağzındaki kırmızı boyayı LEONARD’a doğru püskürtür. MARY ve JUDİTH yitmiştir.)

VİRGİN — Yapma Septimus, kan görmeye dayanamaz o, iki savaşta da gözleri sımsıkı kapalı yaşadı, akıllı hamamböceği, high brow, yüksek alın.

(SEPTİMUS pandomimle savaşı anlatır — Askere alınır, üniforma giydirilir, öldürür, yaralanır, korkular peşinde, çıldırır, boşluğa bırakır bedenini )

LEO — (Etkilenmiş) Mrs. Dalloway adlı kitabından, savaş kurbanı genç?

VİRGİN —Hı hı…

(LEONARD kabullenmek istemez. Kendini rahatlatma çabasında.)

LEO — Hadi canım sen de, Mrs. Dalloway’ın salon partileri olmasa, bir de Hindistan’dan dönen sevgilisi, asla okunmaz o kitap. (İzleyiciler için) Bak sor istersen, Septimus’la ilgili bölümleri atlaya atlaya okuyorlardır mutlaka, allahtan çok uzun değil.

(JUDITH yükselmiştir pencerede, bir ağız dolusu tükürür LEONARD’a.)

LEO — (Yüzünü siler gibi) Judith, öyle mi?

VİRGİN —Hı,hı… Dahi kız.

LEO — Kendine ait bir oda adıyla yayınladığımız konferansından, Shakespeare’in kız kardeşi. Sesin yer yer çatlamasa fena bir buluş sayılmadı o, eğlenceli.

(JUDİTH pandomimle tiyatro tutkusunu dile getirir; Shakespeare’le aynı dehaya sahip olmasına karşın, kendisine fırsat verilmeyişi, hor görülüp, alaya alınışı, birinin metresi olduktan sonra, çocuk doğurup kendini asışı.)

LEO — (Etkilenmeyi red ederken) Feministleri bile kızdırmıştın sen o konferansınla, unutma şimdi şimdi ilgileniyorlardır belki, oyun moyun yapmak isteyenler varmış duyduğuma göre, pek ciddiye alınacağını sanmam.

(M ARY belirmiştir. JUDİTH’in yittiği yerde, sportif bir el işareti yapar LEO’ya.)

LEO — Bunu pek çıkaramadım. Aile terbiyesinden uzak…

MARY — Mary, örgütlü ve örgütçü kadın, emekçi.

VİRGİN — Senin asla anımsamak istemediğin romanımdan, The Years, Yıllar.

(MARY pandomimle sol örgütlenmenin mücadelesini anlatır; dönenler, kayanlar, sıkı yönetimler, katliamlar, yıkılan duvarlar, yılgınlık, yeniden toparlanma çabası inatla.)

LEO — Beğenmedim ve beğenmemekte haklıyım, herkesin anlayacağı bir dilde yazılmıştı “Yıllar”, asla şiirsel değil. “Deniz Feneri”,”Jacob’un Odası”,” Dalgalar” ve hatta “Perde Arası” yapıtlarının yanısıra (Geğirir) havagazı.

(VIRGINlA’nın kahramanları üçü birden görünerek, kısa mesajlarını yinelerler LEO’ya — Kan, tükürük, el işareti.)

LEO — Gördün mü bak, bir de bana söylersin, kim ne yapsın bunları, banal.

(LEONARD bastonu kapıp parmaklıklara vurmaya başlamıştır, kahramanlar etkilenmez hiç.)

LEO — Bu sizin yaptığınıza, bu sizin yaptığınıza meskene tecavüz denir, adalet mülkün temeli, yasalarda yeri var.

(LEONARD’ın darbelerine karşı, kahramanlar anlatmayı sürdürür, sessiz bir kakafoni.)

VİRGİN — En başta Mary, sanırım bir hayli dönüksün diye sana epeyce kırgınlar, anlayışlı ol Leo, sahi senin de örgütçülüğün vardı bir ara, adalet mülkün temeli, ne oldu?

(LEONARD eşyaları pencere önüne çekerek, barikat yapma çabasında.)

LEO — Şimdi görürsün sen, göstereceğim size. Bakirem filan değil, sen de Üç Guineas adlı konferansın olmalısın, deli karı gibi, savaşa karşı, çar çar da çar çar. O kitabın başımıza ne dert açtığını unutma, ikimiz de nazilerin ölüm listesine alındık, gene de ucuz atlattık sayılırız, ikiye bir.

(LEONARD’ın barikatı yükseldikçe, kenar ve köşeden kahramanlar sessiz oyunlarını sürdürürler.)

LEO — Bunlara güveniyorsan yandın, Antimilitarist, feminist, sosyalist, güleyim bari, bunlar ayak üstü satarlar adamı, yalnızca yaldızlı laf etmesini bilirler, sisteme karşı gibi dursalar da sistemin ta kendisi, antimilitarist, feminist, sosyalist, (Geğirir) hepsi de havagazı. Ah bu elma.

(LEONARD en son olarak çalışma masasını da çekelemiştir pencereye. KAHRAMANLAR gözükmez.)

LEO — Çanlarına ot tıkandı ne haber? (Pencereye) Gugukcuklar, hu, hu, nerdesiniz? Epeydir göründüğünüz yok? (Geğirir) Özür dilerim. (Çevreye bakınırken, VIRGINIA’ya) Nasıl canım beğendin mi, bu da Leonard adlı fırtına, kabul et ki, senden çok daha kök söktürücü, köktenci. (Bastonu duvara asarken) Güvendiğin dağlara kar yağdı bakıyorum, bir Ortadoğu deyimi diye açıklama gereği duymuyorum artık. (Bastonun ucunu düzelterek) Şimdi ne yumurtlayacaksın bakalım?

VİRGİN — (Acılı) “Who’s afraid of Virginia Woolf?”

LEO — (Dönerken) “Virginia Woolf’tan Kim Korkar”, evet… (Düşünceli bir an) Saçmalama, ne senin ne benim zamanımda Edward Albee o oyununu yazmamıştı daha Amerika’da, hem adını taşımaktan öte bir özelliği olduğunu da sanmıyorum.

VİRGİN — Mektubumu aldıktan sonra, çekip gideceğim Leo, taşlar gibi, bastonuma da gereksinimim yok artık.

LEO — Bok gidersin. Bak gördün mü benim de terbiyemi bozdunuz. Artık yanılmak istemiyorum, yıllar sonra takım taklavatınla gelip, ne istiyorsun benden söylesene ha? Başyapıtların aşkına da demiyorum artık, çoktan vazgeçtim, kulağını tersten filan gösterip değil, düpedüz, açık açık konuş, ilkelsem ilkelim, kim korkar hain kurttan, evet, konuş, ne istiyorsun, bir türlü ateşkese ulaşamadık, şu evin haline bak, savaş alanı sanki, konuş.

VİRGİN — Söyledim Leo. Veda mektubunu.

LEO — Aman ne romantik. Kenar mahalle kızları gibi, resimlerini de iste bari, aslında sen biliyor musun sen, Ortadoğu’da doğmalıymışsın, bir lady olarak değil, ağzında bir sakızın eksik, gecekondulu, n’olacak.

(VIRGINIA ona elini uzatırken, LEONARD bir İngiliz centilmeni olarak çeki düzen vermektedir kendine.)

LEO — (Eli için) Yoo, istemem artık, eksik olsun.

VİRGİN — Mektubum Leo. Taşlarımı bırakıp, mektubumu almaya geldim ben buraya, sakız gibi uzatmaya gerek yok, bu kadar açık.

LEO — Ah aptal kafam, hâlâ umabiliyorum. (Cebinden kat yerleri aşınmış bir mektup çıkarır) Virginia’yla Leonard dedikse, bakire kurtla, erkek aslanın dalaşı bu kızım, kıran kırana hadi, hazır alanı boş bulduk.

(LEONARD, VIRGINIA’nın ataklarını engelleyerek, yüksek sesle okumaya başlar mektubu, izleyiciler için.)

LEO — “O korkunç günleri yeniden yaşamaya katlanamayacağımı hissediyorum. Gene delireceğimden eminim. Bu yüzden de yapabileceğim en doğru şeyi yapıyorum.”

VİRGİN — (Engellerken) Dur satır atlamak istemiyorum. “Bu kez iyileşemeyeceğim üstelik, sesler duymaya başlıyorum” var arada. Asıl önemlisi “Sen mutlulukların en büyüğünü verdin” diyor burda. (Okur) “Bundan sonra savaşamam. Senin yaşamını bozduğumu biliyorum. Kendi yaşamımın bütün mutluluğunu ise sana borçluyum.”

(VIRGINIA canhıraş biçimde alma çabasında mektubu, zıplayarak, LEONARD yukarı kaldırmıştır kolunu, mektubu sallar.)

LEO — Senin türünde bir yazarın özel hayatı, gizlisi saklısı olamaz kızım, ne sanıyorsun sen.

(LEONARD hâlâ kolu yukarda, ezbere sürdürür okumayı.)

LEO — “Beni herhangi biri kurtarabilseydi, o sen olurdun. Yeryüzünde hiç kimse bizim ikimiz kadar mutlu olmamıştır, elveda.”

(VIRGINIA küskünlükle kenara çekilmiştir, izleyicinin üzerlerinden bir yere bakıyor, kıpırtısız.)

LEO — Bu senin yazın değil mi ha? (İzleyiciler görsün çabasında) Bu senin el yazın? Bunu da inkâr ederdin sen günün birinde. (Katlayıp cebine korken) Sezgilerime şükürler olsun ki, hiç ayırmadım yanımdan.

VİRGİN — (Gözleri hâlâ aynı noktada) Ayıramazdın Leo, çünkü o mektup, senin bir Yahudi olarak, İngiliz toplumuna entegre olmanı sağlayan bir berattı, kimliğinden de öte. (Kimlik gösterir gibi) Yes sir. Her dilde; “Emret komutanım.”

(LEONARD’ın eli burnuna gitmiştir bir an, delicesine yürür VIRGINIA’nın üstüne.)

LEO — Seni kimse elimden alamaz artık, bittin mahvoldun sen. (Kapıya doğru sürükler onu) Nasıl çıkacağını bilemiyorum ama, bir daha burda dolandığını görürsem, kanatlarını kırarım senin, ne kanadı, iblisin tekisin sen, şeytan.

(LEONARD, VIRGINIA’yı kapıyla kendi arasında sıkıştırmasına karşın, sıkışan kendisidir sanki, kapıyı yumruklamaya başlar.)

LEO — Kırmızı Karaağaç kılıklı bir karıyla daha fazla kalamam burda, imdaaat, cankurtaran yok mu, düzenimi de bozdum senin yüzünden, belki iyileşirsin diye, işin yoksa yerleş dur ardından, imdaat, eski Virginia’mı istiyorum ben, düz yazının ozanı, menapoz bu, kızıştı, ne yaptımsa senin iyiliğin adına yaptım ben, firijit, imdaat!..

VİRGİN — (İzleyicinin üstünde bir noktaya) Ah, nasıl da kadınlara yönelik tarihsel bir aşağılamadan kaynaklanıyor bu saldırılar; ve nasıl da en aptalı bile, bir kadından daha üstün sayar kendini, erkekler, evet.

LEO — Feministlik taslama bana, delinin tekisin sen, olup olacağın bu, feministlik taslama, imdaaat!…

(Kapı bir baskın tavrıyla açılmıştır dışardan, burun delikleri kırmızıya boyalı uzman ve ekibi girip hemen vaziyet alırlar. Üzerlerindeki uzun beyaz gömlekler pardesü çağrışımı verir, belleri kuşaklı. Gözlerinde bir örnek siyah gözlükler.)

LEO — Ah doktor, ne iyi ettiniz de uğradınız şöyle bir geçerken. (VIRGINIA’ya bakar) İlaçlarını almıyor, az önce ılık süt içmeyi de red etti. (Gizleyerek) En önemlisi de… savaşın sürdüğünü sanıyor hâlâ.

(Uzman doktor etrafına bakar, resmi bir merakla.)

LEO — (Bakışı fark ederek) Sedir neyse ki yerinde duruyor. (Yeri işaretlerken) Aman camlara dikkat.

UZMAN — Meraklanmayın Mr. Leonard Woolf. (Gizleyerek) Halledeceğiz.

LEO — (Gözlerini VIRGINIA’dan kaçırırken) Ne kadar üzgünüm bilemezsiniz.

UZMAN — Sonunda benim sözüme geleceğinizden emindim. (Cebinden çıkardığı anahtarı asistanlarından birine verir) Kır evinde oturanlar, biraz daha dikkatli olmak zorunda.

(LEONARD anahtarına uzanmışken, kalakalır, anahtar elden ele geçtikten sonra, asistanlardan kapıya en yakın olanınca, kapı kilitlendikten sonra, gene elden ele, törensi, uzman doktora verilir. Uzman doktor cebine atmıştır yeniden anahtarı. LEONARD bilinç akışının başındaki kadar çökkün ve yorgundur şimdi.)

LEO — E tabii, olacağı buydu. (Gözlüklerini aranır) Size değil doktor, reji notunu yanıtlıyorum ben, çökkün ve yaşlı. Kültür fizik, düş kırıklığı, barikat, yat kalk, (Takarken) başlarının ben bu bilinç akışından, ne olacaksa olsun artık.

(LEONARD gözlüklerini taktıktan sonra, kendisini dikkatle izleyen ekiptekilere bakar, ürküntülü bir salıntıya kaptırmıştır kendini.)

LEO — Doktor, ekibinizi bize tanıtmayacak mısınız?

(UZMAN olup biteni bir köşede sakince izleyen VIRG1NIA’ya yönelmiştir, ilk kez görüyormuş gibi.)

UZMAN — Mrs. Woolf, sizi yıllar sonra görebilmek ne denli güzel.

VİRGİN — (Elini uzatır öpmesi için) Ah doktor, umarım işleriniz tıkırındadır, benim türümden bir hasta ölmüş de olsa altın değerindedir sizler için. Elinizde nuh nebiden kalma bir gönye, insan beynindeki aşırılıkları ölçmede üstünüze yoktur sizin. Ah nasıl da uyuma taparsınız. Aşırı her beyin, kasanızda tahvile dönüşür; önce karınızı iyileştirmiş olduğunuzdan eminim.

(UZMAN, VIRGINIA’nın elini öperken gülümseme çabasında.)

UZMAN — (Ekibi uyarır gibi) Bu şöhretli hanım efendinin dilindeki zehirli oklardan, siz de nasibinizi alabilirsiniz birazdan, uyarmadı demeyin, ha ha ha.

VİRGİN — (Elini çekerken) Ne kadar da centil… Gerçek bir İngiliz centilmeni öyle değil mi Leo?

(LEONARD barikatın ortasındaki masasına sığınmaktan başka çare bulamaz.)

LEO — Beni karıştırma bu işe. (Saate bakar bir an homurdanarak) Kafam falan durdu, çalışmıyor artık.

VİRGİN — (UZMAN’a) Hayranlarınızdan biri olduğumu açıklamama lütfen izin verin, siz, siz azizim, inanın tüm kraliyet güçleri, ordusu, polisi, donanmasına değersiniz tek başınıza, son nişanınızı nerde, nasıl aldınız kim bilir?

LEO — (Doğrudan izleyiciye) Daha fazla ileri gitmese bari diyeceğim ama, siz de tanıdınız, artık, dayanamaz.

UZMAN — (Sediri işaretle) Sizi hemen şöyle alalım Mrs. Woolf, very important person, vip.

(Ekiptekiler V1RG1NIA’nın ayaklarını yerden kesercesine sedire taşırlar. LEONARD kendi adına rahatlamıştır biraz.)

UZMAN — (Sedire yönelirken) Ufak bir tatbikata Mrs. Woolf, kaygılanmayınız.

LEO — (Eli burnunda) Tatbikat?

UZMAN — Tatbikat mı dedim? Yanlış oldu, hipnotizma elbet.

(LEONARD kaygıyla kalkar, masadan. Konuşurken bir yandan da dilini işaretler VIRGINlA’ya, tutması için.)

LEO — Öyle şeylere inanmaz o, güncesini okusaydınız bilirdiniz, psikanaliz, hipnotizma… Hogarth Yayınevimiz gerçi Freud’dan bir kitap basmıştır ama, iş olsun diye işte.

VİRGİN — (Yapay) Teşekkür ederim Leo, beni asla terk etmeyeceğinden emindim.

LEO — (Otururken izleyiciye) Olacaklardan sorumlu değilim artık. O kadar uyardım, tanığımsınız.

UZMAN — Kendinizi çok rahat hissediniz Mrs.Woolf. Ouse nehrinin dibindesiniz. Birden su üstüne fırlıyorsunuz, taşlarınızı balıklar yemiş, cesediniz şiş ve rahat.

VİRGİN — Sevdiğim Londra sokakları, Big Benler, bizimki hâlâ çalışmıyor, Shakespeare ve başyapıtlarım aşkına, tıp bu kadar gelişti demek, Leo şu anlatıma bakar mısın, ne denli high brow!

(LEONARD el kol işaretiyle beni karıştırma gibilerinden uyarmakta VIRGINIA’yı, ekiptekiler görünce, pusar.)

UZMAN — Bizler sizin kitaplarınızı okuyarak yetiştik Mrs. Woolf, genç meslektaşlarımın size hayranlıklarını sunmalarına izin vermediniz az önce, hepimiz sizin kitaplarınızın hastasıyız, öyle değil mi, hanımlar beyler? Özellikle saygıdeğer eşinizin referanslarına dayanarak okuduklarımız…

(Ekiptekiler saygıyla selamlar Woolf’ları, LEONARD rahatlatmıştır yeniden.)

UZMAN — (Komut gibi). Şimdi rahat. Üç hafta boyunca suyun dibinde gördüğünüz rüyayı anlatacaksınız Mrs. Woolf, iyileşebilmeniz için gerekli bu, içinizden beşe kadar sayınız…

(VIRGINIA sedirde, suyun üstünde sanki, elleri ayakları kıpırtılı. LEONARD kulak kesilmiştir rüyaya, masadan kalkmıştır ama tek koluyla tutunmakta.)

LEO — Korkarım saçmalayacak. (Sevecen) Virginia, bakirem, küfürbaz yedinci Kral Edward, eli pipisinde hani, Yunani kuşlar ya da, cik cik ela cik, ablanı kıskanıyor olman, (Biraz yaklaşır) ana bir baba ayrı üvey ağbinin cinsel tacizleri, annenin ölümüyle geçirdiğin büyük şok, o türden anlarsın ya.

UZMAN — Bırakınız Mr. Woolf, konsantrasyon meselesi, karınızın iyileşmesi adına sizin özverilerinizden bütün dünya haberli, onu bizim nazik ellerimize bırakın artık, yerinize.

(Ekiptekiler de masaya yönlendirir LEONARD’ı.)

LEO — (Otururken) Beni böyle alınız evet, (Yıkkın) vip.

UZMAN — Şimdi gözlerinizi açabilirsiniz Mrs. Woolf, gördüğünüz rüyayı, bütün bütüne anımsayacağınızdan eminim.

(VIRGINIA uyanırken suda dengesini bulamıyormuşçasına debelenir bir an.)

VİRGİN — (Çevresine bakarak) Kraliyet donanmasındayım.

(LEONARD başını önce elleri arasına almıştır, sonra UZMAN’a uzatır.)

LEO — Azizim bana kalırsa bu işi uzatmanıza gerek yok, bakın evine kapatılma belgesini imzalamamı istiyorsanız, ben hazırım.

UZMAN — Hiiişşşş!

(Ekiptekiler de kötücül bakışlar yollamıştır LEONARD’a.)

LEO — (Sinerken) Siz Ouse nehrinde olup bitenlerin peşindesiniz ama o ilk gençliğine döndü. (Homurdanır) Zıpır ne olacak!..

VİRGİN — (Düşünün coşkusunda) Yüzüm. Yüzümü siyaha boyamam gerek.

UZMAN — Neden yüzünüzü siyaha boyamanız gerekiyor Mrs. Woolf?

VİRGİN — Şimdi söyleyemem. Herkesten saklıyoruz. (Giysilerini eller) Üzerimde beyazlar…

(LEONARD beyaz gömleklerini VIRGIN1A’nın şakasına aksesuar olarak sunan ekipten iyice kuşkulanmıştır, üstelik de kötü bakıyorlar hâlâ.)

LEO — Sizi bir yerden gözüm ısırıyor, ekibinizin sağlığından eminsiniz değil mi sir, azizim doktor. Virginia bak canım, eğer seninkilerse, az önce beni yanlış anladıklarını anlatman gerek. (Eli burnunda bir an) Pasifist değilsem de, askere gitmemek için çürüğe çıkarttım kendimi, devrimci olamadımsa, hâlâ sosyalistim ben, karı koca arasında olur öyle şeyler diyorsan, feminist bile sayılabilirim.

(Bir süre sessizlik. LEONARD izleyiciye sığınma çabasında sanki.)

LEO — (Doğrudan izleyiciye) Bir komplo karşısında olduğum muhakkak. Tanıklığınıza güvenebilmeyi ne kadar isterdim.

UZMAN — Artık çıtınız çıkmayacak Mr. Woolf, hasta yakınları tedavide çoğu zaman en önemli engeldir. Siz şakanızı sürdürebilirsiniz Mrs. Woolf, düşünüzle birlikte, ömrünüz.

VİRGİN — Askeri tören isterim.

(Ekiptekiler esas duruşa geçmiştir hemen.)

ASİSTAN — (SEPTİMUS) Dikkaaaat!

(LEONARD yüzünü kapar korkuyla.)

VİRGİN — (Teftiş edasında) Merhaba Asker!

ASİSTANLAR — Sağ ol.

VİRGİN — Nassın Asker?

ASİSTANLAR — Sağ ol.

VİRGİN — (Kıkırdayarak) Siz de sağ olun.

LEO — Çok tehlikeli çok. Azizim, doktor, sir, her dilde evet komutanım, yirmi yirmibir yaşlarında çocuklar, şeytana uymuşlar bir kez. Ah babaları iyi ki sağ değildi (Göğsünü ovar) Yüreğine inerdi mutlaka, zavallı adam.

(LEONARD asistanlara yöneltmek kararında öfkesini.)

LEO — Utanmıyorsunuz değil mi, kızcağızı kışkırtmaya, size inanmıştı oysa, ah iki ucu boklu değnek işte, bilemiyorum.

UZMAN — Sizi dinliyoruz Mrs. Woolf, kraliyet donanmasına bu ani teşrifinizle, ne gibi bir mesaj getirdiniz acaba, ülkenizden ülkemize?

LEO — (Hâlâ ikircikli paralanmakta) Ne gibi bir mesaj olabilir, kraliyetin gemisinde bulunmakla ne kadar mütehassis, ne kadar bahtiyar olduklarını duyurmuşlar, sözde Habeşçe.

VİRGİN — Çevirmen isterim. (LEONARD’a bakarak) Bir de hariciye memuru, üçüncü kâtip…

(LEONARD önce burnunu tutar, sonra kulaklarını tıkar, ağzını kapar, şok halinde.)

LEO — (UZMAN’a) Benimle bir ilgisi yok, arz ettim size, Cambridge’den bir arkadaşları kâtip, Duncan Grant, zaten kraliyeti yanılttığı yetmiyormuş gibi, olayı anında resimleyip, basına sızdırdı, densiz!

(LEONARD, VIRGINlA’yı uyarma çabasındadır.)

LEO — Zaten bir deniz birliği de bir süre sonra onu kaçırıp, bum zi bumzi bum, şakaya karşı şaka, e hak etmedi denemez, bumzi bum.

(UZMAN ve ekiptekiler ayıplayarak bakmıştır LEONARD’a. VIRGINIA’nın yüzü acılı, onaylar.)

LEO — Kral Yedinci Edward’dan bir alıntı, İtalyanca bildiğinizi bilmiyordum.

UZMAN — Bum zi bum zi bum için İtalyanca bilmek gerekmiyor Mr. Woolf, gözlük takarak şapmak, bir daha size soru yöneltilmeden bu şakaya karışmayacağınızı umarım, bu yaştan sonra kökeninizle ilgili yeni bir tahkikatın peşinde değilseniz eğer.

(LEONARD bir süre gözleriyle konuşacaktır yalnız, izleyiciden, VIRGlNIA’dan, ekiptekilerden yardım umarak.)

VİRGİN — Zavallı, zavallı hariciye memuru, onu kaçırıp düzdüler evet, hâlâ o gemideyiz işte, hiç değişmedi, (Mınltılı) England, England I love you!

UZMAN — Gemideki Habeşçe söylevinizin bu olduğunu sanmıyorum Mrs. Woolf.

VİRGİN — (Başındakini çıkarırken) Estrü büstrü bir şeyler işte Habeşçe.

ASİSTAN — (JUDİTH, hariciye memuru) Güneş batmayan imparatorluğumuzun bu en nadide, bu hareket gücü ve öldürme kapasitesi en yüksek, bu, bu en geminizde, bizi kabul buyurduğunuz için…

(LEONARD kendini boğar gibi boğazından yakalamışken, rahatlar biraz.)

LEO — Hiç değilse, düzülen hariciye memurunun benimle bir ilgisi olmadığı anlaşıldı, çeviriyor işte.

VİRGİN — (Acılı) Estürü büstürü bir şeyler… Oysa tam üç hafta bir savaş kaçkını olarak Ouse nehrinin dibinde yatuktan sonra, onlara şunu söylemek isterdim, az önce düşümde söyledim zaten. (Canlanır) Ben Virginia Woolf’um,

LEO — Nerden çıkarıyorsun, soyadın bile başka o zamanlar.

VİRGİN — Dünyada kadın erkek herkes el ele faşizm ve ırkçılıkla savaşmak zorunda. Saygı duyduğum tek savaş bu, yalnızca. (Sesi çatlar) Dünyadaki tüm çocuklar aşkına, beyinlerinizdeki bu hapishaneyi kaldırın artık, bu parmaklıkları, beyinlerinizde, çocuklar, çocuklar tehlikede, bitki, böcek, doğa, insanlık, dünya tehlikede. Elle çalışan bir söndürücüye daha ne kadar güvenebilirsiniz?

(VIRGINIA sol yumruğunu havaya kaldırmıştır, sloganımsı haykırır.)

VİRGİN — Kahrolsun, kahrolsun savaşınız, kahrolsun, kahrolsun savaşlarınız.

(LEONARD her an barikatın içinde yitebilir.)

LEO — Hasta bir kadının maneviyatıyla daha fazla oynayamazsınız doktor, hasta ve ünlü bir kadın, mesele yeterince açıklık kazandı sanırım.

VİRGİN — Kahrolsun. Kahrolsun. Benden çok Antigone’nin sesiydi bu (Yumuşacık) Ah Antigone, güzel çocuk, seni çağlar boyu anlayamadılar hâlâ, öfkeni büyüt, büyü, hiç yılma.

(ASİSTANLAR’dan biri, UZMAN’ın komutuyla VIRGINIA’nın omzuna dokunmuştur, MARY.)

VİRGİN — (Destek sanıp tutar eli, bakmadan) Böylesi bir düştü işte. Bu düşü yaşarken yeterince gerçekleştiremediğim için suçluyum; suçumu kabul, ölümümden sonra artan ünümü ise red ediyorum. (İzleyicilerin üzerinde bir noktaya bakar) Ölü diye adlanan kitaplarımı okumanız gerek. Savunmamdır.

(ASİSTANLAR’dan diğeri de VIRGINIA’nın öteki omzuna kor elini. SEPTİ MUS. VIRGINIA bu eli de bakmadan kabullenir, dostlukla.)

VİRGİN — Antigone’nin yaşında yapabildiğim estürü büstürü Habeşçe bir şaka yalnızca. (Ellere) Ah hor görülecek yanlarım var benim, avutmayın, o şakayı bile kötü ödettiler grupça, zavallı, zavallı Duncan Grant ve ben o şaka sonrası hep kendi kabuğumda. (Ellerden uzaklaşır yavaşça) Oysa bir kadın olarak benim ülkem yok diyebilirdim orda, o yaşta.

UZMAN — (Manalı güler) Bir kadın olarak. Ki ki ki kiki.

(Ekiptekiler de sinsice katılır UZMAN’ın gülüş çağrısına.)

VİRGİN — (İzleyicinin ötesinde bir noktaya) Bir kadın olarak kendime ülke istemiyorum. Bir kadın olarak benim ülkem bütün dünya. (Ellerini cebine sokup, etekliğini kabartır içten) Keşke savaşta ölen bütün çocukların anası olabilseydim. Yeniden doğurmak için onları. (Yalnızlık kaygısıyla çevreye bakar) Belki de bunların hepsini söyledim ben ama, ne bir ses, ne bir yankı… (Gene izleyicinin ötesinde bir noktaya) Ah keşke yeniden yaşayabilsem.

(V1RG1N1A birden kendi kahramanlarının bedenlerinde ona yönelik sertliği görür, her an etkisiz hale getirebilir onu bir komutla.)

VİRGİN — Siz, siz benim kahramanlarım, antimilitarist, sosyalist, feminist, bu gemide ne işiniz var sizin, çoktan batırmış olmanız gerekmez miydi?

LEO — (Kaygılı çok) Manide çift kişilikler, özdeşlikler, benzeşlikler doğal, hangimiz daha hasta, bilemiyorum.

MARY — (VIRGINIA’nın kolunu geriye kıvırırken) Varsa yoksa yazı yazan kadınlar, emekçi kadınla ilgilenmediniz hiç.

SEPTİMUS — (VIRGINIA’nın saçını hızla geriye çeker) Savaş karşıtı çığlığınızın yeterince duyulmadığını siz de itiraf ettiniz az önce.

JUDİTH — (Yere devirip, tekmeler) Feminist bakış açınızı geliştiremediniz bir türlü.

(Kahramanları yerde büzülerek yatan VIRGINIA’yı çağdaş polisiye tedbirlerle etkisiz hale getirirler. LEONARD gözlerini kapar.)

LEO — (Acı içinde) Ah ben söylemiştim. Böylesi çok daha iyi belki de, kime umut bağladığını gör, anla, söylemiştim, (Ekibe) lütfen, lütfen nazik olun biraz.

VİRGİN — (Her darbede, yapay) Leo, Leocuk kurtar beni n’olur, aslında mektubum bir şükran belgesiydi, istersen hemen bir çocuk verebilirim sana, anne babacığım siz bari, kölelerin kaldırılmasında önemli bir rol oynadığımız için, bütün sülalemden nefret ediyorum, keşke babacığım kitaplığınızı teslim etmeseydiniz bana, kız başıma, asla asla şaka yapmayacağım bir daha, yün örer, dans eder, dekolte giysiler, kurtar.

(LEONARD kendine yönelik bir tehlikenin kalmadığı rahatlığında, VIRGINIA’nın kaygısına düşmüştür şimdi.)

LEO — Azizim Mr. Sir, eşimin anılarında da rastlamış olacaksınız, hastalığının, nedenini tam olarak bilmediği bir suçtan kaynaklandığını yazar, bu yüzden cezalandırıyorum derken, çok mümkün ki, suçunun bilincindeydi, donanma şakası yani, suçunu bilinç altına iterek, Kral Edward, Yunani kuşlar filan, ama şimdi iyice öğrendi ve pişman. Lütfen ona iyi davranınız artık.

UZMAN — Virginia Woolf’un yıllar sonra imaj değiştirmesine asla izin veremeyiz Mr. Woolf, o artık dünyaya mal olmuş bir yazar, az önce siz benim sahama girerek konuştunuz, şimdi de ben sizin sahanıza giriyorum, izninizle, hem kraliyet adına hem dünya adına özendiği bu imaj bir skandal, görüldüğü yerde başı ezilecektir, meraklanmayın.

(LEONARD bu kez telaşla ASİSTANLAR’a yönelmiştir.)

LEO — Yo, hayır ezmeyin sakın. Siz yaldızlı laf üretmekten başka bir işe yarasaydınız eğer, ben de bu duruma düşmezdim, ah Virginia seni bir kez daha kurtaramamanın azabını yaşıyorum, bana sakın inanma, işbirlikçinin tekiyim ben, babana bile inanmayacaksın bu devirde, senin dilin, benim burnum yüzünden hep.

(LEONARD asistanların ayaklarına tükürmüştür.)

LEO — Gerisine aile terbiyem müsait değil.

UZMAN — (Dikkatle bakarken) Mr. Leonard Woolf, bu tür hezeyanlar umarım uzun süreden beri süregelmiyor sizinle, burnum diyorsanız, bu kendi kendine konuşmalar, sağa sola işmar?..

LEO — Yo, yo asla. (Cebinden veda mektubunu çıkarır) İstediğiniz belge hazır, yes sir, her dilde evet komutanım. Hemen arkasını imzaladım şöyle. Kendisine ve çevresine zararlı olacağı kaygısıyla özel bir bakımevinde diye, kendi yazım. (Gözlerini izleyiciden kaçırırken) Lütfen kaybolmasın doktor, manevi değeri çok yüksek bir belge. (Ekibe) Şimdi yalnızca oturup çalışmak istiyorum, izninizle, buraya bir çeki düzen verdikten sonra tabi. (Burnunu çekelerken) Ağlayacağımı sanmam, erkekler. .. (VIRGINIA’yı görme çabasında) Haklısınız onun türünde bir eş, pardon, onun türünde bir yazar demek istedim, ölümünden sonra bile kilit altında tutulmalı. (Eğilir) Son kez ona dokunmama izin verin doktor. Ah Virginia gördün mü bak. (Göremez) Sıradan, masum bir televizyon programını ne hale getirdik.

(UZMAN doktor, polis, taşları toplar konuşurken.)

UZMAN — Burnunuzu çekeleyip durmayın Mr. Woolf, vicdan azabınaysa hiç gerek yok, unutmayın ki eşiniz erkeklerin egemen olduğu bir dünyada hiçbir ödüle katlanamam diyerek, fahri doktora unvanlarını bile red etmişti. (Cebine kor taşları) Bunları laboratuvar çalışmaları için alıkoymam gerekiyor.

LEO — Üniversitede okutamadığı kızı fahri doktor unvanı alsaydı, kimbilir ne kadar sevinirdi babacık, artık kadınlar da egemen olabiliyor dünyada, başkan, başbakan, (Görme çabasında) fikrini değiştirdinse uzmanımıza açıklayabilirsin, anlayışla karşılayacaktır seni, bir ses ver hiç değilse, öldün mü, kaldın mı? Benim burnum, senin dilin, hep…

(UZMAN doktor bastonu almıştır duvardan, inceler.)

UZMAN — (Öfkeli) E, hadi ama dokunacaksanız dokunun, kırk saat bekleyemeyiz sizi.

LEO — (Zıplamıştır) Sağ olun doktor.

(LEONARD, gözetim altındaki VIRGINIA’ya yaklaştığında, hareketli bir yumak oluşur, kim kim belli değil, gömlekler havada uçuşur, VIRGINlA’nın çığlıkları, LEONARD’ın homurtularına karışır.)

VİRGİN — (Kopuk sözcükler zaman zaman, gülerek ağlayarak) Adaletinize her zaman güvendim, teşhisinize yani. Savaş sürüyor demeyeceğim asla. Üvey ağbim George, hâlâ cinsel tacizde. Gıdıklanıyorum.

(UZMAN yaşanan kargaşadan uzak, sakin bir tavırla cam parçaları toplamıştır teşhis için, şu anda da LEONARD’ın masasında sürdürmekte incelemesini. Patırtı son bulur, deliyi beyaz gömleklere sarmalamışlardır iyice, LEONARD’ın giysileri elleri yüzünde, delinin homurtulu de belenişine bakar, yıkkın.)

ASİSTAN — (SEPTİMUS) Görev başarıyla yerine getirilmiştir amirim, pardon başhekim.

(DOKTOR anahtarı uzatır ona, deliyi çıkarmaları için.)

ASİSTANLAR — (Deliyi sürüklerken) England, England we love you. Her şey vatan için.

(DOKTOR UZMAN, hâlâ aynı yıkkınlıkla duran LEONARD’ın giysilerine seslenir.)

UZMAN — Çalışınız Mr. Woolf, en iyi avuntu çalışmaktır bu durumda, sizi anlıyorum.

(LEONARD’ın giysileri yüzünü göstermeden barikattaki eşyaları yerli yerine kor.)

UZMAN — (Masada notları karıştırıyor) Big Ben’inizi de kurmayı unutmayın, durmuş.

(LEONARD’ın giysileri söndürücüyü çerçevesine asar.)

UZMAN — (Yarım elmayı inceler) Karınızın aksine, sizin savaşın yan etkilerinden bütün bütüne kurtulmuş olmanız sevindirici. Elmayı koçanına dek bitirmeyişinizden anladım bunu, ha ha ha ha…

(LEONARD’ın giysileri sedirin yastıklarını düzeltir.)

UZMAN — (Birkaç notu cebine kor) Her gün saat onda bir elma yemeyi ihmal etmeyiniz, üstüne su içmezseniz, gaz yapma ihtimali ortadan kalkar, akşamları ise asla. (Gösterirken) Aradığınız dergi buydu sanırım (Dudak sesi) Times… (Okuyucuya gösterirken) Ne öpücük ama.

(UZMAN doktor elindeki dergiyi, masanın üstüne f ırlattıktan sonra, saati kurmakta olan LEONARD’ın giysilerine yönelip, omzuna dokunur onun. Saat oyunun başlama anından üç dört dakika sonrasını gösterir şimdi, çalışmakta.)

UZMAN — Yarınki televizyon programında eşinizi en iyi şekilde temsil edeceğinizden hiç kuşkum yok.

(UZMAN koltuğunun altında baston ve elinde diğer bulgularla kapıya yönelir.)

UZMAN — Anahtar çocuklarda kaldı ama, merak etmeyin bende bir tane daha var. (Kilide sokarken) Kır evi ihmale gelmez, az önce kendi gözlerinizle gördünüz.

(LEONARD’ın giysileri şaşkınlıkla bakmakta uzmandan yana, kıpırtısız.)

UZMAN — Kendinizi kilitlemeyi unutmazsınız umarım. (Kaparken) Zahmet etmeyin siz, ben dışardan çekerim.

(Kapı kapandığında LEONARD’ın giysileri alnını ovuşturuyor, high brow. Kapı yeniden açılmıştır.)

UZMAN — Laboratuvar çalışmaları için, bir ara sizi de rica edebiliriz diyecektim, parmak izi vesaire filan.

(Kapı kapandığında LEONARD’ın giysileri burnunu tutar bir an, yıkkın. Kapı yeniden açılmıştır.)

UZMAN — (Çevreyi denetliyor boynunu uzatarak) Belki de ekibimi değiştirmem gerek haklısınız, bir yanlışlığa mahal vermemek için bunu sık sık yaparım. Sizin o Ortadoğu esprilerinize de bir anlam verebilmiş değilim hâlâ, Kraliyetimizin Ortadoğu politikasına karşı olduğunuzu sanmam, çalışınız siz. (Kapatırken) Hallederiz.

(LEONARD’ın giysileri çalışma masasına yönelmişken, kapı yeniden açılır.)

UZMAN — Bence yarınki konuşmanıza, İngiliz toplumu, aydınlarına kuşkuyla bakmıştır hep, cümlesiyle başlamanız yanlış. (Tehdit edercesine) Yanlış anlaşılabilirsiniz. Çalışın, çalışın siz.

(LEONARD’ın giysileri çalışma masasına çökmüştür, başını eliyle desteklemekte, sıkkın.)

UZMAN — Çalışmak özgürleştirir, biliyorsunuz bu sav söz, Auschwitz Kampının duvarlarında da yazılıdır, aynen.

(LEONARD’ın giysileri burnunu ovuşturur, kapı kapandıktan bir süre sonra uzmanın uzaklaşan sesi duyulur.)

UZMAN — England, England I love you.

Her şey vatan için.

England, England I love you!

England, England I love you!

(LEONARD’ın giysileri ses iyice uzaklaşana dek beklerken, savaşın bitimini ilan eden dergiye bakar, acılı. Saçlarını çözmüştür, belki de VIRGINIA bu? LEONARD’ın giysileri, yüzündeki siyah boyayla erdişil sahne ağzına yürüyerek netleştirir görüntüsünü, bilinç akışının başındaki yoğun ışığı bulup sarmalar onu. VIRGINIA pandomim devinişleriyle anlatma çabasındadır kendini, tıpkı kahramanları gibi.)

O bir kırmızı karaağaçtır, tacını red etmekte, taçsız…

Çiçekleri erdişildir, yapraklarından önce çıkar.

Kırda, ormanlık yerde, bir kırmızı karaağaç…

Yaprakları her mevsim dökülse de, çiçeklenir gene, erdişil.

Gökyüzüne tutunurken, kökleri çok derindedir, sağlam.

Fırtınalara karşı koymasını bilir.

Kararlı.

Kendini çoğaltma çabasında,

Aranışı haklı

Topraktan gökyüzüne, gökyüzünden toprağa

Kırmızı Karaağaç

(VIRGINIA’nın Kırmızı Karaağacı güvenli ve kararlı duruşunu, köklerine yönelik sessiz dudak hareketlerine dönüştürmüştür, izleyicilerin üstündeki bir noktaya bakar.

Pencerede bir kıpırtı sanki. VIRGINIA izleyicinin tepkisinden etkilenmez, kökleriyle konuşmayı sürdürmekte.

Pencerenin dışında LEONARD vardır, eğilip kalkarak kırılan camın ölçüsünü alır. Dudak hareketlerinin de yardımıyla, gelişkin olmayan, kısa bir sessiz anlatımı dener.)

Aslında belki de büyücek bir kuş camı kıran; emin değil,

bilemiyor ama, kanatlarıyla çarpmış olabilir, Virginia’nın

ölümünden bu yana süregelen ürpertici bir gizem daha işte…

Elden ne gelir?

(LEONARD ölçü almak için pencereyi karışlamayı sürdürür. VIRGINIA bir an için kuşkulanmıştır, dönüp bakmak ardına, izleyicinin üstündeki bir noktaya yöneltir sorusunu, umutla.)

VİRGİN — Kim var orda?

SON

12 -13 Eylül 1995

Büyükada- Ayazpaşa

Kırmızı Karaağaç, Mitos-Boyut, I.basım, İstanbul, Ocak 1996

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir